Muaviye’nin saltanatı ve Ehl-i Beyt’e zulüm
Muaviye’nin saltanat dönemine dair Medainî’de şunlar kaydedilmektedir
17.08.2023 08:47:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Muaviye'nin saltanat dönemine dair Medainî'de şunlar kaydedilmektedir:
"Muaviye yönetimde iken yani Hz. Ali'nin şehadeti ve İmam Hasan ile barış anlaşması yaptıktan sonra hacca gitti. Medine halkının yanı sıra, Ensar'ın büyüklerinden olan Süleym b. Kays, İbn-i Sa'd da Muaviye'yi karşılamaya gitti.
Muaviye ile Kays arasında bir takım şeyler konuşuldu. Ve söz dönüp dolaşıp hilafet meselesine geldi. Kays şöyle dedi: "Allah'a and olsun ki, Ali ve evlatları varken Ensar, Arap ve Acem'den hiç kimsenin hilafet hakkı yoktur."
Bu söze çok sinirlenen Muaviye emrindeki valilere şu talimatı gönderdi: "Biliniz ki, bundan böyle Ali ve soyunun hadislerini rivayet edip yazanlar emniyet ve güven içinde yaşayamayacaklardır."
O günden sonra katipler bulundukları her ortamda, bütün vaazlarında Hz. Ali ve evlatlarının adını kötülükle andılar, onları yerip lanetlediler.
Sonra, Muaviye bir grup Kureyşli'nin yanından geçerken orada bulunan Abdullah b. Abbas dışında hepsi ayağa kalkıp saygı gösterisinde bulundular.
Bu durum karşısında Muaviye şöyle dedi: "Ey Abbas oğlu! Senin diğer arkadaşların gibi ayağa kalkmana mani olan şey Sıffin Savaşı'ndan dolayı bana duyduğun kinden başka bir şey değildir. Ey Abbas oğlu! Amcamın oğlu Osman mazlum bir şekilde öldürüldü."
İbn-i Abbas şöyle dedi: "Ömer b. Hattab da mazlumca öldürüldü. Öyleyse hükümeti onun varislerine ver, işte bu onun oğludur."
Muaviye, "Ömer'i kâfir biri öldürdü" dedi.
İbn-i Abbas, "Öyleyse Osman'ı kim öldürdü?" diye sordu.
Muaviye, "Müslümanlar" dedi.
"Bu senin delillerini daha iyi çürütür. Çünkü onu, Müslümanlar öldürmüş ve öylece bırakmışlar ise bu onların doğru yaptıklarını gösterir."
"Biz tüm nahiyelere Ali ve soyunun övülmesini yasaklayan bir ferman gönderdik. Diline sahip ol ey İbn-i Abbas!"
İbn-i Abbas: "Bize Kur'an okumayı mı yasaklıyorsun?"
Muaviye: "Hayır."
"Öyleyse Kur'an yorumunu yasaklamaktasın."
Muaviye, "Evet" dedi.
İbn-i Abbas: "Acaba Kur'an'ı okumak mı, yoksa ona amel et¬mek mi daha elzemdir?"
"Amel daha elzemdir."
"O zaman Allah'ın söylediklerini bilmeden O'nun için nasıl amel edebiliriz?"
"Kur'an'ın mânâsının sen ve soydaşlarına göre tefsir etmeyen birilerinden sor."
"Kur'an benim soyuma nâzil olduğu halde, onun yorumunu Ebu Süfyan ve Ebu Muayt'ın soyuna mı sormam gerekiyor?"
"Kur'an'ı okuyun fakat Allah'ın sizin hakkınızda indirdiği ve Allah Resulü'nün bu konuda söylediklerini rivayet etmeyin. Başka şeyler rivayet edin."
"Allah şöyle buyurmaktadır: Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Fakat kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."
Muaviye şöyle dedi: "Ey Abbas'ın oğlu! Kendini intikam almamdan koru ve benim aleyhime konuşmaktan sakın! Ama mutlaka bir şey söylemek istiyorsan gizlice söyle ki başkaları onu duymasın."
Sonra Muaviye sarayına döndü. Bela ve musibetler her yerde Ali'yi sevenlerin üstüne yağmur gibi yağmaya başladı.
Tüm şehirler arasında en ağır baskıyı Kûfe yaşıyordu. Zira bu şehirdeki Ehl-i Beyt taraftarlarının sayısı oldukça fazla idi.
Muaviye, Ziyad b. Ebih'i iş başına getirip Basra ve Kûfe'yi ona emanet etti. O da Ehl-i Beyt taraftarlarını takibe almakta ve sorguya çekmekteydi.
Kendisi de bu şehirden biri olduğundan dolayı Ehl-i Beyt taraftarlarını iyi tanıyordu. Bu yüzden Ehl-i Beyt taraftarları herhangi bir taşın altında gizlenmiş olsalar dahi onlara çok rahat bir şekilde ulaşabiliyordu.
