'Öğüt olarak ölüm yeter'
Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: "Ölümü çokça hatırlamanızı ve O'ndan gafletinizi azaltmanızı tavsiye ederim. Sizden gaflet etmeyen bir şeyden nasıl gafil olabiliyorsunuz? Gözlerinizle gördüğünüz kimselerin ölümü size öğüt olarak yeter. Onları bineksiz olarak kabirlere taşıdılar, iradesi olmadan oraya gömüldüler"
07.07.2016 00:00:00
Hz. Ali (a.s.), Nehrevan savaşından sonra irad ettiği bu hutbesinde gelecekle ilgili olaylardan bahsetmektedir:
"Onlara anam babam feda olsun, isimleri göklerde bilinmekte fakat yeryüzünde meçhuldürler. İşlerinizin tersine döneceği, aralarınızdaki bağların kopacağı ve küçüklerinizin hükmedeceği zamanı bekleyin.
O zamanda mümine kılıç vurulması, helalinden elde edilen bir paradan daha ehven gelir; verilen, verenden daha büyük sevap elde eder. O zaman nimet bolluğu yüzünden içmeden sarhoş olur, zora düşmeden yemin eder, zorlanmadan yalan söylersiniz. Semerin devenin boynunu ısırdığı gibi, belalar da sizi ısırıp kemirir. Bu meşakkat alabildiğince uzar, kurtuluş ümidi de iyiden iyiye uzaklaşır.
Ey insanlar! Ellerinizle sırtlarına suç yüklediğiniz şu develerin yularlarını ellerinizden atın. Önderinize itaatten yüz çevirmeyin, aksi takdirde sonuçta kendi yaptıklarınızı kınarsınız. Size yönelen fitne ateşine dalmayın, yollarından uzaklasın, ona varacak yola girmekten sakının.
Ömrüme yemin olsun, onun alevleri mümini helak eder; gayr-i muslimi salim kalır. Benim içinizdeki durumum, karanlığın içindeki ışığa benzer; karanlığa dalan onunla aydınlanır. Ey insanlar! İşitip belleyin, düşünmek için can kulaklarınızı açın."
Bu hutbesinde ise insanlara önemli şeyleri tavsiye etmektedir:
"Ey insanlar Allah'tan korkmanızı, O'nun size bağışladığı batıni nimetlere, verdiği zahiri faydalara ve nezdinizdeki ihsanlara çokça hamd etmenizi tavsiye ediyorum. Nimetleriyle sizi nicelerine üstün tuttu ve rahmetiyle sizi faydalandırdı. Ayıp ve kusurlarınızı açığa çıkardığınız halde onları örttü, cezayı hak ettiğiniz halde size mühlet tanıdı.
Ölümü çokça hatırlamanızı ve O'ndan gafletinizi azaltmanızı tavsiye ederim. Sizden gaflet etmeyen bir şeyden nasıl gafil olabiliyorsunuz? Ve size göz açtırmayacak, mühlet tanımayacak birisine nasıl ümit bağlıyorsunuz? Gözlerinizle gördüğünüz kimselerin ölümü size öğüt olarak yeter. Onları bineksiz olarak kabirlere taşıdılar, iradesi olmadan oraya gömüldüler.
(Öylesine unutuldular ki,) Sanki onlar dünyayı hiç bayındır kılmadılar de orası onların öteden beri edindikleri devamlı yurtlarıydı. Yurt edindikleri yerden dehşete kapıldılar, dehşete kapıldıkları yen yurt edindiler. Sonunda ayrılacakları şeyle meşgul oldular ve gidilecek yerlerini zayi ettiler. Ne bir çirkinlikten uzaklaşmaya, ne de bir güzelliği artırmaya güç yetirebildiler. Dünyayla dost oldular da onları aldattı, dünyaya güvendiler de onları yerden yere çarptı.
