Marmara depreminin üzerinden tam 2 yıl geçti.
Geçen günler içerisinde İzmit kendini toparlamış, İzmitliler ise acılarını gönüllerine saklamaya alışmışlar.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin İzmit'e teşriflerini duyan İzmitli sanayici ve iş adamları günler öncesinden hazırlıklara başlamışlar. Depremin ilk saatlerinden beri kendilerine el uzatan, destek veren, memleketimizin içine düştüğü durum için çözümleri olan Prof. Dr. Haydar Baş Bey ile aynı ortamı paylaşmak, onunla tanışmak arzu etmişler.
Çenesu mevkiinde ağaçların ve çiçeklerin hakim olduğu bir bahçede binlerce iş adamı toplanmıştı. Bu kadar çok sayıda iş adamı ve sanayicinin bir araya toplanması birçok mesaj veriyordu.
Değişik siyasi fikir ve görüşteki insanımız sosyal, siyasal ve ekonomik problemlerin çözümü için arayış içerisindeydi.
Ülkemiz her geçen gün daha çok kan kaybediyordu. Yaşam şartları her geçen gün zorlaştığı gibi, gelecek adına ümitleri de kaybolmaya yüz tutmuştu. Mevcut siyasiler ümit vermiyorlardı artık. Yenilikçi olarak takdim edilenlerin en büyük marifetleri ise geçmişteki görüşlerinden vazgeçmeleri, gelecek adına söylediklerinin yanlış çıkmasıydı. Her ne kadar gözlerinin önlerini göremeyişleri bir fazilet gibi takdim edilse de milletin gözünden bu kaçmıyordu.
Sonra bilinen bir başka realite, Prof. Dr. Haydar Baş Beye milletin duyduğu sevgi idi; özellikle iş çevresinin hocamıza karşı gösterdiği yakın ilgi idi.
Elbette ki bu yakın ilgi ve yüksek katılım sebepsiz değildi. Prof. Dr. Haydar Baş Bey yirmi yıldan beri basın yayın tarafından bilinen ve tanınan bir şahsiyet. Sosyal olsun, siyasal olsun, ekonomik olsun hangi sahada olursa olsun yaptıkları bütün tespitlerin doğru olduğunu tarih ispatlamıştı.
Şayet Prof. Dr. Haydar Baş Beyin dedikleri dinlenseydi, tespitlerine kulak verilseydi, şimdi içine düştüğümüz olumsuz tablo olmayacak, hatta Türkiye lider bir ülke konumunda olacaktı.
Artık millet neyin doğru neyin yanlış olduğunu tespit etmişti.
İzmit'teki konuşmasında Prof. Dr. Haydar Baş Bey gündemde olan, ülkemizin çözüm bekleyen kronik problemlerine değindiler. Tek tek çözüm yollarını gösterdiler. Dinleyenler konuşma esnasında bir tek kelime kaçırmamak için çıt bile çıkartmıyorlardı koca mekanda.
Programa iştirak edenlerin, konuşmasından sonra Prof. Dr. Haydar Baş Beyle yakından tanışmak için ortaya koyduğu gayret görülmeğe değerdi. Suya hasret toprak misalini yaşıyorlardı; aradığı çözüm, aradığı kişilik, özgüveni görmüştü artık İzmitli .
Hayıflanmaktan da geri durmuyorlardı. Diyorlardı ki "çözüm madem yanı başımızda niçin yıllardan beri suya hasret yaşadık, niçin hocamızı tanıyamadık, niçin hocamızın görüş ve düşüncelerinden siyasiler istifade etmedi?" demekten kendilerini alamıyorlardı.
İzmitli de diğer görüştüğümüz, tanıştığımız sanayici ve iş adamları gibi aradığını bulmanın sevinci içinde; bir o kadar da vermesi gereken desteğin bilinci içinde bir sevda okyanusunun içinde kulaç atmaya başladılar bile.
Geçen günler içerisinde İzmit kendini toparlamış, İzmitliler ise acılarını gönüllerine saklamaya alışmışlar.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin İzmit'e teşriflerini duyan İzmitli sanayici ve iş adamları günler öncesinden hazırlıklara başlamışlar. Depremin ilk saatlerinden beri kendilerine el uzatan, destek veren, memleketimizin içine düştüğü durum için çözümleri olan Prof. Dr. Haydar Baş Bey ile aynı ortamı paylaşmak, onunla tanışmak arzu etmişler.
Çenesu mevkiinde ağaçların ve çiçeklerin hakim olduğu bir bahçede binlerce iş adamı toplanmıştı. Bu kadar çok sayıda iş adamı ve sanayicinin bir araya toplanması birçok mesaj veriyordu.
Değişik siyasi fikir ve görüşteki insanımız sosyal, siyasal ve ekonomik problemlerin çözümü için arayış içerisindeydi.
