Mekânı, mekânsız, mekân yapan Odur
Ebu'l-Hasan (a.s.) buyurdu ki: “Mekânı, mekânsız, mekân yapan Allah’tır ve nasılı, nasılsız, nasıl yapan O’dur. O, nasıllıkla, neredelikle bilinmez, duyularla kavranmaz ve hiçbir şeyle mukayese edilmez”
22.07.2024 11:47:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Muhammed b. Abdullah el Horasanî şöyle rivayet ediyor:
Bir gün bir zındık (ateist), Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm)'ın yanına geldi. O sırada İmam'ın yanında bir grup insan bulunuyordu. Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki:
"Ey Adam! Sence, gerçek sizin ileri sürdüğünüz gibiyse -ki öyle değildir- bizle siz, şer'an eşit olmaz mıyız? Böyle bir durumda kıldığımız namazın, tuttuğumuz orucun, verdiğimiz zekâtın ve getirdiğimiz imanın bize bir zararı olmaz değil mi?"
Adam sustu.
Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) devam etti: "Şayet gerçek bizim söylediğimiz gibiyse -ki öyledir- siz helak olursunuz, biz de kurtuluruz."
Adam şunları söyledi: "Allah sana rahmet etsin. Bana Allah'ın nasıl ve nerede olduğunu anlat."
İmam dedi ki: "Yazıklar olsun sana! Gittiğin yol yanlıştır. Nereyi, neresiz, nere yapan (mekânı, mekânsız, mekân yapan) O'dur ve nasılı, nasılsız, nasıl yapan O'dur. O, nasıllıkla, neredelikle bilinmez, duyularla kavranmaz ve hiçbir şeyle mukayese edilmez."
Adam dedi ki: "Hiçbir duyuyla kavranmadığına göre O, hiçbir şey değil midir?"
Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: "Yazıklar olsun sana! Duyularının kavramaktan aciz oldukları bir zatın Rabliğini inkâr mı ediyorsun? Buna karşılık bizim duyularımız O'nu kavramaktan aciz kaldıklarında kesin olarak O'nun Rabbimiz olduğunu ve herhangi bir varlığa benzemediğini anladık."
Adam dedi ki: "O halde bana O'nun ne zamandan beri var olduğunu haber ver."
Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: "Sen bana O'nun ne zamana kadar var olmadığını haber ver, ben sana ne zamandan beri var olduğunu haber vereyim."
Adam dedi ki: "O'nun varlığına ilişkin kanıtınız nedir?"
Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: "Bedenime baktığım zaman, enine ve boyuna bir eklemede veya eksiltmede bulunamadığımı, ona yönelen zararları bertaraf edemediğimi ve yararlı şeyleri bedenime çekemediğimi gözlemledim. O zaman anladım ki, bu yapının bir ustası vardır ve bu ustanın varlığını kabul ettim. Bunun yanında bütün gök cisimlerinin O'nun kudretiyle yörüngelerinde döndüklerini, bulutların oluşumunu, rüzgârların sevk ve idare edilişini, güneşin, ayın ve yıldızların yörüngelerinde akıp gidişini ve bundan başka daha nice ilginç, düzenli oluşum ve yapılar gözlemledim. Bütün bunlar akıllara durgunluk veren apaçık kanıtlardır. Düşündüm ki bunların bir planlayıcısı, meydana getiricisi olmalıdır."
Bir gün bir zındık (ateist), Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm)'ın yanına geldi. O sırada İmam'ın yanında bir grup insan bulunuyordu. Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki:
"Ey Adam! Sence, gerçek sizin ileri sürdüğünüz gibiyse -ki öyle değildir- bizle siz, şer'an eşit olmaz mıyız? Böyle bir durumda kıldığımız namazın, tuttuğumuz orucun, verdiğimiz zekâtın ve getirdiğimiz imanın bize bir zararı olmaz değil mi?"
Adam sustu.
Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) devam etti: "Şayet gerçek bizim söylediğimiz gibiyse -ki öyledir- siz helak olursunuz, biz de kurtuluruz."
Adam şunları söyledi: "Allah sana rahmet etsin. Bana Allah'ın nasıl ve nerede olduğunu anlat."
İmam dedi ki: "Yazıklar olsun sana! Gittiğin yol yanlıştır. Nereyi, neresiz, nere yapan (mekânı, mekânsız, mekân yapan) O'dur ve nasılı, nasılsız, nasıl yapan O'dur. O, nasıllıkla, neredelikle bilinmez, duyularla kavranmaz ve hiçbir şeyle mukayese edilmez."
Adam dedi ki: "Hiçbir duyuyla kavranmadığına göre O, hiçbir şey değil midir?"
Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: "Yazıklar olsun sana! Duyularının kavramaktan aciz oldukları bir zatın Rabliğini inkâr mı ediyorsun? Buna karşılık bizim duyularımız O'nu kavramaktan aciz kaldıklarında kesin olarak O'nun Rabbimiz olduğunu ve herhangi bir varlığa benzemediğini anladık."
Adam dedi ki: "O halde bana O'nun ne zamandan beri var olduğunu haber ver."
Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: "Sen bana O'nun ne zamana kadar var olmadığını haber ver, ben sana ne zamandan beri var olduğunu haber vereyim."
Adam dedi ki: "O'nun varlığına ilişkin kanıtınız nedir?"
Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: "Bedenime baktığım zaman, enine ve boyuna bir eklemede veya eksiltmede bulunamadığımı, ona yönelen zararları bertaraf edemediğimi ve yararlı şeyleri bedenime çekemediğimi gözlemledim. O zaman anladım ki, bu yapının bir ustası vardır ve bu ustanın varlığını kabul ettim. Bunun yanında bütün gök cisimlerinin O'nun kudretiyle yörüngelerinde döndüklerini, bulutların oluşumunu, rüzgârların sevk ve idare edilişini, güneşin, ayın ve yıldızların yörüngelerinde akıp gidişini ve bundan başka daha nice ilginç, düzenli oluşum ve yapılar gözlemledim. Bütün bunlar akıllara durgunluk veren apaçık kanıtlardır. Düşündüm ki bunların bir planlayıcısı, meydana getiricisi olmalıdır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.