Sünni ve Ehl-i Beyt kaynakları hem fikirdir ki, Ehl-i Beyt imamlarının hiçbirisi bir öğreticiden ilim görerek bir ilme sahip olmamışlardır.
İmamların ilmi, biri öldüğü anda diğerine geçen özel bir ilimdir.
"Hurman, Ebu Cafer'den (Muhammed Bâkır (a.s.)) şöyle rivayet etmiştir:
"İmam'a halkın arasında, Ümmü Seleme'ye mühürlü bir mektubun verildiğine ilişkin birtakım söylentilerin dolaştığını ve bunların doğru olup olmadığını sordum.
Buyurdu ki: "Resûlullah (s.a.v.) vefat edince ilmi, silahı ve orada bulunan eşyaları Ali'ye (a.s.) miras kaldı. Bunlar daha sonra Hasan'a (a.s.) geçtiler. Onun ardından da Hüseyin'e geçtiler. Ele geçirileceğimizden korktuğumuz zaman, bu emanetleri Ümmü Selemey'e emanet bıraktık. Bundan sonra bunları Ali b. Hüseyin (Zeynelabidin (a.s.)) geri aldı.
Dedim ki: "Evet daha sonra babana, sonra da sana mı geçti?"
İmam, "Evet" diye buyurdu.
Yani, on iki imamın tamamı Resûlullah'tan (s.a.v.) İmam Ali'ye (a.s.) miras kalan emanetlerin ilmine sahiptir.
Esasen her imamın sahip olduğu ilim aynı olmasına rağmen, bir yönleri öne çıkartılarak anılırlar.
İmam Ali, Aliyyü'l-Murteza'dır. İmam Hasan, İmam Hüseyin Şehid'dir; İmam Zeynelabidin, Seccad'dır. İmam Cafer, Sâdık'tır. İmam Muhammed bin Ali, Bâkır'dır.
Bâkır lakabı, ceddi Hz. Peygamber tarafından O'na konmuştur ve ilmi yaran manasına gelmektedir.
Zira İmam Muhammed Bâkır dönemine kadar Ehl-i Beyt imamlarının ilmi gizli idi. Çok güvendikleri yarenleri ile paylaşırlardı. Ancak İmam Bâkır dönemiyle beraber, büyük Ehl-i Beyt mektepleri ile binlerce insana ulaşmışlardır. İlmi yarmak bu manadadır.
Ehl-i Beyt külliyatları O'ndan ve oğlu İmam Cafer'den gelen hadislerle şekillenmektedir.
Her imam elbette çok mübarek? Ancak ceddi Resûlullah'ın (s.a.v.) selamına mazhar olan İmam Muhammed Bâkır'ın bizce ayrı bir yeri vardır.
Resûlullah (s.a.v.) Hz. Cabir'e selamını ulaştırması için vazife vermiştir:
Buna göre Cabir, İmam Bâkır'ı Hz. Peygamber'e olan benzerliği ile tanımıştır. Zeyd b. Ali (İmam Zeynelabidin'in (a.s.) oğlu ve İmam Bâkır'ın kardeşi) şöyle diyor:
"Babam Ali b. Hüseyin'in (a.s.) yanında idim. Bu sırada Cabir b. Abdullah-i Ensari babamın yanına geldi. Hazret onunla konuştuğu sırada, kardeşim Muhammed (İmam Bâkır (a.s.)) odaların birisinden dışarı çıktı. Derken Cabir gözünü ona doğru dikti. Daha sonra O'na doğru hareket ederek şöyle dedi:
"Ey genç bana doğru gel." O, hazrete geldi. Daha sonra;
"Geri dön" dedi. O da döndü. Sonra şöyle dedi:
"Bu gencin siması aynen Resûlullah'ın (s.a.v.) siması gibidir."
Cabir, "Ey genç ismin nedir?" diye sordu.
İmam Bâkır (a.s.), "Muhammed" dedi.
Cabir, "Kimin oğlusun" dedi.
İmam Bâkır (a.s.), "Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Tâlib'in oğluyum" dedi.
Cabir, "O halde sen Bâkır'sın" dedi.
