Okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkanlar
Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki: “Bu ümmetin içinde öyle bir grup ortaya çıkacaktır ki, onların kıldıkları namaz karşısında kendi namazınızı küçümseyeceksiniz. Kur’an okurlar ama Kur’an gırtlaklarından aşağıya inmez. Bunlar, okun yaydan fırlayıp çıktığı gibi dinden çıkarlar”
17.11.2024 12:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Haricilerin ortaya çıkışının, Cemel ve Sıffin'de yaşanan kanlı mücadelenin doğal bir sonucu olduğu söylenebilir. Aynı şekilde Haricîlerin sapmaları, hilâfetin Ehl-i Beyt çizgisinden sapması olgusundan da soyutlanamaz. Haricilerin en belirgin özellikleri, kalıplaşma, zevahire bilinçsiz bağlılık, taassup, kabalık, hak ile bâtılı birbirinden ayırt etme becerisinden yoksunluktu. Söylentilerden çok çabuk etkilenirlerdi. En ufak bir kuşku karşısında derhal tereddüde düşerlerdi.
Peygamber (s.a.a) onların niteliklerini haber vermiş ve şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Bu ümmetin içinde öyle bir grup ortaya çıkacaktır ki, onların kıldıkları namaz karşısında kendi namazınızı küçümseyeceksiniz. Kur'an okurlar ama Kur'an gırtlaklarından aşağıya inmez. Bunlar, okun yaydan fırlayıp çıktığı gibi dinden çıkarlar." (el-Bidaye ve'n-Nihaye, 7/321; Sahih-i Buharî, 9/21-22; Sahih-i Müslim, 2/744; Müsned-i Ahmed, 3/56).
İmam Ali (a.s) onların hastalıklarını tedavi etme, sapmalarına çözüm bulma imkânını elde edemedi. Çünkü çok kısa bir süre içinde büyük savaşlar yaşadı, isyanlar gördü, Cemel ve Sıffin gibi kanlı çarpışmalara tanık oldu. Haricilerin ortaya çıkışını aşağıdaki sebeplere dayandırabiliriz:
Psikolojik çöküntü ve zafere olan inancın kaybolması... Bunda, İmam'ın (a.s) zahirde Müslüman olan isyancılara karşı savaşmak durumunda kalmasının büyük etkisi vardı. Haricîler İmam'ın (a.s) isyancılara karşı izlediği metodu anlayamadılar. Bunun yanında Hakem Olayının sonuçlarına da tahammül edemediler. Hâlbuki Hakem Olayını kabul etmesi için bizzat kendileri İmam'a baskı yapmışlardı. Sapık tavırlarının sorumluluğunu kendi nefislerine yüklemek yerine, hatalarını başkalarına yüklemeye, kendi sorumluluklarını başka bir tarafın sırtına bindirmeye çalıştılar. Bu da onların zannına göre İmam Ali'den (a.s) başkası değildi. (Tarih-i Taberî 4/53-58).
İmam Ali'nin (a.s), ümmetin nebevî misyonun bilincine ulaşması için sağladığı düşünce özgürlüğünü istismar etmeleri. Rivayet edilir ki, İmam Ali'ye (a.s) konuşma yaptığı sırada bile müdahale ediyor ve "Hüküm ancak Allah'ındır" diye ona itiraz edebiliyorlardı. İmam Ali (a.s) fikir özgürlüğünün sınırlarını aşan Haricîlerin bu davranışlarına sadece, "Doğru bir söz ama bununla bâtıl bir şeyi kastediyorlar" şeklinde karşılık veriyordu. İmam (a.s) onlara şunları söylüyordu:
"Sizin bizim üzerimizde üç hakkınız var: Allah'ın mescitlerinde namaz kılmanıza engel olmayız. Bizimle beraber olduğunuz sürece ganimetten pay almanıza engel olmayız. Siz bize savaş açmadıkça, biz size savaş açmayız." (Tarihi Taberî, 4/54 el-Kâmil fi't Tarih 3/334 Müstedrek ve Vesailu'ş Şia 2/254).
Haricîlerin bu bireysel hareketleri zamanla kitlesel bir harekete dönüştü.
Peygamber (s.a.a) onların niteliklerini haber vermiş ve şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Bu ümmetin içinde öyle bir grup ortaya çıkacaktır ki, onların kıldıkları namaz karşısında kendi namazınızı küçümseyeceksiniz. Kur'an okurlar ama Kur'an gırtlaklarından aşağıya inmez. Bunlar, okun yaydan fırlayıp çıktığı gibi dinden çıkarlar." (el-Bidaye ve'n-Nihaye, 7/321; Sahih-i Buharî, 9/21-22; Sahih-i Müslim, 2/744; Müsned-i Ahmed, 3/56).
İmam Ali (a.s) onların hastalıklarını tedavi etme, sapmalarına çözüm bulma imkânını elde edemedi. Çünkü çok kısa bir süre içinde büyük savaşlar yaşadı, isyanlar gördü, Cemel ve Sıffin gibi kanlı çarpışmalara tanık oldu. Haricilerin ortaya çıkışını aşağıdaki sebeplere dayandırabiliriz:
Psikolojik çöküntü ve zafere olan inancın kaybolması... Bunda, İmam'ın (a.s) zahirde Müslüman olan isyancılara karşı savaşmak durumunda kalmasının büyük etkisi vardı. Haricîler İmam'ın (a.s) isyancılara karşı izlediği metodu anlayamadılar. Bunun yanında Hakem Olayının sonuçlarına da tahammül edemediler. Hâlbuki Hakem Olayını kabul etmesi için bizzat kendileri İmam'a baskı yapmışlardı. Sapık tavırlarının sorumluluğunu kendi nefislerine yüklemek yerine, hatalarını başkalarına yüklemeye, kendi sorumluluklarını başka bir tarafın sırtına bindirmeye çalıştılar. Bu da onların zannına göre İmam Ali'den (a.s) başkası değildi. (Tarih-i Taberî 4/53-58).
İmam Ali'nin (a.s), ümmetin nebevî misyonun bilincine ulaşması için sağladığı düşünce özgürlüğünü istismar etmeleri. Rivayet edilir ki, İmam Ali'ye (a.s) konuşma yaptığı sırada bile müdahale ediyor ve "Hüküm ancak Allah'ındır" diye ona itiraz edebiliyorlardı. İmam Ali (a.s) fikir özgürlüğünün sınırlarını aşan Haricîlerin bu davranışlarına sadece, "Doğru bir söz ama bununla bâtıl bir şeyi kastediyorlar" şeklinde karşılık veriyordu. İmam (a.s) onlara şunları söylüyordu:
"Sizin bizim üzerimizde üç hakkınız var: Allah'ın mescitlerinde namaz kılmanıza engel olmayız. Bizimle beraber olduğunuz sürece ganimetten pay almanıza engel olmayız. Siz bize savaş açmadıkça, biz size savaş açmayız." (Tarihi Taberî, 4/54 el-Kâmil fi't Tarih 3/334 Müstedrek ve Vesailu'ş Şia 2/254).
Haricîlerin bu bireysel hareketleri zamanla kitlesel bir harekete dönüştü.