İmam’ın Ehl-i Beyt takipçilerini himâye etmesi
İmam Askerî, takipçilerine malî destek sağlardı. İmam’ın dostlarından bazıları zaman zaman sıkıntılarını dile getiriyorlardı. Bazen de İmam, onlar söylemeden sıkıntılarını giderirdi
14.06.2024 18:56:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Askerî, takipçilerine malî destek sağlardı. İmam'ın dostlarından bazıları zaman zaman sıkıntılarını dile getiriyorlardı. Bazen de İmam, onlar söylemeden sıkıntılarını giderirdi.
Ebu Hâşim Ca'ferî diyor ki: "Mali açıdan büyük bir sıkıntı içindeydim. Durumumu bir mektupla İmam Hasan Askerî'ye bildirmek istedim, fakat utanıp vazgeçtim.
Eve gittiğimde, bir de ne göreyim, İmam bana yüz dinar göndermişti ve, 'Ne zaman ihtiyacın olsa utanma, çekinme, bizden iste; Allah'ın izniyle isteğine ulaşırsın' diye de mektup yazdı."
Ali b. Zeyd Alevî şunları anlatıyor: "İmam Askerî bana bir miktar para vererek, 'Bu parayla bir hizmetçi alırsın, hizmetçin ölmüştür' buyurdu. Eve döndüğümde hizmetçim ölmüştü."
Ebu Hâşim Ca'ferî diyor ki: "Malî isteğimi İmam'a ilettim. Bir kese içinde bana yaklaşık beş yüz dinar verdi, 'Bunu al ve eğer az ise özrümü kabul et' buyurdu."
Ebu Tâhir b. Bilal, hacla müşerref olmuştu. Ali b. Ca'fer'in çok infak ettiğini gördü. Hacdan döndüğünde İmam'a bilgi verdi. İmam cevaben şöyle yazdı:
"Daha önce ona (yani Ali b. Ca'fer'e) yüz bin dinar verilmesini emretmiştik. Sonra bu miktarda bir meblağı daha kendisine ulaştırdık. Ama kendisi, durumumuzu düşünerek bunu kabul etmedi."
Bu olaydan sonra Ali b. Ca'fer İmam'ın huzuruna müşerref oldu. İmam'ın emriyle kendisine otuz bin dinar ödendi.
Bu rivâyetlerden anlaşıldığına göre, Ali b. Ca'fer hacda büyük meblağda para dağıtıyordu. Bu paralar, ihtiyacı olan Ehl-i Beyt takipçilerine ve dostlarına İmam'ın izni ve talimatı doğrultusunda veriliyordu. Bu meblağların büyüklüğünde şaşılacak bir şey yoktur.
Zira yukarda da izah ettiğimiz gibi, İslam devletinin pek çok yerinden İmam'a vücuhat gönderiliyordu. Bunların kendisine elçiler aracılığıyla ulaştığını ifade etmiştik.
Burada birkaç örnek daha zikredelim. Tarihî kaynaklardaki ifadeler şöyledir:
"Cürcan'dan bir kişi İmam'ın huzuruna varıp o bölgedeki Ehl-i Beyt takipçilerinin gönderdiği malları İmam'ın Mübarek ismindeki hizmetçisine teslim etti."
"Cebel bölgesinden (İran'da Hamedan ve Kazina kadar olan dağlık bölge) bir kişi İmam'a ulaşıp dört bin dinar vermişti."
"İmam'ın Kum'daki temsilcisi Ahmed b. İshak, şehir halkından aldığı yüz altmış kese dolusu altın ve gümüşü İmam'a teslim etti."
Hatta İmam Askerî, şehit edildiği zaman bile İmam'ın temsilcileri tarafından çok önemli miktarlarda vücuhat toplanmıştı ki bunların teslimatı gecikmişti. Bu vücuhat İmam Mehdî'ye takdim edilmiştir.
Bu bağlamda daha önce de ifade ettiğimiz gibi, İbrahim b. Mehziyar'da bulunan ve ölümünden sonra oğlu Muhammed tarafından İmam Mehdî'nin temsilcisine verilen çok sayıda malları zikretmek mümkündür.
Nakledildiğine göre; Cebel halkından birinin yanında bulunan yedi yüz dinar ve İmran Hamedanî adındaki bir Ehl-i Beyt dostunda bulunan beş yüz dinar, İmam Askerî'ye verilmiştir.
