İmam Rıza’nın diğer din mensuplarıyla tevhit münazarası -6-
Ali bin Mûsa Rıza (a.s.) Memun’un yanına gittiğinde Memun, Fazl bin Sehde, din ve kelam âlimlerini bir araya toplamasını emretti. Böylece İmam (a.s.) ve onların sözlerini duymak istiyordu… Devam ediyoruz
17.03.2024 17:34:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam (a.s.): 'Ey Re'sul Calut! Sana peygamberin Mûsa b. İmran (a.s.) hakkında soracağım.'
Re'sul Calut: 'Sor!'
İmam (a.s.): 'Mûsa'nın peygamberliğini ispatlayacak delilin var mıdır?'
Re'sul Calut: 'Mûsa kendisinden önce gelen peygamberlerden hiçbirinin getirmediği bir mucize getirdi.'
İmam (a.s.): 'Mesela ne gibi mucizeler?'
Re'sul Calut: 'Denizi yarması, âsâsının yılana dönüşmesi, taşa vurarak pınarlar akıtması, elini görenlerin huzurunda parlak olarak çıkarması ve diğer nişaneler ki, başkaları onları yapmaya muktedir değillerdir.'
İmam (a.s.): 'Doğru söyledin, Hz. Mûsa peygamberliği için hiç kimsenin yapamayacağı şeyleri delil olarak getirdi. Acaba peygamberlik iddiasında bulunan herkes, diğer insanların getiremeyeceği şeyleri getirecek olurlarsa, sizlerin onu doğrulamanız gerekmez mi?'
Re'sul Calut: 'Hayır, zira Mûsa'nın (a.s.) Allah'a yakınlığı ve Allah yanındaki makamına benzer birisi yoktur. Her peygamberlik iddia edeni, Mûsa'nın getirdiği mucizeleri getirmedikçe onaylamak ve iman etmek bize vacip değildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Mûsa'dan (a.s.) önceki peygamberleri, hiçbiri denizi yarmadığı, taştan oniki pınar akıtmadığı, elini Mûsa'nın eli gibi parlak çıkarmadığı ve âsâsını yılan gibi yapmadığı halde nasıl kabul ediyorsunuz?'
Re'sul Calut: 'Az önce söylediğim gibi, peygamberliğinin ispatı için hârukulâde şeyleri ve mucizeleri getiren herkesi, hatta eğer Mûsa'nın mucizelerinden başka mucizeler olsa bile doğrulamak gereklidir.'
İmam (a.s.): 'Ey Re'sul Calut! O zaman İsa b. Meryem'e ölüleri dirilttiği, kör ve cüzamlıları iyileştirdiği ve çamurdan yapmış olduğu kuşa üfleyerek Allah'ın izniyle yaşayan bir kuşa dönüştürdüğü halde, ona neden iman etmiyorsunuz?'
Re'sul Calut: 'Onun bunları yaptığı söyleniyor ama biz onu görmedik.'
İmam (a.s.): 'Mûsa'nın getirdiği alamet ve mucizeleri gördün mü? Acaba bunların haberleri Mûsa'nın ashabından güvenilir şahıslar vasıtasıyla size ulaşmadı mı?'
Re'sul Calut: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Aynı şekilde, İsa b. Meryem'in de mucizeleri de mütevatir olarak sizlere ulaşmıştır. Öyleyse, neden Mûsa'yı kabul ediyor da İsa'yı kabullenmiyorsun?'
Re'sul Calut cevap veremeyince İmam tekrar devam etti: 'Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ve Allah tarafından gönderilen diğer peygamberlerin durumu da aynen böyledir.
Bizim peygamberimizin mucizelerinden bazıları şunlardan ibarettir: Yetim ve fakirdi, ücretle çobanlık yapıyordu, okuma yazma öğrenmemiş ve bir öğretmenin yanına da gidip gelmemişti.
Bütün bunlara rağmen, peygamberlerin haberlerini harfi harfine anlatan bir Kur'an getirmiş, bundan öncekilerin ve kıyamete kadar gelecek olanların haberini vermiştir. Onların sırlarını ve evlerinde yapmış oldukları şeyleri dahi bildirmiştir, sonra sayılamayacak kadar mucizeler getirmiştir.'
Re'sul Calut: 'Bizim yanımızda İsa ve Muhammed'in haberi doğrulanmamıştır ve doğrulanmayan bu olayları onaylamak ve iman getirmek bize göre doğru değildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, İsa (a.s.) ve Hz. Muhammed'e (s.a.v.) tanıklık eden şahidin tanıklığı yalan mıdır?'
