İster gülün, ister ağlayın!

Spor müdürümüz sevgili Yenal Arman üst kattan e-maille gönderdi. İş yerinin üst katından ha!

Gönderdikten az sonra da alt kata gelip "Gönderdiğim fıkraları aldın mı?" diye de teyit istedi.

Kendin niye getirmedin? diye sordum.

"Taşımada bir hasara uğramasınlar diye" dedi.

Siz de gözünüz gibi koruyun onları.

E-mailin başlığı da fıkra gibiydi, "Gülesin diye fıkra."

Anladım ki, fıkralar da ikiye ayrılır,

a- Okurken gülünen fıkralar.

b- Okurken ağlanılan fıkralar.

Bu iki grup kendi içinde alt gruplara ayrılırlar.

Yerimiz dar,

Şansımız zar,

Halimiz bîzâr,

Derdimiz nazar,

Marketimiz pazar,

Siyasetimiz yazar-bozar,

Yüzsüzler her gün azar,

Batıyoruz azar azar...olduğu için alt guruplara girmiyiciğim canim.

Gerçek şu ki, niceleri de var ki, bir fıkra anlatırsın, sonra aynı fıkrayı tekrar biraz da şerh ederek anlatırsın, sonra iki dilden bir de tercüme ederek anlatırsın, ama adam hâlâ sana bakar aval aval. Dersin ki kaval.

Hem de etrafındakiler katıla katıla gülerken.

İşte fıkralar.

*

Borcunu ödeyecek

Yargıç temele sormuş :

- Davacıya borcunu bir türlü ödemiyorsun. Neden?

Temel boynunu büker.

- Vereceğum vermesine de bana üç ay mühlet ver diyorum, vermiyor. Tam üç yıldır beni oyalıyor.

(Bu fıkranın İMF kredisiyle bir ilgisi yoktur.)

*

Üçüncü Boğaz köprüsü

Üçüncü Boğaz Köprüsü'nün yapım işini Japon, Amerikan ve Türklerden oluşan bir konsorsiyum almış. Tam açılışın yapılacağı sırada kurdele kesilirken köprü büyük bir gürültüyle yıkılmış.

Japon: 'Gitti bütün emeklerim, mahvoldu kumlarım' diyerek harakiri yapmış.

Amerikalı: 'Gitti çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı' diyerek tabancasını çekip intihar etmiş.

Tüm bunları izleyen Türk müteahhit de derin bir 'Oh!' çekerek yanındakilere dönmüş: 'İyi ki çimento koymamışım, yoksa bunlar gibi mahvolurdum'...

*

Rus askeri

Çeçenistan'da savaşan bir Rus, Rusya'ya geri döndüğünde bir berbere gider. Berber ona nerede askerlik yaptığını sorar, o da:

- Çeçenistan'da der. Berber tıraşa devam ederken 5 dakika kadar sonra yine:

- Nerede askerlik yapmıştınız? diye sorar.

Asker berber herhalde unutkan biri diye yine:

- Çeçenistan'da, diye cevap verir. 5 dakika sonra berber yine:

- Ya siz askerliği nerede yapmıştınız? diye sorunca Rus asker kızar ve:

- "Sana 3. kez Çeçenistan'da diyorum ya" der ve niçin ikide bir bunu kendisine sorduğunu sorar. Berber bunun üzerine şu cevabı verir:

- Ben ne zaman bu soruyu sorsam ve sen de ne zaman Çeçenistan diye cevap versen saçların diken gibi oluyor ve kesmesi daha rahat oluyor.

(Şimdi anladınız mı Putin'in niye saçlarını kısa kestirdiğini?)

*

Bu fıkranın sahibi ise Dr. Musa Demir kardeşim. Medikal/tıbbî bir fıkra.

Muayeneden sonra doktor hastasına dönmüş:

- Hastalığınız çok ciddi. Şu ana kadar bu hastalıktan kimse kurtulamadı. Ama sen kurtulacaksın.

Hasta melül melül doktora bakıp sormuş:

- Kimse kurtulamamış ise ben nasıl kurtulacağım.

Hipokrat yeminli doktor Hipokratvari cevap vermiş:

- Bu hastalıktan kurtulma şansı yüzde birdir. Şu ana kadar tam doksan dokuz kişi öldü. Sen yüzüncü hastasın.

Sevgili Dr. Musa bunu İMF'nin Türkiye'ye dayattığı ekonomik kurtuluş reçetesi için anlatmıştı. İMF'nin el attığı ülkelerin kurtuluş şansı yüzde birdir.

Şu ana kadar doksan dokuzu gitti.

Türkiye kesin kurtulacak(!)

Ama siz yine de başka bir niyetle okuyabilirsiniz.

Niyetiniz makbul,

Teraziniz baskül,

Tüyleriniz kakül,

Hımbılınız herkül,

Kaktüsünüz gül,

Mangalınız kül olsun...