Milletin egemenliği gitti sermaye egemenliği geldi
BTP Genel Başkan Yardımcısı Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu, "Hem Lozan, hem de Anayasa ve Medeni Kanun hükümleri Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Lozan Antlaşması Türkiye'nin tapu senedidir' tezini desteklemektedir" dedi
29.10.2015 00:00:00
YENİ MESAJ / İSTANBUL
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu, Türkiye'nin sahip olduğu yer altı kaynakları konusunda çok önemli açıklamalarda bulundu. Lozan Antlaşması'nda Türkiye'nin sahip olduğu kaynakları 2023 yılına kadar kullanamayacağı dair söylemlerin büyük bir aldatmaca olduğunu ve Lozan'da hiçbir yasak olmadığını güçlü bir şekilde ortaya koyan ve "Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedidir" diyen Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu tezini Anayasa maddeleriyle destekleyen Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu, "Hem Lozan, hem de Anayasa ve Medeni Kanun hükümleri Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın tezini desteklemektedir" dedi. "Tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufundadır. Anayasa'nın 168. maddesinde yazılı olan hüküm budur" diyen Prof. Dr. Ünal Emiroğlu şunları söyledi: "Yine Anayasa'nın 6. maddesine göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenliği yetkili organları eliyle kullanır. Anayasa çerçevesindeki bu organlar da, yasama (TBMM), yürütme (Hükûmet) ve yargıdır (Bağımsız Mahkemeler). Hatta mahkeme kararlarında yer alan "Türk Ulusu adına karar veren" şeklindeki başlık, yargı erkinin Türk Milleti adına kullanıldığının göstergesidir. Yine aynı madde hükmüne göre, egemenliğin kullanılması hiçbir suretle hiçbir kişiye, zümreye ve sınıfa bırakılamaz."
Madenlerin gerçek sahibi millettir
Anayasa'nın 8. maddesinde "Hükûmet, yetkisini Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanır" ibaresinin yer aldığını söyleyen BTP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ünal Emiroğlu, "Devletin organları yasama, yürütme ve yargı başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar ve de herkes, Anayasa'ya tabidir. Anayasa'nın 11. maddesindeki "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" ilkesinin gereğidir bu. Devletin şekli, organları, işleyişi, örgütlenmesi ve temel hak ve özgürlükleri kapsayan Anayasa'nın dışında bir başka temel yasa var ki kişiyi, deyim yerindeyse, beşikten mezara en geniş yönüyle izleyen Türk Medeni Kanunu'dur. Bu yasa 1926 yılında yürürlüğe girmiştir. Medeni Kanunun (MK) 641. maddesinde, "yararı kamuya ait devlet malları devlete aittir" yazılıdır. Yasanın yeni metninde aynı hüküm 715. maddesinde yer almaktadır. Görülüyor ki, Türk hukukunun hem Anayasasında, hem Medeni Kanunu'nda yani iki temel belgesinde kamu yararına olan mallar, tabii servet kapsamındaki madenler de buna dâhildir, devletin hüküm ve tasarrufundadır; asıl sahibi millettir. Ülkenin doğal kaynaklarına sahip olma, millet egemenliğinin sonucudur."
Lozan'da yasak yok
"Millet egemenliğini devlet eliyle kullanır. Devlet aldığı yetkiyi anayasa ve kanunlara uygun biçimde kullanmak zorundadır" diyen BTP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu şunları söyledi: "Yetki kötüye kullanılır, millet yararına değil de sermaye sınıfının menfaatine kullanırsa anayasal suç işlemiş olur ve milletin yetkiyi geri alma hakkı doğar. AKP hükûmeti gerçek dışı bir yaklaşımla Lozan Antlaşması'nı bahane ederek madenleri yabancı sermaye tasarrufuna bırakmıştır. Oysa Lozan'da böyle bir sınırlama ve yasak yoktur. Madenlerin sahibi Türk Milletidir. Sınırlama olsaydı, Lozan İsviçre'dedir ve Medeni Kanun'umuzun kaynak ülkesidir. Lozan'dan hemen üç yıl sonra yürürlüğe giren Medeni Kanun'da doğal kaynaklarımızın devlete ait olduğu hükmü vardır. Anayasa'nın 174 ve 176. maddelerinde belirtildiği üzere 'Medeni Kanun, Atatürk inkılâplarının ayrılmaz parçası olup Anayasa'nın koruması altındadır.' Hem Lozan, hem de Anayasa ve Medeni Kanun hükümleri Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın tezini desteklemektedir."
