FASL-I MUHABBET / Ümit KAYAÇELEBİ
Maraş önceleri sadece Maraş'tı sonra TBMM'ce "Kahramanlık" payesi verilince Kahramanmaraş oldu. Geçmişe döndüğümüzde kocaman bir yiğitlik destanı taşıyan güzel bir belde. Nice kahramanların, nice yiğitlerin, nice anaların taşla, sopayla ve hepsinden önemlisi yürekleriyle, imanlarıyla mücadele ettikleri şehir.
Uğruna destanlar yazılan, uğruna feday-i can edilen güzel K.Maraş. Bunca eziyet ve sıkıntıya rağmen yine dimdik ayakta kalabilmiştir. Analar evlatlarını yitirmiş, bağırlarına taş basmış, gözyaşlarını içine akıtmış, savaş meydanlarına barut, cephane, erzak taşımış ve gerektiği zaman da düşmanla göğüs göğüse çarpışmıştır. Ama uğruna her şeyi göze aldıkları vatan toprakları düşmandan temizlenmiştir.
Bugün bu güzel vatanda hür olarak nefes alabiliyorsak bunu bize yaşatan ve bırakan Sütçü İmam gibi nice nice kahramanlara borçluyuz.
Ve bu kahramanlardan biri olan Sütçü İmam Türk namus ve şerefine uzanan elin kırılacağını, dilin koparılacağını düşmana gösterdi. O gün Fransız ve Ermeni askerleri şehri dolaşıyorlardı. Ermeniler önde Fransız askerleri arkada dolanırken insanlara da hakaret yağdırıyorlardı. Bir grup Fransız askeri de Hükümet Konağı karşısındaki nöbetçiye sataşmış ve Türk Hükümetini aşağılayıcı sözler söylerken, hemen oradan geçmekte olan bir posta görevlisinin tartaklanmasıyla şehirdeki Türk insanının sabrı taşmış ve büyük bir infial olmuştu.
Hürriyetine düşkün, bu uğurda ölümü hiçe sayan Maraşlıları Ermeni ve Fransızların zulmü, caka satmaları, taşkınlıkları, şımarıklıkları canlarından bezdirmişti. Maraş içten içe kaynıyor ve düşmana karşı mücadele planları yapılırken, düşmanın bundan haberi yoktu.
Türkler için uzun, katlanılması çok zor olan bir gün daha bitiyordu. Akşama doğru bir grup Fransız ve Ermeni askeri Uzunoluk caddesinden kışlaya dönerken cadde üzerinde bulunan kadınlardan birine yaklaşarak: "Burası artık Türklerin değildir. Fransız memleketinde peçe ile gezilmez" diyerek kadının peçesini hiddetle çekip yırttılar.
Bu durum karşısında kadın bayılmış, öteki kadınlar bağrışıp ağlaşmaya başlamışlardı. Az ileride bulunan kahvedeki insanlar koşup gelerek askerlere yollarına gitmelerini söylediklerinde, askerler hakaret ve silahla karşılık verince iki Maraşlı da bu esnada yaralandı. Bunlardan biri olan Çakmakçı Sait yarası ağır olduğundan dereye yuvarlandı. İngiliz devriyeleri olay yerine yetiştiklerinde Fransız askerleri hâlâ yatışmamıştı.
Yakınlarda sütçülükle iştigal eden Sütçü Hacı İmam da Karadağ tabancasını aldığı gibi orta yere atıldı. Ve Sütçü İmam tabancasını kadının peçesini yırtan ve Çakmakçı Sait'i vuran Fransız askerlerinin üzerine boşalttı. İngiliz subayları da gelmişlerdi. Gözleri dönmüş düşman askerleri Sütçü İmam'ın bu cesareti ve yürekliliği karşısında bir anda donup kaldılar. Sütçü İmam ordan bir anda uzaklaşıp giderken ertesi gün de kışlaya götürülen askerin ölüm haberi alınıyordu.
Sütçü İmam, Fransızlar ve Ermeniler tarafından şiddetle arandı. Türk Hükümeti de çok sıkıştırılmasına rağmen tüm aramalar boş çıktı ve Sütçü İmam'ı bulamadılar.
Maraş halkı öyle bir birlik halindeydi ki, kapı komşusu olan Ermeniler bile Sütçü İmam'a ait en küçük bir haberi bile sızdırmıyorlardı. Oysa Sütçü İmam hemşehrilerinin arasında dolaşıyor, gündüzleri köy ve bağ evlerinde kalıyor, geceleri de şehirdeki komşularının evlerinde geçiriyordu.
Böylece Türk'ün şeref ve gururuna uzanan eli kırmak, uzanan dili koparmak şerefi ilk olarak Sütçü İmam'a nasip ve müyesser oldu. Bundan sonraki hadislerde, Maraş'ın kurtuluş mücadelesinde Maraşlılar arslanlar gibi dövüştüler. Akıl almaz kahramanlıklar gösterip memleketlerini savunup, düşmana Türk'ün gücünü bir daha ispat ederek tarihin malı oldular.
Ve Maraşlıların o günkü kahramanları sayesinde, Maraş bilahare Kahramanmaraş oldu.
