‘Mucize Allah’ın nişanesidir’
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mucize Allah’ın nişanesidir. Onu sadece peygamberlerine, elçilerine ve hüccetlerine verir ki onun vesilesiyle doğru söyleyenin doğruluğu, yalan söyleyenin yalanından ayırt edilsin”
09.09.2020 23:50:00





OKAN EGESEL
İmam Hâdi (a.s), Hz. Musa'nın asa, yed-i beyza ve sihir (karşıtı) aleti ile, Hz. İsa'nın tıp aleti ile, Hz. Muhammed'in (s.a.v) söz ve hitap ile gönderilişinin sebebini soran İbn-i Sikkit'e şöyle buyurmuştur: "Allah, Musa'yı gönderdiğinde, asrındaki insanlara sihirbazlık üstün gelmişti. Dolayısıyla o Allah tarafından insanlara güçlerinin yetmeyeceği bir şey getirdi ve bu vesileyle onların sihrini bâtıl kıldı ve kendilerine hücceti sabit kıldı.
İsa'yı (a.s) salgın hastalıkların yaygın olduğu ve insanların tıp ilmine muhtaç olduğu bir zamanda gönderdi. Dolayısıyla o Allah nezdinden benzerini bilmedikleri şeyleri getirdi. O, Allah'ın izniyle ölüleri diriltti, anadan doğma körleri ve abraş hastalığına yakalananları tedavi etti. Bu vesileyle onlara hücceti sabit kıldı.
Hz. Muhammed'i (s.a.a) de hitabet ve konuşmanın yaygın olduğu bir zamanda gönderi. O da Allah tarafından birtakım öğüt ve hikmetler getirdi ve bu vesileyle onların sözlerini çürüterek kendilerine hücceti sabit kıldı."
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mucize Allah'ın nişanesidir. Onu sadece peygamberlerine, elçilerine ve hüccetlerine verir ki onun vesilesiyle doğru söyleyenin doğruluğu, yalan söyleyenin yalanından ayırt edilsin."
Kur'an'da buyurulur ki: "De ki: İnsanlar ve cinler, birbirine yardımcı olarak bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar."
"Kulumuza indirdiğimizden şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure getirin; eğer doğru sözlü iseniz Allah'tan başka, şahitlerinizi de (yardıma) çağırın. Yapamazsanız, ki asla yapamayacaksınız, o halde, kafirler için hazırlanan ve yakıtı insanlarla taş olan ateşten sakının." (bak. Al-i İmran 72, 93; Nisa 81, 82; En'am 37, 91, 92 114; A'raf 146; Enfal 31; Tevbe 127).
İmam Askeri (a.s), "Elif Lam Mim, Bu kitap…" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Yani ey Muhammed! Bu sana indirdiğimiz kitap, elif, lam ve mim gibi mukattaa harflerinden oluşmuştur. Bu Kur'an sizin diliniz ve alfabeniz üzeredir. Eğer doğru sözlü iseniz, onun bir benzerini getiriniz ve bu konuda diğer şahitlerinizden de yardım alınız."
İbn-i Ebi'l-Evca ve Mekke dehrilerinden (ateistlerinden) üç kişi her birisi Kur'an'ın dörtte biriyle savaşmayı üstlendi ve gelecek yıl Mekke'de işlerinin sonucunu birbirine anlatmayı kararlaştırdı. Ertesi yıl dört kişi İbrahim'in makamında bir araya geldiler. Onlardan biri şöyle dedi: "Ben, 'Ve denildi ki: Ey yeryüzü suyunu yut ve ey gök yağışını kes, su diz çöktü ve iş sona erdi' ayetini görünce, savaşmaktan vazgeçtim."
Diğeri ise şöyle dedi: "Ben de, 'Ondan ümitlerini kesince sırdaşlar (meşveret için) kenara çekildiler' ayetine rastlayınca savaştan ümidimi kestim."
Onlar bu konuyu kendi aralarında yavaşça konuşuyorlardı. İmam Sâdık (a.s) yanlarından geçti ve onlara dönerek şu ayeti tilavet buyurdu: "De ki: Eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek için bir araya gelseler, her ne kadar birbirine yardıma da koşsalar bunun benzerini getiremezler."
