Kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez
Hüseyin b. Zeyd, rivâyet eder: “Ebu Abdullah (Ca’fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Resûlullah (s.a.a.) buyurmuştur ki: İstiğfar etmek ve lâ ilâhe illallah demek, ibâdetlerin en hayırlısıdır
12.12.2024 08:12:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Hüseyin b. Zeyd, rivâyet eder: "Ebu Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Resûlullah (s.a.a.) buyurmuştur ki: İstiğfar etmek ve lâ ilâhe illallah demek, ibâdetlerin en hayırlısıdır.
Aziz ve Cabbar olan Allah; 'Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. Günahlarının bağışlanmasını dile!' buyurmuştur."
Bir kudsi hadiste Cenâb-ı Hakk şöyle buyurdu: "Ey insanoğlu! Sen Bana duâ ettiğin ve bağışlanacağını umduğun müddetçe senin günahlarını bağışlarım.
Ey insanoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa bile, çokluğuna aldırmayarak Benden mağfiret dilersen, seni bağışlarım.
Ey insanoğlu! Bana ortak koşmayarak yeryüzünü dolduracak kadar günahla gelsen, Ben seni daha çok olan mağfiretimle karşılarım."
Ebû Said Sa'd b. Mâlik b. Sinan el-Hudrî (r.a.) rivâyet etmiştir: "Peygamber Efendimiz (s.a.a.) buyuruyor ki:
"Sizden önce yaşayanlar arasında bir adam vardı. Doksan dokuz kişi öldürmüştü. Sonra, 'yeryüzünün en büyük âlimi kimdir?' diye soruşturdu. Ona bir râhip gösterildi.
Râhibin yanına gitti ve şunu sordu: 'Doksan dokuz adam öldürdüm, tövbe etsem kabul olur mu?'
Râhip cevap verdi: 'Senin tövben kabul olunmaz.'
Bunun üzerine adam râhibi de öldürdü, böylelikle yüz kişiyi öldürmüş oldu. Sonra; 'yeryüzünün en büyük âlimi kimdir?' diye araştırdı. Ona âlim bir kimseyi gösterdiler. Âlimin yanına gidip, 'Yüz kişi öldürdüm, tövbe etsem kabul olur mu?' dedi.
Âlim şöyle cevap verdi: 'Evet, seninle tövbe arasında kim engel olabilir? Falan yere git. Orada Allah'a ibâdet eden insanlar vardır, sen de, onlarla beraber Allah'a dua et, artık kendi köyüne dönme çünkü orası kötü bir yerdir.'
Âlimin bu cevabı üzerine adam yola çıktı; ancak yolun yarısına vardığı zaman öldü. Rahmet melekleri ile azap melekleri bu adam üzerinde tartışmaya giriştiler.
Rahmet melekleri, 'Bu adam, candan tövbe ederek ve kalbini Allah'a yönelterek geldi' dediler.
Azap melekleri, 'Bu adam, hiçbir iyilik yapmamıştır' diyerek karşılık verdiler.
Bu konuşmalardan sonra insan kılığında bir melek bunların yanına geldi. Melekler onu kendi aralarında hakem kabul ettiler.
Melek şöyle dedi: 'İki taraf arasındaki uzaklığı karşılaştırınız, hangi tarafa daha yakın ise adam o tarafındır.'
Bunun üzerine her iki tarafın uzaklığını ölçtüler; adamın varacağı yeri daha yakın buldular. Bu yüzden adamı rahmet melekleri aldılar."
Bu konuda; "O adam, insanları iyi olan köye bir karış daha yakın bulunduğu için o köy insanlarından kabul edildi…
Allah, öteki köye uzaklaşmayı, beriki köye de yakınlaşmayı işaret etti ve ondan sonra meleklere, 'İki köy arasındaki uzaklığı karşılaştırınız' dedi. Karşılaştırma sonunda, insanları iyi olan köye bir karış daha yakın bulunduğu için adam bağışlandı…
"Göğsü ile insanları iyi olan köye doğru yönelerek ötekinden uzaklaştı" rivâyetleri vardır.
Nu'mân b. Beşîr'den, "Peygamberimiz buyuruyor ki: "Kişi günah işler ve 'Artık ben asla bağışlanmam' derdi. Bunun üzerine Allah '(Kendinizi) ellerinizle tehlikeye atmayın, ihsan edin! Allah ihsan edenleri sever' meâlindeki âyeti indirdi."
Cenâb-ı Hakk; "Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler" buyuruyor.
Mü'min Allah'ın bu hitabıyla hayat bulur. Mü'minin Allah ile olan münasebetine son derece önem atfeden İslam, ümitsizliğe düşülmesini uygun görmez. Hatta ümitsizlik hâli, küfür olarak kabul edilir:
"Kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez."
Bütün bunlar mü'mini tövbe kapısına taşımak içindir. Çünkü insanların çoğu, hata ve günah işlemekte maharetli oldukları hâlde, tövbe etmekte aynı hâli gösteremezler.
Bu konuda Allah Resûlü şöyle buyuruyor: "Her Âdemoğlu günah işler. Günah işleyenlerin en iyileri tevbekâr olanlardır."
