Din mensubiyeti bağlamında ele alındığında, son 13 yıl içinde hiç bir 'X inancı dünyası' İslam dünyası kadar kadın yönetici çıkaramadı
24 Temmuz'da son 4 yıldır çalkantıdan çalkantıya sürüklenen Endonezya'da 'sakin bir iktidar' değişikliği oldu. İslam dünyasında ilk kez bir hanımefendi, bir İslam ülkesinin, hem de en kalabalık İslam ülkesinin 'devlet başkanlığı' koltuğuna oturdu.
Demokratik ülkelerin sayısı dikkate alındığında -ki bunların sayısı bir düzineyi zar zor geçer- İslam dünyası 'daha önce' çok sayıda kadın başbakan görmüştü. İslam dünyasının ikinci kalabalık ülkesi olan Bangladeş'te Şeyh Hasina halen bu görevi icra ediyor. İşin ilginç tarafı, bu kadın başbakanların hemen hepsi bu dünyanın önde gelen ülkelerinin dümenine geçtiler, geçiyorlar: Türkiye'de Tansu Çiller, Pakistan'da Benazir Bhutto, Bangladeş'te Halide Ziya, Şeyh Hasina... Tansu Çiller dışındaki liderlerin ortak, ortak olduğu kadar da dikkat çekici bir özelliği var: Halide Ziya hariç hepsi devrik 'devlet başkanlarının' kızları. Halide Ziya ise devrik devlet başkanın hanımı!
Başlangıç noktası: Pakistan
1988'de seçimleri kazanarak modern dönemde bir İslam ülkesinde iktidara gelen ilk kadın lider olan Benazir Bhutto, 1977'de General Ziyaü-l Hak tarafından devrildikten sonra 1979'da idam edilen Zülfikar Ali Bhutto'nun kızı. Babasının 1967'de kurduğu Pakistan Halk Partisi'nin 1988'de başına geçen Benazir Bhutto iktidarda uzun süre kalamadı ve 1990'da Pakistan devlet başkanı, yolsuzluk yapıldığını gerekçe göstererek, hükümetini feshetti. O tarihten bu yana Benazir iktidara gelemedi.
Çizgiyi sürdüren ülke: Bangladeş
Bangladeş'e gelince, İslam dünyasının bu en fakir ülkesinde ekim ayında genel seçimler var. Bangladeş'e bağımsızlık kazandıran, ardından ülkenin ilk devlet başkanı olarak tarihe geçen ancak 1975 yılında Muştak Ahmed'in darbesi sonucunda ailesiyle birlikte öldürülen Şeyh Mucibü'r Rahman'ın kızı olan Şeyh Hasina Vecid, eğer ekime kadar işbaşında kalabilirse, 'darbelerle dolu' Bangladeş tarihinde 'bir tam seçim dönemini' ikmal eden ilk başbakan olacak! Bununla birlikte tıpkı Endonezya'da olduğu gibi Hasina'nın iktidarına da şiddet olayları damgasını vurdu. Bu şiddet dalgası 'seçimlere' kadar da artardak devam edecek ne yazık ki. Örneğin haziran ayında iktidardaki Avami Partisi'nin bürolarından birine düzenlenen saldırıda 22 kişi hayatını yitirmişti. Saldırganlar bulunamadı! Hasina'nın başında bulunduğu hükümet ise muhalefetteki Bangladeş Milliyetçi Partisi ile İslami camiaları suçladı. Muhalefete göre ise manzara bambaşkaydı: Hükümet saldırıyı bizzat kendisi hazırlamıştı. Amacı ise yakında yapılacak seçimlerde seçmenin sempatisini kazanmak ve yabancı yardım kuruluşlarının desteğini çekmek.
Yabancı yardım kuruluşları (pekçoğu misyoner teşkilatları tabii) Bangladeş için çok önemli. Bu kuruluşlar, dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan 150 milyonluk bu ülkeye, 'çeşitli adlar' altında yılda 1 milyar dolar bağışta bulunuyorlar.
Bangladeş ayrıca dünyada yolsuzluğun en fazla olduğu ülke...