Ehl-i Beyt dostlarının yönlendirilmesi ve güçlendirilmesi
İmam el-Askerî, Ehl-i Beyt takipçilerinin iktidarın baskılarına, yoksulluğa ve başka bir takım meşakkatlere karşı sabır ve tahammül güçlerini arttıran bir merkez konumundaydı.
Muhammed b. Hasan b. Meymun diyor ki: "İmam Hasan el-Askerî'ye bir mektup yazarak fakirlik ve düşkünlüğün getirdiği sıkıntılarımdan şikâyet ettim. Fakat sonra kendi kendime dedim ki; ben ne yaptım, İmam Sâdık, 'Bizim fakir oluşumuz, zengin olmaktan daha iyidir ve öldürülmemiz, düşmanlara birlikte yaşamamızdan daha iyidir' buyurmuyor muydu?
İmam Askerî bu şikâyetlerime karşılık şöyle yazdı:
'Bazen dostlarımızın günahı arttığında Allah onları fakirliğe- yoksulluğa giriftar edip birçok günahlarını bağışlar. Kendi kendine söylediğin gibi bizim fakir oluşumuz başkalarıyla zengin olmaktan daha iyidir.
Lakin biz bize sığınanların sığınağıyız ve bizden hidâyet umanların ışığıyız. (Sapıklıktan kurtulmak için) bize mütevessil olanların koruyucusuyuz. Her kim bizi dost bellerse (Allah'a yakınlaşmanın) en yüce mertebesinde bizimle olacaktır. Ve her kim bizim yolumuzu izlemezse ateşe doğru gidecektir.'"
İmam Hasan el-Askerî, büyük fakihlerden Ali Hüseyin b. Baba- veyh el-Kummî'ye de bir mektup yazmıştır. Mektubunda şöylece bir dizi tavsiye bulunarak yol göstermektedir:
"Sabredip kurtuluşu bekle; çünkü Hz. Peygamber buyurmuştur ki: 'Ümmetimin en iyi ameli, kurtuluşu beklemektir.'
Sevenlerimiz, evladım (On ikinci İmam) zuhûr edinceye kadar sürekli üzüntülü olacaktır ki; daha önce dünya nasıl zulümle dolduğunda peygamberler yeryüzünü adaletle doldurdu iseler, O da, dünyayı adaletle dolduracaktır. Zulüm ve haksızlıktan temizleyecektir.
Ey benim güvendiğim, fakihim, büyük adam! Sabret ve sevenlerimize sabır tavsiye et. Yeryüzü Allah'ındır.
Kullarından istediğini ona vâris kılar. İyi sonuç sadece takva ehline aittir. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketleri sana ve bütün sevenlerimizin üzerine olsun!" (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Ebu Hâşim Ca'ferî diyor ki: "Mali açıdan büyük bir sıkıntı içindeydim. Durumumu bir mektupla İmam Hasan Askerî'ye bildirmek istedim, fakat utanıp vazgeçtim.
Eve gittiğimde, bir de ne göreyim, İmam bana yüz dinar göndermişti ve, 'Ne zaman ihtiyacın olsa utanma, çekinme, bizden iste; Allah'ın izniyle isteğine ulaşırsın' diye de mektup yazdı."
Ali b. Zeyd Alevî şunları anlatıyor: "İmam Askerî bana bir miktar para vererek, 'Bu parayla bir hizmetçi alırsın, hizmetçin ölmüştür' buyurdu. Eve döndüğümde hizmetçim ölmüştü."
Ebu Hâşim Ca'ferî diyor ki: "Malî isteğimi İmam'a ilettim. Bir kese içinde bana yaklaşık beş yüz dinar verdi, 'Bunu al ve eğer az ise özrümü kabul et' buyurdu."
Ebu Tâhir b. Bilal, hacla müşerref olmuştu. Ali b. Ca'fer'in çok infak ettiğini gördü. Hacdan döndüğünde İmam'a bilgi verdi. İmam cevaben şöyle yazdı:
"Daha önce ona (yani Ali b. Ca'fer'e) yüz bin dinar verilmesini emretmiştik. Sonra bu miktarda bir meblağı daha kendisine ulaştırdık. Ama kendisi, durumumuzu düşünerek bunu kabul etmedi."
Bu olaydan sonra Ali b. Ca'fer İmam'ın huzuruna müşerref oldu. İmam'ın emriyle kendisine otuz bin dinar ödendi.
Bu rivâyetlerden anlaşıldığına göre, Ali b. Ca'fer hacda büyük meblağda para dağıtıyordu. Bu paralar, ihtiyacı olan Ehl-i Beyt takipçilerine ve dostlarına İmam'ın izni ve talimatı doğrultusunda veriliyordu. Bu meblağların büyüklüğünde şaşılacak bir şey yoktur.
