Batılı bir düşünür "Her şeyi insan için yaptık, ama bir şeyi ihmal ettik, o da insanı" diyor.
Gerçekten de dünyanın her köşesinde ve de ülkemizde ekonomik, siyasi, kültürel, askeri, teknolojik birçok sıcak gelişme yaşanıyor, ama arada kaynayıp giden hep insan oluyor. Dünya genelinde yaşanan sıkıntıların temelinde gücü elinde bulunduran devletlerin iktidar hırsı için uyguladıkları senaryolar yatmaktadır.Sizler bir grup "seçilmiş(!)" insanın rahatı için milyarların ekmeğiyle oynama politikasını kendinize şiar edinirseniz, bugün yaşadığımız kaos havasının yaşanması normaldir. Mazlum durumda bulunan insanlar zaten inim inim inler, ama sizler de asla huzuru yakalayamazsınız.Bugün yaşadığımız problemler Batının temel felsefesini oluşturan "İnsan insanın kurdudur", "Güçlü zayıfı ezer" psikolojisinin bir ürünüdür. Buna insanı yaratan ve de onu en iyi tanıyan Allah'ın (cc) ve de peygamberinin evrensel çözümlerinden uzak anlayışları da eklediğimizde ortaya kin ve husumetle, zulümle, başkalarının zayıflığından beslenerek hareket eden bir varlık ortaya çıkmıştır ve buna gerçek manada insan demek asla mümkün değildir.Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in veciz bir ifadesi var ve bu ifade insanı çok güzel ve de özet bir şekilde tanımlamaktadır: "İnsan gönüldür, gönül".Dinimize göre gönül insanın merkezidir. İnsan gönlünde taşıdıkları ile hayatına yön verir. Akıl, beden ve de duygular gönlün komutasındadır.Gönül bir depoya benzer, vücudun azaları ise o deponun muslukları gibidir. O depoda süt varsa musluklardan süt akar, kan varsa kan akar, pislik varsa pislik akar. Ama o depoda yani gönülde Allah ve peygamber sevgisi, vatan, bayrak ve millet sevgisi varsa musluklar, yani azalar ona göre hareket eder. O gönle sahip insan namazını kılar, kuranını okur, vatanı için canını seve seve feda eder, bayrağı eliyle tutup havaya kaldırmak onun için bir onurdur, millete hizmet etmek bir şereftir. O gönle sahip olan insan sevdiklerinin lutfuna da mazhar olur. Düşünebiliyor musunuz, sevdiğiniz 18 bin alemi yoktan var eden Allah(cc). O gönle sahip olan, gücünü O'ndan alır. O'nun gücünün haddi hesabı yoktur, sonsuz bir derya gibidir ve dilediğine o deryadan nasip eder.Tarihimizde bu anlattıklarımın örnekleri çoktur. Çanakkale Savaşı'nı zaferle sonuçlanmasına sebep olan, Batılı işgal devletleri komutanlarının bile hayretle vurguladıkları Seyit Onbaşı, bu gönle sahip olanların neler yapabileceğini göstermiştir.270 kiloluk top mermisini tek başına kaldırıp topa koymuş ve Çanakkale Boğazı'nı geçen, İstanbul'a doğru kıyılara kan kusturarak seyreden, İngiliz Ocean zırhlısını bacasından vurarak savaşın gidişatını bir anda tersine çevirmiştir.Ya geçtiğimiz pazar günü kutladığımız İstanbul'un fethi destanının kahramanları Fatih Sultan Mehmet, Akşemsettin, Ulubatlı Hasan ve nice vatan uğruna şehit ve gazi olmuş Mehmetçiklerimize ne demeli.Sahip oldukları gönül öyle bir gönül ki, taşıdığı insana merhameti, şecaati, adaleti, cesareti kazandırıyor ve mazlum olanların da hamisi olan bir anlayışa sahip kıldırıyor, destanlar yazdırıyor, akla hayale gelmeyen örnekleri tarihe kaydettiriyor.Kimin aklına gelirdi gemileri karadan yürütmek? Ama o gönle sahip olanın aklına geliveriyor. Aklına gelen o gönle sahip olduğu için, aklına getiren kapıları sonuna kadar açıyor.Tarihimizde örnek alabileceğimiz çok misal ve o makbul gönle sahip nice erler var. Millet olarak