Ülkede 1991 seçimlerini kazanan, ardından başbakan olan ve şu anda muhalefette olan Bangladeş Milliyetçi Partisi'nin ilider Halide Ziya ise 1981 yılındaki darbede öldürülen General Ziyaü-r Rahman'ın dul eşi!
Ve bir kadın zirvede
Endonezya tarihinin en sakin iktidar değişikliğinde Megavati Sukarnoputri, önceki gün 'devlet başkanı' andı içerek, İslam dünyasının en, dünyanın dördüncü büyük kalabalık ülkesine (toplam nüfus 210 milyon) cumhurbaşkanı oldu!
Endonezya Anayasası'na göre devlet başkanı yeminini "Kur'an-ı Kerim"in huzurunda yapıyor. Önde gelen bir din adamı, Kur'an-ı Kerim'i Sukornoputri'nin başınının üstünde tuttu; bayan Megavati de bu pozisyonda Anayasa'ya bağlı kalacağına yemin etti.
Bu tablo, Endonezya Halk Meclisi'ndeki 700 milletvekilinden 592'sinin 61 yaşındaki eski devlet başkanı Abdurrahman Vahid'i azletmelerinin ardından geldi.
Vahid, bu gerçeği kolay kolay içine sindiremese de 'fiili durum' böyle... Kendisi tedavi olmak için şimdi ABD'de...
Bayan Megavati, Endonezya'nın kurucu devlet başkanı Sukarno'nun kızı aynı zamanda. Ülkesinde arkasında 'hatırı sayılır' bir halk desteği bulunuyor. Bundan 21 ay önce Vahid, kendisini 'estetik bir manevrayla' safdışı bırakmıştı ama 'son bilek güreşini' kazanan Sukornoputri oldu.
Muhalefet partilerinin liderleri ise ülkede 'kaosa dönüşen ekonomik, siyasi ve sosyal' durumu düzeltmesi için 54 yaşındaki Sukarnoputri'ye bir şans vermeye söz verdiler.
Demokrasi...
Bayan Megavati, Meclis'e hitaben yaptığı açış konuşmasında, ülkede demokratik sistemin geliştirilmesinin yanı sıra 'birlik ve işbirliği' içinde Endonezya'nın sorunlarını çözme çağrısında bulundu.
Bayan Megavati, yaşamının önemli bir kesitini küçük bir kız olarak geçirdiği
devlet başkanlığı sarayına 'ülkenin en yetkili ismi' olarak döndü.
Kendisi 19 yaşında iken babası Sukarno, Suharto tarafından devrilmişti. Suharto ise 1998 yılına kadar ülkeyi 'askeri idare altında' tek başına yönetti. Bu dönemde Endonezya 'baştan aşağıya' yolsuzluğa batmıştı. Sonunda etkin halk hareketi sonucunda Suharto görevi bırakmak zorunda kaldı. Suharto'dan sonra Erbakan'ın da yakın arkadaşı olan Habibi kısa bir süre Endonezya'yı yönetti. Son olarak da Abdurrahman Vahid.
Tüm bu geçişler 'kanlı' oldu. Suharto iktidara geldiğinde binlerce kişiyi 'halletti'. Vahid ise ülkenin ateş yerine döndüğü bir dönemde işbaşına geldi. Görevi başladığı gün ise 'isyan ve kan akışı' zirveye ulaşmıştı.
Aslında ülkesinin saygın bir din adamı, parlak bir entellektüel, duyarlı bir demokrat, dürüst ve zarif bir insan olarak değerlendirilen Abdurrahman Vahid, 21 aylık devlet başkanlığı görevi sırasında, ilginç 'siyasal açılımlarda' bulunmuştu: Komünist Parti'nin yasallaştırılması, İsrail'le diplomatik ilişki kurulması (İsrail vatandaşları Endonezya ve Malezya'ya alınmıyor), Aceh eyaleti halkına bağımsız olup olmamaları için referandum hakkı tanınması...
Abdurrahman Vahid, Endonezya'nın seçimle işbaşına gelmiş ilk lideriydi.