Kimini öldürdü, kimini evsiz-barksız, ve perişan bıraktı. Kalplerde acı vardı. Kiminin el ve ayaklarını kesti. Ve dar ağacında idam etti. Kiminin de gözlerini oydu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hasan eserinden)
"Muaviye yönetimde iken yani Hz. Ali'nin şehadeti ve İmam Hasan ile barış anlaşması yaptıktan sonra hacca gitti. Medine halkının yanı sıra, Ensar'ın büyüklerinden olan Süleym b. Kays, İbn-i Sa'd da Muaviye'yi karşılamaya gitti.
Muaviye ile Kays arasında bir takım şeyler konuşuldu. Ve söz dönüp dolaşıp hilafet meselesine geldi. Kays şöyle dedi: "Allah'a and olsun ki, Ali ve evlatları varken Ensar, Arap ve Acem'den hiç kimsenin hilafet hakkı yoktur."
Bu söze çok sinirlenen Muaviye emrindeki valilere şu talimatı gönderdi: "Biliniz ki, bundan böyle Ali ve soyunun hadislerini rivayet edip yazanlar emniyet ve güven içinde yaşayamayacaklardır."
O günden sonra katipler bulundukları her ortamda, bütün vaazlarında Hz. Ali ve evlatlarının adını kötülükle andılar, onları yerip lanetlediler.
Sonra, Muaviye bir grup Kureyşli'nin yanından geçerken orada bulunan Abdullah b. Abbas dışında hepsi ayağa kalkıp saygı gösterisinde bulundular.
Bu durum karşısında Muaviye şöyle dedi: "Ey Abbas oğlu! Senin diğer arkadaşların gibi ayağa kalkmana mani olan şey Sıffin Savaşı'ndan dolayı bana duyduğun kinden başka bir şey değildir. Ey Abbas oğlu! Amcamın oğlu Osman mazlum bir şekilde öldürüldü."
İbn-i Abbas şöyle dedi: "Ömer b. Hattab da mazlumca öldürüldü. Öyleyse hükümeti onun varislerine ver, işte bu onun oğludur."
Muaviye, "Ömer'i kâfir biri öldürdü" dedi.
İbn-i Abbas, "Öyleyse Osman'ı kim öldürdü?" diye sordu.
Muaviye, "Müslümanlar" dedi.
"Bu senin delillerini daha iyi çürütür. Çünkü onu, Müslümanlar öldürmüş ve öylece bırakmışlar ise bu onların doğru yaptıklarını gösterir."
"Biz tüm nahiyelere Ali ve soyunun övülmesini yasaklayan bir ferman gönderdik. Diline sahip ol ey İbn-i Abbas!"
İbn-i Abbas: "Bize Kur'an okumayı mı yasaklıyorsun?"
Muaviye: "Hayır."
"Öyleyse Kur'an yorumunu yasaklamaktasın."
Muaviye, "Evet" dedi.
İbn-i Abbas: "Acaba Kur'an'ı okumak mı, yoksa ona amel et¬mek mi daha elzemdir?"
"Amel daha elzemdir."
"O zaman Allah'ın söylediklerini bilmeden O'nun için nasıl amel edebiliriz?"
"Kur'an'ın mânâsının sen ve soydaşlarına göre tefsir etmeyen birilerinden sor."
"Kur'an benim soyuma nâzil olduğu halde, onun yorumunu Ebu Süfyan ve Ebu Muayt'ın soyuna mı sormam gerekiyor?"
"Kur'an'ı okuyun fakat Allah'ın sizin hakkınızda indirdiği ve Allah Resulü'nün bu konuda söylediklerini rivayet etmeyin. Başka şeyler rivayet edin."
"Allah şöyle buyurmaktadır: Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Fakat kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."
Muaviye şöyle dedi: "Ey Abbas'ın oğlu! Kendini intikam almamdan koru ve benim aleyhime konuşmaktan sakın! Ama mutlaka bir şey söylemek istiyorsan gizlice söyle ki başkaları onu duymasın."
Sonra Muaviye sarayına döndü. Bela ve musibetler her yerde Ali'yi sevenlerin üstüne yağmur gibi yağmaya başladı.
Tüm şehirler arasında en ağır baskıyı Kûfe yaşıyordu. Zira bu şehirdeki Ehl-i Beyt taraftarlarının sayısı oldukça fazla idi.
Muaviye, Ziyad b. Ebih'i iş başına getirip Basra ve Kûfe'yi ona emanet etti. O da Ehl-i Beyt taraftarlarını takibe almakta ve sorguya çekmekteydi.
Kendisi de bu şehirden biri olduğundan dolayı Ehl-i Beyt taraftarlarını iyi tanıyordu. Bu yüzden Ehl-i Beyt taraftarları herhangi bir taşın altında gizlenmiş olsalar dahi onlara çok rahat bir şekilde ulaşabiliyordu.
Kimini öldürdü, kimini evsiz-barksız, ve perişan bıraktı. Kalplerde acı vardı. Kiminin el ve ayaklarını kesti. Ve dar ağacında idam etti. Kiminin de gözlerini oydu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hasan eserinden)