Re'sul Calut yine cevap veremedi. Bunun üzerine İmam Hirbizi'l-Ekber'i çağırarak şöyle buyurdu: 'Bana Zerdüşt'ten haber ver, onun peygamber olduğunu düşünüyorsun. Peki ama peygamberliğini ispatlayacak delilin var mı?'
Hirbiz: 'Zerdüşt, bize kendisinden öncekilerin getirmedikleri şeyleri getirdi. Kendisini görmedik ama bizden öncekilerin vermiş oldukları haberlere göre başkalarının helal etmediği şeyleri bize helal etmiştir. Dolayısıyla, biz de onu takip ediyoruz.'
İmam (a.s.): 'Size iletilen haberler vasıtasıyla onlara uymuyor musunuz?'
Hirbiz: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Geçmiş ümmetlerde de aynen böyledir, peygamberlerin Mûsa, İsa ve Muhammed'in (s.a.v.) dini hakkında olan haberler onlara iletiliyor, onlara iman etmemede mâzeretiniz nedir? Zira sizler Zerdüşt'e hiç kimsenin getirmediği mucizelerden dolayı mütevatir haberlere iman getirmişsiniz.'
Hirbiz, bu sözleri duyunca donakaldı. Daha sonra İmam (a.s.) orada bulunanlara hitaben şöyle buyurdu: 'Ey topluluk, eğer aranızda İslam'a muhalif olan biri varsa ve soru sormak istiyorsa hiç çekinmeden sorusunu sorsun.'
Bu arada İmran-ı Sabbi (kelam âlimlerinden) kalkarak şöyle dedi: 'Ey insanların âlimi! Eğer soru sormak için davet etmeseydin sormayacaktım.
Ben Kûfe, Basra, Şam ve Ceziyre'ye yolculuk yaptım ve mütekellimlerle (kelam âlimleriyle) görüştüm ama tek olan birini -ki ondan başkasının vâhid olamayacağı şekliyle- ispatlayacak kimseyi bulamadım. Acaba bana soru sorma izni veriyor musun?'
İmam (a.s.): 'Burada bulunan cemaat içerisinde İmran-ı Sabbi varsa, muhakkak sen olmalısın.'
İmran: 'O benim.'
İmam (a.s.): 'Sor ey İmran, ama insaflı ol, bâtıl olan ve haktan uzaklaştıran sözlerden sakın.'
İmran: 'Efendim, Allah'a yemin ederim ki, sadece kendisine yapışabileceğim ve ondan başkasının tarafına gitmeyeceğim bir şeyi bana ispat etmeni istiyorum.'
İmam (a.s.): 'İstediğin şeyi sor.'
Bu arada mecliste kalabalık arttı ve halk iyice sıkışarak mecliste konuşanları dikkatlice dinlemeye koyuldu." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Re'sul Calut: 'Sor!'
İmam (a.s.): 'Mûsa'nın peygamberliğini ispatlayacak delilin var mıdır?'
Re'sul Calut: 'Mûsa kendisinden önce gelen peygamberlerden hiçbirinin getirmediği bir mucize getirdi.'
İmam (a.s.): 'Mesela ne gibi mucizeler?'
Re'sul Calut: 'Denizi yarması, âsâsının yılana dönüşmesi, taşa vurarak pınarlar akıtması, elini görenlerin huzurunda parlak olarak çıkarması ve diğer nişaneler ki, başkaları onları yapmaya muktedir değillerdir.'
İmam (a.s.): 'Doğru söyledin, Hz. Mûsa peygamberliği için hiç kimsenin yapamayacağı şeyleri delil olarak getirdi. Acaba peygamberlik iddiasında bulunan herkes, diğer insanların getiremeyeceği şeyleri getirecek olurlarsa, sizlerin onu doğrulamanız gerekmez mi?'
Re'sul Calut: 'Hayır, zira Mûsa'nın (a.s.) Allah'a yakınlığı ve Allah yanındaki makamına benzer birisi yoktur. Her peygamberlik iddia edeni, Mûsa'nın getirdiği mucizeleri getirmedikçe onaylamak ve iman etmek bize vacip değildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Mûsa'dan (a.s.) önceki peygamberleri, hiçbiri denizi yarmadığı, taştan oniki pınar akıtmadığı, elini Mûsa'nın eli gibi parlak çıkarmadığı ve âsâsını yılan gibi yapmadığı halde nasıl kabul ediyorsunuz?'
Re'sul Calut: 'Az önce söylediğim gibi, peygamberliğinin ispatı için hârukulâde şeyleri ve mucizeleri getiren herkesi, hatta eğer Mûsa'nın mucizelerinden başka mucizeler olsa bile doğrulamak gereklidir.'
