İmam Rıza’nın zühd anlayışı
İmam’ın zühd anlayışı şu şekildeydi ki; yazları bir hasır, kışları ise yünden yapılmış bir sergi üzerinde otururdu. Kalın ve sert giysiler giyerdi. Ancak insanların arasına karışacağı zaman süslenir, güzel giysiler giyerdi
27.01.2024 08:28:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İmam'ın zühd anlayışı şu şekildeydi ki; yazları bir hasır, kışları ise yünden yapılmış bir sergi üzerinde otururdu. Kalın ve sert giysiler giyerdi. Ancak insanların arasına karışacağı zaman süslenir, güzel giysiler giyerdi.
Bir gün bir grup kimse yanına geldi ve şöyle dedi: "İmamların kuru yiyecekler yiyen, kaba giysiler giyen, eşeğe binen ve hastaları ziyaret eden kimseler olmaları gerekmez mi?"
Onlara şu cevabı verdi: "Yûsuf bir peygamber olduğu halde altın yaldızlı atlastan bir kaftan giyer, firavun hanedanının koltuklarına oturur ve hükmederdi. Bir imamdan beklenen adaletidir. Konuştuğunda doğru söylemesi, hükmettiğinde âdil olması, söz verdiğinde yerine getirmesidir. Allah, elbiseleri ve yiyecekleri haram kılmamıştır."
ÜMMETİN RESÛLULLAH'I ÖRNEK ALMASI İÇİN YAPTIĞI ÇALIŞMALAR
Her ne kadar iktidardaki yöneticiler İmam Rıza'nın hareket alanını daraltsalar da, İmam, Resûlullah'ın hal ve ahlakından söz ediyor ve insanların O'nu örnek almasını temin etmeye çalışıyordu.
Atalarından Resûlullah'ın ahlakına ait hadisleri aktarıyordu. Bunlardan biri İmam Hasan'dan rivayet edilen, onun da babasından, Resûlullah'ın ahlakî özelliklerine dair aktardığı şu hadistir:
"Resûlullah'ın temel özelliklerinden biri, ümmet içinde faziletli kimseleri kendi izniyle diğerlerine tercih etmesi idi.
Ümmeti dindeki faziletlerine göre ayırırdı. Bazısının bir ihtiyacı, bazısının iki ihtiyacı, bazısının da daha fazla ihtiyacı olurdu.
Kendisi meşgul olduğu gibi, onları da kendi yararlarına, ümmetin ıslahına dönük şeylerle ilgilendirirdi. Bu faziletli kimselere gerekli olan hususları kendisine haber vermelerini isterdi.
Şöyle derdi: 'Sizden burada olanlar, burada olmayanlara haber versin. Bana ihtiyacını bildiremeyenlerin ihtiyaçlarını Bana bildirin.'
Resulullah dilini, kendisini ilgilendirmeyen meselelerden alıkoyardı. Kavmin en saygınına saygı gösterir, onu onların başlarına yönetici olarak tayin ederdi.
Arkadaşlarını göremediği zaman onları sorar, insanlara insanlar arasında olup bitenleri sorardı. O'nun yanında insanların en hayırlısı insanlara en çok hayırlı nasihatte bulunan kimseydi.
İnsanlar içinde O'nun katında en yüksek mertebeye sahip olan, insanlara en çok yardımda bulunan, en fazla onların ihtiyaçlarını gideren kimseydi. İnsanlar O'nun ahlakını en geniş şekliyle görüp özümsediler.
Onlara merhametli bir baba gibi davranırdı. Onlar da O'nun yanında hak bakımından eşit konumdaydılar. Daima tebessüm ederdi.
Yumuşak huylu ve sempatik biriydi. İnsanlarla ilgili olarak üç şeyi terk etmişti: Kimseyi kötülemez, kimseyi ayıplamaz, kimsenin kusurlarını ve gizli kabahatlerini araştırmazdı.
