Kaynağı belli değil mi Paşam?

Paşa mı kim?

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar.

Ama Sayın Akar, Bakan diyeceksiniz.

Olabilir ama benim gözümde o her haliyle bir Türk Paşası.

Sayın Akar göreve geldiği günden bu tarafa gerçekten de çok başarılı işlere imza attı.

En büyük avantajı ise, asker olması ve TSK'nın komuta kademesini çok iyi tanıması.

Milli bir duruşa sahip.

Şahsen ben Sayın Akar'ın duruşunu, iyi bir asker olmasının yanında, şu ana kadarki, Milli Savunma Bakanlarının en iyisi olarak değerlendiriyor ve beğeniyorum.

Yaşadığı bunca badire ve göreve geldiği günden bu tarafa göstermiş olduğu performans, takdire şayan.

Ancak; gelelim terörle mücadele konusuna.

Bu konuda yazacaklarımın doğrudan Sayın Akar'la ilgisi olmasa da, en kritik koltukların birinde oturması dolayısıyla kendisini de bağlayan tarafları var.

Bir kere, "Terörü kaynağında yok edeceğiz" açıklamasını oldum olası anlamış ve anlamlandırmış değilim.

Ne demek kaynağında yok edeceğiz!

Allah aşkına bu konuyu iyi bildiğime inandığım için bunları yazıyorum.

1984 yılından bu tarafa varlığıyla başımıza bin bir bela olan PKK ve saçma isimleriyle türevlerinin tek bir kaynağı var: ABD ve İsrail.

Şaka mı bu?

40 yıl bu baş belası örgütle mücadele ederken, yaklaşık 40 bin kişi şehit oldu.

Yaklaşık 500 milyar dolar (bence çok daha fazla) maliyet.

Kaldı ki, ben bir Türk Mehmetçiği için bırakın maliyet hesaplamasını, dünyayı ateşe veririm.

Türk askeri ve ordusu benim gönül dünyamda çok özel bir yere sahiptir.

PKK'yı, Asala teröründen sonra yeni bir isimle sahneye süren, ABD ve NATO'dur!

Biz bu baş belası NATO'ya, Türk askerinin kanı karşılığında girmişiz.

Bu konudaki dönemin siyasi iradesinin çok büyük vebali vardır.

Bunca zamandır yaşadığımız neredeyse tüm olayların arka planında ve finansmanında NATO olmuştur.

Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmesi için organize edilen BOP'un arkasında, yine NATO vardır.

Günümüz iktidarı tarafından sürekli dile getirilen, binlerce tır silahın terör örgütlerinin eline verilmesi ve kullanacak elamanların yetiştirilmesi konusu yine NATO marifetiyle olmuştur.

Bu konulara ilişkin binlerce bu tip örnekler sunulabilir ama herkesin malumu olduğu için hiç gerek yok.

En son bir ABD'li subayın, PYD özel birliğinin mezuniyet merasimine katılarak, "Sizler zor şartlarda eğitim aldınız. Hepinize başarılar diliyorum" şeklindeki sözleri ile terörün kaynağı bir kere daha ifşa edilmiş olmadı mı?

81 farklı hedef yerle bir edildi deniliyor.

Bir gün sonra sınıra 4-5 km uzaklıkta olduğu sanılan terör guruplarınca, Türk topraklarına roketli saldırılar yapılabiliyor.

Bu kadar kapsamlı hava harekâtından sonra bu neyin nesi?

Efendim kara harekâtı olmadan olmazmış.

Ben asker değilim ama aptal da değilim.

Terörün kaynağı sürekli olarak ıskalanıyor.

ABD'den, bilinen gerekçelerden dolayı ıskalanıyor.

Şu halde 60 veya 70 bin kişilik ordu haline dönüşen terör birliklerinin üzerine kara harekâtı yapmak kadar büyük bir sakınca olabilir mi?

Merkez karargâh durumundaki terör yuvalarına bir tek bomba atılmadan üzerlerine Mehmetçiği neden gönderelim?

Önce yapılması gereken, bu alanlarda bulunan tüm mühimmat depolarının hava harekâtı ile yok edilmesidir.

Ardı sıra burada mevcut bulunan terör birliklerinin kuşatma altına alınmasıdır.

Nasıl ve kimlerle mi?

Rusya-İran-Irak-Suriye ve Türk ordusu.

Tamamen savunmasız kalacak olan bu birliklerin gönüllü olarak teslim olmaları için gerekli hukuki ve yasal altyapı oluşturulmalıdır.

Bu büyük bir operasyon olacağı için, bahsettiğim ülkelerle stratejik planda işbirliği anlaşmasına gidilmelidir. Yani yarı yolda dönüş olmayacak şartların oluşturulmasıdır.

Son tahlilde ABD mutlaka bu coğrafyadan gönderilmelidir.

Bunun için gerekli olan en geniş çaplı planlamalar yapılmalıdır.

Bunların hayata geçmesi ile bu coğrafyada terör eylemleri tümüyle sona erecek mi, sorusuna verilecek yanıtım şu olur: Her işin başı ekonomiye çıkmaktadır.

Bu anlamda bakıldığında, hiçbir siyasi partinin bu büyüklükteki bir operasyona dayanabilecek ekonomik altyapısı, yani bir büyük çapta sistemi yoktur.

Buna sadece bir siyasi partiyi istisna gösterebilirim.

Bağımsız Türkiye Partisi.

Hüseyin Baş'ın liderliğindeki BTP'nin, dünya çapında bir ekonomi tezi söz konusudur.

Bu tez, "Milli Ekonomi Modeli" tezidir.

Aslında işin gerçeğini ben size söyleyeyim mi sevgili okurlarım.

Bu konuyu çok iyi araştırmış ve ezberlemiş bir kardeşiniz olarak ifade ediyorum.

Şayet bahsettiğim, "Milli Ekonomi Modeli" tezi bugün uygulamaya konsun, tek bir kurşun atılmadan hem terör sonsuza dek ortadan kaldırılır ve hem de Türk devleti kıyamet sabahına kadar payidar olur.

Dahası ve tüm özel kodları, Hüseyin Baş'ta.