İslam dünyası, Şii Sünni ayrımı ile kan ağlıyor -1-
Peygamberimiz (s.a.v.) Kur’ân-ı Kerim’in hem mücerred, hem de müşahhas hâlidir. O’na zübde-i âlem, zübde-i İslam, zübde-i Kur’ân da denir
02.10.2024 17:50:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Salat ve selam Peygamberimize ve O'nun âl-i ashabına olsun.
Peygamberimiz (s.a.v.) Kur'ân-ı Kerim'in hem mücerred, hem de müşahhas hâlidir.
O'na zübde-i âlem, zübde-i İslam, zübde-i Kur'ân da denir.
Zâhir ve bâtın bütün hükümlerin, ilimlerin kaynağı O'dur.
Onun için bütün mezhepler, meşrepler O merkeze yönelerek zuhur etmiş ve ortaya çıkmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Haccı'nda, "Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah'ın Kitabı Kur'ân, diğeri ıtretim, Ehl-i Beyt'imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz" buyurdu.
Her mezhep ve meşrebin merkezi Ehl-i Beyt'tir. Herkesin onlara dönmesi kaçınılmazdır.
Ehl-i Beyt, Kur'ân-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk'ın doğru, temiz, sevilmesi şart olarak buyurduğu Peygamber ailesidir.
Kur'ân-ı Kerim'de Ehl-i Beyt hakkında yer alan ayetlerden bazıları şöyledir:
1- TATHİR AYETİ
"Yüce Allah ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister." (Ahzap 33)
2- MEVEDDET AYETİ
"De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma (Ehl-i Beyt'ime) sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum." (Şura 23)
İmam Şafiî, Ehl-i Beyt'i sevmenin farz olduğuna işaret etmektedir.
3- MÜBAHALE AYETİ
"Kim Sana gelen ilimden sonra Seninle tartışmaya girişirse, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve sonra dua edelim de, Allah'ın laneti yalancıların üzerine olsun." (Âl-i İmrân 61)
4- EBRAR AYETLERİ
İnsan Sûresi'nin 8. ayeti de Ehl-i Beyt hakkındadır: "Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar."
İslam dünyası, Şii Sünni ayrımı ile kan ağlıyor
"La ilahe illallah Muhammedu'r-Resûlullah" diyen herkes mü'mindir, Müslümandır."
"Bir Müslümana kılıç çeken bizden değildir."
"Bir Müslümanı kasten katleden ebedî cehennemliktir" buyuruluyor.
Yani Müslümanın, Müslümana kanı haramdır.
Müslüman Müslümanın canını, malını, inancını korumakla mükelleftir.
Hâl böyle iken, bugün mezhep ayrılıklarını bahane ederek Müslümanı kâfir ilan edip onunla savaşmak, kan dökmek, topraklarını işgal etmek, kaynaklarını ele geçirmek gibi büyük bir oyun İslam âleminde sergileniyor.
Oysa Hz. Peygamber "Ehl-i Beyt'im Nuh'un gemisi gibidir, bu gemiye binmeyen boğulur" buyurur.
Bugün Ehl-i Beyt'e hak ettiği değer verilmiş olsa idi, İslam âlemi bölünmeyi ve savaşı yaşamazdı.
Şia; Hz. Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e taraf olmak; İmam Ali'yi sevmek ve O'nunla olmak mânâlarına gelir.
Şia veya Şii, gerçek mânâda sahabe içinde İmam Ali'yi sevenlere, zühd ve takvada ileri olan sahabilere verilen addır.
Zaman içinde bu sahabilerle hiç de alakası olmayan şahısların bid'at veya hurafeleri Şiilik olarak tanıtılmıştır.
Bu anlayıştan hareketle hayalî İbn-i Sebe, Şia'nın kurucusu olarak ilan edilmiştir.
Zamanımızda İslam coğrafyasında ve bu coğrafyanın yeraltı kaynaklarında gözü olanlar, özellikle de Şii ve Sünnî dünyasını karşı karşıya getirip savaştırmak istiyorlar.
Sünnî dünyasında Şiilerin bâtıl, Şii dünyasında Sünnîlerin yanlışta olduğu ifade edilerek kışkırtma politikaları devamlı sûrette pompalanıyor.
