İşte gerçek beka sorunu: Bağımsızlığın yolu depreme dirençli kentlerden geçer
Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul'da verdiği konferansta, depreme karşı en etkili çözümün 'depreme dirençli yerleşim alanları oluşturmak' olduğunu dile getirerek, "Türk milleti bunu yapmadığı sürece 21. asrı ekonomik ve siyasi açıdan bağımsız olarak atlatamayız" dedi.
04.12.2023 00:13:00 / Güncelleme: 04.12.2023 07:50:19
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul Rumeli Üniversitesi'nde "Deprem Gerçeği ve Yapılması Gerekenler" başlıklı konferans verdi. Prof. Dr. Görür deprem gerçeği ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
"Türkiye'nin her tarafı faylarla dolu. Bu fayların deprem yineleme periyodu dolduğu zaman deprem kaçınılmaz" olacaktır diyen Görür, şunları söyledi:
"Türkiye'nin hemen hemen her yerinde deprem olacak. Öyle dörtlük beşlik depremlerden bahsetmiyorum. 7 ve üzeri büyüklüğündeki afet niteliğinde depremler olacak. Dolayısıyla bu ülkede herhangi bir gece bir sabah kalktığınızda herhangi bir yerde büyük bir depremin olduğunu, binlerce evin yıkıldığını, insanımızın öldüğünü duyabilirseniz. Gerçek olan bu. Çözümü ise çok basit. Tek çözüm depreme dirençli yerleşim alanları oluşturarak, ülkemizdeki bütün yerleşim alanlarını depreme dirençli yapılmasını sağlayacağız. Bu mümkün değil gibi gözüküyor ama gayet mümkün. Örneklemek gerekirse, Kaliforniya, Japonya, Meksika hatta Brezilya, Arjantin, İtalya, Çin… Bütün buralarda depreme dirençli kentler oluşturulmuş, özellikle Endonezya'da. Bu ülkelerde, Türkiye'deki depremlerden daha büyük şiddetle depremler olduğu halde, özellikle Japonya'da, 35 kişi ya ölüyor ya ölmüyor. Günlük yaşam bile değişmiyor."
Marmara'da risk büyük
Marmara Bölgesi'nin deprem tehdidi altında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Naci Görür, şunları söyledi:
"Marmara Denizi'nin içinde İzmit Körfezi'nden başlayıp Tekirdağ'a giden bir fay zonu var. Bu zon dünyanın en tehlikeli ve en çok deprem üreten zonlarından biri. Uzunluğu 160 kilometre ve 3 parçadan meydana geliyor. Biri Adalar'ın güneyindeki Adalar Fayı, diğeri Kumburgaz Fayı, öbürü de Tekirdağ Fayı. Bizim denizaltı ile yaptığımız çalışmalar Tekirdağ Fayı'nın 1910 senesinde kırıldığını gösteriyor. Kalan iki fay da kilitli ve deprem üretebilecek durumda. Ne zaman üretir? Onu bilmiyoruz ama 1999 depreminden sonra diyelim ki 30 yıl içerisinde. Her an olmak kaydıyla Marmara'da depremin olma olasılığı 30 yıl içinde yüzde 64. Şimdiye kadar 24 senemiz geçti. Dolayısıyla bu iki fay depremi oluşturacak. Bu iki fay aynı anda kırılırsa depremin büyüklüğü 7.5'e kadar varabilecek."
Aslında 15 yılda her şey tamamlanabilir
Prof. Dr. Naci Görür, "Beklediğimiz Marmara depremi olursa, ne olur" sorusunu şöyle cevapladı:
"Tek kelime ile yıkım olur. Altyapı yapı stoku, çevre tamamen çok büyük yoğunlukla imha olur. Bakın bu 11 kentte deprem oldu ya 11 kentteki yıkımı düşünün. Ondan çok daha fazla olur. Güneydoğu'da aşağı yukarı 100 milyon ton moloz açığa çıktı. İstanbul'da bu birkaç 100 milyon ton olur. Anormal bir yıkım olur çünkü kent yoğunluğu nüfus yoğunluğu kadar. Burada inşaat yoğunluğu da fazla olduğundan can kaybımız çok fazla olabilir. Mesela İstanbul'da 97 bin binanın tamamen çökeceği IBB tarafından yapılan çalışmalarda ortaya koyuldu. Bu demek milyonlarca insanın can güvenliği olmayacak. Marmara böyle bir tehdit altında... Ve maalesef insanlar hala bunun farkında değil. Burada çok basit yapılması gerekenler. Sadece 6 tane madde var. Dünyadaki bütün kentler bu 6 bileşenden oluşur. Bunlarda nedir? Yönetim sistemi, halk, altyapı, yapı stoku, ekosistem, çevre ve ekonomi... Halk muhakkak eğitilmeli. Alt yapıyı iyileştirmek gerekir. Bunun için de mesela İstanbul'un Avrupa ve Asya yakasının içme suyu ve kanalizasyon şebekesinin deprem analizini yaptım. Deprem sırasında hangi boruda kaç kırık olacağını yetkililere ilettim. Yapılması gereken bu boruları değiştirmek ve daha esnek borular yerleştirmek. Oturduğumuz kentleri deprem dirençli yapmalıyız. İnanın mümkündür. Bir bakanlık kurulsa ve bu işe başlanırsa 15 sene içerisinde Türkiye deprem dirençli hale getirilebilir. Depreme bakarken siyaseti bırakın ama oy vereceğiniz insanlardan kentlerin deprem dirençli olmasını isteyin. Bunu Türk milleti yapmadığı sürece 21. asrı ekonomik ve siyasi açıdan bağımsız olarak atlatamayız."
