Günümüzde devletler arası hukuk, maalesef "haklıdan yana" olmaktan ziyade, "güçlüden yana" durmaktadır.
Milli Devlet anlayışı, günümüzde istismar edilen insan hakları kavramını yerli yerine oturturken yeni bir kavramı da dile getirmektedir; o da devlet hakları ya da millet haklarıdır. Millet hakları kavramı, hiçbir devletin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve varlığına, bir başka devlet tarafından tek taraflı alınan kararla müdahale edilemeyeceğini ve onu ortadan kaldıramayacağını ifade etmektedir.
BM'nin yapısı demokratik yapıya dönmelidirDevletler kendi içlerinde özgürdürler. Ancak başka devletlerin haklarını veyahut kendi vatandaşlarının haklarını ihlal ettiklerinde, diğer devletler tarafından yaptırıma zorlanabilirler; bunun olabilmesi için, bugün var olan BM yapısının, demokratik bir hüviyet kazanması şarttır? Her devletin eşit haklara sahip olması ve alınan kararların, bütün devletler için geçerli ve bağlayıcı olması şarttır.
Dünyada silah gücü dengeli olmalıdırBugün altı çizilmesi gereken bir başka gerçek de; dengeli silah gücü olmadan, hukukun üstünlüğünün dünya üzerinde hakim olmasının mümkün olmayacağıdır. Bugün dünya üzerinde haksız ve dengesiz bir silah gücü sözkonusudur; dolayısıyla haksız olanların, ellerindeki silah gücüne güvenerek hukuku çiğnemesine sebep olmaktadır. Uluslararası arenada, devletlerin ekonomilerinin bağımsız olması, dengeli bir silah gücü ve eşit temsil hakkına sahip ülkelerden oluşan bir Birleşmiş Milletlerin varlığı?vs, uluslar arası hukukun sağlanmasında ilk önemli adımlar olacaktır.
Bugün Anayasa'nın 2. maddesine uyuyor muyuz?Hukukun üstünlüğünü kabul etmek, yasalara temel alınan Anayasa'nın belirlediği çerçevede hareket etmeyi gerektirir. Bugün ister istemez şu sualler gündeme gelmektedir: Anayasa'mızın 2. Maddesinde belirtildiği gibi, "sosyal bir hukuk devleti" olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde, bugün, bu Anayasal kurala ve "Sosyal Devlet" nitelemesine uygunluk ne noktadadır? Bugünkü uygulamalarda "hukuk devleti"nden bahsedilebilir mi? Bu sorular, devletin bekası, adaletin tesisi ve devlet-millet bütünlüğünün sağlanması bakımından da hayati ehemmiyeti haiz sorulardır.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Metin TULGAR / Nöroteknoloji Merkezi BaşkanıBu tezle onur duyuyorum"Sosyal Devlet/Milli Devlet" kitabının her cümlesini dikkatle ve hayranlıkla okuyorum. Aslen bir sosyal bilimci olan Sayın Prof. Dr. Haydar BAŞ tarafından matematiksel bir düşünce tarzıyla bu değerli kitabın kaleme alınması beni gerçekten şaşırttı. Açlık, işsizlik ve can güvenliğinin gündemde olduğu dünyamızda sadece Türkiye ve Türk milletinin değil, tüm ülkelerin ve ulusların sorunlarına samimiyetle çözüm önerileri sunan "Sosyal Devlet/Milli Devlet" modelinin bir Türk bilim insanınca geliştirilmesi, tarih boyunca barışın, hoşgörünün ve adaletin simgesi olmuş ecdadımızın misyonunun devam ettirilmesi noktasında ayrı bir öneme sahiptir. Bu tezin, Müslüman Türk dünyasının tezi olmasından onur duyuyorum. İnsan hakları, demokrasi ve özgürlük gibi kutsal kavramların bilinçli şekilde çarpıtıldığı günümüzün karmaşık ortamında umutsuzluk değil umut mesajlarıyla insanlığa mutlu gelecek müjdesi veren bu eserin her cümlesi dikkatle ve özümsenerek okunmalı kanaatindeyim.
