Küresel ısınmanın zararlı etkilerinden dünyadaki tüm ülkeler gibi ülkemiz de ciddi manada zarar görüyor. Bir taraftan büyük yıkımlar gerçekleştiren depremlerle mücadele ederken, diğer taraftan küresel ısınmanın yol açtığı kuraklık, sel ve yangın gibi doğal afetlerle uğraşmak zorundayız.
Selin ne tür zararlar oluşturabileceğini Bozkurt'ta, son olarak da deprem bölgesinde Şanlıurfa ve Adıyaman'da gördük. Geçtiğimiz yaz ormanlarımız peş peşe yanmıştı, bu sene de benzer durumları belki de daha şiddetli yaşayacağız.
Bütün bu doğa olayları eğer gerekli önlemler alınırsa sadece bir doğa olayı olarak kalır, afete dönüşmez ama üç kuruşluk rant uğruna yine duyarsızlık gösterilirse emin olun ki zararları artarak devam edecektir.
Bugünkü yazımda özellikle kuraklık tehlikesi üzerinde durmak istiyorum.
Ülkemizde yaz kuraklığını geçtiğimiz yıllarda yaşadık ama kış kuraklığına bu derecede ilk defa şahit oluyoruz. Yeterince kar yağışı gerçekleşmediği için toprak suya doyamadı, suyla beslenemedi.
Kuraklık sadece içme suyunun azalması anlamına gelmemektedir, tatlı su kaynaklarının yüzde 70'inden fazlasının tarımsal sulamada kullanıldığı dikkate alındığında, kuraklık aynı zamanda tarımsal üretime büyük bir darbedir.
Kış geçmek üzere, ilkbahar mevsimini yaşıyoruz, normal şartlar altında ülkemizin dört bir yanındaki barajlar, göller, akarsular suyla coşması gerekiyor ama tam tersi, bazı istisnalar hariç hemen hemen hepsi dip seviyelerde…
Ve önümüz, oldukça kurak geçeceği ifade edilen yaz dönemi… Gerçekten de endişelenmemek mümkün değil… Önlemler alınmadığı takdirde kuraklık; tarımsal üretim yapamamak demek, bunun sonucu da gıda krizi ve kıtlık demek…
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Sıcaklık, yağış, dolu, hortum gibi meteorolojik olaylardan, hava koşullarından birinci derecede etkilenen sektör tarımdır" dedi ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün şu verilerini paylaştı:
* "2022 yılı ortalama sıcaklığı, 1991-2020 yılları arası ortalamasının 0.6 derece üzerinde gerçekleşti."
* "Türkiye ortalama sıcaklıklarında 2007 yılından bu yana (2011 yılı hariç) pozitif sıcaklık farklılıkları bulunuyor."
* "2022 yılı 14.5 derece ile en sıcak yedinci yıl oldu. 2022 yılı ortalama sıcaklıklarına aylar itibarıyla bakıldığında Mart ve Mayıs ayları haricinde ortalamaların üzerinde gerçekleşti."
* "2022 yılı alansal ortalama yağış 503.8 mm ile uzun yıllar ortalamasının yüzde 12.1 altında gerçekleşti."
* "2022 yılı tam 1030 olağanüstü olay ile doğal afetlerin en fazla yaşandığı yıl oldu."
* "2022 yılında meydana gelen olağanüstü doğa olaylarının yüzde 33.6'sını şiddetli yağışlar, yüzde 21.4'ünü fırtına, yüzde 18.5'ini dolu, yüzde 11.7'sini kar, yüzde 4.1'ini yıldırım düşmesi, yüzde 2.7'sini heyelan, yüzde 2.5'ini don, yüzde 2.1'ini çığ, yüzde 1.9'unu hortum ve yüzde 1'in altında olan orman yangını, sis ve kum fırtınası gibi doğa olayları oluşturdu."
Verilere baktığımızda açık ve net olarak görüyoruz ki, sıcaklık artıyor, yağışlar azalıyor, yağışlar azalmakla kalmıyor bir anda sel oluşturacak şekilde yağıyor.
Peki, yağmur deprem bölgesinde olduğu gibi sele dönüşecek kadar yoğun yağdığında tarımsal üretim anlamında toprağın su ihtiyacını karşılıyor mu?
Bunun cevabını uzmanından alalım. Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kılıç bu konuda şunları söyledi:
* "Kışı yağış almadan geçirdik. Kar yağışı olmadı değim yerindeyse toprak suya doymadı."
* "Toprak üstünde kayıp giden su, toprak altına veya kaynak noktalarına ulaşmadı."
* "Toprağın derinliğine inmesi için mutlaka kar yağışının olması lazım."
* "Önümüzdeki yıllarda yağışlar daha da azalacak, kuraklığı çok hissedeceğiz."
* "Önümüzdeki süreçte kuraklıkla beraber insanlar yemede büyük sorunlar yaşarken bunun dışında paraziter hastalıklar ya da mikrobiviral hastalıklarında da artma beklenebilir."
Prof. Dr. Kılıç, yaşanan bu gidişatta yapılması gerekenin mutlaka yağmur sularının toplanması olduğunu belirtiyor. Kılıç ayrıca, "Bitki örtüsünü destekleyerek ormanlık alanları, ekilebilir tüm alanları ekmemiz lazım. Bu, yağmur yağmasına etki edeceği gibi topraktaki nemi de tutmasına, oksijenin olmasına yardımcı olur" tavsiyesinde bulunuyor.
Bilim insanlarının bu uyarılarından yola çıkarak bizler de şu önerilerde bulunabiliriz:
Şehirlerin su ihtiyacının karşılanması için yağmurların uygun ve güvenli yerlere büyük depolar oluşturarak kapalı bir ortamda depolanmalıdır. Bu, aynı zamanda buharlaşmayı da önleyeceği için su kaybını önler.
Tarımsal amaçlı da su toplanmalıdır ama tarımda vahşi sulama yöntemleri bırakılmadan kesin bir sonuç alınamaz. Bu manada bitkilerin ihtiyacı kadar suyu sağlayan damlama yöntemi devlet desteği ile tarım üreticisine sunulmalıdır.
Atık suların ters ozmos yöntemiyle geri dönüşümü de bilimsel bir yöntemdir.
Bu yöntemle deniz suyu da arıtılarak kullanıma sunulabilir.
Diyorlar ki, ters ozmos yöntemi çok fazla enerji gerektiren pahalı bir yöntem. Doğru, elektrik teminini, özele devrettiğiniz kurumlardan satın alarak yaparsanız oldukça pahalı, ama devlet eliyle yenilenebilir enerji kaynakları devreye konularak bu yapılırsa, hem enerjide süreklilik olur hem de maliyeti de uygun olur.
Bilime ve bilim insanlarına ötekileştirmeden kulak verilirse emin olun ki bu ve daha birçok çözüm rahatlıkla bulunabilir.
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024
- Barış süreci dediler yine kavga getirdiler / 06.11.2024