İmam Muhammed Bakır’dan nakledilen hadisler -1-
İmam Bâkır (a.s.) Medine'de Mescid-i Nebevî'de dersler vermeye devam ederken, talebeleri de farklı yerlerde onu ve Ehl-i Beyt görüşlerini temsil eden çalışmalarda bulunmuştur
21.11.2023 20:07:00 / Güncelleme: 21.11.2023 20:28:50
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İmam Bâkır (a.s.) Medine'de Mescid-i Nebevî'de dersler vermeye devam ederken, talebeleri de farklı yerlerde onu ve Ehl-i Beyt görüşlerini temsil eden çalışmalarda bulunmuştur.
Medine'deki medrese ana merkezdi. Kûfe'de bir medrese daha vardı. Iraklıların özellikle teveccüh ettiği bu Ehl-i Beyt İlim Mektebi'ne Emeviler tehdit unsuru olarak bakıyorlardı.
Emevi yönetimi Iraklıların İmam (a.s.) ile görüşmesini de bir süre sonra yasakladılar.
Bunların dışında, Kum şehrinde de bir ilim mektebi kurulmuştu. Buralarda verilen ilim sadece dinî ilimler, fıkıh, tefsir, usul konusunda değildir. O dönemde mevcut diğer ilim dalları ile ilgili dersler verilmekte idi.
Mûsa'nın (a.s.) kavminde, O'na inananların ismi Râfizî idi. Bu isim, İmam Bâkır'a (a.s.) inananlar için de kullanılmıştır:
Ebu Bâsir şöyle rivayet eder: "Ebu Câfer'e (a.s.) dedim ki: 'Sana feda olayım, bizim için kullanılan bir isim var ki, valiler bu isimden hareketle kanlarımızı ve mallarımızı helal sayıyorlar, bize işkence ediyorlar.'
'Bu isim hangisidir?' deyince, 'Râfizâ ismidir' dedim.
Ebu Câfer (a.s.) buyurdu ki: Firavun'un adamlarından yetmiş kişi, Firavun'u reddettiler ve Mûsa'ya katıldılar. Mûsa'nın (a.s.) kavmi içinde onlar kadar çaba sarfeden, onlar kadar Hârun'u seven kimse yoktu. Bu yüzden, Mûsa'nın (a.s.) kavmi onlara Râfizâ (Râfizî) adını verdiler.
Bunun üzerine Yüce Allah Mûsa'ya (a.s.) şöyle vahyetti: Bu ismi onlar için Tevrat'ta zikret. Ben, onlara bu ismi verdim. Dolayısı ile bu yüce Allah'ın size vermiş olduğu bir isimdir."
Ebu Câfer (a.s.), babası Muhammed b. Ali'den, o da babası Ali b. Hüseyin'den naklediyor:
"Babamın, dedem olan Ali b. Ebi Tâlib'den (a.s.) rivayet ettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.), Cibril'den şu hadis-i kudsiyi aldı:
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: Ben, Kendisinden başka ilah olmayan Allah'ım. Bana tapınız. İçinizden Benim yanıma, Allah'tan başka ilah olmadığına samimiyetle inanarak gelenleri sağlam kaleme alacağım. Benim kaleme giren, azabımdan kurtulmuştur."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Allah'a and olsun ki, Allah, kullarından sadece şu iki hasleti irad etmiştir: Nimetlerini ikrar etmeyi, ki böylece onlara nimetlerini arttırır ve günahlarını itiraf etmeyi, ki bu vesile ile onların günahlarını affeder."
İmam Muhammed Bâkır buyurmuştur:
"Allah, her kimi, şu on sıfata sahip olduğu bir halde mülakat ederse, şüphesiz ki o kimse cennete girer:
Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Resûlü (s.a.v.) olduğuna şehadet; Allah'ın (Azze ve Celle) indinden gelen her şeyi ikrar etmek; namaz kılmak; zekât vermek; Ramazan ayında oruç tutmak; Allah'ın evi Kâbe'yi haccetmek; Allah'ın dostlarına dost olmak; Allah'ın düşmanlarından berî olmak; sarhoş edici her türlü şeyden sakınmak."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki Allah Azze ve Celle kötülük ve şer için bir takım kilitler karar kılmıştır. Şarabı ise bu kilitlerin anahtarı olarak takdir etmiştir. Yalan ise şaraptan daha kötüdür."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Zulüm üç çeşittir: Bir zulüm vardır ki, Allah Azze ve Celle affeder, bir zulüm vardır ki, Allah affetmez ve başka bir zulüm vardır ki Allah, ona göz yummaz.
Allah'ın bağışlamadığı zulüm, Allah'a (Azze ve Celle) şirk koşmaktır, Allah'ın bağışladığı zulüm ise kişinin kendisi ile Allah Azze ve Celle arasında kendi nefsine zulmetmesidir. Allah'ın göz yummadığı zulüm ise insanların birbiri hakkında (kul hakkı hususunda) işlediği zulümdür."
