Adınız soyadınız hiç önemli değil.
Makamınız mevkiiniz, oturduğunuz koltuğun forsu, önünüzdeki masanın devasa boyutları hiç bir anlam ifade etmiyor.
Sosyal statünüz, sosyal hayatın içindeki rolünüz, sahip olduğunuz hesapsız servetiniz, hanınız, hamamınız, köşkünüz, sarayınız, malınız-mülkünüz artık zerre kadar bir değer ifade etmiyor.
İlk saatler önemliydi.
İlk beş saat, ilk on saat, ilk on beş saat çok çok önemliydi enkaz altında feryad edenler için ve enkaz çevresinde, insanların feryatlarını duyup çaresizlik içinde kıvrananlar için.
Mademki, o çok kritik, çok hayatî saatlerde harekete geçmediniz, bütün bir milleti, askeri ile sivili ile topyekûn bir milleti harekete geçiremediniz, işi ağırdan aldınız ve böylece tonlarca vebal aldınız, sahip olduğunuz makamın, mevkiinin, servetin ve samanın hiç bir anlamı kalmadı.
Bundan sonra, felaketi yaşayan tüm illerdeki, ilçelerdeki ve tüm beldelerdeki her enkazın önüne bir kamyon dolusu içme suyu yığsanız neye yarar ki?
Felaketin üzerinden artık saatler değil, günler geçtiği halde hala el vurulmamış, dokunulmamış enkazlar orta yerde duruyorsa, el vurulmamış beton yığınlarının etrafında eli bağrında dönüp duran analar, babalar, bacılar, kardeşler, eşler ve çocuklar varsa, bundan sonra ilan edeceğiniz seferberliğin ne anlamı kaldı ki?
Falanca ilden, filanca vilayetten yardım tırları yola çıkmış ama yollar da kırık-dökük ve karlı-buzlu olduğu için hedeflerine ulaşamıyormuşlar!
Yabancı ülkelerden gelen yardımlara ve kurtarma ekiplerine açık olan hava trafiği acaba, ilk saatlerden itibaren bizim hava araçlarımıza neden açılmadı, kurtarma ekipleri ve yardım malzemeleri hava yoluyla, helikopterlerle neden derhal ulaştırılmadı?
Uzatılan her mikrofona, gördükleri her kameraya; 'ulaşılmadık yer kalmadı' diye açıklama yapan yetkililere mi inanacağız yoksa, şehir merkezlerinde beton yığınlarının başında, yakınlarının feryatlarını duyup, 'yok mu bir iş makinası, yok mu bize yardım edecek kimse?' diye çığlık atan çaresiz insanlara mı inanacağız?
'Ulaşılmadık yer kalmadı' diye açıklama yapan sayın yetkililer acaba kimden ve neyi saklamaya çalışıyorlar?
Depremde yolların dahi kırık-dökük olması, beton yığınlarının altında feryat eden canları ölüme terk etmek için bir mazeret olabilir mi?
Uçaklar, helikopterler böyle bir felaket gününde değilse ne zaman kullanılacaktır?
Bilmem kaç gün sonra gönderdiğiniz sular, felaket bölgesine ulaştı ama bilmez misiniz ki ölüler su içmez.
- Çayırhan’da bir Genel Başkan: Hüseyin Baş / 27.11.2024
- Malum parti gruplarının oylarıyla reddedildi / 26.11.2024
- Yılından ne anladık ki gününden ne anlayalım? / 24.11.2024
- Duyurun her yana bu feryadımı / 23.11.2024
- Enflasyona ezdirilmeyenlerden misiniz? / 22.11.2024
- Kâr muhafızlarının iktidarı / 21.11.2024
- Kimsesizler çığ gibi… / 20.11.2024
- Söyleyecek sözü mü kaldı? / 19.11.2024
- 21. asrın ilk çeyreğini böyle bitiriyoruz / 16.11.2024