Uzun bir aradan sonra Jesus liderliğinde tempolu önde basan ve kollektif futbol sergileyen Fenerbahçe çok kötü bir performans ile Konya maçını kaybetti.
Fenerbahçe'de kötü futbolun ötesinde isteksizlik ve kazanma arzusu olmaması göze çarpan bir durumdu.
Her şeyden önce Valencia'nın kırmızı kartı ile başlamak lazım. Valencia rakibi Adil'e kasıtlı bir tekme attı ve oyundan atıldı.
İnsan sormadan edemiyor. Bir takım bundan daha iyi nasıl sabote edilir anlamak mümkün değil.
Valencia'nın hareketi hiçbir şekilde açıklanamaz ve sportmenliğe yakışmayan bir durum.
Üstelik bunu hakemin gözü önünde yapıyor. Bu nasıl bir kendine güven. Daha doğrusu neye güvenip böyle bir hareket yapar anlamak mümkün değil.
Karşılaşmada ilk yarı boyunca iki takım adına da olumlu bir aksiyon ya da pozisyon yoktu. Tempo yürüyüş düzeyinde seyretti.
Sadece Konya topa daha çok hakim oldu ve Fenerbahçe adeta buna müsade etti.
Hadziahmetoviç hemen Konya defansının önünde konuşlanmış ve her topu ikinci bölgeden çıkaran adam rolündeydi.
Fenerbahçeliler de Hadziahmetoviç'i hiçbir şekilde rahatsız etmediler. Hal böyle olunca top Konya'da kaldı.
Valencia kırmızı karta kadar olan bölümde çok kötüydü. Luan Peres'in bir pasına yetişemedi ve Emre Mor'un bir pasında topun ilerisinde kaldı.
Her iki durumda da pasları alabilse tehlikeli olabilecek bir pozisyonun doğması işten değildi.
Fenerbahçe rakibini rahatsız edecek bir ön alan baskısı yapmadı. İnsan sormadan edemiyor. Acaba Jesus dün takıma koşmayın çocuklar mı dedi.
Tabii böyle bir talimat mümkün değil ama Fenerbahçe sahada ilk yarı koşmadı.
İlk yarıda genel olarak 2. bölge kalabalıktı. Her iki takım da bu kalabalığı dağıtmak için yeterli hareketliliği sergileyemedi.
İkinci yarı futbolcular yürümekten vazgeçtiler. Tempo nispeten arttı.
On kişi kalma sırası bu sefer Konya'daydı. Osayi çok süratli bir koşu ile Adil'e faul yaptırınca Adil 2. sarıdan oyun dışında kaldı.
Bundan sonra top Fenerbahçe'ye geçti. Ne var ki golü yiyen Fenerbahçe idi.
Peki Fenerbahçe niye gol bulamadı. Şimdi bakın oyun sete dönmüş kalabalık bir Konya 1. bölgesi söz konusu.
Burda elinizde iyi bir pasör olması lazım. Yani kalabalık içine kalabalığın önünden isabetli paslar atabilecek bir oyuncuya ihtiyaç vardı.
Arao böyle niteliklere sahip değil. Oyuna girdikten sonra Mert Hakan Yandaş biraz bu rolü üstlendi fakat o ve arkadaşları uyumlu değildi.
Örnek 85'te Mert Hakan hedefi çok da belli olmayan bir ortayı 18 içine yolladı.
Ne var ki boş alana ilerleyen topa hareketlenen arkadaşı olmadı.
Başka bir örnekte 62'de İrfan Can Kahveci çok da bilinçle atmadığı topu 6 pasa yolladı.
Bu pasla buluşan Rossi'nin kıvrak hareketleri sonrası topu Şehiç'e nişanlaması Fenerbahçe için bir başka umudun heba olması dışında anlamı yoktu.
Kısacası Fenerbahçe, koşmadığı bol bol uyumsuzluklar yaptığı, pas hataları ve anlaşmazlıklar ile geçen bir maçta mağlubiyeti sonuna kadar hak etti.
Şimdi Jesus kara kara düşünüyordur. Belki de Türkiye'de nasıl bir anlayış ile futbol oynandığını anlaması ve buna tedbir alması için Konyaspor maçı iyi bir fırsat olacaktır.
Fenerbahçe'de kötü futbolun ötesinde isteksizlik ve kazanma arzusu olmaması göze çarpan bir durumdu.
