İmam Seccad’ın döneminde halkın, Ehl-i Beyt’e tavrı
Sakife gölgeliğinde yaşananlardan sonraki dönemle ilgili İmam Zeynelâbidin (a.s.) Kurban Bayramı ve Cuma günleri okuduğu şu duasında görüşlerini açıklamıştır
27.10.2023 08:22:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Sakife gölgeliğinde yaşananlardan sonraki dönemle ilgili İmam Zeynelâbidin (a.s.) Kurban Bayramı ve Cuma günleri okuduğu şu duasında görüşlerini açıklamıştır. Bu dua, Sahife-i Seccadiye'de yer alan, Kurban Bayramı'nda okuduğu duadır:
"Allah'ım! Beni tevhid ve iman ehlinden, itaatlerini farz kıldığın peygamberlerini ve imamları tasdik edenlerden kıl. Onlar ki, bu hakikat onlar vesilesi ile ve onların eliyle gerçekleşir.
(...) Allah'ım! Bu makam, Senin halifelerinin ve seçkin kullarınındır! Güvenilir kullarına özgü kıldığın bu makamı, onların ellerinden zorla aldılar!
Bunu böyle takdir eden Sensin; emrin yenilgiye uğratılamaz; dilediğin gibi dilediğin yerde ve hikmetini Senin daha iyi bildiğin kesin hükmünün ötesine geçilemez. İradenle yarattıkların tarafından suçlanamaz.
Ancak, seçkin kulların ve halifelerin mağlup edildi, zorla hakları alındı. Oysa ki, hükmünün değiştirildiğini, Kitabın terk edildiğini, vaciplerinin meşru kıldığın yönlerden tahrif edildiğini ve Peygamberinin (s.a.v.) sünnetlerinin terk edildiğini gördüler.
Allah'ım! Onların gelmiş ve gelecek düşmanlarına, düşmanlarının yaptıklarına râzı olanlara, düşmanlarına taraftarlık edip peşlerinden gidenlere lanet eyle!"
İmam Zeynelâbidin (a.s.), naspedilmiş imam olmasına rağmen, Cenab-ı Hak'tan, kendisini "itaatleri farz olan" peygamberlere ve imamlara tâbi etmesini istiyor.
Burada imamet ile ilgili bazı noktalar öne çıkmakta; imamın önemli bir vasfı belirtilmektedir.
Kendisine tâbi olunacak kişiler, tevhid ve iman ehlinden olmalıdır.
Bu kişilere itaat farzdır, yani Allah'ın emridir.
İmamlar, Allah'ın dinini korumada ve ümmetin bunu anlayıp yaşamasında misyon sahibidirler.
İmam Seccad (a.s.), bu duasında imamların vasıflarının yanı sıra, imametin o günün şartlarında geldiği nokta ile ilgili önemli bir tespit yapmaktadır.
İmamet, naspedilmiş imamlardan zorla alınmıştır ve hakkı olmayanların bu makamı kullanmaları, hükmün değiştirilmesi, Kitabın terk edilmesi ve vaciplerin farzmış gibi uygulanmasına sebep olmuştur.
Yani, imamet ile halifelik makamının toplumda farklı kişilerde toplanması bir taraftan hakkın yaşanmasını engellerken, bir taraftan da bâtılın hak olarak gösterilmesine sebep olmuştur.
Bu, İmam Ali (a.s.), İmam Hasan (a.s.), İmam Hüseyin (a.s.) dönemlerinde de aynen yaşanmıştır. Onların, halifelik iddiasında bulunan kişilerle olan mücadelesi de zaten bu sebeptendi.
Muaviye döneminden itibaren İmam Ali (a.s.)'a sebbetme olgusu, halkın arasında yaygınlaştırılmıştır.
Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, halk, yapılan hutbelerde İmam Ali'ye sebbetme olmazsa kendileri hatibe bunu hatırlatmakta idi.
İmam Ali (a.s.)'ı sevenler çok yoğun baskılar altında idi.
Muaviye, 662-663 yılarında Kûfe'ye vali atadığı Muğire b. Şu'be'ye verdiği talimatla Ziyad, Süleyman b. Sured, Hucr b. Adiyy, Şebes b. Rib'i, Abdullah b. Kevva, Amr b. Hamık'ı takip ettirmiştir.
Sıffin Savaşı'nda İmam Ali ile beraber savaşan bu erlerin, valinin arkasında vakit namazlarına devamınına zorlandığı yazmaktadır.
Muğire'den sonra Kûfe Valisi olan Ziyad da, ilk konuşmasında Hz. Osman'ı övüp, İmam Ali'ye sebbetmiştir.
İmam Hasan (a.s.), ashabı tarafından yalnız bırakılmış ve barışa zorlanmıştır.
Hz. Hüseyin (a.s.)'a kadar gelen süreçte, Ehl-i Beyt'e olan hür-met tamamen ortadan kaldırılmıştır. İmam Hüseyin (a.s.) yalnız bırakılmış ve şehit edilmiştir.
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın imameti devraldığı sıralarda, üm-met, Ehl-i Beyt konusunu çoktan unutmuştur. Bunun yanında, on-lar tarafından yapılacak her türlü faaliyet zemini de ortadan kaldırılmış, adeta ümmet ile aralarına görülmez bir set çekilmiştir.
Ehl-i Beyt'i unutmak demek, Hz. Peygamberi (s.a.v.) unutmak demek, o da Kur'an'ı unutmak demek, o da Allah'ı unutmak demektir.
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın imametinde, hilafette yer alan halifeleri ve Ehl-i Beyt'e olan tutumlarını yukarıda verdik. Emevi siyaseti hepsinde aynı şekilde devam etmiştir. Halkta bu siyasetten etkilenmekte idi.
