Rusya gibi bir süper gücün Milli Ekonomi Modeli’nden faydalanmak için Prof. Dr. Haydar Baş’ı Moskova’ya dâvet etmesi Türkiye ve Rusya için büyük bir hâdisedir.
Prof. Baş’ın Devlet Duması’nda 5 saate yakın Putin’in ekonomi danışmanları başta olmak üzere pek çok iktisatçı ve gazeteci tarafından dikkatle dinlenmesi, sorular sorulup notlar tutulması, Jirinovski gibi bir Slav ırkçısına, “Ne mutlu Türküm diyene” dedirtmesi her Türk’ün gurur duyması gereken büyük bir hadisedir.
Belki biz görmeyeceğiz amma Haydar Baş’ın bu modeli bir gün dünyanın ilgili bütün üniversitelerinde ders olarak okutulacak, Haydar Baş’ın ismi pek çok meydana, sokağa, caddeye verilecektir. Başta Trabzon olmak üzere Türkiye, en azından bir vefa duygusu olarak, gururlu Rus yöneticilerin görmeye başladığı bu gerçeği görse ne kadar şık ve faydalı olur.
Moskova hadisesine dönecek olursak, ne acıdır ki pek çok ünlünün dekoltesine, kimi futbolcuların gece hayatına kadar hiç kimseyi zerre kadar ilgilendirmeyen, ilgilenenleri ise sadece günaha sokan yüzlerce haber gazete ve televizyonlarda at nalı büyüklüğünde punto ve ses tonlarıyla yer aldığı halde bir Türk evladının Moskova’da Rusya ve insanlık için sunduğu reçete Türk yazılı ve görüntülü basınında “pul kadar” bile yer almadı.
Daha o sabah canlı yayında Moskova Havaalanında, “Gönlüm bu modelle Türkiye’nin süper güç olmasıydı” derken Haydar Baş Hocamızın Türk siyasetçilerinin ve halkımızın bigâneliği karşısında ne kadar içinin yandığına şahit olduk, acı duyduk.
Rusya’nın beş saat dinlediği Baş’ı Türkiye’de 5 dakika, beş saniye bile dinleyen olmadı. İçimde öyle bir his var ki, Sayın Baş’ın Milli Ekonomi Modelini Rusya Duma’sında anlatmasına bile hem içerden hem dışarıdan engel olmak isteyenler oldu. Bir gün bu hissimin ispatlanacağına inanıyorum. Ne var ki hem Milli Ekonomi Modeli’nin gücü hem Rusya’nın kararlılığı karşısında güçleri yetmedi.
…
Prof. Dr. Haydar Baş Allah (c.c) ve Resulullah ahlâkı ile ahlâklandığı için “çok cömert” bir insan ve en büyük cömertliği de “Milli Ekonomi Modeli” temelli “Sosyal Devlet” projesi. Önce ekseriyetimizin çok iyi bildiği bir hadisi şerifi nakledelim:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:
“Cömertlik öyle bir ağaçtır ki, kökü cennettedir. Dalları da dünyaya yayılmıştır. Kim ki o ağacın bir dalına tutunursa bu dal onu cennete götürür... Cimrilikte öyle bir ağaçtır ki, kökü cehennemdedir, dalları da dünyaya yayılmıştır. Kim ki onun dallarından birine tutunursa bu dal onu cehenneme sürükler. Beyhhakî, Şuabü’l–Îmân, VII.435.”
Malumdur ki zamanı tanımlama söz konusu olduğunda MÖ ve MS olduğu gibi ekonomi ilminde de artık HBÖ (Haydar Baş’tan Önce) ve HBS (Haydar Baştan Sonra) gerçeği var.
Kısaca özetlersek, HBÖ dünya Kapitalizm ve Komünizm’i gördü.
Kapitalizm insanlara “Balık tutmasını” öğretti. Kişi ne kadar balık tutarsa tutsun Kapitalizm vergi ve piyasa oyunları ile o balıkları ferdin elinden aldı, kimi kişiye ya balığın kılçığı kimine de balığın kokusu kaldı. Bir avuç kişinin ise kasa kasa balıkları, balık konserveleri, balık havuzları oluştu.
