O gece
İnsanlar üçe ayrılır derler, Hava gibi, ilaç gibi ve hastalık gibi. Hava gibi olanlara her zaman ihtiyaç duyulur. Sohbetleri tatlıdır. Güler yüzlü sevimlidirler. Yardımsever ve dürüsttürler.
İlaç gibi olanlar bazen lazım olur. Uzak durmaları daha iyidir. Lazım olunca, çok işe yararlar.
Hastalık gibiler vardır bir de. Onları kimse sevmez. Herkes uzak durur. Dostluk yoktur. Kim bilir belki, kendileri de bunun fardındadır.
İşte size böylesi arkadaşlarımdan birinden bahsedeceğim. Bu çocuk gençti yakışıklışdı. Kendini zampara sanırdı. Sanmak ne kelime bayağı bayağı çapkındı. Bıkıp usanmadan muzır fıkralar anlatır, insanları güldürmeye çalışırdı.
Yıllar sonra onu bir gün mescitte gördüm. Hoşuma gitti. Çıkışta laf attım.
-Ooo maşallah. Seni buralarda görmek ne güzel...
-Ben artık eski Murat değilim, değiştim.
-Doğrusu seni değiştireni merak ettim.
-Anlatmasam?..
-Merak ettik dedik ya.
-Peki, peki o zaman bir çay ısmarla.
-Olur, gel.
Birlikte kafeteryaya oturduk. "Beni biliyorsun" dedi, alçak adamın tekiydim. İşlemediğim günah ellemediğim hafif kadın kalmadı. Kumar, içki ne ararsan.
-Eee?
-Bir akşam dost edindiğim kadınlardan birine gittim. Bana hiç yüz vermedi. Konuşmadı. Yanıma oturmadı, elimi bile tutmadı. "Ne oldu, yoksa dargın mıyız?" diye sırnaştım. Kadın
-Bu gece kandil" dedi, "herses tövbe ve dua ederken ben günah işleyemem!"
-Bak şu işe
-O anda kanım dondu.
-Kimin olsa donar ama
-Biliyorsun. Aslında ben, dindar bir ailenin çocuğuyum. Elazığ'da bizi herkes bilir, dedelerime çok hürmet ederler. Babam bana dini bilgiler verebilmek için çok çırpındı. Ama hep kaçtım. Hele anam, ah anam, çilekeş anam!.. Nerde kalmıştık?
-Kanım dondu demiştin.
-Hemen evden fırlayıp çıktım. Mevsim yazdı. Sultanahmet camiinin bahçesine gittim. Kendimle hesaplaştım. Sabaha kadar ağladım ve "Allahım! Allahım! Adı kötüye çıkmış bir hayat kadını bile, seni tanıyor, senden korkuyor da, bu zavallı günahkar kulun sana karşı geliyor, günah işliyor. Allahım beni affet. 35 yıllık hayatımı çöpe atıyorum. Bitti artık! Herşey bitti! Artık, senin emrettiğin gibi yaşayacağım. Söz! Bana yardım et. Bana güzel arkadaşlar gönder. Beni pisliklerden, kötülüklerden koru! Allahım... Güzeler güzeli Allahım... Son nefesimi vermeden bana tövbe nasip ettiğin için şükürler olsun sana. Anamın dualarını kabul ettiğin için.
-Peki ya eski arkadaşların.
-Onları da tövbeye davet ettim. Gelen geldi. Gelmeyenle yolumu ayırdım.
Ahmet ARVAS
İnsanlar üçe ayrılır derler, Hava gibi, ilaç gibi ve hastalık gibi. Hava gibi olanlara her zaman ihtiyaç duyulur. Sohbetleri tatlıdır. Güler yüzlü sevimlidirler. Yardımsever ve dürüsttürler.
İlaç gibi olanlar bazen lazım olur. Uzak durmaları daha iyidir. Lazım olunca, çok işe yararlar.
Hastalık gibiler vardır bir de. Onları kimse sevmez. Herkes uzak durur. Dostluk yoktur. Kim bilir belki, kendileri de bunun fardındadır.
İşte size böylesi arkadaşlarımdan birinden bahsedeceğim. Bu çocuk gençti yakışıklışdı. Kendini zampara sanırdı. Sanmak ne kelime bayağı bayağı çapkındı. Bıkıp usanmadan muzır fıkralar anlatır, insanları güldürmeye çalışırdı.
Yıllar sonra onu bir gün mescitte gördüm. Hoşuma gitti. Çıkışta laf attım.
-Ooo maşallah. Seni buralarda görmek ne güzel...
-Ben artık eski Murat değilim, değiştim.
-Doğrusu seni değiştireni merak ettim.
-Anlatmasam?..
-Merak ettik dedik ya.
-Peki, peki o zaman bir çay ısmarla.
-Olur, gel.
Birlikte kafeteryaya oturduk. "Beni biliyorsun" dedi, alçak adamın tekiydim. İşlemediğim günah ellemediğim hafif kadın kalmadı. Kumar, içki ne ararsan.
-Eee?
-Bir akşam dost edindiğim kadınlardan birine gittim. Bana hiç yüz vermedi. Konuşmadı. Yanıma oturmadı, elimi bile tutmadı. "Ne oldu, yoksa dargın mıyız?" diye sırnaştım. Kadın
-Bu gece kandil" dedi, "herses tövbe ve dua ederken ben günah işleyemem!"
-Bak şu işe
-O anda kanım dondu.
-Kimin olsa donar ama
-Biliyorsun. Aslında ben, dindar bir ailenin çocuğuyum. Elazığ'da bizi herkes bilir, dedelerime çok hürmet ederler. Babam bana dini bilgiler verebilmek için çok çırpındı. Ama hep kaçtım. Hele anam, ah anam, çilekeş anam!.. Nerde kalmıştık?
-Kanım dondu demiştin.
-Hemen evden fırlayıp çıktım. Mevsim yazdı. Sultanahmet camiinin bahçesine gittim. Kendimle hesaplaştım. Sabaha kadar ağladım ve "Allahım! Allahım! Adı kötüye çıkmış bir hayat kadını bile, seni tanıyor, senden korkuyor da, bu zavallı günahkar kulun sana karşı geliyor, günah işliyor. Allahım beni affet. 35 yıllık hayatımı çöpe atıyorum. Bitti artık! Herşey bitti! Artık, senin emrettiğin gibi yaşayacağım. Söz! Bana yardım et. Bana güzel arkadaşlar gönder. Beni pisliklerden, kötülüklerden koru! Allahım... Güzeler güzeli Allahım... Son nefesimi vermeden bana tövbe nasip ettiğin için şükürler olsun sana. Anamın dualarını kabul ettiğin için.
-Peki ya eski arkadaşların.
-Onları da tövbeye davet ettim. Gelen geldi. Gelmeyenle yolumu ayırdım.
Ahmet ARVAS
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.