2003'ün girmesiyle birlikte Birleşmiş Milletler'in karar organı Güvenlik Konseyi'nin beş yeni üyesi göreve başlıyor.
Yeni beş üye olan Almanya, İspanya, Pakistan, Şili ve Angola 2 yıllık görevi devralıyorlar. 5 yeni Konsey üyesi, 2 yıllık görev dönemleri biten Kolombiya, İrlanda, Mauritius, Norveç ve Singapur'un koltuklarını devralıyor. Güvenlik Konseyi'nde Bulgaristan, Kamerun, Gine, Meksika ve Suriye'nin ise 1 yıl daha görev süresi var.
"Büyük nükleer kuvvet" olan 5 daimi üye ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti dışında toplam 15 üyeli Güvenlik Konseyi'nde, 2 yıl görev süreli 10 geçici üyeden 5'i yılda bir kere görev değiştiriyor.
Türkiye üye olamıyor
Birleşmiş Milletler'in karar organı Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeler dışındaki üyeleri coğrafi denge esasına göre belirleniyor. Yani kağıt üstünde bir eşitlik söz konusu. Ancak uygulamaya bakıldığında büyük bir adaletsizlik göze çarpıyor. Dünyada adı sanı duyulmamış ülkeler bile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yer alabilirken, nereden bakılırsa bakılsın dünyanın en büyük 20 ülkesi arasında olan Türkiye bir türlü Güvenlik Konseyi'nde yer alamıyor.
Dünyada yalnız kaldık
Türkiye'nin Güvenlik Konseyi'ne üye olamamasının en önemli nedenlerinden birisi dünya üzerinde yalnız kalmış olması. Türkiye bir NATO üyesi ve Avrupa Birliği'ne aday ülke sıfatını taşıyor. Ancak hiçbir uluslar arası konuda Batı ülkelerinden destek alamıyor. Yani Batı Türkiye'yi kendisinden görmüyor.
Türkiye, ait olduğu İslam dünyasından da kendi koyduğu mesafe nedeniyle destek alamıyor. Böyle olunca da her uluslararası konuda olduğu gibi Güvenlik Konseyi üyeliği konusunda da sonuç alınamıyor
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne üye olamaması Türkiye'nin dünya üzerindeki yalnızlığının sonuçlarından sadece birisi. Aynı nedenle haklı olduğumuz pek çok konuda dünya üzerinde destek bulamıyoruz. Kıbrıs konusu bu durumun en açık göstergesi. ABD ve Batı dünyası başından beri Kıbrıs meselesinde Rumlar'ın ve Yunanistan'ın tarafını tutuyor. Türkiye, Batı dünyasına karşı doğal olarak İslam ülkelerinin ve bağımsızlıklarını yeni kazanmış Türk Cumhuriyetleri'nin desteğini arıyor ancak aradığı desteği orada da bir türlü bulamıyor.
Çok haklı nedenlerle ilan edilmiş olan KKTC'yi 1983 yılından bu yana Türkiye dışında hiçbir ülkenin tanımamış olması da neden Rumlar'ın Kıbrıs meselesini uluslararası platforma taşımak istediklerini açıklıyor.
Yalnızlığın nedeni
Batı'ya bağımlılık
Türkiye'nin dünya üzerinde yalnız kalmasının nedeni ise son 40 yıldır ABD ve AB'ye endeksli hatta neredeyse bağımlı bir dış politika izlemesi. Türkiye'nin başka ülkelerle ilişkilerinin nasıl olacağına Washington ve Brüksel'in karar veriyor olması Ankara'nın elini kolunu bağlıyor. İşin en kötü yanı ise gelip giden hükümetlerin bundan şikayetçi bile olmamaları. Irak konusundaki son gelişmeler de bu durumun hangi boyutlara ulaştığının göstergesi. Öyle ki Bağdat ve Ankara arasındaki ilişkilerin nasıl olacağına artık Washington karar veriyor
Bu durumdan kurtulmanın yolu ise çok açık. Tek çare her konuda olduğu gibi dışişlerinde de bağımsız politikalar izlemek.