Ekonomi bozuldukça, o sinirlendi; o sinirlendikçe işler iyice sarpa sarmaya başladı. Vahid, ayrıca ordu-sivil yönetim ilişkilerini de 'kabul edilebilir' standartlara taşıyamadı.
Megavati'yi bekleyen sorunlar
Megavati ise ülkenin en büyük partisinin genel başkanı olarak ülke siyasetinde önemli bir yere sahip. Şimdi önünde dağ gibi duran siyasi ve ekonomik sorunlar bulunuyor. Megavati'nin bu sorunların üzerinden gelebilecek bir kabiliyeti yok: Sınırlı bir yetenek ve saydam bir bakış açısıyla 'bu devasa sorunlar' nasıl halledilir, bunu zaman gösterecek.
Megavati devlet başkanı yardımcısı iken, maiyetine saygın ekonomi uzmanları almış, ülkenin bütçe açıklarını azaltmak için çaba sarfetmişti. Megavati'yi ilk iş olarak ülkenin yüklü borcunu döndürmek için 'borç verenlerle' masaya oturmak bekliyor. Hani şu IMF meselesi...
Aynı zamanda yolsuzlukla mücadele etmeli, 'hüukukun üstünlüğüne dayalı' bir idare oluşturmalı, ordunun iş dünyasındaki rolunü azaltıcı tedbirler almalı!
Bayan Megavati'nin Endonezya Silahlı Kuvvetleri ile arası son derece iyi. Ace ve İryan Caya eyaletlerindeki ayrılıkçılara karşı orduya tam destek vermişti. Ülkeden Batı'nın desteğiyle 1999 yılında koparak, bağımsızlığını ilan eden 'Hıristiyan Doğu Timor'a yönelik ordu harekatına da tam destek vermişti.
Şimdi Megavati, ordu ile olan bağlarını kullanarak, 'sosyal çalkantılar' nedeniyle son 3 yıldır 'komutanların' denetimine giren ülkeyi tekrar sivil yönetime kavuşturabilecek mi? Büyük soru işte bu
Analiz: Recep BAHAR
24 Temmuz'da son 4 yıldır çalkantıdan çalkantıya sürüklenen Endonezya'da 'sakin bir iktidar' değişikliği oldu. İslam dünyasında ilk kez bir hanımefendi, bir İslam ülkesinin, hem de en kalabalık İslam ülkesinin 'devlet başkanlığı' koltuğuna oturdu.
Demokratik ülkelerin sayısı dikkate alındığında -ki bunların sayısı bir düzineyi zar zor geçer- İslam dünyası 'daha önce' çok sayıda kadın başbakan görmüştü. İslam dünyasının ikinci kalabalık ülkesi olan Bangladeş'te Şeyh Hasina halen bu görevi icra ediyor. İşin ilginç tarafı, bu kadın başbakanların hemen hepsi bu dünyanın önde gelen ülkelerinin dümenine geçtiler, geçiyorlar: Türkiye'de Tansu Çiller, Pakistan'da Benazir Bhutto, Bangladeş'te Halide Ziya, Şeyh Hasina... Tansu Çiller dışındaki liderlerin ortak, ortak olduğu kadar da dikkat çekici bir özelliği var: Halide Ziya hariç hepsi devrik 'devlet başkanlarının' kızları. Halide Ziya ise devrik devlet başkanın hanımı!
Başlangıç noktası: Pakistan
1988'de seçimleri kazanarak modern dönemde bir İslam ülkesinde iktidara gelen ilk kadın lider olan Benazir Bhutto, 1977'de General Ziyaü-l Hak tarafından devrildikten sonra 1979'da idam edilen Zülfikar Ali Bhutto'nun kızı. Babasının 1967'de kurduğu Pakistan Halk Partisi'nin 1988'de başına geçen Benazir Bhutto iktidarda uzun süre kalamadı ve 1990'da Pakistan devlet başkanı, yolsuzluk yapıldığını gerekçe göstererek, hükümetini feshetti. O tarihten bu yana Benazir iktidara gelemedi.