Hem ağırbaşlıydı, hem sabırlıydı. Hiçbir şey O'nu kızdıramazdı. Metanetini yitirmesine neden olamazdı. Tedbirliliğinin yanında şu dört şeyi şiar edinmişti: Örnek alınsın diye iyiyi işlerdi.
Vazgeçilsin diye bâtılı terk ederdi. Ümmetinin ıslahı için fikir üretir, çalışırdı. Onlar için hem dünya, hem ahiret hayrına olan işler yapardı."
İmam Rıza, bu şekilde mevcut yöneticilerin hayat tarzı ortada iken, Allah Resulünün ahlakını ortaya koyuyor, böylece Resûlullah'ın ahlakının örnek alınmasını temin etmeyi hedefliyordu.
Çünkü İmam ümmet için bir önder konumundaydı. İmam Rıza, vazifesini İslam'ın kurallarına tam mânâsıyla uymak suretiyle yerine getirdi. O, insanlar arası ilişkiler noktasında da en güzel örnek konumundaydı.
İMAM RIZA'NIN GÜZEL AHLAKINDAN
Bir gün yemek sofrasının getirilmesini emretti. Siyahlardan ve diğerlerinden oluşan bütün köleler, hizmetçiler sofranın başına toplandılar.
İmam'a denildi ki: "Bunlar için ayrı bir sofra hazırlansa olmaz mı?" Şöyle buyurdu: "Hepimizin Rabbi bir, anası bir, babası bir. Ayrıca karşılık da amellere göre verilir."
Bir gün hizmetçilerine şöyle dedi: "Yemek yediğiniz sırada başınıza dikilirsem yemeğinizi bitirmeden ayağa kalkmayın."
Hiçbir hizmetçisini yemeğini bitirmeden bir işte kullanmazdı.
İbrahim b. Abbas, İmam Rıza'yı şöyle vasfeder: "İmam Rıza'dan daha faziletli birini ne gördüm, ne de duydum. Hiç kimseye kaba davranmaz, hiç kimsenin sözünü kesmezdi.
Hiç kimseyi, ihtiyacını karşılamadan geri çevirmezdi. Biriyle otururken yanında ayaklarını uzatmaz, ondan önce yaslanmazdı. Kölelerine ve hizmetçilerine sövmezdi. Kahkaha atarak gülmezdi.
Kölelerinin sofrasına oturur, onlarla birlikte yemek yerdi. Gizlice iyilik etmeleri, sadaka vermeleri çoktu."
İmam Rıza, insanlara karşı çok mütevazıydı. Bir gün hamama gitti. Adamın biri, "Beni kesele" dedi. O da hemen keselemeye başladı.
Bazıları onun kim olduğunu adama söylediler. Adam ondan özür dilemeye başladı. Ama o bir taraftan adamın kalbini rahatlatıyor, bir yandan da onu keseliyordu..."
İmam Rıza çok affedici, çok hoşgörülüydü. Kendisine eziyet eden, sıkıntı veren kimselere karşı bile kin gütmezdi. Harun Reşid zamanında İmam Rıza'nın evine saldıran, Ehl-i Beyt kadınlarının süs eşyalarına el koyan el-Celudî'yi bile affetmişti. Memun'dan da ona bir kötülük etmemesini istemişti.
Onun için yazılan bir şiirde üstün ahlakı şöyle anlatılır: "Benden aşağı olanın cehaletine müptela olursam Cehalete cehaletle karşılık vermekten kendimi alıkoyarım. Akılda benim gibi kimseyle aynı yerde olursam Benzerimden daha üstün olmak için hilmime sığınırım. Ama fazilet ve liyakat bakımından ondan aşağı olursam Öncelik ve fazilet hakkını tanırım."
İmam Rıza, üstün bir ahlaka sahip olduğu gibi, güzel ahlaka da insanları davet ederdi. Bu daveti yerine getirirken Resûlullah'ın hadislerini insanlar arasında yaymaya çalışırdı. İmam Rıza'nın rivayet ettiği hadislerden birkaçını aşağıda zikrediyoruz:
Resûlullah buyurdu ki: "İyiliği gizli yapan kimseye yetmiş iyiliğe denk sevap verilir. Kötülüğü yayan kimse yüzüstü bırakılır. Kötülüğü gizleyen ise bağışlanır."