İmam (a.s.): 'Ey Re'sul Calut! O zaman İsa b. Meryem'e ölüleri dirilttiği, kör ve cüzamlıları iyileştirdiği ve çamurdan yapmış olduğu kuşa üfleyerek Allah'ın izniyle yaşayan bir kuşa dönüştürdüğü halde, ona neden iman etmiyorsunuz?'
Re'sul Calut: 'Onun bunları yaptığı söyleniyor ama biz onu görmedik.'
İmam (a.s.): 'Mûsa'nın getirdiği alamet ve mucizeleri gördün mü? Acaba bunların haberleri Mûsa'nın ashabından güvenilir şahıslar vasıtasıyla size ulaşmadı mı?'
Re'sul Calut: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Aynı şekilde, İsa b. Meryem'in de mucizeleri de mütevatir olarak sizlere ulaşmıştır. Öyleyse, neden Mûsa'yı kabul ediyor da İsa'yı kabullenmiyorsun?'
Re'sul Calut cevap veremeyince İmam tekrar devam etti: 'Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ve Allah tarafından gönderilen diğer peygamberlerin durumu da aynen böyledir.
Bizim peygamberimizin mucizelerinden bazıları şunlardan ibarettir: Yetim ve fakirdi, ücretle çobanlık yapıyordu, okuma yazma öğrenmemiş ve bir öğretmenin yanına da gidip gelmemişti.
Bütün bunlara rağmen, peygamberlerin haberlerini harfi harfine anlatan bir Kur'an getirmiş, bundan öncekilerin ve kıyamete kadar gelecek olanların haberini vermiştir. Onların sırlarını ve evlerinde yapmış oldukları şeyleri dahi bildirmiştir, sonra sayılamayacak kadar mucizeler getirmiştir.'
Re'sul Calut: 'Bizim yanımızda İsa ve Muhammed'in haberi doğrulanmamıştır ve doğrulanmayan bu olayları onaylamak ve iman getirmek bize göre doğru değildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, İsa (a.s.) ve Hz. Muhammed'e (s.a.v.) tanıklık eden şahidin tanıklığı yalan mıdır?'
Re'sul Calut yine cevap veremedi. Bunun üzerine İmam Hirbizi'l-Ekber'i çağırarak şöyle buyurdu: 'Bana Zerdüşt'ten haber ver, onun peygamber olduğunu düşünüyorsun. Peki ama peygamberliğini ispatlayacak delilin var mı?'
Hirbiz: 'Zerdüşt, bize kendisinden öncekilerin getirmedikleri şeyleri getirdi. Kendisini görmedik ama bizden öncekilerin vermiş oldukları haberlere göre başkalarının helal etmediği şeyleri bize helal etmiştir. Dolayısıyla, biz de onu takip ediyoruz.'
İmam (a.s.): 'Size iletilen haberler vasıtasıyla onlara uymuyor musunuz?'
Hirbiz: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Geçmiş ümmetlerde de aynen böyledir, peygamberlerin Mûsa, İsa ve Muhammed'in (s.a.v.) dini hakkında olan haberler onlara iletiliyor, onlara iman etmemede mâzeretiniz nedir? Zira sizler Zerdüşt'e hiç kimsenin getirmediği mucizelerden dolayı mütevatir haberlere iman getirmişsiniz.'
Hirbiz, bu sözleri duyunca donakaldı. Daha sonra İmam (a.s.) orada bulunanlara hitaben şöyle buyurdu: 'Ey topluluk, eğer aranızda İslam'a muhalif olan biri varsa ve soru sormak istiyorsa hiç çekinmeden sorusunu sorsun.'
Bu arada İmran-ı Sabbi (kelam âlimlerinden) kalkarak şöyle dedi: 'Ey insanların âlimi! Eğer soru sormak için davet etmeseydin sormayacaktım.
Ben Kûfe, Basra, Şam ve Ceziyre'ye yolculuk yaptım ve mütekellimlerle (kelam âlimleriyle) görüştüm ama tek olan birini -ki ondan başkasının vâhid olamayacağı şekliyle- ispatlayacak kimseyi bulamadım. Acaba bana soru sorma izni veriyor musun?'
İmam (a.s.): 'Burada bulunan cemaat içerisinde İmran-ı Sabbi varsa, muhakkak sen olmalısın.'
İmran: 'O benim.'
İmam (a.s.): 'Sor ey İmran, ama insaflı ol, bâtıl olan ve haktan uzaklaştıran sözlerden sakın.'
İmran: 'Efendim, Allah'a yemin ederim ki, sadece kendisine yapışabileceğim ve ondan başkasının tarafına gitmeyeceğim bir şeyi bana ispat etmeni istiyorum.'
İmam (a.s.): 'İstediğin şeyi sor.'
Bu arada mecliste kalabalık arttı ve halk iyice sıkışarak mecliste konuşanları dikkatlice dinlemeye koyuldu." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.