Çizgiyi sürdüren ülke: Bangladeş
Bangladeş'e gelince, İslam dünyasının bu en fakir ülkesinde ekim ayında genel seçimler var. Bangladeş'e bağımsızlık kazandıran, ardından ülkenin ilk devlet başkanı olarak tarihe geçen ancak 1975 yılında Muştak Ahmed'in darbesi sonucunda ailesiyle birlikte öldürülen Şeyh Mucibü'r Rahman'ın kızı olan Şeyh Hasina Vecid, eğer ekime kadar işbaşında kalabilirse, 'darbelerle dolu' Bangladeş tarihinde 'bir tam seçim dönemini' ikmal eden ilk başbakan olacak! Bununla birlikte tıpkı Endonezya'da olduğu gibi Hasina'nın iktidarına da şiddet olayları damgasını vurdu. Bu şiddet dalgası 'seçimlere' kadar da artardak devam edecek ne yazık ki. Örneğin haziran ayında iktidardaki Avami Partisi'nin bürolarından birine düzenlenen saldırıda 22 kişi hayatını yitirmişti. Saldırganlar bulunamadı! Hasina'nın başında bulunduğu hükümet ise muhalefetteki Bangladeş Milliyetçi Partisi ile İslami camiaları suçladı. Muhalefete göre ise manzara bambaşkaydı: Hükümet saldırıyı bizzat kendisi hazırlamıştı. Amacı ise yakında yapılacak seçimlerde seçmenin sempatisini kazanmak ve yabancı yardım kuruluşlarının desteğini çekmek.
Yabancı yardım kuruluşları (pekçoğu misyoner teşkilatları tabii) Bangladeş için çok önemli. Bu kuruluşlar, dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan 150 milyonluk bu ülkeye, 'çeşitli adlar' altında yılda 1 milyar dolar bağışta bulunuyorlar.
Bangladeş ayrıca dünyada yolsuzluğun en fazla olduğu ülke...
Ülkede 1991 seçimlerini kazanan, ardından başbakan olan ve şu anda muhalefette olan Bangladeş Milliyetçi Partisi'nin ilider Halide Ziya ise 1981 yılındaki darbede öldürülen General Ziyaü-r Rahman'ın dul eşi!
Ve bir kadın zirvede
Endonezya tarihinin en sakin iktidar değişikliğinde Megavati Sukarnoputri, önceki gün 'devlet başkanı' andı içerek, İslam dünyasının en, dünyanın dördüncü büyük kalabalık ülkesine (toplam nüfus 210 milyon) cumhurbaşkanı oldu!
Endonezya Anayasası'na göre devlet başkanı yeminini "Kur'an-ı Kerim"in huzurunda yapıyor. Önde gelen bir din adamı, Kur'an-ı Kerim'i Sukornoputri'nin başınının üstünde tuttu; bayan Megavati de bu pozisyonda Anayasa'ya bağlı kalacağına yemin etti.
Bu tablo, Endonezya Halk Meclisi'ndeki 700 milletvekilinden 592'sinin 61 yaşındaki eski devlet başkanı Abdurrahman Vahid'i azletmelerinin ardından geldi.
Vahid, bu gerçeği kolay kolay içine sindiremese de 'fiili durum' böyle... Kendisi tedavi olmak için şimdi ABD'de...
Bayan Megavati, Endonezya'nın kurucu devlet başkanı Sukarno'nun kızı aynı zamanda. Ülkesinde arkasında 'hatırı sayılır' bir halk desteği bulunuyor. Bundan 21 ay önce Vahid, kendisini 'estetik bir manevrayla' safdışı bırakmıştı ama 'son bilek güreşini' kazanan Sukornoputri oldu.
Muhalefet partilerinin liderleri ise ülkede 'kaosa dönüşen ekonomik, siyasi ve sosyal' durumu düzeltmesi için 54 yaşındaki Sukarnoputri'ye bir şans vermeye söz verdiler.
Demokrasi...
