AKP'li yetkilileri, İsrail ile oynadıkları tiyatro ve füze kalkanı ile yaptıkları kamuoyunu rahatlatmaya yönelik açıklamalarla durumun vahametini örtbas etmeye çalışıyorlar. Dışişleri'nden yapılan açıklamalarda Türkiye'nin füze kalkanına olan katkısının sadece radar sistemiyle sınırlı olacağını sık sık vurgulanması da bu amaca hizmet etmektedir.Sanki radar sisteminin Türkiye'ye konuşlandırılması önemsiz bir hadiseymiş gibi?Halbuki radar sistemi füze kalkanının en önemli ve stratejik parçası. Füze kalkanı hangi ülkeyi hedef alıyorsa, o ülkenin ilk vurmak ve yok etmek isteyeceği parça? AKP'li yetkililer ısrarla füze kalkanının İran'ı hedef almadığını belirtip duruyorlar. Tabii bu iddiayı sadece kendileri dillendiriyor. Bugün herkes gayet iyi biliyor ki kalkanın asıl hedefi İran. Bu gerçeği NATO yetkilileri hiçbir zaman gizlemediler, hep itiraf ettiler. Bizim siyasiler ise bu gerçeklere kulaklarını sürekli tıkadılar. Füze kalkanının resmen Türkiye'nin sırtına yüklenildiği NATO Lizbon Zirvesi'nden önce NATO Genel Sekreteri Rasmussen sık sık "İran tehdidi açıktır, NATO olarak buna karşı füze kalkanı sistemini kurmalıyız" diyordu.Hatta Zirve'de konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, daha açık bir şekilde, NATO'nun hedefindeki ülkenin İran olduğunu vurguluyor ve "Biz kediye kedi deriz" diyordu.Füze kalkanının hedefinde İran olduğunu başka nasıl ifade etsinler?Durum bu kadar açık olmasına rağmen, bizim siyasilerimize göre, bu tehlike saçacak, ortalığı kan gölüne çevirecek füze kalkanı Ortadoğu'ya barış ve huzur getirecekmiş(!)ABD'den gelen açıklamalar da Rasmussen ve Sarkozy'nin yaptıklarından farklı değil.18 Eylül 2009 tarihli Wikileaks belgesinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın büyükelçilere gönderdiği notta, "Başkan, Savunma Bakanı Gates ve Genelkurmay Başkanlığı'nın, İran'dan yönelebilecek tehditlere karşı iyileştirilmiş bir füze savunma sistemi kurulması yönündeki ortak tavsiyesini kabul etmiş bulunuyor" ifadelerine yer verilmiştir. Siyasilerimizin, işin başında olan Clinton, Rasmussen ve Sarkozy gibi isimlerin füze kalkanının gerçek hedefiyle alakalı açıklamalarını duymazlıktan gelip Türk kamuoyunu yanlış yönlendirmeleri oldukça dikkat çekicidir.Bu noktada şu sorunun da cevabını vermek zorundayız: İran'ın füzeleri kimi tehdit ediyor? Gerçekte ABD de dahil olmak üzere hiçbir NATO üyesi ülkeyi tehdit etmiyor. İran füzelerinin menzilinin ulaşabildiği tek NATO üyesi Türkiye ve İran'ın Türkiye ile karşı karşıya gelme gibi bir niyeti yok. O halde nedir bu füze kalkanı kurmak isteyenlerin İran ile derdi?İşte bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın aylar önce yaptığı şu uyarı dikkat çekiyor: "Füze kalkanı İsrail'i korumaya yöneliktir." ABD'nin projesi olan füze kalkanı, NATO kapsamına alınıyor ve bir NATO üyesi olmayan İsrail'i koruma amacı taşıyor. Ne kadar ilginç değil mi?İşte sırf bu gerçek bile ABD'nin ve diğer Batılı ülkelerin Ortadoğu'daki gerçek amaçlarını ortaya koymaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş, "Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP), mimarı İsrail, taşeronu ABD'dir" ifadeleri burada yerini buluyor. Tabii taşeron kısmı biraz daha genişletilmiş oldu, buna NATO da dahil oldu, maalesef Türkiye de?AKP'li siyasiler, hala füze kalkanının kontrolünün kendilerinde olacağını söyleyerek yine Türk halkını yanıltadursunlar, bütün dünya kontrolün kimde olduğunu gayet iyi biliyor.NATO sözcüsü James Appathurai'nin yaptığı açıklama oldukça net: "Bu tür proje ve operasyonlar için yetkilendirmede izlenecek yöntem bellidir. NATO'nun ortak karar alma yapısı vardır ve tek bir ülkeye yetki devri yapılması söz konusu olamaz. NATO operasyonu söz konusuysa butona NATO basar." Yani NATO'yu rahatlıkla yönlendiren ABD basar, yani ABD'yi taşeron olarak kullanan İsrail basar? Durum bu kadar açıkken, ülke topraklarına gözü kara bir şekilde füze kalkanının en önemli parçasını alan Türkiye'nin yöneticilerinin oynadığı "İsrail tiyatrosu"nun anlamını varın siz düşünün.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025

















































