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu, Türkiye'nin sahip olduğu yer altı kaynakları konusunda çok önemli açıklamalarda bulundu. Lozan Antlaşması'nda Türkiye'nin sahip olduğu kaynakları 2023 yılına kadar kullanamayacağı dair söylemlerin büyük bir aldatmaca olduğunu ve Lozan'da hiçbir yasak olmadığını güçlü bir şekilde ortaya koyan ve "Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedidir" diyen Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu tezini Anayasa maddeleriyle destekleyen Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu, "Hem Lozan, hem de Anayasa ve Medeni Kanun hükümleri Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın tezini desteklemektedir" dedi. "Tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufundadır. Anayasa'nın 168. maddesinde yazılı olan hüküm budur" diyen Prof. Dr. Ünal Emiroğlu şunları söyledi: "Yine Anayasa'nın 6. maddesine göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenliği yetkili organları eliyle kullanır. Anayasa çerçevesindeki bu organlar da, yasama (TBMM), yürütme (Hükûmet) ve yargıdır (Bağımsız Mahkemeler). Hatta mahkeme kararlarında yer alan "Türk Ulusu adına karar veren" şeklindeki başlık, yargı erkinin Türk Milleti adına kullanıldığının göstergesidir. Yine aynı madde hükmüne göre, egemenliğin kullanılması hiçbir suretle hiçbir kişiye, zümreye ve sınıfa bırakılamaz."
Madenlerin gerçek sahibi millettir
Anayasa'nın 8. maddesinde "Hükûmet, yetkisini Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanır" ibaresinin yer aldığını söyleyen BTP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ünal Emiroğlu, "Devletin organları yasama, yürütme ve yargı başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar ve de herkes, Anayasa'ya tabidir. Anayasa'nın 11. maddesindeki "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" ilkesinin gereğidir bu. Devletin şekli, organları, işleyişi, örgütlenmesi ve temel hak ve özgürlükleri kapsayan Anayasa'nın dışında bir başka temel yasa var ki kişiyi, deyim yerindeyse, beşikten mezara en geniş yönüyle izleyen Türk Medeni Kanunu'dur. Bu yasa 1926 yılında yürürlüğe girmiştir. Medeni Kanunun (MK) 641. maddesinde, "yararı kamuya ait devlet malları devlete aittir" yazılıdır. Yasanın yeni metninde aynı hüküm 715. maddesinde yer almaktadır. Görülüyor ki, Türk hukukunun hem Anayasasında, hem Medeni Kanunu'nda yani iki temel belgesinde kamu yararına olan mallar, tabii servet kapsamındaki madenler de buna dâhildir, devletin hüküm ve tasarrufundadır; asıl sahibi millettir. Ülkenin doğal kaynaklarına sahip olma, millet egemenliğinin sonucudur."
Lozan'da yasak yok
"Millet egemenliğini devlet eliyle kullanır. Devlet aldığı yetkiyi anayasa ve kanunlara uygun biçimde kullanmak zorundadır" diyen BTP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu şunları söyledi: "Yetki kötüye kullanılır, millet yararına değil de sermaye sınıfının menfaatine kullanırsa anayasal suç işlemiş olur ve milletin yetkiyi geri alma hakkı doğar. AKP hükûmeti gerçek dışı bir yaklaşımla Lozan Antlaşması'nı bahane ederek madenleri yabancı sermaye tasarrufuna bırakmıştır. Oysa Lozan'da böyle bir sınırlama ve yasak yoktur. Madenlerin sahibi Türk Milletidir. Sınırlama olsaydı, Lozan İsviçre'dedir ve Medeni Kanun'umuzun kaynak ülkesidir. Lozan'dan hemen üç yıl sonra yürürlüğe giren Medeni Kanun'da doğal kaynaklarımızın devlete ait olduğu hükmü vardır. Anayasa'nın 174 ve 176. maddelerinde belirtildiği üzere 'Medeni Kanun, Atatürk inkılâplarının ayrılmaz parçası olup Anayasa'nın koruması altındadır.' Hem Lozan, hem de Anayasa ve Medeni Kanun hükümleri Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın tezini desteklemektedir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.