Zeyd diyor ki: "Bu sırada Cabir, kendisini İmam Bâkır'ın (a.s.) üzerine atarak, O'nun baş ve ellerini öptü" sonra şöyle dedi:
"Ey Muhammed! Resûlullah (s.a.v.) sana selamını ulaştırmamı istedi."
İmam Bâkır da şöyle dedi:
"En üstün selam Resûlullah'a (s.a.v.) olsun. Ey Cabir! O hazretin selamını bana ulaştırdığından dolayı sana da Selam olsun."
Cabir, daha sonra namaz kıldığı yere döndü ve babamla konuşurken şöyle diyordu:
"Bir gün Resûlullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdular:
"Ey Cabir! Evladım Bâkır'ı (a.s.) gördüğünde, benden taraf ona selam söyle. Şüphesiz o, benimle aynı isimde ve insanların bana en çok benzeyenidir. O'nun ilmi Benim ilmim, O'nun hükmü de Benim hükmümdür. O'nun evlatlarından yedi tanesi, emin, masum, önder ve salih insanlardır. Onların yedincisi ise Mehdi'dir (a.s.). O, yeryüzü zulüm ve adaletsizlik ile dolduğu gibi, adalet ve özgürlük ile dolduracaktır."
Resûlullah (s.a.v.) daha sonra şu ayeti tilavet etti:
"Onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdir." (Enbiya 73). (Kifayetu'l-Eser, s.164).
İmam Cafer-i Sâdık (a.s.) babası İmam Bâkır için (a.s.) şöyle buyurur: "Babam çok zikrediyordu, onunla yola gittiğimde Allah'ı anıyordu; onunla yemek yediğimde Allah'ı anıyordu; halkla konuştuğunda onlarla konuşması onu, Allah'ı anmaktan alıkoymuyordu."
"Göçebe bir Arap, İmam Bâkır'a (a.s.) Allah'a ibadet ettiğinde O'nu görmüş müsün?" diye sordu.
İmam (a.s.), "Görmediğim birisine ibadet etmem" buyurdular.
Göçebe, "Onu nasıl gördün" dediğinde,
İmam (a.s.), "Gözler O'nu bakmakla göremez fakat kalpler iman hakikati ile O'nu görür" buyurdular.
İmam Muhammed Bâkır, bir gece ve gündüzde yüz elli rekât namaz kılarlardı.
Ramazan ayı boyunca üç günde bir hatim ederek bir ramazanda on defa Kur'an-ı Kerim'i hatmederdi.
İmam Bâkır (a.s.), Mescidu'l-Haram'a girdiğinde Kureyş'ten olan bir grup insan da oradaydı. İmam'ı (a.s.) gördüklerinde, "Bu Iraklıların lideridir" dediler.
Onlar da, "İçimizden birini ondan soru sormak için yanına gönderirsek iyi olur" dediler.
Daha sonra onlardan bir genç, İmam Bâkır'ın (a.s.) huzuruna gelerek,
"Hangi günah bütün günahlardan daha büyüktür?" diye sordu.
İmam, "En büyük günah, şarap içmektir" buyurdular.
Genç geri dönerek, İmam'dan (a.s.) aldığı cevabı arkadaşlarına iletti. Tekrar o genci; İmam'ın (a.s.) yanına gönderdiler. Genç aynı soruyu tekrarlayınca İmam (a.s.) şöyle buyurdu:
"En büyük günah şarap içmektir demedim mi! Çünkü şarap, şarap içeni zina, hırsızlık ve adam öldürmeye sürüklüyor; şirk ve küfre sebep oluyor. Şarap içen bütün günahlardan daha büyük olan kötü işler yapmaktadır."
İmam Bâkır (a.s.), babası İmam Zeynelabidin (a.s.) gibi zehirlenerek şehadete ermiştir.
Hicri 114 yılında Zilhicce'nin 7. günü vukû bulan elim olayı Hişam b. Abdülmelik gerçekleştirmiştir. Tıpkı babası İmam Zeynelabidin'i (a.s.) eliyle zehirlediği gibi?
Mübarek kabri, Medine'de Baki Mezarlığı'ndadır.
Allah şefaatlerinden ayırmasın.
