GENÇ KALEM / Kazım ÜSTÜN
Medyanın temel işlevi, meydana gelen güncel olayları objektif ve doğru bir şekilde kamuoyunun bilgisine sunmaktır. Doğruluk, güncellik ve kamuoyunun ilgisi. Bu niteliği dolayısıyla haberci, halkın bilgilenme hakkına hizmet etmektedir. Dolayısıyla habercinin en temel görevi gerçekleri halkın bilgisine sunmaktır. İşte medyanın güvenilirliği de; halkın doğru bilgi edinme hakkına hizmet ettiği ölçüde artmaktadır. Bu işlevi dolayısıyla basın özgürlüğü bütün dünyada hukuken en geniş manada korunmaktadır.
Bugün kuruluş gayesi bu amaca hizmet etmek olan medya; meydanlardan yükselen ısrarlı sesleri görmezlikten gelmekte, gizlemektedir. Bu durumda medyanın varoluş temelinin hangi zemine kaydığı sorusu gelmektedir akla. Topluma kulak vermesi gereken siyaset; topluma ayna olması, gerçekleri ortaya çıkarması gereken medya; tarihi bir harekete, millet iradesinin meydanlardan yükselen sesine karşı duruyorlar. Bağımsız Türkiye Partisi'nin her mitingi aynı zamanda birer referandum niteliğine dönüşmüştür. Bu ise haber değeri olarak bulunmaz bir olaydır. Yüzbinlerce insan II. Kuvayı Milliye hareketinin lideri Prof. Dr. Haydar Baş ile bütünleşmiş, meydanlarda AB'ye hayır, IMF'ye marş marş geriye dön diyor, Bağımsız Türkiye diyor. AB'nin, 'Türk askeri işgal etmiştir' dediği Kıbrıs'ına sahip çıkıyor, güneydoğu senaryolarına karşı tek yürek tek bileğiz diyor; ama bu tarihî çıkış haber olarak kabul edilmiyor. Siyasiler medya ile beraber AB gerçeğini milletten gizliyorlar. AB'nin Türkiye ile ilgili politikalarını bir illüzyonist becerisiyle ters yüz ediyorlar. Medya bu illüzyonlarında o kadar usta ki meydanlardaki beş yüz bin kişiyi bir anda ortadan kaldırabilir. Sanırsınız ki böyle bir olay vuku bulmamış. Kayıtlar görüntüler gizlenebilir; ama yüz binleri, milyonları nasıl açıklayacaksınız.
TV'de yapılan programlarda AB'nin: Ermeni soykırımı ile ilgili, Kıbrıs ile ilgili, azınlıklarla ilgili politikaları ve savaş sebebi sayılacak terör örgütüne desteği halka anlatılmıyor. Gizleniyor. Bu tür sorunlar örtbas ediliyor. Bir taraftan Denktaş'ın yanında Kıbrıs'la ilgili kahramanlık nutukları ön plana çıkarılırken diğer taraftan AB'nin Rum yanlısı Kıbrıs politikası görmezlikten geliniyor. Halkın % 76'sının AB'ye girmek istediği yönünde anketler ön plana çıkarılırken aynı anketlerde AB kriterlerinin halk tarafından bilinme oranının % 2 olduğu çelişkisi irdelenmiyor. Bu da yetmiyormuş gibi AB değerlerine uyum adına Türk halkının değerleri tartışmaya açılıyor, horlanıyor. Avrupa değerleri ise tartışmasız bir üst kültür olarak lanse ediliyor. Avrupalılar bile kendi değerlerini bu kadar ballandıra ballandıra anlatamazdı herhalde.
Madem ki halkımız istiyor, iktidarından muhalefetine, iş dünyasından medyaya herkes AB'yi bu kadar çok istiyor; korkuyla karışık bu ikna telaşı niye? Yangından mal kaçırır gibi AB yasaları çıkarma acelesi niye? Ortada bir çelişki, tutarsızlık ve gizlenen bir hakikat var demek ki. Meydanlardaki bağımsızlık mesajları, dalga dalga yayılan Kuvayı Milliye heyecanı ise bütün bu illüzyonları bozan, gerçeğin ta kendisi olarak çıkıyor ortaya.