sahip olduğumuz tecrübeye hiçbir millet sahip değil. O halde doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle bir ve beraber olmalıyız ve kenetleşmeliyiz, geçmişte ve de günümüzde sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilmeliyiz.Eğitime önem vermeliyiz. Nasıl bir eğitim diye sorulursa, bizi bu ülkeyi emanet eden bir Alparslan nasıl yetiştiyse, bir Fatih, bir Akşemsettin, bir Ulubatlı Hasan, bir Genç Osman, bir Mevlana, bir Yunus, bir Seyit Onbaşı, bir Yahya çavuş ve bir Mustafa Kemal nasıl yetiştiyse öyle bir eğitim.Ama kalkar, bu ülkeyi, bu ülke üzerinde menfur hesabı olanlara peşkeş çeken Damat Ferit gibileri yetiştirecek bir eğitim ortaya koyarsak, devletimizin ve milletimizin bekasından söz etmek mümkün olmaz.O zaman 5 bin şehit verilerek alınmış Kıbrıs'ı sırtımızda kambur olarak görenleri görürsün. Sahip olduğumuz değerleri birilerine peşkeş çekenlerin sayısının arttığını görürsün. Ama bu ne bunlara yol açanların yararına, ne de bu aziz milletin. Gençlerimiz de maalesef yanlış arayışların içinde.Emniyet Genel müdürlüğünün verilerine göre ülkemizde gasp ve soygun 2 yılda yüzde 193 oranında artmış. Maalesef intihar, cinnet, cinayet haberleri sık sık gözlemleniyor.Ekonomik problemlerin yanında, gerekli eğitimin verilmemesi durumunda ortaya çıkan manzara maalesef budur. Dünyaya adalet ve sevgi dağıtan bir milletin varisleri olarak bu halimiz hiç de hoş değil.Öyleyse hem ekonomimizi milli ekonomik çözümler ve sosyal projelerle düzeltip milletimizi ayağa kaldırmalıyız, hem de milli bir eğitimle beraber insanımızın aklına, gönlüne hitap eden ve bu millete yakışan değerlere sahip olmasını sağlamalıyız, gençlerimizi milli bir kimliğe kavuşturmalıyız.
r Murat ÇABAS
Gerçekten de dünyanın her köşesinde ve de ülkemizde ekonomik, siyasi, kültürel, askeri, teknolojik birçok sıcak gelişme yaşanıyor, ama arada kaynayıp giden hep insan oluyor. Dünya genelinde yaşanan sıkıntıların temelinde gücü elinde bulunduran devletlerin iktidar hırsı için uyguladıkları senaryolar yatmaktadır.Sizler bir grup "seçilmiş(!)" insanın rahatı için milyarların ekmeğiyle oynama politikasını kendinize şiar edinirseniz, bugün yaşadığımız kaos havasının yaşanması normaldir. Mazlum durumda bulunan insanlar zaten inim inim inler, ama sizler de asla huzuru yakalayamazsınız.Bugün yaşadığımız problemler Batının temel felsefesini oluşturan "İnsan insanın kurdudur", "Güçlü zayıfı ezer" psikolojisinin bir ürünüdür. Buna insanı yaratan ve de onu en iyi tanıyan Allah'ın (cc) ve de peygamberinin evrensel çözümlerinden uzak anlayışları da eklediğimizde ortaya kin ve husumetle, zulümle, başkalarının zayıflığından beslenerek hareket eden bir varlık ortaya çıkmıştır ve buna gerçek manada insan demek asla mümkün değildir.Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in veciz bir ifadesi var ve bu ifade insanı çok güzel ve de özet bir şekilde tanımlamaktadır: "İnsan gönüldür, gönül".Dinimize göre gönül insanın merkezidir. İnsan gönlünde taşıdıkları ile hayatına yön verir. Akıl, beden ve de duygular gönlün komutasındadır.Gönül bir depoya benzer, vücudun azaları ise o deponun muslukları gibidir. O depoda süt varsa musluklardan süt akar, kan varsa kan akar, pislik varsa pislik akar. Ama o depoda yani gönülde Allah ve peygamber sevgisi, vatan, bayrak ve millet sevgisi varsa musluklar, yani azalar ona göre hareket eder. O gönle sahip insan namazını