Her şeyden önce Valencia'nın kırmızı kartı ile başlamak lazım. Valencia rakibi Adil'e kasıtlı bir tekme attı ve oyundan atıldı.
İnsan sormadan edemiyor. Bir takım bundan daha iyi nasıl sabote edilir anlamak mümkün değil.
Valencia'nın hareketi hiçbir şekilde açıklanamaz ve sportmenliğe yakışmayan bir durum.
Üstelik bunu hakemin gözü önünde yapıyor. Bu nasıl bir kendine güven. Daha doğrusu neye güvenip böyle bir hareket yapar anlamak mümkün değil.
Karşılaşmada ilk yarı boyunca iki takım adına da olumlu bir aksiyon ya da pozisyon yoktu. Tempo yürüyüş düzeyinde seyretti.
Sadece Konya topa daha çok hakim oldu ve Fenerbahçe adeta buna müsade etti.
Hadziahmetoviç hemen Konya defansının önünde konuşlanmış ve her topu ikinci bölgeden çıkaran adam rolündeydi.
Fenerbahçeliler de Hadziahmetoviç'i hiçbir şekilde rahatsız etmediler. Hal böyle olunca top Konya'da kaldı.
Valencia kırmızı karta kadar olan bölümde çok kötüydü. Luan Peres'in bir pasına yetişemedi ve Emre Mor'un bir pasında topun ilerisinde kaldı.
Her iki durumda da pasları alabilse tehlikeli olabilecek bir pozisyonun doğması işten değildi.
Fenerbahçe rakibini rahatsız edecek bir ön alan baskısı yapmadı. İnsan sormadan edemiyor. Acaba Jesus dün takıma koşmayın çocuklar mı dedi.
Tabii böyle bir talimat mümkün değil ama Fenerbahçe sahada ilk yarı koşmadı.
İlk yarıda genel olarak 2. bölge kalabalıktı. Her iki takım da bu kalabalığı dağıtmak için yeterli hareketliliği sergileyemedi.
İkinci yarı futbolcular yürümekten vazgeçtiler. Tempo nispeten arttı.
On kişi kalma sırası bu sefer Konya'daydı. Osayi çok süratli bir koşu ile Adil'e faul yaptırınca Adil 2. sarıdan oyun dışında kaldı.
Bundan sonra top Fenerbahçe'ye geçti. Ne var ki golü yiyen Fenerbahçe idi.
Peki Fenerbahçe niye gol bulamadı. Şimdi bakın oyun sete dönmüş kalabalık bir Konya 1. bölgesi söz konusu.
Burda elinizde iyi bir pasör olması lazım. Yani kalabalık içine kalabalığın önünden isabetli paslar atabilecek bir oyuncuya ihtiyaç vardı.
Arao böyle niteliklere sahip değil. Oyuna girdikten sonra Mert Hakan Yandaş biraz bu rolü üstlendi fakat o ve arkadaşları uyumlu değildi.
Örnek 85'te Mert Hakan hedefi çok da belli olmayan bir ortayı 18 içine yolladı.
Ne var ki boş alana ilerleyen topa hareketlenen arkadaşı olmadı.
Başka bir örnekte 62'de İrfan Can Kahveci çok da bilinçle atmadığı topu 6 pasa yolladı.
Bu pasla buluşan Rossi'nin kıvrak hareketleri sonrası topu Şehiç'e nişanlaması Fenerbahçe için bir başka umudun heba olması dışında anlamı yoktu.
Kısacası Fenerbahçe, koşmadığı bol bol uyumsuzluklar yaptığı, pas hataları ve anlaşmazlıklar ile geçen bir maçta mağlubiyeti sonuna kadar hak etti.
Şimdi Jesus kara kara düşünüyordur. Belki de Türkiye'de nasıl bir anlayış ile futbol oynandığını anlaması ve buna tedbir alması için Konyaspor maçı iyi bir fırsat olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Göksu / diğer yazıları
- Hepsi iki kişilik oynadı / 28.04.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025
- Galatasaray Muslera'sız oynayabilirdi / 19.04.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025
- Artık namağlup değil / 30.03.2025
- Bodrumspor beklendiği gibi çıkmadı / 29.03.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025
- Galatasaray Muslera'sız oynayabilirdi / 19.04.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025
- Artık namağlup değil / 30.03.2025
- Bodrumspor beklendiği gibi çıkmadı / 29.03.2025