Bayan Megavati, Meclis'e hitaben yaptığı açış konuşmasında, ülkede demokratik sistemin geliştirilmesinin yanı sıra 'birlik ve işbirliği' içinde Endonezya'nın sorunlarını çözme çağrısında bulundu.
Bayan Megavati, yaşamının önemli bir kesitini küçük bir kız olarak geçirdiği
devlet başkanlığı sarayına 'ülkenin en yetkili ismi' olarak döndü.
Kendisi 19 yaşında iken babası Sukarno, Suharto tarafından devrilmişti. Suharto ise 1998 yılına kadar ülkeyi 'askeri idare altında' tek başına yönetti. Bu dönemde Endonezya 'baştan aşağıya' yolsuzluğa batmıştı. Sonunda etkin halk hareketi sonucunda Suharto görevi bırakmak zorunda kaldı. Suharto'dan sonra Erbakan'ın da yakın arkadaşı olan Habibi kısa bir süre Endonezya'yı yönetti. Son olarak da Abdurrahman Vahid.
Tüm bu geçişler 'kanlı' oldu. Suharto iktidara geldiğinde binlerce kişiyi 'halletti'. Vahid ise ülkenin ateş yerine döndüğü bir dönemde işbaşına geldi. Görevi başladığı gün ise 'isyan ve kan akışı' zirveye ulaşmıştı.
Aslında ülkesinin saygın bir din adamı, parlak bir entellektüel, duyarlı bir demokrat, dürüst ve zarif bir insan olarak değerlendirilen Abdurrahman Vahid, 21 aylık devlet başkanlığı görevi sırasında, ilginç 'siyasal açılımlarda' bulunmuştu: Komünist Parti'nin yasallaştırılması, İsrail'le diplomatik ilişki kurulması (İsrail vatandaşları Endonezya ve Malezya'ya alınmıyor), Aceh eyaleti halkına bağımsız olup olmamaları için referandum hakkı tanınması...
Abdurrahman Vahid, Endonezya'nın seçimle işbaşına gelmiş ilk lideriydi.
Ekonomi bozuldukça, o sinirlendi; o sinirlendikçe işler iyice sarpa sarmaya başladı. Vahid, ayrıca ordu-sivil yönetim ilişkilerini de 'kabul edilebilir' standartlara taşıyamadı.
Megavati'yi bekleyen sorunlar
Megavati ise ülkenin en büyük partisinin genel başkanı olarak ülke siyasetinde önemli bir yere sahip. Şimdi önünde dağ gibi duran siyasi ve ekonomik sorunlar bulunuyor. Megavati'nin bu sorunların üzerinden gelebilecek bir kabiliyeti yok: Sınırlı bir yetenek ve saydam bir bakış açısıyla 'bu devasa sorunlar' nasıl halledilir, bunu zaman gösterecek.
Megavati devlet başkanı yardımcısı iken, maiyetine saygın ekonomi uzmanları almış, ülkenin bütçe açıklarını azaltmak için çaba sarfetmişti. Megavati'yi ilk iş olarak ülkenin yüklü borcunu döndürmek için 'borç verenlerle' masaya oturmak bekliyor. Hani şu IMF meselesi...
Aynı zamanda yolsuzlukla mücadele etmeli, 'hüukukun üstünlüğüne dayalı' bir idare oluşturmalı, ordunun iş dünyasındaki rolunü azaltıcı tedbirler almalı!
Bayan Megavati'nin Endonezya Silahlı Kuvvetleri ile arası son derece iyi. Ace ve İryan Caya eyaletlerindeki ayrılıkçılara karşı orduya tam destek vermişti. Ülkeden Batı'nın desteğiyle 1999 yılında koparak, bağımsızlığını ilan eden 'Hıristiyan Doğu Timor'a yönelik ordu harekatına da tam destek vermişti.
Şimdi Megavati, ordu ile olan bağlarını kullanarak, 'sosyal çalkantılar' nedeniyle son 3 yıldır 'komutanların' denetimine giren ülkeyi tekrar sivil yönetime kavuşturabilecek mi? Büyük soru işte bu
Analiz: Recep BAHAR
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.