İşte bu muhabbet ve aşk yolunda yürüyen Hazret-i Mevlânâ da, Şems'i kaybedince, O'nun hasreti ile yandı ve kavruldu. O'nun bu firak ve hasreti neticesinde 26.000 beyitlık bir MESNEVİ meydana geldi. Mesnevi, Hazret-i Mevlana'nın Şems ile başladığı ledünnî seyâhatinde ulaştığı ihtişamlı hakîkatlerden umûm insanların idrâk ve ihtiyaçlarına göre yazılmış bir lutuf-nâmedir. Ayrıca Mesnevî, Hazret-i Mevlânâ'nın gönül ızdıraplarından taşan bir feryâd-nâmedir. O, bu âh u figânla, derdini açacak bir gönül bulamamasından dolayı, kaybettiği Şems'i için daimî bir feryad halindedir. Nitekim firkat sırrını, en açık zevkiyle Hazret-i Mevlânâ takdîm etmiştir. "Marifet sahibi insanı temsîl eden neyi dinle! Ayrılık şikayetlerinin heyecanını iç!.." diye başlayan Mesnevîsi, esasen bir firkatnâme-i şahanedir. Nûr-i Muhammedî, Mevlânâ'ya, Şems kanalından verildiği için, Şems'in ayrılışı hep firkattir. Hazret-i Mevlânâ, bu firkat ateşinde yanan gönül derdini, şu şekilde dile getirir: "Benim deruni alemim, acaba neden feryâd u figan ediyor?" "Benim derdime, ızdırabıma kim muttali oluyor?" "Herkes beni kendi istidad ve temâyülüne göre dinliyor. Kötü kişi, beni kendi hisleriyle te'lif ediyor ve öyle anlıyor. Hakk yolcusununsa, benimle rûhaniyeti artarak, hissiyatı coşuyor ve ney, ona şifa oluyor." Şems-i Tebrizî Mevlânâ'ya nefsin afetlerinden korunabilmek için, ilahî azamet karşısında bir "hîç" olduğunun idrâki ile, nefsin tanınması icab ettiğini, marifet yolculuğuna ancak kalbî hayat ve ilahî aşkla çıkılabileceğini gösterir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.