Allah size rahmet etsin, imar etmekle emrolunduğunuz, teşvik edildiğiniz ve çağrıldığınız evlerinize koşun! Allah'a itaatte sabırla ve sebat etmekle, O'na isyandan kaçınmakla, üzerinizdeki nimetleri kemale erdirin. Çünkü yarın, bugüne daha yakındır. Saatler günde, günler ayda, avlar yılda, yıllar da ömürde ne de çabuk geçip gidiyor."
(Nehcü'l-Belağa'dan?)
"Onlara anam babam feda olsun, isimleri göklerde bilinmekte fakat yeryüzünde meçhuldürler. İşlerinizin tersine döneceği, aralarınızdaki bağların kopacağı ve küçüklerinizin hükmedeceği zamanı bekleyin.
O zamanda mümine kılıç vurulması, helalinden elde edilen bir paradan daha ehven gelir; verilen, verenden daha büyük sevap elde eder. O zaman nimet bolluğu yüzünden içmeden sarhoş olur, zora düşmeden yemin eder, zorlanmadan yalan söylersiniz. Semerin devenin boynunu ısırdığı gibi, belalar da sizi ısırıp kemirir. Bu meşakkat alabildiğince uzar, kurtuluş ümidi de iyiden iyiye uzaklaşır.
Ey insanlar! Ellerinizle sırtlarına suç yüklediğiniz şu develerin yularlarını ellerinizden atın. Önderinize itaatten yüz çevirmeyin, aksi takdirde sonuçta kendi yaptıklarınızı kınarsınız. Size yönelen fitne ateşine dalmayın, yollarından uzaklasın, ona varacak yola girmekten sakının.
Ömrüme yemin olsun, onun alevleri mümini helak eder; gayr-i muslimi salim kalır. Benim içinizdeki durumum, karanlığın içindeki ışığa benzer; karanlığa dalan onunla aydınlanır. Ey insanlar! İşitip belleyin, düşünmek için can kulaklarınızı açın."
Bu hutbesinde ise insanlara önemli şeyleri tavsiye etmektedir:
"Ey insanlar Allah'tan korkmanızı, O'nun size bağışladığı batıni nimetlere, verdiği zahiri faydalara ve nezdinizdeki ihsanlara çokça hamd etmenizi tavsiye ediyorum. Nimetleriyle sizi nicelerine üstün tuttu ve rahmetiyle sizi faydalandırdı. Ayıp ve kusurlarınızı açığa çıkardığınız halde onları örttü, cezayı hak ettiğiniz halde size mühlet tanıdı.
Ölümü çokça hatırlamanızı ve O'ndan gafletinizi azaltmanızı tavsiye ederim. Sizden gaflet etmeyen bir şeyden nasıl gafil olabiliyorsunuz? Ve size göz açtırmayacak, mühlet tanımayacak birisine nasıl ümit bağlıyorsunuz? Gözlerinizle gördüğünüz kimselerin ölümü size öğüt olarak yeter. Onları bineksiz olarak kabirlere taşıdılar, iradesi olmadan oraya gömüldüler.
(Öylesine unutuldular ki,) Sanki onlar dünyayı hiç bayındır kılmadılar de orası onların öteden beri edindikleri devamlı yurtlarıydı. Yurt edindikleri yerden dehşete kapıldılar, dehşete kapıldıkları yen yurt edindiler. Sonunda ayrılacakları şeyle meşgul oldular ve gidilecek yerlerini zayi ettiler. Ne bir çirkinlikten uzaklaşmaya, ne de bir güzelliği artırmaya güç yetirebildiler. Dünyayla dost oldular da onları aldattı, dünyaya güvendiler de onları yerden yere çarptı.
Allah size rahmet etsin, imar etmekle emrolunduğunuz, teşvik edildiğiniz ve çağrıldığınız evlerinize koşun! Allah'a itaatte sabırla ve sebat etmekle, O'na isyandan kaçınmakla, üzerinizdeki nimetleri kemale erdirin. Çünkü yarın, bugüne daha yakındır. Saatler günde, günler ayda, avlar yılda, yıllar da ömürde ne de çabuk geçip gidiyor."
(Nehcü'l-Belağa'dan?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.