Neden Ehl-i Beyt’ten olmayan başka birisinin imam olması câiz değildir?
‘Neden Ehl-i Beyt’ten olmayan başka birisinin imam olması câiz değildir?’ diye soracak olursa şöyle yanıt verilir
10.03.2024 17:05:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
'Neden Ehl-i Beyt'ten olmayan başka birisinin imam olması câiz değildir?' diye soracak olursa şöyle yanıt verilir:
'Birçok sebeplerden dolayıdır; itaati farz olan imamın, imametine delalet edecek bir nişânesi olmalı ve onunla da başkalarından ayırt edilebilmelidir.
O da çok iyi bilinip meşhur olan yakınlık, onu başkalarından seçip ayırarak âşikâra vasiyet etmesidir. Böylece kendisinin tam olarak tanınıp insanların da ona doğru yönlendirilmesi içindir.
Başka bir sebebi ise eğer Resûlullah'ın (s.a.v.) Ehl-i Beyt'inden olmayan başka birisinin imam olması câiz olsaydı, resul olmayan, resul olana üstünlük bulacaktı. Çünkü Resûlullah'ın (s.a.v.) evlatları Ebu Cehil, İbn-i Ebu Muit gibi düşmanlarına tâbi olması gerekecekti.
Çünkü onlar, eğer evlatları mü'min olurlarsa imametin geçmesinin (imam olabilmeleri) câiz olduğunu tasarlıyorlardı. Bu durumda Resûlullah'ın (s.a.v.) evlatları; izleyici, Allah ile Resulünün düşmanlarının evlatları ise izlenen olacaktır. Oysa Resûlullah (s.a.v.) bu faziletle başkalarından daha üstün ve layıktır.
Başka bir sebebi ise, insanlar Resûlullah'ın (s.a.v.) risaletine iman edip itaat için teslim olsalar, bu durumda onlardan hiçbiri Peygamberin (s.a.v.) çocuğu ve zürriyetine tâbi olup uymak için kibirlenmeyeceklerdir.
Dolayısıyla, insanların itaat etmeleri, ağır gelmeyecektir. Ama Peygamberin (s.a.v.) Ehl-i Beyt'inden başkalarında olsaydı, herkes kendisini o makam için diğerlerinden daha üstün görecekti.
Bu yüzden kibirlenip kendilerini o makama başkalarından daha layık bileceklerinden itaat için teslim olmayacaklardır. Bu konu, o zaman insanları fesada, nifaka ve bozgunculuğa götüren bir sebep olacaktır.'
'Neden Allah'ı tanıyıp, birliğini ikrar edip iman getirmek farzdır?' diye soracak olursa şöyle cevap verilir: 'Birçok sebeplerden dolayıdır; eğer Allah'ı tanıyıp, birliğini ikrar edip iman etmek farz olmasaydı birçok yaratıcı, tedbir eden düşünülebilirdi.
Eğer bu câiz olsaydı, insanlar diğerlerinden (şeriklerden) gerçek yaratıcıya gidip ulaşamayacaklardı. Çünkü, her insan hangisinin sebep ve yaratıcı olduğunu bilmeyeceklerdi. Bu durumda onu yaratmayana ibadet, emretmeyene ise itaat edecekti.
Çünkü gerçek yaratanın hangisi olduğunu bilemeyeceklerdir. Yine aynı şekilde, onlar için emredenin emri, nehyedenin ise nehyi sabit olup bilinmeyecektir. Çünkü bu durumda gerçek emir ve nehyeden diğerlerinden (şeriklerden) ayırt edilip tanınmamaktadır.
Diğer bir sebebi ise, eğer iki yaratıcının olması câiz olsaydı, o şeriklerden hiçbirisi ibadet olunup itaat edilmeye diğerinden üstün olmayacaktır. O şerik olana ibadet, Allah'a itaatsizliktir.
Allah'a itaatsizliğin câiz olması, Allah'a, kitap ve resullerine kâfir olmaktır. Bu bâtılı ispat edip hakkı terk etmek, haramı helal, helali ise haram etmektir. Bütün günahlara girmek, itaatten çıkmak, fesadı helal (mubah) bilmek hakkın ise iptal olunması demektir.
