Bu hükümlerde Allah (C.C.)'ın emri ne ise ona bağlan.. Bunlardan haddi aşmayarak kısmetin ne ise onu al. Allah(C.C.)'ın hükmü, sana ve bütün mahlûkata kendi verdiği hükümle olur.. Sakın sen hakim olmaya kalkmayasın.. Halbuki sen de onlar gibi kader-i ilâhinin çizgisi dahilindesin. Kader ise karanlıktır. Karanlığa lamba ile gir. Bu lamba da Allah (C.C.)'ın kitabı ve Peygamberin (S.A.V.) sünnetidir. Sakın, bu ikisinden ayrılma.. Eğer bir hatıra kalbine gelirse ve sıkışık bir durumda kalırsan, onu derhal kitap ve sünnet ölçüsüne vur.. Meselâ, zina etmek, gösteriş yapmak gibi şeylerden olduğunu görürsen, facir ve fasıklarla birleşmek gibi şeyler olursa -ki bunlar haramdır- sakın yapma.. Derhal bu gibi düşünceleri bırak.. Bunlardan başka haram şeyler olursa, hemen ört..kaç.. Kabul etme; amel etme... Bu gibi şeylerin şeytan tarafından sana hatırlatıldığını bil.. O sana gelen hatıranın, mübah olan arzulardan, yemek, içmek nev'inden bazı şeyler.. yine yapma.. İhtimal ki aklın ermediği bazı kötülükler onda gizlidir. Meselâ, bakarsın sana bir fikir gelir:"Bu müşkülün için falan yere git; oradaki falan zata arz et..."Halbuki, senin o zata ihtiyacın yoktur.. Belki de senin ilmin, irfanın daha üstündür.. Bunları da onunla anlıyorsun. Burada biraz dur... Hemen oraya koşma.. Bazan da kendi kendine dersin:"Herhalde bu Allah (C.C.) tarafından bir ilhamdır, bununla amel edeyim.."Hayır bunu da yapma! Bu işte de hayırlısını bekle.. Bunun Hak tarafından olduğunu anlamak için, o ilhamın sana tekerrür halinde gelmesi lâzımdır.. Yahut sana, o işi yapmak için mânevi bir emir verilir; o zaman yaparsın. Allah (C.C.) için bilgi sahibi olanlara bu gibi şeylerde bazı alâmetler zuhur eder; bunu da ancak akıllı veliler ve ebdal zümresi bilir...Niçin, acaba bu yolda hissiyatına göre hareket ve hâlini yukarıdaki gibi bir salih kişiye gidip anlatman yasaktır, bilir misin? Çünkü sen onun sonu nereye varır bilemezsin.. Ondaki fitneyi, helâki, mekri sezemezsin.. Belki de büyük bir imtihan geçiriyorsun. Hak sende tam tecellisini gösterinceye kadar sabret.. Hak fiili kendini gösterdiği ve seni istediği yere götürdüğü zaman, fitne sana karşı gelse de bir şey yapamaz. Çünkü Hak seni muhafazası altına almıştır. Kendi yaptığı işle seni mesul tutup bir belâya veya fitneye çarptırmaz.. Ancak belâ, sen, kendi mevhum varlığını ortaya koyup keyfine göre hareket ettiğin zaman gelir..Velâyet hâli olan hakikate erdiğin zaman, hevana, nefsani arzularına uyma.. Tamamen Hakkın emirlerine uy.. Bu emirlere uymak da iki kısma ayrılır.Birinci kısım: Aç kalmayacak kadar gıda almak ki, bu nefsin hakkıdır. Bunun dışında kalan keyfi şeyleri terketmektir. Farzları daima eda etmeli, gizli ve aşikâr günahları terk etmelisin.İkinci kısma gelince: Ki bu mânevi emirlerdir. Allah-ü Taâlâ'nın kuluna, herhangi bir işi yapması veya yapmaması için emir vermesidir; bu da ancak hakkında şer'i bir hüküm olmayan mübah şeylerde olur. Yani, şunu anlatmak istiyoruz: Hakkında, haramdır; yahut helâldir gibi kesin hükümler olmayan şeylerde bu emir makbuldur. Kul o işi yapmakla yapmamak arasında muhayyerdir.. Buna; mübah, ismi verilmiştir. Hakikaten kendini Allah (C.C.)'a ve emirlerine veren, bu gibi şeyleri emir almadan yapmaz. Emir bekler, emredilirse yapar. Aksi hâlde çekinir. Bunları yapmakla, çalışması durması Allah (C.C.) için olur. Şeriatta olanı ona göre yapar; olmayanı da vicdanından duyduğu emirle yaparsa, tam ehl-i hakikattan olur. Eğer vicdani bir duygusu yoksa ve yalnız zuhurata tâbi oluyorsa.. bu da çok beğenilen teslimiyet halidir.. güzeldir...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.