"Allah, Beni rahmet üzere gönderdi. Ana babaya âsi olmam için göndermedi."
"Mü'minin sözü kefareti olmayan adaktır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Bir gün bir grup kimse yanına geldi ve şöyle dedi: "İmamların kuru yiyecekler yiyen, kaba giysiler giyen, eşeğe binen ve hastaları ziyaret eden kimseler olmaları gerekmez mi?"
Onlara şu cevabı verdi: "Yûsuf bir peygamber olduğu halde altın yaldızlı atlastan bir kaftan giyer, firavun hanedanının koltuklarına oturur ve hükmederdi. Bir imamdan beklenen adaletidir. Konuştuğunda doğru söylemesi, hükmettiğinde âdil olması, söz verdiğinde yerine getirmesidir. Allah, elbiseleri ve yiyecekleri haram kılmamıştır."
ÜMMETİN RESÛLULLAH'I ÖRNEK ALMASI İÇİN YAPTIĞI ÇALIŞMALAR
Her ne kadar iktidardaki yöneticiler İmam Rıza'nın hareket alanını daraltsalar da, İmam, Resûlullah'ın hal ve ahlakından söz ediyor ve insanların O'nu örnek almasını temin etmeye çalışıyordu.
Atalarından Resûlullah'ın ahlakına ait hadisleri aktarıyordu. Bunlardan biri İmam Hasan'dan rivayet edilen, onun da babasından, Resûlullah'ın ahlakî özelliklerine dair aktardığı şu hadistir:
"Resûlullah'ın temel özelliklerinden biri, ümmet içinde faziletli kimseleri kendi izniyle diğerlerine tercih etmesi idi.
Ümmeti dindeki faziletlerine göre ayırırdı. Bazısının bir ihtiyacı, bazısının iki ihtiyacı, bazısının da daha fazla ihtiyacı olurdu.
Kendisi meşgul olduğu gibi, onları da kendi yararlarına, ümmetin ıslahına dönük şeylerle ilgilendirirdi. Bu faziletli kimselere gerekli olan hususları kendisine haber vermelerini isterdi.
Şöyle derdi: 'Sizden burada olanlar, burada olmayanlara haber versin. Bana ihtiyacını bildiremeyenlerin ihtiyaçlarını Bana bildirin.'
Resulullah dilini, kendisini ilgilendirmeyen meselelerden alıkoyardı. Kavmin en saygınına saygı gösterir, onu onların başlarına yönetici olarak tayin ederdi.
Arkadaşlarını göremediği zaman onları sorar, insanlara insanlar arasında olup bitenleri sorardı. O'nun yanında insanların en hayırlısı insanlara en çok hayırlı nasihatte bulunan kimseydi.
İnsanlar içinde O'nun katında en yüksek mertebeye sahip olan, insanlara en çok yardımda bulunan, en fazla onların ihtiyaçlarını gideren kimseydi. İnsanlar O'nun ahlakını en geniş şekliyle görüp özümsediler.
Onlara merhametli bir baba gibi davranırdı. Onlar da O'nun yanında hak bakımından eşit konumdaydılar. Daima tebessüm ederdi.
Yumuşak huylu ve sempatik biriydi. İnsanlarla ilgili olarak üç şeyi terk etmişti: Kimseyi kötülemez, kimseyi ayıplamaz, kimsenin kusurlarını ve gizli kabahatlerini araştırmazdı.
Hem ağırbaşlıydı, hem sabırlıydı. Hiçbir şey O'nu kızdıramazdı. Metanetini yitirmesine neden olamazdı. Tedbirliliğinin yanında şu dört şeyi şiar edinmişti: Örnek alınsın diye iyiyi işlerdi.
Vazgeçilsin diye bâtılı terk ederdi. Ümmetinin ıslahı için fikir üretir, çalışırdı. Onlar için hem dünya, hem ahiret hayrına olan işler yapardı."
