İmam Hüseyin (a.s) ilim sahibidir
Âlimler akılları ile O'nu kavrayamazlar. Düşünce ehli düşünceleri ile O'nu idrak edemezler. Sadece gaybe iman olarak O'nun hakikat olduğunu anlarlar. Çünkü O, yaratılmışlara ait bir sıfatla vasfedilemez
21.02.2022 00:51:00





"Muhammed b. Hanefiyye şöyle demiştir: Hüseyin (a.s.) bizim en âlimimiz, içimizde en halim (ağır başlı) olanımız ve akrabalık olarak Resulüllah (s.a.v.)'e en yakın olanımızdır. O, dinde derin kavrayış sahibi (fakih) bir imamdı."
Hüseyin ibn-i Ali (a.s.) şöyle anlatmıştır: "Ben, kardeşim Muhammed ibn-i Hanefiyye ve amcaoğullarım Abdullah ibn-i Abbas, Kusem ve Fadl bir sofrada yemek yerken sofranın üzerine bir çekirge düştü.
Hemen Abdullah ibn-i Abbas onu alınca Hüseyin (a.s.)'a, "Ey efendim! Çekirgenin kanadı üzerinde ne yazılı olduğunu biliyor musunuz?" dedi.
O da: "Ben, babam Emir'ül-Mü'minine bunu sorduğumda o şöyle dedi: "Ben bunu senin Dedene (s.a.v.) sorduğumda O bana, "Çekirgenin kanadı üzerinde: Şüphesiz Allah Benim, ancak Ben! Benden başka hiçbir ilah yoktur. Ben çekirgenin Rabbiyim ve rızkını gönderenim! Dilediğim zaman onu bir kavme rızık olarak gönderirim, dilersem de (onu) bir topluluğa bela (yaparım) diye yazılıdır" diye buyurdu" dedi.
Bunu duyan Abdullah ibn-i Abbas kalkıp Hüseyin ibn-i Ali'yi kucakladı ve "Vallahi bu gizli ilimdendir" dedi."
Allah'ın birliği ile ilgili şu engin bilgiler ona aittir:
"… Vasfedenler, O'nun azametinin künhünü takdir edemezler. Ceberrutunun ulaştığı noktayı kalpler idrak edemez. Çünkü varlıklar içinde O'na denk bir şey yoktur.
Âlimler akılları ile O'nu kavrayamazlar. Düşünce ehli düşünceleri ile O'nu idrak edemezler. Sadece gaybe iman olarak O'nun hakikat olduğunu anlarlar. Çünkü O, yaratılmışlara ait bir sıfatla vasfedilemez.
O tektir, mutlak zengindir. Zihinlerde her ne tasavvur edilirse edilsin, O, başkadır. Yitiği var eder, varı yitik kılar. O'ndan başkası aynı anda iki sıfatı üzerinde taşıyamaz.
Düşünmekle O'nun varlığına iman edilir, varlığı betimlenemez. Sıfatlar O'nunla vasfedilir; O sıfatlarla değil. Bilgiler O'nunla bilinir, O bilgilerle değil.
İşte Allah budur, O'nun adaşı yoktur. O her türlü eksiklikten münezzehtir. O'na benzeyen bir şey yoktur. O işitendir, görendir."
Kader konusu ile ilgili bir soruya verdiği yanıt şöyledir: "Hayır ve şerriyle kadere inanmayan kâfir olur. Günahların sorumluluğunu Allah'a yıkan kimse, Allah'a büyük bir iftira atmış olur.
İtaat edenler Allah'ın zorlaması ile itaat etmezler. Allah kullarını ihmal edip de helake sürüklemez. Bilakis, O, onları mâlik kıldığı şeylere de kâdirdir.
Kullar, emre uyup itaat ederlerse, Allah onlara engel olmaz, itaatlerini geciktirmez. Şayet günaha karar verirlerse, Allah eğer onlara lutfedip onları niyetlendikleri günahtan alıkoymayı dilerse bunu yapar. Şayet yapmazsa, onları zorla günaha sürüklemiş ve cebren günahı işletmiş olmaz.
Bilakis, Allah onları uyardıktan, bilgilendirdikten, aleyhlerine olan kanıtları bütünüyle ortaya koyduktan sonra onları güç sahibi kılmış, onlara imkan vermiş, onları emrettiği şeyleri yapma, yasakladığı şeyleri yapmama serbestisi tanımıştır…"
İmam Hüseyin (a.s.) gerçek mânâda âlim olamayanların hâllerini şöyle anlatmıştır:
"Sonra siz ey ilimle meşhur olup hayırla anılan, nasihatle tanınıp Allah'ın vesilesi ile gönüllerinde heybetli görünen âlimler topluluğu!
(Bilin ki) şerefli insanlar sizden çekinir, zayıflar ise saygı gösterir, kendi düzeyinizde olan ve iyilikte bulunmadığınız kimseler sizi kendilerine tercih ederler.
İnsanların ihtiyaçları karşılanmadığı zaman sizin arabuluculuğunuzla karşılanır. Yolda giderken padişahların heybeti ve büyüklerin de izzetiyle yürürsünüz.
Acaba bunların hepsi, sizden beklenilen ilahi vazifeyi yerine getirmeniz (hakkı hâkim kılmanız) için değil midir?
Ama siz vazifenizin çoğunu yapmıyor ve kusur gösteriyorsunuz. İmamların hakkını küçümsüyor ve zayıfların hakkını çiğniyorsunuz.
