Hz. Cafer (ra), İslam'ı serbestçe yaşayabilmek için, küçük bir grup ile Habeşistan'a göç etmiş ve Habeş kralı Necaşi'nin huzurunda yaptığı konuşma orada bulunan herkesi oldukça etkilimeşti.
Hitabetiyle dinleyenlerin kafasında hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde İslam'ın üstünlüğünü ve güzelliğini ortaya koyan Hz. Cafer (ra), Necaşi'ye Kur'an-ı Kerim'den ayetler de okumuş, ve okunan ayetler karşısında kralın gözlerinden akan yaşlar, sakalını ıslatmıştı. Hz. Cafer'in (ra), Habeş kralını ve etrafındakilere böylesine etkilemesinin sebebi, İslam'ı çok iyi bilmesi, büyük bir inançla müdafaa etmesi ve bizzat nefsinde yaşamasıydı...Demek ki, Müslüman, her zaman ve her yerde, her şart altında İslam'ı anlatmayı ve müdafaa etmeyi kendine vazife edinmelidir. Bu vazifeyi en iyi bir şekilde yerine getirmek için de, lisanını iyi bilmesi, iyi bir konuşmacı olması, aynı zamanda dinini her yönüyle bilmesi, kendi nefsinde bizatihi yaşaması ve kendine dava edinmiş olması şarttır. O nedenle Hz. Cafer'in (ra) hitabetini tekrar tekrar okuyup etüd etmemizde fayda vardır. İşte sahabe-i kirama varis olacak adaylara örnek bir hitabet:"Ey hükümdar! Biz cahiliyet üzere olan bir kavimdik. Putlara tapar, leş yer, fuhuş işlerdik. Akrabalara küser, komşuluk haklarına riayet etmezdik. Zayıf, kuvvetlinin esiriydi. Biz bu hal üzere iken, Allah, içimizden bir peygamber gönderdi. Nesebi ve asaleti, sadakat ve emniyeti, şeref ve namuskarlığı hepimizce malumdur. O, bizi bir olan Allah'a davet ediyor. Aatalarımızın tapınageldikleri putları, ağaç ve taş parçalarını terketmemizi söylüyor.Bize, doğru söylemeyi, emanete ve akrabalık bağlarına riayet etmeyi, komşularla iyi geçinmeyi haramdan, kan dökmekten sakınmayı bildiriyor. Fuhuştan, yalandan, yetim malı yemekten, namuslu kadınlara iftira etmekten, dil tecavüzünden nehyediyor. Allah'a ibadet edip, O'na hiç bir surette ortak koşmamayı emrediyor. Namaza, sadaka ve ihsana, oruca davet ediyor. Biz de Ona inanıp, getirdiği dine tabi olduk. Allah tarafından getirdiklerini tasdik ettik. Onun emrettiği vechile ibadet ettik. Onun haram bildiğini haram bildik. Helal dediğini helal tanıdık. Bundan dolayı kavmimiz bize düşman kesildi. Bize türlü türlü işkenceler yapmaya kalkıştılar. Bizi dinimizden çevirip, yine putlara tapmaya zorladılar. Bize zulüm ettiler. Bizimle dinimiz arasına giriyor, Allah ile kulu ayırmak istiyorlar. Biz de onlardan kaçarak size iltica ettik. Size sığındık. Sizi başkalarından daha iyi gördüğümüz için burayı tercih ettik. Sizin komşuluğunuzu başa devlet bildik. Sizi emin bulduk".
Hitabetiyle dinleyenlerin kafasında hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde İslam'ın üstünlüğünü ve güzelliğini ortaya koyan Hz. Cafer (ra), Necaşi'ye Kur'an-ı Kerim'den ayetler de okumuş, ve okunan ayetler karşısında kralın gözlerinden akan yaşlar, sakalını ıslatmıştı. Hz. Cafer'in (ra), Habeş kralını ve etrafındakilere böylesine etkilemesinin sebebi, İslam'ı çok iyi bilmesi, büyük bir inançla müdafaa etmesi ve bizzat nefsinde yaşamasıydı...Demek ki, Müslüman, her zaman ve her yerde, her şart altında İslam'ı anlatmayı ve müdafaa etmeyi kendine vazife edinmelidir. Bu vazifeyi en iyi bir şekilde yerine getirmek için de, lisanını iyi bilmesi, iyi bir konuşmacı olması, aynı zamanda dinini her yönüyle bilmesi, kendi nefsinde bizatihi yaşaması ve kendine dava edinmiş olması şarttır. O nedenle Hz. Cafer'in (ra) hitabetini tekrar tekrar okuyup etüd etmemizde fayda vardır. İşte sahabe-i kirama varis olacak adaylara örnek bir hitabet:"Ey hükümdar! Biz cahiliyet üzere olan bir kavimdik. Putlara tapar, leş yer, fuhuş işlerdik. Akrabalara küser, komşuluk haklarına riayet etmezdik. Zayıf, kuvvetlinin esiriydi. Biz bu hal üzere iken, Allah, içimizden bir peygamber gönderdi. Nesebi ve asaleti, sadakat ve emniyeti, şeref ve namuskarlığı hepimizce malumdur. O, bizi bir olan Allah'a davet ediyor. Aatalarımızın tapınageldikleri putları, ağaç ve taş parçalarını terketmemizi söylüyor.Bize, doğru söylemeyi, emanete ve akrabalık bağlarına riayet etmeyi, komşularla iyi geçinmeyi haramdan, kan dökmekten sakınmayı bildiriyor. Fuhuştan, yalandan, yetim malı yemekten, namuslu kadınlara iftira etmekten, dil tecavüzünden nehyediyor. Allah'a ibadet edip, O'na hiç bir surette ortak koşmamayı emrediyor. Namaza, sadaka ve ihsana, oruca davet ediyor. Biz de Ona inanıp, getirdiği dine tabi olduk. Allah tarafından getirdiklerini tasdik ettik. Onun emrettiği vechile ibadet ettik. Onun haram bildiğini haram bildik. Helal dediğini helal tanıdık. Bundan dolayı kavmimiz bize düşman kesildi. Bize türlü türlü işkenceler yapmaya kalkıştılar. Bizi dinimizden çevirip, yine putlara tapmaya zorladılar. Bize zulüm ettiler. Bizimle dinimiz arasına giriyor, Allah ile kulu ayırmak istiyorlar. Biz de onlardan kaçarak size iltica ettik. Size sığındık. Sizi başkalarından daha iyi gördüğümüz için burayı tercih ettik. Sizin komşuluğunuzu başa devlet bildik. Sizi emin bulduk".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.