Maraş önceleri sadece Maraş'tı sonra TBMM'ce "Kahramanlık" payesi verilince Kahramanmaraş oldu. Geçmişe döndüğümüzde kocaman bir yiğitlik destanı taşıyan güzel bir belde. Nice kahramanların, nice yiğitlerin, nice anaların taşla, sopayla ve hepsinden önemlisi yürekleriyle, imanlarıyla mücadele ettikleri şehir.
Uğruna destanlar yazılan, uğruna feday-i can edilen güzel K.Maraş. Bunca eziyet ve sıkıntıya rağmen yine dimdik ayakta kalabilmiştir. Analar evlatlarını yitirmiş, bağırlarına taş basmış, gözyaşlarını içine akıtmış, savaş meydanlarına barut, cephane, erzak taşımış ve gerektiği zaman da düşmanla göğüs göğüse çarpışmıştır. Ama uğruna her şeyi göze aldıkları vatan toprakları düşmandan temizlenmiştir.
Bugün bu güzel vatanda hür olarak nefes alabiliyorsak bunu bize yaşatan ve bırakan Sütçü İmam gibi nice nice kahramanlara borçluyuz.
Ve bu kahramanlardan biri olan Sütçü İmam Türk namus ve şerefine uzanan elin kırılacağını, dilin koparılacağını düşmana gösterdi. O gün Fransız ve Ermeni askerleri şehri dolaşıyorlardı. Ermeniler önde Fransız askerleri arkada dolanırken insanlara da hakaret yağdırıyorlardı. Bir grup Fransız askeri de Hükümet Konağı karşısındaki nöbetçiye sataşmış ve Türk Hükümetini aşağılayıcı sözler söylerken, hemen oradan geçmekte olan bir posta görevlisinin tartaklanmasıyla şehirdeki Türk insanının sabrı taşmış ve büyük bir infial olmuştu.
Hürriyetine düşkün, bu uğurda ölümü hiçe sayan Maraşlıları Ermeni ve Fransızların zulmü, caka satmaları, taşkınlıkları, şımarıklıkları canlarından bezdirmişti. Maraş içten içe kaynıyor ve düşmana karşı mücadele planları yapılırken, düşmanın bundan haberi yoktu.
Türkler için uzun, katlanılması çok zor olan bir gün daha bitiyordu. Akşama doğru bir grup Fransız ve Ermeni askeri Uzunoluk caddesinden kışlaya dönerken cadde üzerinde bulunan kadınlardan birine yaklaşarak: "Burası artık Türklerin değildir. Fransız memleketinde peçe ile gezilmez" diyerek kadının peçesini hiddetle çekip yırttılar.
Bu durum karşısında kadın bayılmış, öteki kadınlar bağrışıp ağlaşmaya başlamışlardı. Az ileride bulunan kahvedeki insanlar koşup gelerek askerlere yollarına gitmelerini söylediklerinde, askerler hakaret ve silahla karşılık verince iki Maraşlı da bu esnada yaralandı. Bunlardan biri olan Çakmakçı Sait yarası ağır olduğundan dereye yuvarlandı. İngiliz devriyeleri olay yerine yetiştiklerinde Fransız askerleri hâlâ yatışmamıştı.
Yakınlarda sütçülükle iştigal eden Sütçü Hacı İmam da Karadağ tabancasını aldığı gibi orta yere atıldı. Ve Sütçü İmam tabancasını kadının peçesini yırtan ve Çakmakçı Sait'i vuran Fransız askerlerinin üzerine boşalttı. İngiliz subayları da gelmişlerdi. Gözleri dönmüş düşman askerleri Sütçü İmam'ın bu cesareti ve yürekliliği karşısında bir anda donup kaldılar. Sütçü İmam ordan bir anda uzaklaşıp giderken ertesi gün de kışlaya götürülen askerin ölüm haberi alınıyordu.
Sütçü İmam, Fransızlar ve Ermeniler tarafından şiddetle arandı. Türk Hükümeti de çok sıkıştırılmasına rağmen tüm aramalar boş çıktı ve Sütçü İmam'ı bulamadılar.
Maraş halkı öyle bir birlik halindeydi ki, kapı komşusu olan Ermeniler bile Sütçü İmam'a ait en küçük bir haberi bile sızdırmıyorlardı. Oysa Sütçü İmam hemşehrilerinin arasında dolaşıyor, gündüzleri köy ve bağ evlerinde kalıyor, geceleri de şehirdeki komşularının evlerinde geçiriyordu.
Böylece Türk'ün şeref ve gururuna uzanan eli kırmak, uzanan dili koparmak şerefi ilk olarak Sütçü İmam'a nasip ve müyesser oldu. Bundan sonraki hadislerde, Maraş'ın kurtuluş mücadelesinde Maraşlılar arslanlar gibi dövüştüler. Akıl almaz kahramanlıklar gösterip memleketlerini savunup, düşmana Türk'ün gücünü bir daha ispat ederek tarihin malı oldular.
Ve Maraşlıların o günkü kahramanları sayesinde, Maraş bilahare Kahramanmaraş oldu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.