Dünden devam...
Misyonerlik faaliyetlerinin toprak bütünlüğümüze yönelik olduğuna dair en sağlam delil yine misyonerlerin sarfettikleri şu sözlerdir:
"Bu mukaddes ve vadedilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferiyle geri alınacaktır"
Bu maksada binaen, gayrimüslim azınlıkların Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmasında en büyük pay misyonerlerin ülkede açtıkları okullar olmuştur. Zira bu milliyetçi akımların liderleri hep bu okullardan mezundur.
Aynı şekilde sözde soykırım iddialarını ilk ortaya atanlar yine misyonerler olmuşlardır. Avusturyalı Profesör Erich Figl, bölgedeki olayların temel sorumlusunun bir Ermeni İmparatorluğu kurmayı amaçlayan Amerikan misyonerler olduğunu kaydetmektedir.
Soykırım iddialarının arkasında misyonerlerin olduğu gerçeğine ilişkin bir başka örnek Suriye ortodoks Kilisesi'nin 1989 ve 1991 yıllarında olmak üzere iki kez Türkiye'nin Kürt soykırımı yaptığına dair Avrupa Birliği'ne yaptığı başvurudur. Kilisenin şikayet mektubunda aynen şunlar yazmaktadır: "Türk Silahlı Kuvvetleri Güneydoğu Anadolu'daki Kürt ve Süryanileri öldürmekte, evlerini yakmakta ve onlara işkence uygulamaktadır. Kürtler ve Süryaniler TSK'nın ve Müslümanların boyunduruğundan kurtarılmalıdır."
Keza Güneydoğu'muzda binlerce şehit vermemize sebep olan PKK terörünün lideri Apo İtalya'ya gittiğinde kendisine ilk kucak açan misyonerlik faaliyetleri doğrultusunda Dinlererası Diyalog fikrini ortaya atan Vatikan olmuştur. Kucak açmanın da ötesinde bu teröristi kışkırtacak tarzdaki şu sözler yine Vatikan'dan yükselmiştir: "Kilise, Kürt toplumunun bağımsızlık mücadelesine sempatiyle bakmaktadır".
Bu arada, Türkiye'nin büyük baskıları sonucu kapatılan PKK'nın yayın organı Med TV'nin boşalan frekansında, yine Med TV'nin eleman ve sunucularıyla adını Şırnak'taki Cudi Dağı'ndan alan CTV'yi yayına sokan yine Vatikan'dan başkası değildir.
Fener Rum Patriği Bartholomeos'un Venizelos adlı gemiyle çıktığı yolculukta Karadeniz sahilini tamamen Yunanistan toprağı olarak gösteren haritaları bizzat kendisinin dağıtması ve kendisini Konstantinapol tahtının temsilcisi ilan ederek başta Clinton olmak üzere devlet başkanı sıfatıyla gelen ziyaretçilerini kendi saray ve tahtında karşılaması, toprak bütünlüğümüzü tehdit eden diğer misyoner faaliyetlerindendir.
Aynı amaca yönelik, Trabzon'da gündem edilen Rum-Pontus meselesi doğrultusunda Atatürk'ün Samsun'a çıktığı 19 Mayıs'ın sözde Rum-Pontus soykırımını anma günü ilan edilmesinin arkasındaki güç yine Fener Rum Patrikhanesi'dir.
Ez-cümle misyonerlik faaliyetleri haçlı dünyasının toprak bütünlüğümüze ve ulusal egemenliğimize yönelik su-i niyetinin kültürel platformdaki çalışma tarzıdır.
Aynı maksadın siyasi boyutunu Avrupa Birliği'nin, ekonomik yönünü de IMF'nin üstlendiğini hatırlatmakla yetinelim...
İşte bu ahval ve şeraitte, göğüslerinde besledikleri hasedleri gereği, amaçlarına vasıl olamadıkları her geçen gün biraz daha harisleşip, dişlerini biraz daha bileyerek yırtıcı bir hayvan misali avını ağzına alacağı anın hayaliyle pusuda bekleyen düşman karşısında, muhtaç oldukları kudreti damarlarındaki asil kanda bularak, bu vatan, bu millet, bu din, bu bayrak uğruna yollara revan olan Bağımsız Türkiye Partisi'nin saygıdeğer neferlerine en içten şükranlarımızı arzetmeyi bir borç biliyoruz.
Hayır dualarımız sizinle...