(Prof. Dr. Haydar Baş'ın, İmam Muhammed Bâkır adlı eserinden derlenmiştir).
İmamların ilmi, biri öldüğü anda diğerine geçen özel bir ilimdir.
"Hurman, Ebu Cafer'den (Muhammed Bâkır (a.s.)) şöyle rivayet etmiştir:
"İmam'a halkın arasında, Ümmü Seleme'ye mühürlü bir mektubun verildiğine ilişkin birtakım söylentilerin dolaştığını ve bunların doğru olup olmadığını sordum.
Buyurdu ki: "Resûlullah (s.a.v.) vefat edince ilmi, silahı ve orada bulunan eşyaları Ali'ye (a.s.) miras kaldı. Bunlar daha sonra Hasan'a (a.s.) geçtiler. Onun ardından da Hüseyin'e geçtiler. Ele geçirileceğimizden korktuğumuz zaman, bu emanetleri Ümmü Selemey'e emanet bıraktık. Bundan sonra bunları Ali b. Hüseyin (Zeynelabidin (a.s.)) geri aldı.
Dedim ki: "Evet daha sonra babana, sonra da sana mı geçti?"
İmam, "Evet" diye buyurdu.
Yani, on iki imamın tamamı Resûlullah'tan (s.a.v.) İmam Ali'ye (a.s.) miras kalan emanetlerin ilmine sahiptir.
Esasen her imamın sahip olduğu ilim aynı olmasına rağmen, bir yönleri öne çıkartılarak anılırlar.
İmam Ali, Aliyyü'l-Murteza'dır. İmam Hasan, İmam Hüseyin Şehid'dir; İmam Zeynelabidin, Seccad'dır. İmam Cafer, Sâdık'tır. İmam Muhammed bin Ali, Bâkır'dır.
Bâkır lakabı, ceddi Hz. Peygamber tarafından O'na konmuştur ve ilmi yaran manasına gelmektedir.
Zira İmam Muhammed Bâkır dönemine kadar Ehl-i Beyt imamlarının ilmi gizli idi. Çok güvendikleri yarenleri ile paylaşırlardı. Ancak İmam Bâkır dönemiyle beraber, büyük Ehl-i Beyt mektepleri ile binlerce insana ulaşmışlardır. İlmi yarmak bu manadadır.
Ehl-i Beyt külliyatları O'ndan ve oğlu İmam Cafer'den gelen hadislerle şekillenmektedir.
Her imam elbette çok mübarek? Ancak ceddi Resûlullah'ın (s.a.v.) selamına mazhar olan İmam Muhammed Bâkır'ın bizce ayrı bir yeri vardır.
Resûlullah (s.a.v.) Hz. Cabir'e selamını ulaştırması için vazife vermiştir:
Buna göre Cabir, İmam Bâkır'ı Hz. Peygamber'e olan benzerliği ile tanımıştır. Zeyd b. Ali (İmam Zeynelabidin'in (a.s.) oğlu ve İmam Bâkır'ın kardeşi) şöyle diyor:
"Babam Ali b. Hüseyin'in (a.s.) yanında idim. Bu sırada Cabir b. Abdullah-i Ensari babamın yanına geldi. Hazret onunla konuştuğu sırada, kardeşim Muhammed (İmam Bâkır (a.s.)) odaların birisinden dışarı çıktı. Derken Cabir gözünü ona doğru dikti. Daha sonra O'na doğru hareket ederek şöyle dedi:
"Ey genç bana doğru gel." O, hazrete geldi. Daha sonra;
"Geri dön" dedi. O da döndü. Sonra şöyle dedi:
"Bu gencin siması aynen Resûlullah'ın (s.a.v.) siması gibidir."
Cabir, "Ey genç ismin nedir?" diye sordu.
İmam Bâkır (a.s.), "Muhammed" dedi.
Cabir, "Kimin oğlusun" dedi.
İmam Bâkır (a.s.), "Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Tâlib'in oğluyum" dedi.
Cabir, "O halde sen Bâkır'sın" dedi.