Muhammed b. Müslim, İmam Sâdık'tan (a.s.), o da babası İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s.) şöyle nakletmektedir:
"Babam Ali b. Hüseyin (a.s.) şöyle buyurmuştur: 'Ey oğlum, şu beş kişiyle asla arkadaş olma, onlarla konuşma ve yoldaşlık etme.'
Ben, 'Ey babacığım, onlar kimlerdir?' diye sorunca da şöyle buyurdu:
1- Yalancılarla arkadaş olmaktan sakın. Şüphesiz ki, yalancı kimse bir serap gibidir. Sana uzağı yakın gösterir, yakını da uzak gösterir.
2- Fâsıklarla arkadaş olmaktan sakın, şüphesiz ki fâsık seni bir lokmaya, hatta daha azına hiç çekinmeden satar.
3- Cimri kimselerle de arkadaş olma. Şüphesiz ki, cimri de ihtiyacın olduğu zaman senden malını esirger.
4- Ahmak insanlarla da arkadaş olma. Zira ahmak sana yardım etmek istese de zarar verir.
5- Sıla-i rahim etmeyen kimse ile de arkadaş olma, zira ben, onun Kur'an'da üç yerde mel'un olduğunu gördüm."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ali'nin (a.s.) kitabında Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurmuş olduğunu gördüm:
Bir toplumda zina ortaya çıkarsa âniden ölümler artar.
Tartılarda hilakârlık yapılırsa hayat pahalılığına ve mal kıtlığına dûçâr olurlar.
Zekât vermezlerse yeryüzü ekin, meyve ve madenî zenginliklerden onları mahrum kılar.
Allah'ın hükümlerinde zulme başvururlarsa, zulüm ve tecavüze katkıda bulunmuş olurlar. Söz ve anlaşmalarını bozduklarında da Allah onlara düşmanlarını musallat eder.
Sıla-i rahimde bulunmazlarsa, malları kötü kimselerin elinde kalır, iyiliği emretmez ve kötülükten sakındırmazlar ise ve biz Ehl¬i Beyt'in iyilerine uymazlarsa, Allah, onlara kötü insanları musallat eder, bu takdirde de onları kendi hallerine bırakır ve dualarını asla kabul etmez."
İmam Bâkır (a.s.) sıla-i rahimde bulunmak hususunda şöyle buyurmuştur:
"Sıla-i rahimde bulunmak, amelleri temizler, dünya malını arttırır, belâları def eder, insanın hesap vermesini kolaylaştırır ve ömrü uzatır."
İmam Bâkır (a.s.) buyuruyor ki: "Bir kadın ile evlenen ona ikram etmelidir. Eşleriniz birer oyuncak gibidir. Onu alan zâyi etmesin."
İmam Bâkır (a.s.) buyuruyor ki: "Rabbi nezdinde kadınlar için en üstün şefaatçi, sadece eşinin râzılığıdır."
İmam Bâkır (a.s.) buyurmuştur ki: "Kadının eşi için güzel tokalar ile süslenmesinin sakıncası yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Medine'deki medrese ana merkezdi. Kûfe'de bir medrese daha vardı. Iraklıların özellikle teveccüh ettiği bu Ehl-i Beyt İlim Mektebi'ne Emeviler tehdit unsuru olarak bakıyorlardı.
Emevi yönetimi Iraklıların İmam (a.s.) ile görüşmesini de bir süre sonra yasakladılar.
Bunların dışında, Kum şehrinde de bir ilim mektebi kurulmuştu. Buralarda verilen ilim sadece dinî ilimler, fıkıh, tefsir, usul konusunda değildir. O dönemde mevcut diğer ilim dalları ile ilgili dersler verilmekte idi.
Mûsa'nın (a.s.) kavminde, O'na inananların ismi Râfizî idi. Bu isim, İmam Bâkır'a (a.s.) inananlar için de kullanılmıştır:
Ebu Bâsir şöyle rivayet eder: "Ebu Câfer'e (a.s.) dedim ki: 'Sana feda olayım, bizim için kullanılan bir isim var ki, valiler bu isimden hareketle kanlarımızı ve mallarımızı helal sayıyorlar, bize işkence ediyorlar.'
'Bu isim hangisidir?' deyince, 'Râfizâ ismidir' dedim.
Ebu Câfer (a.s.) buyurdu ki: Firavun'un adamlarından yetmiş kişi, Firavun'u reddettiler ve Mûsa'ya katıldılar. Mûsa'nın (a.s.) kavmi içinde onlar kadar çaba sarfeden, onlar kadar Hârun'u seven kimse yoktu. Bu yüzden, Mûsa'nın (a.s.) kavmi onlara Râfizâ (Râfizî) adını verdiler.
Bunun üzerine Yüce Allah Mûsa'ya (a.s.) şöyle vahyetti: Bu ismi onlar için Tevrat'ta zikret. Ben, onlara bu ismi verdim. Dolayısı ile bu yüce Allah'ın size vermiş olduğu bir isimdir."