Özgül AYDIN
Misyonerlik faaliyetlerinin toprak bütünlüğümüze yönelik olduğuna dair en sağlam delil yine misyonerlerin sarfettikleri şu sözlerdir:
"Bu mukaddes ve vadedilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferiyle geri alınacaktır"
Bu maksada binaen, gayrimüslim azınlıkların Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmasında en büyük pay misyonerlerin ülkede açtıkları okullar olmuştur. Zira bu milliyetçi akımların liderleri hep bu okullardan mezundur.
Aynı şekilde sözde soykırım iddialarını ilk ortaya atanlar yine misyonerler olmuşlardır. Avusturyalı Profesör Erich Figl, bölgedeki olayların temel sorumlusunun bir Ermeni İmparatorluğu kurmayı amaçlayan Amerikan misyonerler olduğunu kaydetmektedir.
Soykırım iddialarının arkasında misyonerlerin olduğu gerçeğine ilişkin bir başka örnek Suriye ortodoks Kilisesi'nin 1989 ve 1991 yıllarında olmak üzere iki kez Türkiye'nin Kürt soykırımı yaptığına dair Avrupa Birliği'ne yaptığı başvurudur. Kilisenin şikayet mektubunda aynen şunlar yazmaktadır: "Türk Silahlı Kuvvetleri Güneydoğu Anadolu'daki Kürt ve Süryanileri öldürmekte, evlerini yakmakta ve onlara işkence uygulamaktadır. Kürtler ve Süryaniler TSK'nın ve Müslümanların boyunduruğundan kurtarılmalıdır."
Keza Güneydoğu'muzda binlerce şehit vermemize sebep olan PKK terörünün lideri Apo İtalya'ya gittiğinde kendisine ilk kucak açan misyonerlik faaliyetleri doğrultusunda Dinlererası Diyalog fikrini ortaya atan Vatikan olmuştur. Kucak açmanın da ötesinde bu teröristi kışkırtacak tarzdaki şu sözler yine Vatikan'dan yükselmiştir: "Kilise, Kürt toplumunun bağımsızlık mücadelesine sempatiyle bakmaktadır".
Bu arada, Türkiye'nin büyük baskıları sonucu kapatılan PKK'nın yayın organı Med TV'nin boşalan frekansında, yine Med TV'nin eleman ve sunucularıyla adını Şırnak'taki Cudi Dağı'ndan alan CTV'yi yayına sokan yine Vatikan'dan başkası değildir.
Fener Rum Patriği Bartholomeos'un Venizelos adlı gemiyle çıktığı yolculukta Karadeniz sahilini tamamen Yunanistan toprağı olarak gösteren haritaları bizzat kendisinin dağıtması ve kendisini Konstantinapol tahtının temsilcisi ilan ederek başta Clinton olmak üzere devlet başkanı sıfatıyla gelen ziyaretçilerini kendi saray ve tahtında karşılaması, toprak bütünlüğümüzü tehdit eden diğer misyoner faaliyetlerindendir.
Aynı amaca yönelik, Trabzon'da gündem edilen Rum-Pontus meselesi doğrultusunda Atatürk'ün Samsun'a çıktığı 19 Mayıs'ın sözde Rum-Pontus soykırımını anma günü ilan edilmesinin arkasındaki güç yine Fener Rum Patrikhanesi'dir.
Ez-cümle misyonerlik faaliyetleri haçlı dünyasının toprak bütünlüğümüze ve ulusal egemenliğimize yönelik su-i niyetinin kültürel platformdaki çalışma tarzıdır.
Aynı maksadın siyasi boyutunu Avrupa Birliği'nin, ekonomik yönünü de IMF'nin üstlendiğini hatırlatmakla yetinelim...
İşte bu ahval ve şeraitte, göğüslerinde besledikleri hasedleri gereği, amaçlarına vasıl olamadıkları her geçen gün biraz daha harisleşip, dişlerini biraz daha bileyerek yırtıcı bir hayvan misali avını ağzına alacağı anın hayaliyle pusuda bekleyen düşman karşısında, muhtaç oldukları kudreti damarlarındaki asil kanda bularak, bu vatan, bu millet, bu din, bu bayrak uğruna yollara revan olan Bağımsız Türkiye Partisi'nin saygıdeğer neferlerine en içten şükranlarımızı arzetmeyi bir borç biliyoruz.
Hayır dualarımız sizinle...
Özgül AYDIN
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.