"Türkiye'nin her tarafı faylarla dolu. Bu fayların deprem yineleme periyodu dolduğu zaman deprem kaçınılmaz" olacaktır diyen Görür, şunları söyledi:
"Türkiye'nin hemen hemen her yerinde deprem olacak. Öyle dörtlük beşlik depremlerden bahsetmiyorum. 7 ve üzeri büyüklüğündeki afet niteliğinde depremler olacak. Dolayısıyla bu ülkede herhangi bir gece bir sabah kalktığınızda herhangi bir yerde büyük bir depremin olduğunu, binlerce evin yıkıldığını, insanımızın öldüğünü duyabilirseniz. Gerçek olan bu. Çözümü ise çok basit. Tek çözüm depreme dirençli yerleşim alanları oluşturarak, ülkemizdeki bütün yerleşim alanlarını depreme dirençli yapılmasını sağlayacağız. Bu mümkün değil gibi gözüküyor ama gayet mümkün. Örneklemek gerekirse, Kaliforniya, Japonya, Meksika hatta Brezilya, Arjantin, İtalya, Çin… Bütün buralarda depreme dirençli kentler oluşturulmuş, özellikle Endonezya'da. Bu ülkelerde, Türkiye'deki depremlerden daha büyük şiddetle depremler olduğu halde, özellikle Japonya'da, 35 kişi ya ölüyor ya ölmüyor. Günlük yaşam bile değişmiyor."
Marmara'da risk büyük
Marmara Bölgesi'nin deprem tehdidi altında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Naci Görür, şunları söyledi:
"Marmara Denizi'nin içinde İzmit Körfezi'nden başlayıp Tekirdağ'a giden bir fay zonu var. Bu zon dünyanın en tehlikeli ve en çok deprem üreten zonlarından biri. Uzunluğu 160 kilometre ve 3 parçadan meydana geliyor. Biri Adalar'ın güneyindeki Adalar Fayı, diğeri Kumburgaz Fayı, öbürü de Tekirdağ Fayı. Bizim denizaltı ile yaptığımız çalışmalar Tekirdağ Fayı'nın 1910 senesinde kırıldığını gösteriyor. Kalan iki fay da kilitli ve deprem üretebilecek durumda. Ne zaman üretir? Onu bilmiyoruz ama 1999 depreminden sonra diyelim ki 30 yıl içerisinde. Her an olmak kaydıyla Marmara'da depremin olma olasılığı 30 yıl içinde yüzde 64. Şimdiye kadar 24 senemiz geçti. Dolayısıyla bu iki fay depremi oluşturacak. Bu iki fay aynı anda kırılırsa depremin büyüklüğü 7.5'e kadar varabilecek."
Aslında 15 yılda her şey tamamlanabilir
Prof. Dr. Naci Görür, "Beklediğimiz Marmara depremi olursa, ne olur" sorusunu şöyle cevapladı:
"Tek kelime ile yıkım olur. Altyapı yapı stoku, çevre tamamen çok büyük yoğunlukla imha olur. Bakın bu 11 kentte deprem oldu ya 11 kentteki yıkımı düşünün. Ondan çok daha fazla olur. Güneydoğu'da aşağı yukarı 100 milyon ton moloz açığa çıktı. İstanbul'da bu birkaç 100 milyon ton olur. Anormal bir yıkım olur çünkü kent yoğunluğu nüfus yoğunluğu kadar. Burada inşaat yoğunluğu da fazla olduğundan can kaybımız çok fazla olabilir. Mesela İstanbul'da 97 bin binanın tamamen çökeceği IBB tarafından yapılan çalışmalarda ortaya koyuldu. Bu demek milyonlarca insanın can güvenliği olmayacak. Marmara böyle bir tehdit altında... Ve maalesef insanlar hala bunun farkında değil. Burada çok basit yapılması gerekenler. Sadece 6 tane madde var. Dünyadaki bütün kentler bu 6 bileşenden oluşur. Bunlarda nedir? Yönetim sistemi, halk, altyapı, yapı stoku, ekosistem, çevre ve ekonomi... Halk muhakkak eğitilmeli. Alt yapıyı iyileştirmek gerekir. Bunun için de mesela İstanbul'un Avrupa ve Asya yakasının içme suyu ve kanalizasyon şebekesinin deprem analizini yaptım. Deprem sırasında hangi boruda kaç kırık olacağını yetkililere ilettim. Yapılması gereken bu boruları değiştirmek ve daha esnek borular yerleştirmek. Oturduğumuz kentleri deprem dirençli yapmalıyız. İnanın mümkündür. Bir bakanlık kurulsa ve bu işe başlanırsa 15 sene içerisinde Türkiye deprem dirençli hale getirilebilir. Depreme bakarken siyaseti bırakın ama oy vereceğiniz insanlardan kentlerin deprem dirençli olmasını isteyin. Bunu Türk milleti yapmadığı sürece 21. asrı ekonomik ve siyasi açıdan bağımsız olarak atlatamayız."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.