Yeni beş üye olan Almanya, İspanya, Pakistan, Şili ve Angola 2 yıllık görevi devralıyorlar. 5 yeni Konsey üyesi, 2 yıllık görev dönemleri biten Kolombiya, İrlanda, Mauritius, Norveç ve Singapur'un koltuklarını devralıyor. Güvenlik Konseyi'nde Bulgaristan, Kamerun, Gine, Meksika ve Suriye'nin ise 1 yıl daha görev süresi var.
"Büyük nükleer kuvvet" olan 5 daimi üye ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti dışında toplam 15 üyeli Güvenlik Konseyi'nde, 2 yıl görev süreli 10 geçici üyeden 5'i yılda bir kere görev değiştiriyor.
Türkiye üye olamıyor
Birleşmiş Milletler'in karar organı Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeler dışındaki üyeleri coğrafi denge esasına göre belirleniyor. Yani kağıt üstünde bir eşitlik söz konusu. Ancak uygulamaya bakıldığında büyük bir adaletsizlik göze çarpıyor. Dünyada adı sanı duyulmamış ülkeler bile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yer alabilirken, nereden bakılırsa bakılsın dünyanın en büyük 20 ülkesi arasında olan Türkiye bir türlü Güvenlik Konseyi'nde yer alamıyor.
Dünyada yalnız kaldık
Türkiye'nin Güvenlik Konseyi'ne üye olamamasının en önemli nedenlerinden birisi dünya üzerinde yalnız kalmış olması. Türkiye bir NATO üyesi ve Avrupa Birliği'ne aday ülke sıfatını taşıyor. Ancak hiçbir uluslar arası konuda Batı ülkelerinden destek alamıyor. Yani Batı Türkiye'yi kendisinden görmüyor.
Türkiye, ait olduğu İslam dünyasından da kendi koyduğu mesafe nedeniyle destek alamıyor. Böyle olunca da her uluslararası konuda olduğu gibi Güvenlik Konseyi üyeliği konusunda da sonuç alınamıyor
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne üye olamaması Türkiye'nin dünya üzerindeki yalnızlığının sonuçlarından sadece birisi. Aynı nedenle haklı olduğumuz pek çok konuda dünya üzerinde destek bulamıyoruz. Kıbrıs konusu bu durumun en açık göstergesi. ABD ve Batı dünyası başından beri Kıbrıs meselesinde Rumlar'ın ve Yunanistan'ın tarafını tutuyor. Türkiye, Batı dünyasına karşı doğal olarak İslam ülkelerinin ve bağımsızlıklarını yeni kazanmış Türk Cumhuriyetleri'nin desteğini arıyor ancak aradığı desteği orada da bir türlü bulamıyor.
Çok haklı nedenlerle ilan edilmiş olan KKTC'yi 1983 yılından bu yana Türkiye dışında hiçbir ülkenin tanımamış olması da neden Rumlar'ın Kıbrıs meselesini uluslararası platforma taşımak istediklerini açıklıyor.
Yalnızlığın nedeni
Batı'ya bağımlılık
Türkiye'nin dünya üzerinde yalnız kalmasının nedeni ise son 40 yıldır ABD ve AB'ye endeksli hatta neredeyse bağımlı bir dış politika izlemesi. Türkiye'nin başka ülkelerle ilişkilerinin nasıl olacağına Washington ve Brüksel'in karar veriyor olması Ankara'nın elini kolunu bağlıyor. İşin en kötü yanı ise gelip giden hükümetlerin bundan şikayetçi bile olmamaları. Irak konusundaki son gelişmeler de bu durumun hangi boyutlara ulaştığının göstergesi. Öyle ki Bağdat ve Ankara arasındaki ilişkilerin nasıl olacağına artık Washington karar veriyor
Bu durumdan kurtulmanın yolu ise çok açık. Tek çare her konuda olduğu gibi dışişlerinde de bağımsız politikalar izlemek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.