Ülkemiz her geçen gün daha çok kan kaybediyordu. Yaşam şartları her geçen gün zorlaştığı gibi, gelecek adına ümitleri de kaybolmaya yüz tutmuştu. Mevcut siyasiler ümit vermiyorlardı artık. Yenilikçi olarak takdim edilenlerin en büyük marifetleri ise geçmişteki görüşlerinden vazgeçmeleri, gelecek adına söylediklerinin yanlış çıkmasıydı. Her ne kadar gözlerinin önlerini göremeyişleri bir fazilet gibi takdim edilse de milletin gözünden bu kaçmıyordu.
Sonra bilinen bir başka realite, Prof. Dr. Haydar Baş Beye milletin duyduğu sevgi idi; özellikle iş çevresinin hocamıza karşı gösterdiği yakın ilgi idi.
Elbette ki bu yakın ilgi ve yüksek katılım sebepsiz değildi. Prof. Dr. Haydar Baş Bey yirmi yıldan beri basın yayın tarafından bilinen ve tanınan bir şahsiyet. Sosyal olsun, siyasal olsun, ekonomik olsun hangi sahada olursa olsun yaptıkları bütün tespitlerin doğru olduğunu tarih ispatlamıştı.
Şayet Prof. Dr. Haydar Baş Beyin dedikleri dinlenseydi, tespitlerine kulak verilseydi, şimdi içine düştüğümüz olumsuz tablo olmayacak, hatta Türkiye lider bir ülke konumunda olacaktı.
Artık millet neyin doğru neyin yanlış olduğunu tespit etmişti.
İzmit'teki konuşmasında Prof. Dr. Haydar Baş Bey gündemde olan, ülkemizin çözüm bekleyen kronik problemlerine değindiler. Tek tek çözüm yollarını gösterdiler. Dinleyenler konuşma esnasında bir tek kelime kaçırmamak için çıt bile çıkartmıyorlardı koca mekanda.
Programa iştirak edenlerin, konuşmasından sonra Prof. Dr. Haydar Baş Beyle yakından tanışmak için ortaya koyduğu gayret görülmeğe değerdi. Suya hasret toprak misalini yaşıyorlardı; aradığı çözüm, aradığı kişilik, özgüveni görmüştü artık İzmitli .
Hayıflanmaktan da geri durmuyorlardı. Diyorlardı ki "çözüm madem yanı başımızda niçin yıllardan beri suya hasret yaşadık, niçin hocamızı tanıyamadık, niçin hocamızın görüş ve düşüncelerinden siyasiler istifade etmedi?" demekten kendilerini alamıyorlardı.
İzmitli de diğer görüştüğümüz, tanıştığımız sanayici ve iş adamları gibi aradığını bulmanın sevinci içinde; bir o kadar da vermesi gereken desteğin bilinci içinde bir sevda okyanusunun içinde kulaç atmaya başladılar bile.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Sınırın gerçeği: Kilis’ten Türkiye’ye / 16.12.2025
- Bir kongre: “Dağ başını duman almış” / 15.12.2025
- Türkiye darboğazda değil, kuşatma altında / 13.12.2025
- Biz atadan geldik, ataya gideriz / 12.12.2025
- Türkiye kuşatılıyor; çıkış Atatürk’ün dış politika aklı ve Haydar Baş’ın çizgisidir / 06.12.2025
- Atatürk’ün reddettiği ayine bugün devlet protokolü müsaade ediyor: Neden? / 05.12.2025
- Dini ve etnik cepheden yürüyen büyük operasyon / 04.12.2025
- Papa’nın Türkiye ziyareti: 1700 yıllık bir sembolik operasyon ve Lozan’ın sınandığı an / 01.12.2025
- Lozan’dan bugüne: ABD’nin yarım kalan hesabı ve yeni harita arayışı / 30.11.2025
- Emperyal dizaynın yeni perdesi ve Türkiye’yi bekleyen tehlike / 28.11.2025
- Bir kongre: “Dağ başını duman almış” / 15.12.2025
- Türkiye darboğazda değil, kuşatma altında / 13.12.2025
- Biz atadan geldik, ataya gideriz / 12.12.2025
- Türkiye kuşatılıyor; çıkış Atatürk’ün dış politika aklı ve Haydar Baş’ın çizgisidir / 06.12.2025
- Atatürk’ün reddettiği ayine bugün devlet protokolü müsaade ediyor: Neden? / 05.12.2025
- Dini ve etnik cepheden yürüyen büyük operasyon / 04.12.2025
- Papa’nın Türkiye ziyareti: 1700 yıllık bir sembolik operasyon ve Lozan’ın sınandığı an / 01.12.2025
- Lozan’dan bugüne: ABD’nin yarım kalan hesabı ve yeni harita arayışı / 30.11.2025
- Emperyal dizaynın yeni perdesi ve Türkiye’yi bekleyen tehlike / 28.11.2025






















































































