İmam Muhammed Takî (a.s.) zamanındaki yaygın ilimler
O dönemde insanların yoğun bir ilgiyle öğrenmek istedikleri ilimleri şöyle sıralamak mümkündür
29.04.2024 08:23:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





O dönemde insanların yoğun bir ilgiyle öğrenmek istedikleri ilimleri şöyle sıralamak mümkündür:
1- Kur'ân İlimleri:
- Kıraat İlmi: Bu ilmin amacı, Kur'ân'ın okunuşuna dâir araştırmalar yapmaktı. Yedi kıraat çeşidi tespit edilmiştir. Bu kıraatlerın her biri bir Kâri'ye nispet edilmiştir. Bunların Abbâsî döneminde en meşhurları, Yahya b. Hâris ez-Zimarî (öl. 145), Hamza b. Habib ez-Zeyyat (öl. 156), Ebû Abdurrahman el-Mukrî (öl. 213), Halef b. Hişam el-Bezzaz (öl. 229) idi.
- Tefsir: Bu ilmin amacı, Allah'ın aziz kitabını açıklamak, anlamlarını ortaya koymaktır.
Müfessirler, Kur'ân tefsirinde iki yol izlemişlerdir. Birincisi: Kur'ân'ın hadisle tefsiri. Bundan maksat, Kur'an-ı Kerim'in Peygamber Efendimizden (s.a.a.) ve Hidayet İmamları'ndan (selâm onlara olsun) gelen rivâyetler ışığında tefsir edilmesidir. Ehl-i Beyt müfessirlerinin büyük kısmı bu yöntemi esas almıştır.
Tefsiru'l-Kummî, Tefsir-i Askerî ve el-Burhan gibi... Bu yöntemi benimsemelerinin delili olarak da, şu argümanı ileri sürmüşlerdir: Bütün gerçekliği ve hakikatiyle Kur'ân'ı bilmek Ehl¬i Beyt İmamları'na has kılınmıştır.
İmam Muhammed Bâkır (a.s.) bunu şöyle ifade etmiştir: "Vasîlerden başka hiç kimse zâhiri ve bâtınıyla bütün Kur'ân ilimlerine sahip olduğunu iddia edemez."
Kur'ân'ı tefsir ederken Ehl-i Beyt İmamları'nın hadislerine müracaat etmeninin zorunluluğuna dâir birçok delil vardır.
Şeyh Tusî anlatıyor: "Peygamber'in (s.a.a.) ve sözleri Peygamber'in sözleri gibi hüccet olan Ehl-i Beyt İmamları'nın sahih hadisini esas almadan Kur'ân'ı tefsir etmek câiz değildir."
İkincisi: Kur'ân'ın rey ile tefsiri. Bundan maksat, Kur'ân'ı tefsir ederken istihsana (akıllarına yatkın ve daha uygun olan) dayanan aklî değerlendirmeleri dikkate almaktır.
Bazı Mütezilî ve Bâtınî müfessirler bu yöntemi esas almışlardır ve Kur'ân'ı tefsir ederken Ehl-i Beyt İmamları'nın hadislerini dikkate almamışlardır. Bilakis Kur'ân'ı tefsir ederken, aklî istihsan olarak kabul ettikleri değerlendirmeleri dayanak almışlardır.
Bunlar bir yana; rivâyetle tefsirin ilk örneği, İmam Emîrü'l- Mü'minîn Ali (a.s.) zamanında verilmiştir. O, ilk Kur'ân müfessiridir. İbn Abbâs gibi önde gelen sahabîler de ondan öğrenmişlerdir tefsir ilmini.
Yine tertemiz Ehl-i Beyt İmamları da, bu ilme büyük bir önem vermişlerdir. Meclislerinin birçoğunda Kur'ân tefsirini ele almışlardır. Âyetlerinin nüzul sebeplerine ve Kur'ân okumanın faziletine dâir bilgiler aktarmışlardır.
2- Hadis İlmi:
Ebû Basir şöyle rivâyet etmiştir: "Bir gün Ebû Abdullah İmam Ca'fer Sâdık'ın (a.s.) yanına girdim. Bana dedi ki: 'Sizi yazmaktan alıkoyan nedir? Yazmadıkça ezberleyemezsiniz. Biraz önce yanımdan Basra'dan gelen bir grup çıktı. Birçok şeyi sordular ve aldıkları cevapları yazdılar.'