"Şia bâtıldır" deniyor. Şia adıyla İslam'a sokulan hurafeler anlatılıyor.
Bunun için de bu hareketin ne olduğunu ve de ne olmadığını özetle anlatmak istiyoruz. Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)
Peygamberimiz (s.a.v.) Kur'ân-ı Kerim'in hem mücerred, hem de müşahhas hâlidir.
O'na zübde-i âlem, zübde-i İslam, zübde-i Kur'ân da denir.
Zâhir ve bâtın bütün hükümlerin, ilimlerin kaynağı O'dur.
Onun için bütün mezhepler, meşrepler O merkeze yönelerek zuhur etmiş ve ortaya çıkmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Haccı'nda, "Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah'ın Kitabı Kur'ân, diğeri ıtretim, Ehl-i Beyt'imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz" buyurdu.
Her mezhep ve meşrebin merkezi Ehl-i Beyt'tir. Herkesin onlara dönmesi kaçınılmazdır.
Ehl-i Beyt, Kur'ân-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk'ın doğru, temiz, sevilmesi şart olarak buyurduğu Peygamber ailesidir.
Kur'ân-ı Kerim'de Ehl-i Beyt hakkında yer alan ayetlerden bazıları şöyledir:
1- TATHİR AYETİ
"Yüce Allah ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister." (Ahzap 33)
2- MEVEDDET AYETİ
"De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma (Ehl-i Beyt'ime) sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum." (Şura 23)
İmam Şafiî, Ehl-i Beyt'i sevmenin farz olduğuna işaret etmektedir.
3- MÜBAHALE AYETİ
"Kim Sana gelen ilimden sonra Seninle tartışmaya girişirse, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve sonra dua edelim de, Allah'ın laneti yalancıların üzerine olsun." (Âl-i İmrân 61)
4- EBRAR AYETLERİ
İnsan Sûresi'nin 8. ayeti de Ehl-i Beyt hakkındadır: "Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar."
İslam dünyası, Şii Sünni ayrımı ile kan ağlıyor
"La ilahe illallah Muhammedu'r-Resûlullah" diyen herkes mü'mindir, Müslümandır."
"Bir Müslümana kılıç çeken bizden değildir."
"Bir Müslümanı kasten katleden ebedî cehennemliktir" buyuruluyor.
Yani Müslümanın, Müslümana kanı haramdır.
Müslüman Müslümanın canını, malını, inancını korumakla mükelleftir.
Hâl böyle iken, bugün mezhep ayrılıklarını bahane ederek Müslümanı kâfir ilan edip onunla savaşmak, kan dökmek, topraklarını işgal etmek, kaynaklarını ele geçirmek gibi büyük bir oyun İslam âleminde sergileniyor.
Oysa Hz. Peygamber "Ehl-i Beyt'im Nuh'un gemisi gibidir, bu gemiye binmeyen boğulur" buyurur.
Bugün Ehl-i Beyt'e hak ettiği değer verilmiş olsa idi, İslam âlemi bölünmeyi ve savaşı yaşamazdı.
Şia; Hz. Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e taraf olmak; İmam Ali'yi sevmek ve O'nunla olmak mânâlarına gelir.
Şia veya Şii, gerçek mânâda sahabe içinde İmam Ali'yi sevenlere, zühd ve takvada ileri olan sahabilere verilen addır.
Zaman içinde bu sahabilerle hiç de alakası olmayan şahısların bid'at veya hurafeleri Şiilik olarak tanıtılmıştır.
Bu anlayıştan hareketle hayalî İbn-i Sebe, Şia'nın kurucusu olarak ilan edilmiştir.
Zamanımızda İslam coğrafyasında ve bu coğrafyanın yeraltı kaynaklarında gözü olanlar, özellikle de Şii ve Sünnî dünyasını karşı karşıya getirip savaştırmak istiyorlar.
Sünnî dünyasında Şiilerin bâtıl, Şii dünyasında Sünnîlerin yanlışta olduğu ifade edilerek kışkırtma politikaları devamlı sûrette pompalanıyor.
"Şia bâtıldır" deniyor. Şia adıyla İslam'a sokulan hurafeler anlatılıyor.
Bunun için de bu hareketin ne olduğunu ve de ne olmadığını özetle anlatmak istiyoruz. Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.