Diğer bir sebebi ise; eğer yaratıcının birden fazla olması câiz olmuş olsaydı, İblis'in de bir başka ilah olduğunu iddia etmesi câiz olacaktı. Allah ile bütün hükümlerinde ters ve zıt olacak, kulları da kendi tarafına çağıracaktı. İşte bu, en büyük kâfirlik en şiddetli nifaktır.'
'Neden Allah'a, O'nun eşi ve benzeri olmadığına ikrar edip inanmak vaciptir?' diye soracak olsa, şöyle cevap verilir: 'Birçok sebepten dolayıdır; başlıcaları şundan ibarettir: Allah'a doğru ibadet etmeye yönelmek, O'ndan başkasına itaat etmemek içindir.
Başka bir sebebi ise; eğer Allah'ın eşi ve benzeri olmadığına inanmasalardı; rab ve yaratıcılarının, babalarının inanmış oldukları güneş, ay, ateş ve putlar gibi olduklarından sakınmayacaklardı. Eğer Allah'ın eşi ve benzeri olduğunu bilmek câiz olursa, bu durumda fesat, bütün ibadetlerin terk edilmesi ve bütün günahların da işlenilmesi tabi olacaktır. Bu da rablerinden onlara emir ve nehyin ulaştığı miktarcadır.
Başka bir sebebi ise; eğer insanların Allah'ın eşi ve benzeri olmadığına inanıp, O'nu bu şekilde tanımaları vacip olmasaydı, mahlukları düşündükleri gibi, Allah'ı da aynı şekilde âciz, cahil, değişen, yok olan, fâni, yalan söyleyip düşmanlık güden ve sıradan bir varlık olduğu biçiminde düşünmeleri câiz olacaktı.
Her ne varlıkta bu sıfatların olması mümkün olursa, yok olmaması için imtihan olunmaz, adaletine güvenilmez; sözü, emri, nehyi, vaadi, müjdesi, sevabı ve azabı gerçekleşmeyecektir. Böyle olursa insanlar fesat, rububiyet ise iptal olacaktır.' (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
'Birçok sebeplerden dolayıdır; itaati farz olan imamın, imametine delalet edecek bir nişânesi olmalı ve onunla da başkalarından ayırt edilebilmelidir.
O da çok iyi bilinip meşhur olan yakınlık, onu başkalarından seçip ayırarak âşikâra vasiyet etmesidir. Böylece kendisinin tam olarak tanınıp insanların da ona doğru yönlendirilmesi içindir.
Başka bir sebebi ise eğer Resûlullah'ın (s.a.v.) Ehl-i Beyt'inden olmayan başka birisinin imam olması câiz olsaydı, resul olmayan, resul olana üstünlük bulacaktı. Çünkü Resûlullah'ın (s.a.v.) evlatları Ebu Cehil, İbn-i Ebu Muit gibi düşmanlarına tâbi olması gerekecekti.
Çünkü onlar, eğer evlatları mü'min olurlarsa imametin geçmesinin (imam olabilmeleri) câiz olduğunu tasarlıyorlardı. Bu durumda Resûlullah'ın (s.a.v.) evlatları; izleyici, Allah ile Resulünün düşmanlarının evlatları ise izlenen olacaktır. Oysa Resûlullah (s.a.v.) bu faziletle başkalarından daha üstün ve layıktır.
Başka bir sebebi ise, insanlar Resûlullah'ın (s.a.v.) risaletine iman edip itaat için teslim olsalar, bu durumda onlardan hiçbiri Peygamberin (s.a.v.) çocuğu ve zürriyetine tâbi olup uymak için kibirlenmeyeceklerdir.
Dolayısıyla, insanların itaat etmeleri, ağır gelmeyecektir. Ama Peygamberin (s.a.v.) Ehl-i Beyt'inden başkalarında olsaydı, herkes kendisini o makam için diğerlerinden daha üstün görecekti.