Komünizmde devlet “Balık da benim, deniz de benim” dedi. Komünist sistemde halk balık tutmak için misina ve iğne konumundaydı. İnsanlar devlet eliyle bir olta gibi denize atılıyor, karda–kışta kasalar dolusu balık tutuluyor, devlet o balıkları misina ve iğneden alıyor parti yetkililerinin depolarına taşıyordu. Ve devlet ancak balık yakalama fonksiyonunu yitirmeyecek kadar kişilerle yani oltayla ilgileniliyordu.
Her iki sistem de hemen her şeyi alıp hiçbir şey vermeyen “cimri sistemler”di. Bu cimrilik tabii ki dallarından tutanı köküne, yani cehenneme çekecekti, çekti ve çekiyor da…
Ve ortaya bir Haydar Baş çıkıyor insanlığa bir “Milli Ekonomi Modeli” sunuyordu.
Bu modelde insanlara “balık tutma” değil hem denizde hem karada “Balık üretme” öğretiliyor.
Bununla da kalınmıyor, ürettiğin balığın tüketebildiğin kadarını tüket, tüketemediğini gel bana sat, müşterin benim diyor. Bunu bir kişi için değil, bir sınıf için değil, bir millet için değil, bütün insanlık için söylüyor.
Kimse de karşısına çıkıp, hayır bu olamaz demiyor, diyemiyor. Çünkü olacağını matematik olarak gösteriyor. Bu sistemde bütün insanlık doyuyor, bütün hastalar tedavi oluyor, bütün çıplaklar giyiniyor.
Bundan büyük cömertlik nasıl olur?
Bu cömertlik ağacının dalları elbette Haydar Baş’ı ve bu konuda onun ceketinden, elinden tutanları köküne, yani cennete çekecektir.
Ne diyelim… Ellerimizi Rabbimize açıp, inşallah bu cömertlik ağacının dallarından ilk tutan, Haydar Baş’ı bağrından çıkaran Türk milleti olur, diyelim.
Prof. Baş’ın Devlet Duması’nda 5 saate yakın Putin’in ekonomi danışmanları başta olmak üzere pek çok iktisatçı ve gazeteci tarafından dikkatle dinlenmesi, sorular sorulup notlar tutulması, Jirinovski gibi bir Slav ırkçısına, “Ne mutlu Türküm diyene” dedirtmesi her Türk’ün gurur duyması gereken büyük bir hadisedir.
Belki biz görmeyeceğiz amma Haydar Baş’ın bu modeli bir gün dünyanın ilgili bütün üniversitelerinde ders olarak okutulacak, Haydar Baş’ın ismi pek çok meydana, sokağa, caddeye verilecektir. Başta Trabzon olmak üzere Türkiye, en azından bir vefa duygusu olarak, gururlu Rus yöneticilerin görmeye başladığı bu gerçeği görse ne kadar şık ve faydalı olur.
Moskova hadisesine dönecek olursak, ne acıdır ki pek çok ünlünün dekoltesine, kimi futbolcuların gece hayatına kadar hiç kimseyi zerre kadar ilgilendirmeyen, ilgilenenleri ise sadece günaha sokan yüzlerce haber gazete ve televizyonlarda at nalı büyüklüğünde punto ve ses tonlarıyla yer aldığı halde bir Türk evladının Moskova’da Rusya ve insanlık için sunduğu reçete Türk yazılı ve görüntülü basınında “pul kadar” bile yer almadı.
Daha o sabah canlı yayında Moskova Havaalanında, “Gönlüm bu modelle Türkiye’nin süper güç olmasıydı” derken Haydar Baş Hocamızın Türk siyasetçilerinin ve halkımızın bigâneliği karşısında ne kadar içinin yandığına şahit olduk, acı duyduk.