Zira yukarda da izah ettiğimiz gibi, İslam devletinin pek çok yerinden İmam'a vücuhat gönderiliyordu. Bunların kendisine elçiler aracılığıyla ulaştığını ifade etmiştik.
Burada birkaç örnek daha zikredelim. Tarihî kaynaklardaki ifadeler şöyledir:
"Cürcan'dan bir kişi İmam'ın huzuruna varıp o bölgedeki Ehl-i Beyt takipçilerinin gönderdiği malları İmam'ın Mübarek ismindeki hizmetçisine teslim etti."
"Cebel bölgesinden (İran'da Hamedan ve Kazina kadar olan dağlık bölge) bir kişi İmam'a ulaşıp dört bin dinar vermişti."
"İmam'ın Kum'daki temsilcisi Ahmed b. İshak, şehir halkından aldığı yüz altmış kese dolusu altın ve gümüşü İmam'a teslim etti."
Hatta İmam Askerî, şehit edildiği zaman bile İmam'ın temsilcileri tarafından çok önemli miktarlarda vücuhat toplanmıştı ki bunların teslimatı gecikmişti. Bu vücuhat İmam Mehdî'ye takdim edilmiştir.
Bu bağlamda daha önce de ifade ettiğimiz gibi, İbrahim b. Mehziyar'da bulunan ve ölümünden sonra oğlu Muhammed tarafından İmam Mehdî'nin temsilcisine verilen çok sayıda malları zikretmek mümkündür.
Nakledildiğine göre; Cebel halkından birinin yanında bulunan yedi yüz dinar ve İmran Hamedanî adındaki bir Ehl-i Beyt dostunda bulunan beş yüz dinar, İmam Askerî'ye verilmiştir.
Ehl-i Beyt dostlarının yönlendirilmesi ve güçlendirilmesi
İmam el-Askerî, Ehl-i Beyt takipçilerinin iktidarın baskılarına, yoksulluğa ve başka bir takım meşakkatlere karşı sabır ve tahammül güçlerini arttıran bir merkez konumundaydı.
Muhammed b. Hasan b. Meymun diyor ki: "İmam Hasan el-Askerî'ye bir mektup yazarak fakirlik ve düşkünlüğün getirdiği sıkıntılarımdan şikâyet ettim. Fakat sonra kendi kendime dedim ki; ben ne yaptım, İmam Sâdık, 'Bizim fakir oluşumuz, zengin olmaktan daha iyidir ve öldürülmemiz, düşmanlara birlikte yaşamamızdan daha iyidir' buyurmuyor muydu?
İmam Askerî bu şikâyetlerime karşılık şöyle yazdı:
'Bazen dostlarımızın günahı arttığında Allah onları fakirliğe- yoksulluğa giriftar edip birçok günahlarını bağışlar. Kendi kendine söylediğin gibi bizim fakir oluşumuz başkalarıyla zengin olmaktan daha iyidir.
Lakin biz bize sığınanların sığınağıyız ve bizden hidâyet umanların ışığıyız. (Sapıklıktan kurtulmak için) bize mütevessil olanların koruyucusuyuz. Her kim bizi dost bellerse (Allah'a yakınlaşmanın) en yüce mertebesinde bizimle olacaktır. Ve her kim bizim yolumuzu izlemezse ateşe doğru gidecektir.'"
İmam Hasan el-Askerî, büyük fakihlerden Ali Hüseyin b. Baba- veyh el-Kummî'ye de bir mektup yazmıştır. Mektubunda şöylece bir dizi tavsiye bulunarak yol göstermektedir:
"Sabredip kurtuluşu bekle; çünkü Hz. Peygamber buyurmuştur ki: 'Ümmetimin en iyi ameli, kurtuluşu beklemektir.'
Sevenlerimiz, evladım (On ikinci İmam) zuhûr edinceye kadar sürekli üzüntülü olacaktır ki; daha önce dünya nasıl zulümle dolduğunda peygamberler yeryüzünü adaletle doldurdu iseler, O da, dünyayı adaletle dolduracaktır. Zulüm ve haksızlıktan temizleyecektir.
Ey benim güvendiğim, fakihim, büyük adam! Sabret ve sevenlerimize sabır tavsiye et. Yeryüzü Allah'ındır.
Kullarından istediğini ona vâris kılar. İyi sonuç sadece takva ehline aittir. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketleri sana ve bütün sevenlerimizin üzerine olsun!" (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)