İmam Rıza, bu şekilde mevcut yöneticilerin hayat tarzı ortada iken, Allah Resulünün ahlakını ortaya koyuyor, böylece Resûlullah'ın ahlakının örnek alınmasını temin etmeyi hedefliyordu.
Çünkü İmam ümmet için bir önder konumundaydı. İmam Rıza, vazifesini İslam'ın kurallarına tam mânâsıyla uymak suretiyle yerine getirdi. O, insanlar arası ilişkiler noktasında da en güzel örnek konumundaydı.
İMAM RIZA'NIN GÜZEL AHLAKINDAN
Bir gün yemek sofrasının getirilmesini emretti. Siyahlardan ve diğerlerinden oluşan bütün köleler, hizmetçiler sofranın başına toplandılar.
İmam'a denildi ki: "Bunlar için ayrı bir sofra hazırlansa olmaz mı?" Şöyle buyurdu: "Hepimizin Rabbi bir, anası bir, babası bir. Ayrıca karşılık da amellere göre verilir."
Bir gün hizmetçilerine şöyle dedi: "Yemek yediğiniz sırada başınıza dikilirsem yemeğinizi bitirmeden ayağa kalkmayın."
Hiçbir hizmetçisini yemeğini bitirmeden bir işte kullanmazdı.
İbrahim b. Abbas, İmam Rıza'yı şöyle vasfeder: "İmam Rıza'dan daha faziletli birini ne gördüm, ne de duydum. Hiç kimseye kaba davranmaz, hiç kimsenin sözünü kesmezdi.
Hiç kimseyi, ihtiyacını karşılamadan geri çevirmezdi. Biriyle otururken yanında ayaklarını uzatmaz, ondan önce yaslanmazdı. Kölelerine ve hizmetçilerine sövmezdi. Kahkaha atarak gülmezdi.
Kölelerinin sofrasına oturur, onlarla birlikte yemek yerdi. Gizlice iyilik etmeleri, sadaka vermeleri çoktu."
İmam Rıza, insanlara karşı çok mütevazıydı. Bir gün hamama gitti. Adamın biri, "Beni kesele" dedi. O da hemen keselemeye başladı.
Bazıları onun kim olduğunu adama söylediler. Adam ondan özür dilemeye başladı. Ama o bir taraftan adamın kalbini rahatlatıyor, bir yandan da onu keseliyordu..."
İmam Rıza çok affedici, çok hoşgörülüydü. Kendisine eziyet eden, sıkıntı veren kimselere karşı bile kin gütmezdi. Harun Reşid zamanında İmam Rıza'nın evine saldıran, Ehl-i Beyt kadınlarının süs eşyalarına el koyan el-Celudî'yi bile affetmişti. Memun'dan da ona bir kötülük etmemesini istemişti.
Onun için yazılan bir şiirde üstün ahlakı şöyle anlatılır: "Benden aşağı olanın cehaletine müptela olursam Cehalete cehaletle karşılık vermekten kendimi alıkoyarım. Akılda benim gibi kimseyle aynı yerde olursam Benzerimden daha üstün olmak için hilmime sığınırım. Ama fazilet ve liyakat bakımından ondan aşağı olursam Öncelik ve fazilet hakkını tanırım."
İmam Rıza, üstün bir ahlaka sahip olduğu gibi, güzel ahlaka da insanları davet ederdi. Bu daveti yerine getirirken Resûlullah'ın hadislerini insanlar arasında yaymaya çalışırdı. İmam Rıza'nın rivayet ettiği hadislerden birkaçını aşağıda zikrediyoruz:
Resûlullah buyurdu ki: "İyiliği gizli yapan kimseye yetmiş iyiliğe denk sevap verilir. Kötülüğü yayan kimse yüzüstü bırakılır. Kötülüğü gizleyen ise bağışlanır."
"Allah, Beni rahmet üzere gönderdi. Ana babaya âsi olmam için göndermedi."
"Mü'minin sözü kefareti olmayan adaktır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.