İmam Zeynelâbidin (a.s.), bir yandan yepyeni bir eğitim kadrosu yetiştirirken, bir yandan da kâmil insan modelini hayata geçirmiştir.
Bunları, Mescid-i Nebevî'de verdiği derslerle ve Sahife-i Seccadiye'de yer alan duaları ile yapmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
"Allah'ım! Beni tevhid ve iman ehlinden, itaatlerini farz kıldığın peygamberlerini ve imamları tasdik edenlerden kıl. Onlar ki, bu hakikat onlar vesilesi ile ve onların eliyle gerçekleşir.
(...) Allah'ım! Bu makam, Senin halifelerinin ve seçkin kullarınındır! Güvenilir kullarına özgü kıldığın bu makamı, onların ellerinden zorla aldılar!
Bunu böyle takdir eden Sensin; emrin yenilgiye uğratılamaz; dilediğin gibi dilediğin yerde ve hikmetini Senin daha iyi bildiğin kesin hükmünün ötesine geçilemez. İradenle yarattıkların tarafından suçlanamaz.
Ancak, seçkin kulların ve halifelerin mağlup edildi, zorla hakları alındı. Oysa ki, hükmünün değiştirildiğini, Kitabın terk edildiğini, vaciplerinin meşru kıldığın yönlerden tahrif edildiğini ve Peygamberinin (s.a.v.) sünnetlerinin terk edildiğini gördüler.
Allah'ım! Onların gelmiş ve gelecek düşmanlarına, düşmanlarının yaptıklarına râzı olanlara, düşmanlarına taraftarlık edip peşlerinden gidenlere lanet eyle!"
İmam Zeynelâbidin (a.s.), naspedilmiş imam olmasına rağmen, Cenab-ı Hak'tan, kendisini "itaatleri farz olan" peygamberlere ve imamlara tâbi etmesini istiyor.
Burada imamet ile ilgili bazı noktalar öne çıkmakta; imamın önemli bir vasfı belirtilmektedir.
Kendisine tâbi olunacak kişiler, tevhid ve iman ehlinden olmalıdır.
Bu kişilere itaat farzdır, yani Allah'ın emridir.
İmamlar, Allah'ın dinini korumada ve ümmetin bunu anlayıp yaşamasında misyon sahibidirler.
İmam Seccad (a.s.), bu duasında imamların vasıflarının yanı sıra, imametin o günün şartlarında geldiği nokta ile ilgili önemli bir tespit yapmaktadır.
İmamet, naspedilmiş imamlardan zorla alınmıştır ve hakkı olmayanların bu makamı kullanmaları, hükmün değiştirilmesi, Kitabın terk edilmesi ve vaciplerin farzmış gibi uygulanmasına sebep olmuştur.
Yani, imamet ile halifelik makamının toplumda farklı kişilerde toplanması bir taraftan hakkın yaşanmasını engellerken, bir taraftan da bâtılın hak olarak gösterilmesine sebep olmuştur.
Bu, İmam Ali (a.s.), İmam Hasan (a.s.), İmam Hüseyin (a.s.) dönemlerinde de aynen yaşanmıştır. Onların, halifelik iddiasında bulunan kişilerle olan mücadelesi de zaten bu sebeptendi.
Muaviye döneminden itibaren İmam Ali (a.s.)'a sebbetme olgusu, halkın arasında yaygınlaştırılmıştır.
Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, halk, yapılan hutbelerde İmam Ali'ye sebbetme olmazsa kendileri hatibe bunu hatırlatmakta idi.
İmam Ali (a.s.)'ı sevenler çok yoğun baskılar altında idi.
Muaviye, 662-663 yılarında Kûfe'ye vali atadığı Muğire b. Şu'be'ye verdiği talimatla Ziyad, Süleyman b. Sured, Hucr b. Adiyy, Şebes b. Rib'i, Abdullah b. Kevva, Amr b. Hamık'ı takip ettirmiştir.
Sıffin Savaşı'nda İmam Ali ile beraber savaşan bu erlerin, valinin arkasında vakit namazlarına devamınına zorlandığı yazmaktadır.
Muğire'den sonra Kûfe Valisi olan Ziyad da, ilk konuşmasında Hz. Osman'ı övüp, İmam Ali'ye sebbetmiştir.
İmam Hasan (a.s.), ashabı tarafından yalnız bırakılmış ve barışa zorlanmıştır.
Hz. Hüseyin (a.s.)'a kadar gelen süreçte, Ehl-i Beyt'e olan hür-met tamamen ortadan kaldırılmıştır. İmam Hüseyin (a.s.) yalnız bırakılmış ve şehit edilmiştir.
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın imameti devraldığı sıralarda, üm-met, Ehl-i Beyt konusunu çoktan unutmuştur. Bunun yanında, on-lar tarafından yapılacak her türlü faaliyet zemini de ortadan kaldırılmış, adeta ümmet ile aralarına görülmez bir set çekilmiştir.
Ehl-i Beyt'i unutmak demek, Hz. Peygamberi (s.a.v.) unutmak demek, o da Kur'an'ı unutmak demek, o da Allah'ı unutmak demektir.
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın imametinde, hilafette yer alan halifeleri ve Ehl-i Beyt'e olan tutumlarını yukarıda verdik. Emevi siyaseti hepsinde aynı şekilde devam etmiştir. Halkta bu siyasetten etkilenmekte idi.
İmam Zeynelâbidin (a.s.), bir yandan yepyeni bir eğitim kadrosu yetiştirirken, bir yandan da kâmil insan modelini hayata geçirmiştir.
Bunları, Mescid-i Nebevî'de verdiği derslerle ve Sahife-i Seccadiye'de yer alan duaları ile yapmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)