Ramazan ayı, nefsî arzuların gemlendiği, terbiye sürecinin doruk noktada yaşandığı bir ay. Bu noktada şu soruların cevabını bulmak gerekiyor: "İnsanın içinde taşıdığı nefis ne demektir?", "Nefsin terbiyesinden ne anlamalıyız?", "Nefsi terbiye etmek, nefsi yok etmek anlamına mı geliyor?"İsterseniz "nefis"ten işe başlayalım. Nefis nedir?
Nefsin aslı ve özü benliktir. "Benlik" dediğimiz şeydir. Nefse ruh da diyebiliriz. Esasen Kur'an-ı Kerim'de, "nefis" diye beyan edilen şeyle, "ruh" diye beyan edilen şeyle aynı şeydir. Ancak tasavvuf müntesipleri ruh ve nefis kelimeleri üzerinde iki mana ile birlikte aynı şeyi izah etmeye çalıştılar. Nefsi, "Ruh-i hayvan"; Ruhu da, "Ruh-i sultan" ismiyle zikrederek biraz daha bizim anlayacağımız dile tercüme ettiler.Nefis; ahlak-ı zemimenin odaklandığı merkezdir Ruh-i hayvanın, yani nefsin yüzü karanlıktır. Ahlak-ı zemimenin odaklandığı, kaynaklandığı merkezdir. Ahlak-ı hamidenin merkezi de ruh-i sultandır. Bu iki terkibin adına nefis de diyebilirsiniz, ruh da diyebilirsiniz. Ehli olan bu anlattıklarımızı çok rahat anlayabilir. Bir manada bir tarafı işin gecesi, diğeri de gündüzüdür. Nefis ve ruh dediğimiz şey, bir bütündür. Onun ahlak-ı zemime merkezi olan hayvani tarafını, yani nefsi, öldürmek demek, yok etmek manasına gelmez. Huylarını ahlak-ı hamideye tebdil etmek manasına gelir. Zaten siz isteseniz de onu öldüremezsiniz. "Ben" dediğiniz şeyi yok etmek mümkün değildir. Ama benliğe bazı sıfatları yüklemek mümkündür. Onu, A sınıfı bir ahlaka sahipken B sınıfı bir ahlaka tebdil edebilirsiniz. İşi biraz daha açarsak, iyi bir mürebbi, iyi bir terbiyeci, devamlı kavgacı, gürültücü bir insanın bu ruh hâlini, düşmana karşı yönlendirir, iyi insanlara karşı da geçimli hâle getirir. Yani o özelliği ondan siz yok edemezsiniz. Ama nerede kullanacağının, nasıl kullanacağının ölçüsünü ona verirsiniz.Mesela; Türk milleti cengaver bir millettir. Ortaasya'da yaşadığı dönemlere bakacak olursak, devamlı göç halinde idi. At sırtındaydı. Dolayısıyla bir yerden bir yere giderken bazı kavimlerle mücadele etmek durumu vardı. Bu hâl onu cengaver bir millet yaptı. Tabiatına bu sıfat yerleşti. Cengaverlik ruhu ona yerleşti. Şartlar o devirde onu gerektirdi. Ama Müslüman olduktan sonra ise o özelliği, Allah yoluna hizmete tebdil olundu. İ'lay-ı Kelimetullah'ı tebliğe memur olundu. Böyle bir sıfat ile yüklenince de, bu sefer mücahit Türk milleti oldu.
Nefsin aslı ve özü benliktir. "Benlik" dediğimiz şeydir. Nefse ruh da diyebiliriz. Esasen Kur'an-ı Kerim'de, "nefis" diye beyan edilen şeyle, "ruh" diye beyan edilen şeyle aynı şeydir. Ancak tasavvuf müntesipleri ruh ve nefis kelimeleri üzerinde iki mana ile birlikte aynı şeyi izah etmeye çalıştılar. Nefsi, "Ruh-i hayvan"; Ruhu da, "Ruh-i sultan" ismiyle zikrederek biraz daha bizim anlayacağımız dile tercüme ettiler.Nefis; ahlak-ı zemimenin odaklandığı merkezdir Ruh-i hayvanın, yani nefsin yüzü karanlıktır. Ahlak-ı zemimenin odaklandığı, kaynaklandığı merkezdir. Ahlak-ı hamidenin merkezi de ruh-i sultandır. Bu iki terkibin adına nefis de diyebilirsiniz, ruh da diyebilirsiniz. Ehli olan bu anlattıklarımızı çok rahat anlayabilir. Bir manada bir tarafı işin gecesi, diğeri de gündüzüdür. Nefis ve ruh dediğimiz şey, bir bütündür. Onun ahlak-ı zemime merkezi olan hayvani tarafını, yani nefsi, öldürmek demek, yok etmek manasına gelmez. Huylarını ahlak-ı hamideye tebdil etmek manasına gelir. Zaten siz isteseniz de onu öldüremezsiniz. "Ben" dediğiniz şeyi yok etmek mümkün değildir. Ama benliğe bazı sıfatları yüklemek mümkündür. Onu, A sınıfı bir ahlaka sahipken B sınıfı bir ahlaka tebdil edebilirsiniz. İşi biraz daha açarsak, iyi bir mürebbi, iyi bir terbiyeci, devamlı kavgacı, gürültücü bir insanın bu ruh hâlini, düşmana karşı yönlendirir, iyi insanlara karşı da geçimli hâle getirir. Yani o özelliği ondan siz yok edemezsiniz. Ama nerede kullanacağının, nasıl kullanacağının ölçüsünü ona verirsiniz.Mesela; Türk milleti cengaver bir millettir. Ortaasya'da yaşadığı dönemlere bakacak olursak, devamlı göç halinde idi. At sırtındaydı. Dolayısıyla bir yerden bir yere giderken bazı kavimlerle mücadele etmek durumu vardı. Bu hâl onu cengaver bir millet yaptı. Tabiatına bu sıfat yerleşti. Cengaverlik ruhu ona yerleşti. Şartlar o devirde onu gerektirdi. Ama Müslüman olduktan sonra ise o özelliği, Allah yoluna hizmete tebdil olundu. İ'lay-ı Kelimetullah'ı tebliğe memur olundu. Böyle bir sıfat ile yüklenince de, bu sefer mücahit Türk milleti oldu.