İmam Rızâ'nın (a.s.) ashabından bir grup âlim, sahih hadisleri büyük bir hadis mecmuası hâlinde toplamaya çalışmışlardır ki bu, İmamiye mektebinde kaleme alınan ilk hadis mecmuasıdır ve üç şeyhu'l-İslam'ın (Şeyh Sâduk, Şeyh Kuleynî ve Şeyh Tusî) derlediği dört hadis mecmuasının da esasını oluşturmaktadır."
3- Fıkıh:
Bu dönemde, belki de bütün bir İslam tarihinde büyük bir yaygınlık kazanan ilim dalı fıkıhtır. Bu ilim, mükelleflerin yerine getirmekle yükümlü oldukları görevleri, Allah katında sorumlu oldukları hususları, kendilerine tatbik etmek ve hayatlarında fiilî amele dönüştürmek istedikleri konuları açıklamayı amaç edinmektedir.
Bu yüzden fıkıh eğitimine verilen önem, sâir ilimlere oranla daha büyük olmuştur.
Ehl-i Beyt İmamları, fıkıh medreselerini kurmak için aktif rol oynamışlardır. Ve onların kurdukları bu medreseden Zürâre, Mu- hammed b. Müslim, Câbir b. Yezid el-Cu'fî gibi seçkin fakihler ve âlimler mezun olmuştur.
Bu âlimler, tertemiz Ehl-i Beyt İmamları'ndan duydukları sözleri, sayıları dört yüzü bulan usul kitaplarında tedvin etmişlerdir. Sonra bu kitaplar gözden geçirilmiş ve dört temel kitapta (el-Kâfî, el-İstibsar, Men la Yahzuruhu'l-Fakih ve et-Tehzib) derlenmişlerdir.
İmamiye mezhebinin fakihleri, şer'i hükümleri istinbat (delillere dayanarak şer'i hükmü meydana çıkarmak) ederken, bu temel kaynaklara müracaat ederler.
Fıkıh ilmine bu yönelim, bu yoğun öğrenme isteği sadece Ehl-i Beyt taraftarlarına özgü değildir, kuşkusuz diğer İslamî gruplar için de geçerlidir.
4- Fıkıh Usulü İlmi:
Bu ilmin temellerini, İmam Ebû Ca'fer Muhammed el-Bâkır (a.s.) atmıştır. İçtihat ve istinbat faaliyetlerinin esasını oluşturan bu ilim dalı, sözünü ettiğimiz bu çağda eğitim faaliyetlerinin ana konularından biri olmuştur.
5- Nahiv İlmi:
Nahiv, Abbâsîler zamanında büyük bir rol oynamıştır. Tartışma konularını büyük ölçüde bu ilim oluşturuyordu. Halifelerin saraylarında nahiv ilmine özel meclisler düzenlenir ve bu ilmin bazı konularıyla ilgili olarak nahiv âlimleri arasında çok sıcak tartışmalar meydana gelirdi.
Bu dönemde bazı seçkin âlimler bütün çalışmalarını bu ilimde yoğunlaştırmışlardı.
Bunların başında da Kisaî, Ferra ve Sibeveyh gibi büyük dilbilimciler gelmektedir. Bu arada bu ilmi, yeryüzün- deki ilim ve hikmetin öncüsü İmam Emîrü'l-Mü'minîn Ali'nin (a.s.) kurduğunu da belirtelim.
6- Kelâm İlmi:
Bu ilmin amacı, ilmî delillere dayalı olarak dinin inanç prensiplerini savunmaktır. Bu ilim, Ehl-i Beyt İmamları'nın eliyle kurulmuş ve seçkin talebelerinden bir topluluk da kendilerini bu alandaki araştırmalara adamışlardı. Bunların başında da büyük âlim Hişam b. Hakem gelmektedir.
Vâsıl b. Ata, Ebû'l-Huzeyl el-Allaf, Ebû'l-Hasan el-Aş'arî ve Gazalî gibi isimler de Ehl-i Sünnet'in önde gelen kelâmcılarıdırlar.
7- Tıp:
Abbâsî halifeleri tıp eğitimini teşvik ediyorlardı. Hıristiyan tabiplerden Cibril b. Bahtaşu gibi uzmanlara büyük meblağları bulan mâlî destekte bulunurlardı.
8- Kimya:
Doğunun ve Arap'ın övünç vesilesi Câbir b. Hayyan bu ilim dalında uzmanlaşmıştı. O da bu alandaki bilgilerini, insanlık dünyasının eşsiz düşünürü ve bu ilmin gerçek kurucusu İmam Ca'fer es-Sâdık'tan (a.s.) öğrenmişti.