Fakat kendiniz için kurguladığınız hakka gelince; onu hemen talep ediyorsunuz. Siz, Allah yolunda ne bir mal harcadınız, ne yarattığı nefsi O'nun için herhangi bir tehlikeye attınız ve ne de O'nun rızası için bir topluluğa düşman oldunuz.
(Bununla birlikte) Allah'ın cennetine girmeyi, peygamberleriyle komşu olmayı ve azabından da kurtulmayı arzu ediyorsunuz." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinden) H: Akın Aydın
Hüseyin ibn-i Ali (a.s.) şöyle anlatmıştır: "Ben, kardeşim Muhammed ibn-i Hanefiyye ve amcaoğullarım Abdullah ibn-i Abbas, Kusem ve Fadl bir sofrada yemek yerken sofranın üzerine bir çekirge düştü.
Hemen Abdullah ibn-i Abbas onu alınca Hüseyin (a.s.)'a, "Ey efendim! Çekirgenin kanadı üzerinde ne yazılı olduğunu biliyor musunuz?" dedi.
O da: "Ben, babam Emir'ül-Mü'minine bunu sorduğumda o şöyle dedi: "Ben bunu senin Dedene (s.a.v.) sorduğumda O bana, "Çekirgenin kanadı üzerinde: Şüphesiz Allah Benim, ancak Ben! Benden başka hiçbir ilah yoktur. Ben çekirgenin Rabbiyim ve rızkını gönderenim! Dilediğim zaman onu bir kavme rızık olarak gönderirim, dilersem de (onu) bir topluluğa bela (yaparım) diye yazılıdır" diye buyurdu" dedi.
Bunu duyan Abdullah ibn-i Abbas kalkıp Hüseyin ibn-i Ali'yi kucakladı ve "Vallahi bu gizli ilimdendir" dedi."
Allah'ın birliği ile ilgili şu engin bilgiler ona aittir:
"… Vasfedenler, O'nun azametinin künhünü takdir edemezler. Ceberrutunun ulaştığı noktayı kalpler idrak edemez. Çünkü varlıklar içinde O'na denk bir şey yoktur.
Âlimler akılları ile O'nu kavrayamazlar. Düşünce ehli düşünceleri ile O'nu idrak edemezler. Sadece gaybe iman olarak O'nun hakikat olduğunu anlarlar. Çünkü O, yaratılmışlara ait bir sıfatla vasfedilemez.
O tektir, mutlak zengindir. Zihinlerde her ne tasavvur edilirse edilsin, O, başkadır. Yitiği var eder, varı yitik kılar. O'ndan başkası aynı anda iki sıfatı üzerinde taşıyamaz.
Düşünmekle O'nun varlığına iman edilir, varlığı betimlenemez. Sıfatlar O'nunla vasfedilir; O sıfatlarla değil. Bilgiler O'nunla bilinir, O bilgilerle değil.
İşte Allah budur, O'nun adaşı yoktur. O her türlü eksiklikten münezzehtir. O'na benzeyen bir şey yoktur. O işitendir, görendir."
Kader konusu ile ilgili bir soruya verdiği yanıt şöyledir: "Hayır ve şerriyle kadere inanmayan kâfir olur. Günahların sorumluluğunu Allah'a yıkan kimse, Allah'a büyük bir iftira atmış olur.
İtaat edenler Allah'ın zorlaması ile itaat etmezler. Allah kullarını ihmal edip de helake sürüklemez. Bilakis, O, onları mâlik kıldığı şeylere de kâdirdir.
Kullar, emre uyup itaat ederlerse, Allah onlara engel olmaz, itaatlerini geciktirmez. Şayet günaha karar verirlerse, Allah eğer onlara lutfedip onları niyetlendikleri günahtan alıkoymayı dilerse bunu yapar. Şayet yapmazsa, onları zorla günaha sürüklemiş ve cebren günahı işletmiş olmaz.
Bilakis, Allah onları uyardıktan, bilgilendirdikten, aleyhlerine olan kanıtları bütünüyle ortaya koyduktan sonra onları güç sahibi kılmış, onlara imkan vermiş, onları emrettiği şeyleri yapma, yasakladığı şeyleri yapmama serbestisi tanımıştır…"
İmam Hüseyin (a.s.) gerçek mânâda âlim olamayanların hâllerini şöyle anlatmıştır:
"Sonra siz ey ilimle meşhur olup hayırla anılan, nasihatle tanınıp Allah'ın vesilesi ile gönüllerinde heybetli görünen âlimler topluluğu!
(Bilin ki) şerefli insanlar sizden çekinir, zayıflar ise saygı gösterir, kendi düzeyinizde olan ve iyilikte bulunmadığınız kimseler sizi kendilerine tercih ederler.
İnsanların ihtiyaçları karşılanmadığı zaman sizin arabuluculuğunuzla karşılanır. Yolda giderken padişahların heybeti ve büyüklerin de izzetiyle yürürsünüz.
Acaba bunların hepsi, sizden beklenilen ilahi vazifeyi yerine getirmeniz (hakkı hâkim kılmanız) için değil midir?
Ama siz vazifenizin çoğunu yapmıyor ve kusur gösteriyorsunuz. İmamların hakkını küçümsüyor ve zayıfların hakkını çiğniyorsunuz.
Fakat kendiniz için kurguladığınız hakka gelince; onu hemen talep ediyorsunuz. Siz, Allah yolunda ne bir mal harcadınız, ne yarattığı nefsi O'nun için herhangi bir tehlikeye attınız ve ne de O'nun rızası için bir topluluğa düşman oldunuz.
(Bununla birlikte) Allah'ın cennetine girmeyi, peygamberleriyle komşu olmayı ve azabından da kurtulmayı arzu ediyorsunuz." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinden) H: Akın Aydın
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.