Zeyd diyor ki: "Bu sırada Cabir, kendisini İmam Bâkır'ın (a.s.) üzerine atarak, O'nun baş ve ellerini öptü" sonra şöyle dedi:
"Ey Muhammed! Resûlullah (s.a.v.) sana selamını ulaştırmamı istedi."
İmam Bâkır da şöyle dedi:
"En üstün selam Resûlullah'a (s.a.v.) olsun. Ey Cabir! O hazretin selamını bana ulaştırdığından dolayı sana da Selam olsun."
Cabir, daha sonra namaz kıldığı yere döndü ve babamla konuşurken şöyle diyordu:
"Bir gün Resûlullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdular:
"Ey Cabir! Evladım Bâkır'ı (a.s.) gördüğünde, benden taraf ona selam söyle. Şüphesiz o, benimle aynı isimde ve insanların bana en çok benzeyenidir. O'nun ilmi Benim ilmim, O'nun hükmü de Benim hükmümdür. O'nun evlatlarından yedi tanesi, emin, masum, önder ve salih insanlardır. Onların yedincisi ise Mehdi'dir (a.s.). O, yeryüzü zulüm ve adaletsizlik ile dolduğu gibi, adalet ve özgürlük ile dolduracaktır."
Resûlullah (s.a.v.) daha sonra şu ayeti tilavet etti:
"Onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdir." (Enbiya 73). (Kifayetu'l-Eser, s.164).
İmam Cafer-i Sâdık (a.s.) babası İmam Bâkır için (a.s.) şöyle buyurur: "Babam çok zikrediyordu, onunla yola gittiğimde Allah'ı anıyordu; onunla yemek yediğimde Allah'ı anıyordu; halkla konuştuğunda onlarla konuşması onu, Allah'ı anmaktan alıkoymuyordu."
"Göçebe bir Arap, İmam Bâkır'a (a.s.) Allah'a ibadet ettiğinde O'nu görmüş müsün?" diye sordu.
İmam (a.s.), "Görmediğim birisine ibadet etmem" buyurdular.
Göçebe, "Onu nasıl gördün" dediğinde,
İmam (a.s.), "Gözler O'nu bakmakla göremez fakat kalpler iman hakikati ile O'nu görür" buyurdular.
İmam Muhammed Bâkır, bir gece ve gündüzde yüz elli rekât namaz kılarlardı.
Ramazan ayı boyunca üç günde bir hatim ederek bir ramazanda on defa Kur'an-ı Kerim'i hatmederdi.
İmam Bâkır (a.s.), Mescidu'l-Haram'a girdiğinde Kureyş'ten olan bir grup insan da oradaydı. İmam'ı (a.s.) gördüklerinde, "Bu Iraklıların lideridir" dediler.
Onlar da, "İçimizden birini ondan soru sormak için yanına gönderirsek iyi olur" dediler.
Daha sonra onlardan bir genç, İmam Bâkır'ın (a.s.) huzuruna gelerek,
"Hangi günah bütün günahlardan daha büyüktür?" diye sordu.
İmam, "En büyük günah, şarap içmektir" buyurdular.
Genç geri dönerek, İmam'dan (a.s.) aldığı cevabı arkadaşlarına iletti. Tekrar o genci; İmam'ın (a.s.) yanına gönderdiler. Genç aynı soruyu tekrarlayınca İmam (a.s.) şöyle buyurdu:
"En büyük günah şarap içmektir demedim mi! Çünkü şarap, şarap içeni zina, hırsızlık ve adam öldürmeye sürüklüyor; şirk ve küfre sebep oluyor. Şarap içen bütün günahlardan daha büyük olan kötü işler yapmaktadır."
İmam Bâkır (a.s.), babası İmam Zeynelabidin (a.s.) gibi zehirlenerek şehadete ermiştir.
Hicri 114 yılında Zilhicce'nin 7. günü vukû bulan elim olayı Hişam b. Abdülmelik gerçekleştirmiştir. Tıpkı babası İmam Zeynelabidin'i (a.s.) eliyle zehirlediği gibi?
Mübarek kabri, Medine'de Baki Mezarlığı'ndadır.
Allah şefaatlerinden ayırmasın.
(Prof. Dr. Haydar Baş'ın, İmam Muhammed Bâkır adlı eserinden derlenmiştir).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018