Ebu Câfer (a.s.), babası Muhammed b. Ali'den, o da babası Ali b. Hüseyin'den naklediyor:
"Babamın, dedem olan Ali b. Ebi Tâlib'den (a.s.) rivayet ettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.), Cibril'den şu hadis-i kudsiyi aldı:
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: Ben, Kendisinden başka ilah olmayan Allah'ım. Bana tapınız. İçinizden Benim yanıma, Allah'tan başka ilah olmadığına samimiyetle inanarak gelenleri sağlam kaleme alacağım. Benim kaleme giren, azabımdan kurtulmuştur."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Allah'a and olsun ki, Allah, kullarından sadece şu iki hasleti irad etmiştir: Nimetlerini ikrar etmeyi, ki böylece onlara nimetlerini arttırır ve günahlarını itiraf etmeyi, ki bu vesile ile onların günahlarını affeder."
İmam Muhammed Bâkır buyurmuştur:
"Allah, her kimi, şu on sıfata sahip olduğu bir halde mülakat ederse, şüphesiz ki o kimse cennete girer:
Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Resûlü (s.a.v.) olduğuna şehadet; Allah'ın (Azze ve Celle) indinden gelen her şeyi ikrar etmek; namaz kılmak; zekât vermek; Ramazan ayında oruç tutmak; Allah'ın evi Kâbe'yi haccetmek; Allah'ın dostlarına dost olmak; Allah'ın düşmanlarından berî olmak; sarhoş edici her türlü şeyden sakınmak."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki Allah Azze ve Celle kötülük ve şer için bir takım kilitler karar kılmıştır. Şarabı ise bu kilitlerin anahtarı olarak takdir etmiştir. Yalan ise şaraptan daha kötüdür."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Zulüm üç çeşittir: Bir zulüm vardır ki, Allah Azze ve Celle affeder, bir zulüm vardır ki, Allah affetmez ve başka bir zulüm vardır ki Allah, ona göz yummaz.
Allah'ın bağışlamadığı zulüm, Allah'a (Azze ve Celle) şirk koşmaktır, Allah'ın bağışladığı zulüm ise kişinin kendisi ile Allah Azze ve Celle arasında kendi nefsine zulmetmesidir. Allah'ın göz yummadığı zulüm ise insanların birbiri hakkında (kul hakkı hususunda) işlediği zulümdür."
Muhammed b. Müslim, İmam Sâdık'tan (a.s.), o da babası İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s.) şöyle nakletmektedir:
"Babam Ali b. Hüseyin (a.s.) şöyle buyurmuştur: 'Ey oğlum, şu beş kişiyle asla arkadaş olma, onlarla konuşma ve yoldaşlık etme.'
Ben, 'Ey babacığım, onlar kimlerdir?' diye sorunca da şöyle buyurdu:
1- Yalancılarla arkadaş olmaktan sakın. Şüphesiz ki, yalancı kimse bir serap gibidir. Sana uzağı yakın gösterir, yakını da uzak gösterir.
2- Fâsıklarla arkadaş olmaktan sakın, şüphesiz ki fâsık seni bir lokmaya, hatta daha azına hiç çekinmeden satar.
3- Cimri kimselerle de arkadaş olma. Şüphesiz ki, cimri de ihtiyacın olduğu zaman senden malını esirger.
4- Ahmak insanlarla da arkadaş olma. Zira ahmak sana yardım etmek istese de zarar verir.
5- Sıla-i rahim etmeyen kimse ile de arkadaş olma, zira ben, onun Kur'an'da üç yerde mel'un olduğunu gördüm."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ali'nin (a.s.) kitabında Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurmuş olduğunu gördüm:
Bir toplumda zina ortaya çıkarsa âniden ölümler artar.
Tartılarda hilakârlık yapılırsa hayat pahalılığına ve mal kıtlığına dûçâr olurlar.
Zekât vermezlerse yeryüzü ekin, meyve ve madenî zenginliklerden onları mahrum kılar.
Allah'ın hükümlerinde zulme başvururlarsa, zulüm ve tecavüze katkıda bulunmuş olurlar. Söz ve anlaşmalarını bozduklarında da Allah onlara düşmanlarını musallat eder.
Sıla-i rahimde bulunmazlarsa, malları kötü kimselerin elinde kalır, iyiliği emretmez ve kötülükten sakındırmazlar ise ve biz Ehl¬i Beyt'in iyilerine uymazlarsa, Allah, onlara kötü insanları musallat eder, bu takdirde de onları kendi hallerine bırakır ve dualarını asla kabul etmez."
İmam Bâkır (a.s.) sıla-i rahimde bulunmak hususunda şöyle buyurmuştur:
"Sıla-i rahimde bulunmak, amelleri temizler, dünya malını arttırır, belâları def eder, insanın hesap vermesini kolaylaştırır ve ömrü uzatır."
İmam Bâkır (a.s.) buyuruyor ki: "Bir kadın ile evlenen ona ikram etmelidir. Eşleriniz birer oyuncak gibidir. Onu alan zâyi etmesin."
İmam Bâkır (a.s.) buyuruyor ki: "Rabbi nezdinde kadınlar için en üstün şefaatçi, sadece eşinin râzılığıdır."
İmam Bâkır (a.s.) buyurmuştur ki: "Kadının eşi için güzel tokalar ile süslenmesinin sakıncası yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.