O dört kişi şaşırıp kaldılar. (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
İmam Hâdi (a.s), Hz. Musa'nın asa, yed-i beyza ve sihir (karşıtı) aleti ile, Hz. İsa'nın tıp aleti ile, Hz. Muhammed'in (s.a.v) söz ve hitap ile gönderilişinin sebebini soran İbn-i Sikkit'e şöyle buyurmuştur: "Allah, Musa'yı gönderdiğinde, asrındaki insanlara sihirbazlık üstün gelmişti. Dolayısıyla o Allah tarafından insanlara güçlerinin yetmeyeceği bir şey getirdi ve bu vesileyle onların sihrini bâtıl kıldı ve kendilerine hücceti sabit kıldı.
İsa'yı (a.s) salgın hastalıkların yaygın olduğu ve insanların tıp ilmine muhtaç olduğu bir zamanda gönderdi. Dolayısıyla o Allah nezdinden benzerini bilmedikleri şeyleri getirdi. O, Allah'ın izniyle ölüleri diriltti, anadan doğma körleri ve abraş hastalığına yakalananları tedavi etti. Bu vesileyle onlara hücceti sabit kıldı.
Hz. Muhammed'i (s.a.a) de hitabet ve konuşmanın yaygın olduğu bir zamanda gönderi. O da Allah tarafından birtakım öğüt ve hikmetler getirdi ve bu vesileyle onların sözlerini çürüterek kendilerine hücceti sabit kıldı."
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mucize Allah'ın nişanesidir. Onu sadece peygamberlerine, elçilerine ve hüccetlerine verir ki onun vesilesiyle doğru söyleyenin doğruluğu, yalan söyleyenin yalanından ayırt edilsin."
Kur'an'da buyurulur ki: "De ki: İnsanlar ve cinler, birbirine yardımcı olarak bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar."
"Kulumuza indirdiğimizden şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure getirin; eğer doğru sözlü iseniz Allah'tan başka, şahitlerinizi de (yardıma) çağırın. Yapamazsanız, ki asla yapamayacaksınız, o halde, kafirler için hazırlanan ve yakıtı insanlarla taş olan ateşten sakının." (bak. Al-i İmran 72, 93; Nisa 81, 82; En'am 37, 91, 92 114; A'raf 146; Enfal 31; Tevbe 127).
İmam Askeri (a.s), "Elif Lam Mim, Bu kitap…" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Yani ey Muhammed! Bu sana indirdiğimiz kitap, elif, lam ve mim gibi mukattaa harflerinden oluşmuştur. Bu Kur'an sizin diliniz ve alfabeniz üzeredir. Eğer doğru sözlü iseniz, onun bir benzerini getiriniz ve bu konuda diğer şahitlerinizden de yardım alınız."
İbn-i Ebi'l-Evca ve Mekke dehrilerinden (ateistlerinden) üç kişi her birisi Kur'an'ın dörtte biriyle savaşmayı üstlendi ve gelecek yıl Mekke'de işlerinin sonucunu birbirine anlatmayı kararlaştırdı. Ertesi yıl dört kişi İbrahim'in makamında bir araya geldiler. Onlardan biri şöyle dedi: "Ben, 'Ve denildi ki: Ey yeryüzü suyunu yut ve ey gök yağışını kes, su diz çöktü ve iş sona erdi' ayetini görünce, savaşmaktan vazgeçtim."
Diğeri ise şöyle dedi: "Ben de, 'Ondan ümitlerini kesince sırdaşlar (meşveret için) kenara çekildiler' ayetine rastlayınca savaştan ümidimi kestim."
Onlar bu konuyu kendi aralarında yavaşça konuşuyorlardı. İmam Sâdık (a.s) yanlarından geçti ve onlara dönerek şu ayeti tilavet buyurdu: "De ki: Eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek için bir araya gelseler, her ne kadar birbirine yardıma da koşsalar bunun benzerini getiremezler."
O dört kişi şaşırıp kaldılar. (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.