Demekki adamın ihtiyacı şiddetliydi. Ama Rasulüllah'ın imkanı da bitmişti. Elinde avucunda olanı tümüyle vermiş, geriye tek dirhem bile kalmamıştı. Şimdi ne olacaktı?Efendimiz şefkatle baktı bedeviye. Sonra da beklenmeyen teklifini yaptı yoksul adama: - Üzülme ihtiyaçlarını yine alacaksın. Hem de hiçbirini bırakmaksızın!- Nasıl? Diyerek heyecanlandı yoksul adam. Efendimiz kelimelere basa basa konuştu:- Şimdi buradan kalk, şehrin içine dal, ihtiyaçlarını nerede bulursan al ve aldığın satıcılara da de ki:- Mal bana ait, parasını ödemek de Resulullah'a! Allah'ın Resulü ödeyecektir. İstediğimi verin!Resulüllah (sas) böylece verecek parası olmayınca muhtaçların borcunu yükleniyor, bir fırsatını bulup da ödeyeceğini düşünerek insanına böyle yardımda bulunuyor, insana hizmeti böyle en öne alıyordu.Adam sevinçle çarşının yolunu tuttu. Zihninde neleri alacağının hesabını yaparak heyecanla gidiyordu.Olaya şahit olan Hazreti Ömer, fedekarlığın bu kadarına razı olamamış gibiydi.Nihayet düşüncesini dile getirmekten kendini alamadı da dedi ki: - Ya Resulellah! Sen gücünün yettiğiyle mükellefsin, yoktan da vermekle değil. Elinde olanı tümüyle dağıttın, geriye bir şey kalmadı. Neden başkalarının borçlarını da yükleniyor, onların ihtiyaçlarını da karşılamak zorunda bırakıyorsun kendini? Bu kadarı da fazla değil mi?Bu sözlerden hiç de memnun olmayan Resulüllah'ın yüzündeki tebessümün kaybolduğu görüldü. Halbuki o ana kadar çok mutluydu, tebessümü hiç eksik etmemişti.Bu defa da masum bir adam söze karıştı;- Ya Resulallah sen Ömer'e bakma ver, Allah da sana verir, dedi.Bu söze memnun olan Resulüllah'ın tebessümü tekrar yüzünde belirdi, 'fedekarlığa devam et' sözünden memnun olduğu anlaşılıyordu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.