Medyanın temel işlevi, meydana gelen güncel olayları objektif ve doğru bir şekilde kamuoyunun bilgisine sunmaktır. Doğruluk, güncellik ve kamuoyunun ilgisi. Bu niteliği dolayısıyla haberci, halkın bilgilenme hakkına hizmet etmektedir. Dolayısıyla habercinin en temel görevi gerçekleri halkın bilgisine sunmaktır. İşte medyanın güvenilirliği de; halkın doğru bilgi edinme hakkına hizmet ettiği ölçüde artmaktadır. Bu işlevi dolayısıyla basın özgürlüğü bütün dünyada hukuken en geniş manada korunmaktadır.
Bugün kuruluş gayesi bu amaca hizmet etmek olan medya; meydanlardan yükselen ısrarlı sesleri görmezlikten gelmekte, gizlemektedir. Bu durumda medyanın varoluş temelinin hangi zemine kaydığı sorusu gelmektedir akla. Topluma kulak vermesi gereken siyaset; topluma ayna olması, gerçekleri ortaya çıkarması gereken medya; tarihi bir harekete, millet iradesinin meydanlardan yükselen sesine karşı duruyorlar. Bağımsız Türkiye Partisi'nin her mitingi aynı zamanda birer referandum niteliğine dönüşmüştür. Bu ise haber değeri olarak bulunmaz bir olaydır. Yüzbinlerce insan II. Kuvayı Milliye hareketinin lideri Prof. Dr. Haydar Baş ile bütünleşmiş, meydanlarda AB'ye hayır, IMF'ye marş marş geriye dön diyor, Bağımsız Türkiye diyor. AB'nin, 'Türk askeri işgal etmiştir' dediği Kıbrıs'ına sahip çıkıyor, güneydoğu senaryolarına karşı tek yürek tek bileğiz diyor; ama bu tarihî çıkış haber olarak kabul edilmiyor. Siyasiler medya ile beraber AB gerçeğini milletten gizliyorlar. AB'nin Türkiye ile ilgili politikalarını bir illüzyonist becerisiyle ters yüz ediyorlar. Medya bu illüzyonlarında o kadar usta ki meydanlardaki beş yüz bin kişiyi bir anda ortadan kaldırabilir. Sanırsınız ki böyle bir olay vuku bulmamış. Kayıtlar görüntüler gizlenebilir; ama yüz binleri, milyonları nasıl açıklayacaksınız.
TV'de yapılan programlarda AB'nin: Ermeni soykırımı ile ilgili, Kıbrıs ile ilgili, azınlıklarla ilgili politikaları ve savaş sebebi sayılacak terör örgütüne desteği halka anlatılmıyor. Gizleniyor. Bu tür sorunlar örtbas ediliyor. Bir taraftan Denktaş'ın yanında Kıbrıs'la ilgili kahramanlık nutukları ön plana çıkarılırken diğer taraftan AB'nin Rum yanlısı Kıbrıs politikası görmezlikten geliniyor. Halkın % 76'sının AB'ye girmek istediği yönünde anketler ön plana çıkarılırken aynı anketlerde AB kriterlerinin halk tarafından bilinme oranının % 2 olduğu çelişkisi irdelenmiyor. Bu da yetmiyormuş gibi AB değerlerine uyum adına Türk halkının değerleri tartışmaya açılıyor, horlanıyor. Avrupa değerleri ise tartışmasız bir üst kültür olarak lanse ediliyor. Avrupalılar bile kendi değerlerini bu kadar ballandıra ballandıra anlatamazdı herhalde.
Madem ki halkımız istiyor, iktidarından muhalefetine, iş dünyasından medyaya herkes AB'yi bu kadar çok istiyor; korkuyla karışık bu ikna telaşı niye? Yangından mal kaçırır gibi AB yasaları çıkarma acelesi niye? Ortada bir çelişki, tutarsızlık ve gizlenen bir hakikat var demek ki. Meydanlardaki bağımsızlık mesajları, dalga dalga yayılan Kuvayı Milliye heyecanı ise bütün bu illüzyonları bozan, gerçeğin ta kendisi olarak çıkıyor ortaya.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.