O ayet sadece Ehl-i Beyt’i kapsar
Tathir ayeti sadece Ehl-i Beyt mensupları hakkında nazil olmuştu ve başkalarını kapsamıyordu. Resûlullah (s.a.v.), bunu anlatmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Bunu ilan ederken fitnecilerin bütün yollarını kapadı
06.08.2023 10:50:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
Hz. Peygamber (s.a.v.), Tathir Ayeti'nin sadece Ehl-i Beyt mensupları hakkında nâzil olduğunu ve başkalarını kapsamadığını anlatmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Öyle ki bunu ilan ederken fitnecilerin çeşitli fitne yollarına, nasibilerin hezeyanlarına yer bırakmadı. Hatta ayet nâzil olduktan sonra da Resûlullah (s.a.v.) sabah namazına giderken Hz. Fâtıma'nın (a.s.) kapısının önünden geçiyordu ve şöyle buyurdu: "Ey Peygamber'in Ehl-i Beyti namaz vaktidir. Şüphesiz ki Allah sizden her türlü pisliği gidermek ve sizleri tertemiz kılmak istemektedir."
Enes'e göre altı ay, İbn-i Abbas'a göre yedi ay ve Nebani ve diğerlerinin naklettiğine göre de sekiz ay boyunca Hz. Peygamber hak ortaya çıksın diye bu ameli tekrar etmiştir.
Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde (4. Cüz, s. 107) Vaile b. Eska'dan naklettiği rivayet de buna delalet etmektedir:
"Fatıma'nın (a.s.) yanına vardım ve O'na Ali'nin (a.s.) nerede olduğunu sordum. 'Resûlullah'ın yanına gitti' dedi.
Ben O'nu beklemeye koyuldum. Aniden Hz. Peygamber teşrif buyurdu. Ali, Hasan, Hüseyin de O'nunla birlikte idiler. Hz. Peygamber ve Ali, her biri Hasan ve Hüseyin'den birinin elini tutmuştu. Hz. Peygamber, Ali ve Fâtıma'yı yanına çağırdı. Hasan ve Hüseyin'i dizlerine oturttu. Elbisesini onların üzerine örttü ve 'Allah'ım bunlar benim Ehli Beyt'imdir. Onlardan pisliği gider ve onları tertemiz kıl' diye dua etti."
Bu hadisi İbn-i Cerir tefsirinde; İbn-i Munzer, İbn-i ebi Şeybe, İbn-i ebi Hatem, Taberani ve Beyhaki de Sünen kitaplarında; Hakimi Nişaburi (sahih hadis olduğunu vurgulayarak) ve diğer muhaddis ve hadis hafızları da Vaile'den nakletmişlerdir.
Nebehani de Şerefü'l-Müebbed'de şöyle diyor:
"Muhtelif tarihlerle nakledilmiştir ki, Hz. Peygamber teşrif buyurdu. Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin de O'nunla birlikte idiler. Her birisi birinin elinden tutmuş oldukları bir halde içeriye girdiler. Ali ve Fâtıma'yı yanına çağırdı. Hasan ve Hüseyin'i dizlerine oturttu. Sonra da üzerlerine cübbesini örttü ve sonra da Tathir ayetini tilavet buyurdular.
Ümmü Seleme dedi ki: 'Cübbeyi kenara iterek içine girmek istedim. Ama Hz. Peygamber elimi kenara itti. Ben, ya Resûlullah, ben de sizinleyim, dedim. Resûlullah (s.a.v.), 'Sen Peygamber'in hanımlarındansın ve hayır üzeresin' buyurdular." (Nebehani, Şerefü'l-Müebbed, s.7).
Bunca açık beyanat ve vazih delillerle hakikatin gün ışığına çıktığını ve bu hususta hiçbir şek ve şüpheye yer kalmadığını zannediyoruz. Basiretli ve hakikat ehli kimseler için hiç bir şüpheye yer kalmasa gerek.
(Kur'an ve Hadisler Işığında Hz. Fâtıma (a.s.), Abdulhüseyin Şerefuddin).
Enes'e göre altı ay, İbn-i Abbas'a göre yedi ay ve Nebani ve diğerlerinin naklettiğine göre de sekiz ay boyunca Hz. Peygamber hak ortaya çıksın diye bu ameli tekrar etmiştir.
Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde (4. Cüz, s. 107) Vaile b. Eska'dan naklettiği rivayet de buna delalet etmektedir:
"Fatıma'nın (a.s.) yanına vardım ve O'na Ali'nin (a.s.) nerede olduğunu sordum. 'Resûlullah'ın yanına gitti' dedi.
Ben O'nu beklemeye koyuldum. Aniden Hz. Peygamber teşrif buyurdu. Ali, Hasan, Hüseyin de O'nunla birlikte idiler. Hz. Peygamber ve Ali, her biri Hasan ve Hüseyin'den birinin elini tutmuştu. Hz. Peygamber, Ali ve Fâtıma'yı yanına çağırdı. Hasan ve Hüseyin'i dizlerine oturttu. Elbisesini onların üzerine örttü ve 'Allah'ım bunlar benim Ehli Beyt'imdir. Onlardan pisliği gider ve onları tertemiz kıl' diye dua etti."
Bu hadisi İbn-i Cerir tefsirinde; İbn-i Munzer, İbn-i ebi Şeybe, İbn-i ebi Hatem, Taberani ve Beyhaki de Sünen kitaplarında; Hakimi Nişaburi (sahih hadis olduğunu vurgulayarak) ve diğer muhaddis ve hadis hafızları da Vaile'den nakletmişlerdir.
Nebehani de Şerefü'l-Müebbed'de şöyle diyor:
"Muhtelif tarihlerle nakledilmiştir ki, Hz. Peygamber teşrif buyurdu. Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin de O'nunla birlikte idiler. Her birisi birinin elinden tutmuş oldukları bir halde içeriye girdiler. Ali ve Fâtıma'yı yanına çağırdı. Hasan ve Hüseyin'i dizlerine oturttu. Sonra da üzerlerine cübbesini örttü ve sonra da Tathir ayetini tilavet buyurdular.
Ümmü Seleme dedi ki: 'Cübbeyi kenara iterek içine girmek istedim. Ama Hz. Peygamber elimi kenara itti. Ben, ya Resûlullah, ben de sizinleyim, dedim. Resûlullah (s.a.v.), 'Sen Peygamber'in hanımlarındansın ve hayır üzeresin' buyurdular." (Nebehani, Şerefü'l-Müebbed, s.7).
Bunca açık beyanat ve vazih delillerle hakikatin gün ışığına çıktığını ve bu hususta hiçbir şek ve şüpheye yer kalmadığını zannediyoruz. Basiretli ve hakikat ehli kimseler için hiç bir şüpheye yer kalmasa gerek.
(Kur'an ve Hadisler Işığında Hz. Fâtıma (a.s.), Abdulhüseyin Şerefuddin).