Bu yüzden kibirlenip kendilerini o makama başkalarından daha layık bileceklerinden itaat için teslim olmayacaklardır. Bu konu, o zaman insanları fesada, nifaka ve bozgunculuğa götüren bir sebep olacaktır.'
'Neden Allah'ı tanıyıp, birliğini ikrar edip iman getirmek farzdır?' diye soracak olursa şöyle cevap verilir: 'Birçok sebeplerden dolayıdır; eğer Allah'ı tanıyıp, birliğini ikrar edip iman etmek farz olmasaydı birçok yaratıcı, tedbir eden düşünülebilirdi.
Eğer bu câiz olsaydı, insanlar diğerlerinden (şeriklerden) gerçek yaratıcıya gidip ulaşamayacaklardı. Çünkü, her insan hangisinin sebep ve yaratıcı olduğunu bilmeyeceklerdi. Bu durumda onu yaratmayana ibadet, emretmeyene ise itaat edecekti.
Çünkü gerçek yaratanın hangisi olduğunu bilemeyeceklerdir. Yine aynı şekilde, onlar için emredenin emri, nehyedenin ise nehyi sabit olup bilinmeyecektir. Çünkü bu durumda gerçek emir ve nehyeden diğerlerinden (şeriklerden) ayırt edilip tanınmamaktadır.
Diğer bir sebebi ise, eğer iki yaratıcının olması câiz olsaydı, o şeriklerden hiçbirisi ibadet olunup itaat edilmeye diğerinden üstün olmayacaktır. O şerik olana ibadet, Allah'a itaatsizliktir.
Allah'a itaatsizliğin câiz olması, Allah'a, kitap ve resullerine kâfir olmaktır. Bu bâtılı ispat edip hakkı terk etmek, haramı helal, helali ise haram etmektir. Bütün günahlara girmek, itaatten çıkmak, fesadı helal (mubah) bilmek hakkın ise iptal olunması demektir.
Diğer bir sebebi ise; eğer yaratıcının birden fazla olması câiz olmuş olsaydı, İblis'in de bir başka ilah olduğunu iddia etmesi câiz olacaktı. Allah ile bütün hükümlerinde ters ve zıt olacak, kulları da kendi tarafına çağıracaktı. İşte bu, en büyük kâfirlik en şiddetli nifaktır.'
'Neden Allah'a, O'nun eşi ve benzeri olmadığına ikrar edip inanmak vaciptir?' diye soracak olsa, şöyle cevap verilir: 'Birçok sebepten dolayıdır; başlıcaları şundan ibarettir: Allah'a doğru ibadet etmeye yönelmek, O'ndan başkasına itaat etmemek içindir.
Başka bir sebebi ise; eğer Allah'ın eşi ve benzeri olmadığına inanmasalardı; rab ve yaratıcılarının, babalarının inanmış oldukları güneş, ay, ateş ve putlar gibi olduklarından sakınmayacaklardı. Eğer Allah'ın eşi ve benzeri olduğunu bilmek câiz olursa, bu durumda fesat, bütün ibadetlerin terk edilmesi ve bütün günahların da işlenilmesi tabi olacaktır. Bu da rablerinden onlara emir ve nehyin ulaştığı miktarcadır.
Başka bir sebebi ise; eğer insanların Allah'ın eşi ve benzeri olmadığına inanıp, O'nu bu şekilde tanımaları vacip olmasaydı, mahlukları düşündükleri gibi, Allah'ı da aynı şekilde âciz, cahil, değişen, yok olan, fâni, yalan söyleyip düşmanlık güden ve sıradan bir varlık olduğu biçiminde düşünmeleri câiz olacaktı.
Her ne varlıkta bu sıfatların olması mümkün olursa, yok olmaması için imtihan olunmaz, adaletine güvenilmez; sözü, emri, nehyi, vaadi, müjdesi, sevabı ve azabı gerçekleşmeyecektir. Böyle olursa insanlar fesat, rububiyet ise iptal olacaktır.' (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)