Rusya’nın beş saat dinlediği Baş’ı Türkiye’de 5 dakika, beş saniye bile dinleyen olmadı. İçimde öyle bir his var ki, Sayın Baş’ın Milli Ekonomi Modelini Rusya Duma’sında anlatmasına bile hem içerden hem dışarıdan engel olmak isteyenler oldu. Bir gün bu hissimin ispatlanacağına inanıyorum. Ne var ki hem Milli Ekonomi Modeli’nin gücü hem Rusya’nın kararlılığı karşısında güçleri yetmedi.
…
Prof. Dr. Haydar Baş Allah (c.c) ve Resulullah ahlâkı ile ahlâklandığı için “çok cömert” bir insan ve en büyük cömertliği de “Milli Ekonomi Modeli” temelli “Sosyal Devlet” projesi. Önce ekseriyetimizin çok iyi bildiği bir hadisi şerifi nakledelim:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:
“Cömertlik öyle bir ağaçtır ki, kökü cennettedir. Dalları da dünyaya yayılmıştır. Kim ki o ağacın bir dalına tutunursa bu dal onu cennete götürür... Cimrilikte öyle bir ağaçtır ki, kökü cehennemdedir, dalları da dünyaya yayılmıştır. Kim ki onun dallarından birine tutunursa bu dal onu cehenneme sürükler. Beyhhakî, Şuabü’l–Îmân, VII.435.”
Malumdur ki zamanı tanımlama söz konusu olduğunda MÖ ve MS olduğu gibi ekonomi ilminde de artık HBÖ (Haydar Baş’tan Önce) ve HBS (Haydar Baştan Sonra) gerçeği var.
Kısaca özetlersek, HBÖ dünya Kapitalizm ve Komünizm’i gördü.
Kapitalizm insanlara “Balık tutmasını” öğretti. Kişi ne kadar balık tutarsa tutsun Kapitalizm vergi ve piyasa oyunları ile o balıkları ferdin elinden aldı, kimi kişiye ya balığın kılçığı kimine de balığın kokusu kaldı. Bir avuç kişinin ise kasa kasa balıkları, balık konserveleri, balık havuzları oluştu.
Komünizmde devlet “Balık da benim, deniz de benim” dedi. Komünist sistemde halk balık tutmak için misina ve iğne konumundaydı. İnsanlar devlet eliyle bir olta gibi denize atılıyor, karda–kışta kasalar dolusu balık tutuluyor, devlet o balıkları misina ve iğneden alıyor parti yetkililerinin depolarına taşıyordu. Ve devlet ancak balık yakalama fonksiyonunu yitirmeyecek kadar kişilerle yani oltayla ilgileniliyordu.
Her iki sistem de hemen her şeyi alıp hiçbir şey vermeyen “cimri sistemler”di. Bu cimrilik tabii ki dallarından tutanı köküne, yani cehenneme çekecekti, çekti ve çekiyor da…
Ve ortaya bir Haydar Baş çıkıyor insanlığa bir “Milli Ekonomi Modeli” sunuyordu.
Bu modelde insanlara “balık tutma” değil hem denizde hem karada “Balık üretme” öğretiliyor.
Bununla da kalınmıyor, ürettiğin balığın tüketebildiğin kadarını tüket, tüketemediğini gel bana sat, müşterin benim diyor. Bunu bir kişi için değil, bir sınıf için değil, bir millet için değil, bütün insanlık için söylüyor.
Kimse de karşısına çıkıp, hayır bu olamaz demiyor, diyemiyor. Çünkü olacağını matematik olarak gösteriyor. Bu sistemde bütün insanlık doyuyor, bütün hastalar tedavi oluyor, bütün çıplaklar giyiniyor.
Bundan büyük cömertlik nasıl olur?
Bu cömertlik ağacının dalları elbette Haydar Baş’ı ve bu konuda onun ceketinden, elinden tutanları köküne, yani cennete çekecektir.
Ne diyelim… Ellerimizi Rabbimize açıp, inşallah bu cömertlik ağacının dallarından ilk tutan, Haydar Baş’ı bağrından çıkaran Türk milleti olur, diyelim.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015