9- Mimarlık ve Şehircilik Geometrisi.
10- Astronomi. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
1- Kur'ân İlimleri:
- Kıraat İlmi: Bu ilmin amacı, Kur'ân'ın okunuşuna dâir araştırmalar yapmaktı. Yedi kıraat çeşidi tespit edilmiştir. Bu kıraatlerın her biri bir Kâri'ye nispet edilmiştir. Bunların Abbâsî döneminde en meşhurları, Yahya b. Hâris ez-Zimarî (öl. 145), Hamza b. Habib ez-Zeyyat (öl. 156), Ebû Abdurrahman el-Mukrî (öl. 213), Halef b. Hişam el-Bezzaz (öl. 229) idi.
- Tefsir: Bu ilmin amacı, Allah'ın aziz kitabını açıklamak, anlamlarını ortaya koymaktır.
Müfessirler, Kur'ân tefsirinde iki yol izlemişlerdir. Birincisi: Kur'ân'ın hadisle tefsiri. Bundan maksat, Kur'an-ı Kerim'in Peygamber Efendimizden (s.a.a.) ve Hidayet İmamları'ndan (selâm onlara olsun) gelen rivâyetler ışığında tefsir edilmesidir. Ehl-i Beyt müfessirlerinin büyük kısmı bu yöntemi esas almıştır.
Tefsiru'l-Kummî, Tefsir-i Askerî ve el-Burhan gibi... Bu yöntemi benimsemelerinin delili olarak da, şu argümanı ileri sürmüşlerdir: Bütün gerçekliği ve hakikatiyle Kur'ân'ı bilmek Ehl¬i Beyt İmamları'na has kılınmıştır.
İmam Muhammed Bâkır (a.s.) bunu şöyle ifade etmiştir: "Vasîlerden başka hiç kimse zâhiri ve bâtınıyla bütün Kur'ân ilimlerine sahip olduğunu iddia edemez."
Kur'ân'ı tefsir ederken Ehl-i Beyt İmamları'nın hadislerine müracaat etmeninin zorunluluğuna dâir birçok delil vardır.
Şeyh Tusî anlatıyor: "Peygamber'in (s.a.a.) ve sözleri Peygamber'in sözleri gibi hüccet olan Ehl-i Beyt İmamları'nın sahih hadisini esas almadan Kur'ân'ı tefsir etmek câiz değildir."
İkincisi: Kur'ân'ın rey ile tefsiri. Bundan maksat, Kur'ân'ı tefsir ederken istihsana (akıllarına yatkın ve daha uygun olan) dayanan aklî değerlendirmeleri dikkate almaktır.
Bazı Mütezilî ve Bâtınî müfessirler bu yöntemi esas almışlardır ve Kur'ân'ı tefsir ederken Ehl-i Beyt İmamları'nın hadislerini dikkate almamışlardır. Bilakis Kur'ân'ı tefsir ederken, aklî istihsan olarak kabul ettikleri değerlendirmeleri dayanak almışlardır.
Bunlar bir yana; rivâyetle tefsirin ilk örneği, İmam Emîrü'l- Mü'minîn Ali (a.s.) zamanında verilmiştir. O, ilk Kur'ân müfessiridir. İbn Abbâs gibi önde gelen sahabîler de ondan öğrenmişlerdir tefsir ilmini.
Yine tertemiz Ehl-i Beyt İmamları da, bu ilme büyük bir önem vermişlerdir. Meclislerinin birçoğunda Kur'ân tefsirini ele almışlardır. Âyetlerinin nüzul sebeplerine ve Kur'ân okumanın faziletine dâir bilgiler aktarmışlardır.
2- Hadis İlmi:
Ebû Basir şöyle rivâyet etmiştir: "Bir gün Ebû Abdullah İmam Ca'fer Sâdık'ın (a.s.) yanına girdim. Bana dedi ki: 'Sizi yazmaktan alıkoyan nedir? Yazmadıkça ezberleyemezsiniz. Biraz önce yanımdan Basra'dan gelen bir grup çıktı. Birçok şeyi sordular ve aldıkları cevapları yazdılar.'
İmam Rızâ'nın (a.s.) ashabından bir grup âlim, sahih hadisleri büyük bir hadis mecmuası hâlinde toplamaya çalışmışlardır ki bu, İmamiye mektebinde kaleme alınan ilk hadis mecmuasıdır ve üç şeyhu'l-İslam'ın (Şeyh Sâduk, Şeyh Kuleynî ve Şeyh Tusî) derlediği dört hadis mecmuasının da esasını oluşturmaktadır."