Milli Devlet anlayışı, günümüzde istismar edilen insan hakları kavramını yerli yerine oturturken yeni bir kavramı da dile getirmektedir; o da devlet hakları ya da millet haklarıdır. Millet hakları kavramı, hiçbir devletin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve varlığına, bir başka devlet tarafından tek taraflı alınan kararla müdahale edilemeyeceğini ve onu ortadan kaldıramayacağını ifade etmektedir.
BM'nin yapısı demokratik yapıya dönmelidirDevletler kendi içlerinde özgürdürler. Ancak başka devletlerin haklarını veyahut kendi vatandaşlarının haklarını ihlal ettiklerinde, diğer devletler tarafından yaptırıma zorlanabilirler; bunun olabilmesi için, bugün var olan BM yapısının, demokratik bir hüviyet kazanması şarttır? Her devletin eşit haklara sahip olması ve alınan kararların, bütün devletler için geçerli ve bağlayıcı olması şarttır.
Dünyada silah gücü dengeli olmalıdırBugün altı çizilmesi gereken bir başka gerçek de; dengeli silah gücü olmadan, hukukun üstünlüğünün dünya üzerinde hakim olmasının mümkün olmayacağıdır. Bugün dünya üzerinde haksız ve dengesiz bir silah gücü sözkonusudur; dolayısıyla haksız olanların, ellerindeki silah gücüne güvenerek hukuku çiğnemesine sebep olmaktadır. Uluslararası arenada, devletlerin ekonomilerinin bağımsız olması, dengeli bir silah gücü ve eşit temsil hakkına sahip ülkelerden oluşan bir Birleşmiş Milletlerin varlığı?vs, uluslar arası hukukun sağlanmasında ilk önemli adımlar olacaktır.
Bugün Anayasa'nın 2. maddesine uyuyor muyuz?Hukukun üstünlüğünü kabul etmek, yasalara temel alınan Anayasa'nın belirlediği çerçevede hareket etmeyi gerektirir. Bugün ister istemez şu sualler gündeme gelmektedir: Anayasa'mızın 2. Maddesinde belirtildiği gibi, "sosyal bir hukuk devleti" olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde, bugün, bu Anayasal kurala ve "Sosyal Devlet" nitelemesine uygunluk ne noktadadır? Bugünkü uygulamalarda "hukuk devleti"nden bahsedilebilir mi? Bu sorular, devletin bekası, adaletin tesisi ve devlet-millet bütünlüğünün sağlanması bakımından da hayati ehemmiyeti haiz sorulardır.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Metin TULGAR / Nöroteknoloji Merkezi BaşkanıBu tezle onur duyuyorum"Sosyal Devlet/Milli Devlet" kitabının her cümlesini dikkatle ve hayranlıkla okuyorum. Aslen bir sosyal bilimci olan Sayın Prof. Dr. Haydar BAŞ tarafından matematiksel bir düşünce tarzıyla bu değerli kitabın kaleme alınması beni gerçekten şaşırttı. Açlık, işsizlik ve can güvenliğinin gündemde olduğu dünyamızda sadece Türkiye ve Türk milletinin değil, tüm ülkelerin ve ulusların sorunlarına samimiyetle çözüm önerileri sunan "Sosyal Devlet/Milli Devlet" modelinin bir Türk bilim insanınca geliştirilmesi, tarih boyunca barışın, hoşgörünün ve adaletin simgesi olmuş ecdadımızın misyonunun devam ettirilmesi noktasında ayrı bir öneme sahiptir. Bu tezin, Müslüman Türk dünyasının tezi olmasından onur duyuyorum. İnsan hakları, demokrasi ve özgürlük gibi kutsal kavramların bilinçli şekilde çarpıtıldığı günümüzün karmaşık ortamında umutsuzluk değil umut mesajlarıyla insanlığa mutlu gelecek müjdesi veren bu eserin her cümlesi dikkatle ve özümsenerek okunmalı kanaatindeyim.