Hele de insanların hep başkasının günah beyannamesi ile meşgul olduğu bir zamanda, kişinin kendi hatalarını görüp tövbe edebilmesi kadar hayırlı ne olabilir? (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Aziz ve Cabbar olan Allah; 'Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. Günahlarının bağışlanmasını dile!' buyurmuştur."
Bir kudsi hadiste Cenâb-ı Hakk şöyle buyurdu: "Ey insanoğlu! Sen Bana duâ ettiğin ve bağışlanacağını umduğun müddetçe senin günahlarını bağışlarım.
Ey insanoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa bile, çokluğuna aldırmayarak Benden mağfiret dilersen, seni bağışlarım.
Ey insanoğlu! Bana ortak koşmayarak yeryüzünü dolduracak kadar günahla gelsen, Ben seni daha çok olan mağfiretimle karşılarım."
Ebû Said Sa'd b. Mâlik b. Sinan el-Hudrî (r.a.) rivâyet etmiştir: "Peygamber Efendimiz (s.a.a.) buyuruyor ki:
"Sizden önce yaşayanlar arasında bir adam vardı. Doksan dokuz kişi öldürmüştü. Sonra, 'yeryüzünün en büyük âlimi kimdir?' diye soruşturdu. Ona bir râhip gösterildi.
Râhibin yanına gitti ve şunu sordu: 'Doksan dokuz adam öldürdüm, tövbe etsem kabul olur mu?'
Râhip cevap verdi: 'Senin tövben kabul olunmaz.'
Bunun üzerine adam râhibi de öldürdü, böylelikle yüz kişiyi öldürmüş oldu. Sonra; 'yeryüzünün en büyük âlimi kimdir?' diye araştırdı. Ona âlim bir kimseyi gösterdiler. Âlimin yanına gidip, 'Yüz kişi öldürdüm, tövbe etsem kabul olur mu?' dedi.
Âlim şöyle cevap verdi: 'Evet, seninle tövbe arasında kim engel olabilir? Falan yere git. Orada Allah'a ibâdet eden insanlar vardır, sen de, onlarla beraber Allah'a dua et, artık kendi köyüne dönme çünkü orası kötü bir yerdir.'
Âlimin bu cevabı üzerine adam yola çıktı; ancak yolun yarısına vardığı zaman öldü. Rahmet melekleri ile azap melekleri bu adam üzerinde tartışmaya giriştiler.
Rahmet melekleri, 'Bu adam, candan tövbe ederek ve kalbini Allah'a yönelterek geldi' dediler.
Azap melekleri, 'Bu adam, hiçbir iyilik yapmamıştır' diyerek karşılık verdiler.
Bu konuşmalardan sonra insan kılığında bir melek bunların yanına geldi. Melekler onu kendi aralarında hakem kabul ettiler.
Melek şöyle dedi: 'İki taraf arasındaki uzaklığı karşılaştırınız, hangi tarafa daha yakın ise adam o tarafındır.'
Bunun üzerine her iki tarafın uzaklığını ölçtüler; adamın varacağı yeri daha yakın buldular. Bu yüzden adamı rahmet melekleri aldılar."
Bu konuda; "O adam, insanları iyi olan köye bir karış daha yakın bulunduğu için o köy insanlarından kabul edildi…
Allah, öteki köye uzaklaşmayı, beriki köye de yakınlaşmayı işaret etti ve ondan sonra meleklere, 'İki köy arasındaki uzaklığı karşılaştırınız' dedi. Karşılaştırma sonunda, insanları iyi olan köye bir karış daha yakın bulunduğu için adam bağışlandı…
"Göğsü ile insanları iyi olan köye doğru yönelerek ötekinden uzaklaştı" rivâyetleri vardır.
Nu'mân b. Beşîr'den, "Peygamberimiz buyuruyor ki: "Kişi günah işler ve 'Artık ben asla bağışlanmam' derdi. Bunun üzerine Allah '(Kendinizi) ellerinizle tehlikeye atmayın, ihsan edin! Allah ihsan edenleri sever' meâlindeki âyeti indirdi."
Cenâb-ı Hakk; "Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler" buyuruyor.
Mü'min Allah'ın bu hitabıyla hayat bulur. Mü'minin Allah ile olan münasebetine son derece önem atfeden İslam, ümitsizliğe düşülmesini uygun görmez. Hatta ümitsizlik hâli, küfür olarak kabul edilir:
"Kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez."
Bütün bunlar mü'mini tövbe kapısına taşımak içindir. Çünkü insanların çoğu, hata ve günah işlemekte maharetli oldukları hâlde, tövbe etmekte aynı hâli gösteremezler.
Bu konuda Allah Resûlü şöyle buyuruyor: "Her Âdemoğlu günah işler. Günah işleyenlerin en iyileri tevbekâr olanlardır."
Hele de insanların hep başkasının günah beyannamesi ile meşgul olduğu bir zamanda, kişinin kendi hatalarını görüp tövbe edebilmesi kadar hayırlı ne olabilir? (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)