kılar, kuranını okur, vatanı için canını seve seve feda eder, bayrağı eliyle tutup havaya kaldırmak onun için bir onurdur, millete hizmet etmek bir şereftir. O gönle sahip olan insan sevdiklerinin lutfuna da mazhar olur. Düşünebiliyor musunuz, sevdiğiniz 18 bin alemi yoktan var eden Allah(cc). O gönle sahip olan, gücünü O'ndan alır. O'nun gücünün haddi hesabı yoktur, sonsuz bir derya gibidir ve dilediğine o deryadan nasip eder.Tarihimizde bu anlattıklarımın örnekleri çoktur. Çanakkale Savaşı'nı zaferle sonuçlanmasına sebep olan, Batılı işgal devletleri komutanlarının bile hayretle vurguladıkları Seyit Onbaşı, bu gönle sahip olanların neler yapabileceğini göstermiştir.270 kiloluk top mermisini tek başına kaldırıp topa koymuş ve Çanakkale Boğazı'nı geçen, İstanbul'a doğru kıyılara kan kusturarak seyreden, İngiliz Ocean zırhlısını bacasından vurarak savaşın gidişatını bir anda tersine çevirmiştir.Ya geçtiğimiz pazar günü kutladığımız İstanbul'un fethi destanının kahramanları Fatih Sultan Mehmet, Akşemsettin, Ulubatlı Hasan ve nice vatan uğruna şehit ve gazi olmuş Mehmetçiklerimize ne demeli.Sahip oldukları gönül öyle bir gönül ki, taşıdığı insana merhameti, şecaati, adaleti, cesareti kazandırıyor ve mazlum olanların da hamisi olan bir anlayışa sahip kıldırıyor, destanlar yazdırıyor, akla hayale gelmeyen örnekleri tarihe kaydettiriyor.Kimin aklına gelirdi gemileri karadan yürütmek? Ama o gönle sahip olanın aklına geliveriyor. Aklına gelen o gönle sahip olduğu için, aklına getiren kapıları sonuna kadar açıyor.Tarihimizde örnek alabileceğimiz çok misal ve o makbul gönle sahip nice erler var. Millet olarak sahip olduğumuz tecrübeye hiçbir millet sahip değil. O halde doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle bir ve beraber olmalıyız ve kenetleşmeliyiz, geçmişte ve de günümüzde sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilmeliyiz.Eğitime önem vermeliyiz. Nasıl bir eğitim diye sorulursa, bizi bu ülkeyi emanet eden bir Alparslan nasıl yetiştiyse, bir Fatih, bir Akşemsettin, bir Ulubatlı Hasan, bir Genç Osman, bir Mevlana, bir Yunus, bir Seyit Onbaşı, bir Yahya çavuş ve bir Mustafa Kemal nasıl yetiştiyse öyle bir eğitim.Ama kalkar, bu ülkeyi, bu ülke üzerinde menfur hesabı olanlara peşkeş çeken Damat Ferit gibileri yetiştirecek bir eğitim ortaya koyarsak, devletimizin ve milletimizin bekasından söz etmek mümkün olmaz.O zaman 5 bin şehit verilerek alınmış Kıbrıs'ı sırtımızda kambur olarak görenleri görürsün. Sahip olduğumuz değerleri birilerine peşkeş çekenlerin sayısının arttığını görürsün. Ama bu ne bunlara yol açanların yararına, ne de bu aziz milletin. Gençlerimiz de maalesef yanlış arayışların içinde.Emniyet Genel müdürlüğünün verilerine göre ülkemizde gasp ve soygun 2 yılda yüzde 193 oranında artmış. Maalesef intihar, cinnet, cinayet haberleri sık sık gözlemleniyor.Ekonomik problemlerin yanında, gerekli eğitimin verilmemesi durumunda ortaya çıkan manzara maalesef budur. Dünyaya adalet ve sevgi dağıtan bir milletin varisleri olarak bu halimiz hiç de hoş değil.Öyleyse hem ekonomimizi milli ekonomik çözümler ve sosyal projelerle düzeltip milletimizi ayağa kaldırmalıyız, hem de milli bir eğitimle beraber insanımızın aklına, gönlüne hitap eden ve bu millete yakışan değerlere sahip olmasını sağlamalıyız, gençlerimizi milli bir kimliğe kavuşturmalıyız.
r Murat ÇABAS
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.