3- Fıkıh:
Bu dönemde, belki de bütün bir İslam tarihinde büyük bir yaygınlık kazanan ilim dalı fıkıhtır. Bu ilim, mükelleflerin yerine getirmekle yükümlü oldukları görevleri, Allah katında sorumlu oldukları hususları, kendilerine tatbik etmek ve hayatlarında fiilî amele dönüştürmek istedikleri konuları açıklamayı amaç edinmektedir.
Bu yüzden fıkıh eğitimine verilen önem, sâir ilimlere oranla daha büyük olmuştur.
Ehl-i Beyt İmamları, fıkıh medreselerini kurmak için aktif rol oynamışlardır. Ve onların kurdukları bu medreseden Zürâre, Mu- hammed b. Müslim, Câbir b. Yezid el-Cu'fî gibi seçkin fakihler ve âlimler mezun olmuştur.
Bu âlimler, tertemiz Ehl-i Beyt İmamları'ndan duydukları sözleri, sayıları dört yüzü bulan usul kitaplarında tedvin etmişlerdir. Sonra bu kitaplar gözden geçirilmiş ve dört temel kitapta (el-Kâfî, el-İstibsar, Men la Yahzuruhu'l-Fakih ve et-Tehzib) derlenmişlerdir.
İmamiye mezhebinin fakihleri, şer'i hükümleri istinbat (delillere dayanarak şer'i hükmü meydana çıkarmak) ederken, bu temel kaynaklara müracaat ederler.
Fıkıh ilmine bu yönelim, bu yoğun öğrenme isteği sadece Ehl-i Beyt taraftarlarına özgü değildir, kuşkusuz diğer İslamî gruplar için de geçerlidir.
4- Fıkıh Usulü İlmi:
Bu ilmin temellerini, İmam Ebû Ca'fer Muhammed el-Bâkır (a.s.) atmıştır. İçtihat ve istinbat faaliyetlerinin esasını oluşturan bu ilim dalı, sözünü ettiğimiz bu çağda eğitim faaliyetlerinin ana konularından biri olmuştur.
5- Nahiv İlmi:
Nahiv, Abbâsîler zamanında büyük bir rol oynamıştır. Tartışma konularını büyük ölçüde bu ilim oluşturuyordu. Halifelerin saraylarında nahiv ilmine özel meclisler düzenlenir ve bu ilmin bazı konularıyla ilgili olarak nahiv âlimleri arasında çok sıcak tartışmalar meydana gelirdi.
Bu dönemde bazı seçkin âlimler bütün çalışmalarını bu ilimde yoğunlaştırmışlardı.
Bunların başında da Kisaî, Ferra ve Sibeveyh gibi büyük dilbilimciler gelmektedir. Bu arada bu ilmi, yeryüzün- deki ilim ve hikmetin öncüsü İmam Emîrü'l-Mü'minîn Ali'nin (a.s.) kurduğunu da belirtelim.
6- Kelâm İlmi:
Bu ilmin amacı, ilmî delillere dayalı olarak dinin inanç prensiplerini savunmaktır. Bu ilim, Ehl-i Beyt İmamları'nın eliyle kurulmuş ve seçkin talebelerinden bir topluluk da kendilerini bu alandaki araştırmalara adamışlardı. Bunların başında da büyük âlim Hişam b. Hakem gelmektedir.
Vâsıl b. Ata, Ebû'l-Huzeyl el-Allaf, Ebû'l-Hasan el-Aş'arî ve Gazalî gibi isimler de Ehl-i Sünnet'in önde gelen kelâmcılarıdırlar.
7- Tıp:
Abbâsî halifeleri tıp eğitimini teşvik ediyorlardı. Hıristiyan tabiplerden Cibril b. Bahtaşu gibi uzmanlara büyük meblağları bulan mâlî destekte bulunurlardı.
8- Kimya:
Doğunun ve Arap'ın övünç vesilesi Câbir b. Hayyan bu ilim dalında uzmanlaşmıştı. O da bu alandaki bilgilerini, insanlık dünyasının eşsiz düşünürü ve bu ilmin gerçek kurucusu İmam Ca'fer es-Sâdık'tan (a.s.) öğrenmişti.
9- Mimarlık ve Şehircilik Geometrisi.
10- Astronomi. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.