İmam Hasan Askerî’yi öldürmek istemeleri
Önceden de değinildiği gibi, İmam Hasan Askerî, çok ağır bir askerî kontrol altında yaşıyordu. Defalarca zindana atılmış, öldürülmesi kararlaştırılmıştı
30.06.2024 08:38:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Önceden de değinildiği gibi, İmam Hasan Askerî, çok ağır bir askerî kontrol altında yaşıyordu. Defalarca zindana atılmış, öldürülmesi kararlaştırılmıştı.
Ama her defasında beklenmedik İlâhî bir lütuf sonucu bu komplolardan kurtulmuştu.
İrbilî şunları naklediyor: "Mu'tezz, Said isimli yardımcısına İmam Hasan Askerî'yi Kûfe'ye götürmesini emrettiğinde, Ebu Heysem İmam'a şöyle yazdı:
'Sana feda olayım, bizi endişelendiren ve rahatımızı kaçıran bir haber aldık." İmam Hasan Askerî cevap olarak, 'Üç gün sonra bu endişeden kurtulacaksınız' diye yazdı. Üçüncü gün Mu'tezz öldürüldü."
Bu olayı İbn-i Şehrâşub "Menâkıb" adlı kitabında şöyle naklediyor:
"Mu'tezz, yardımcısı olan Said'e, 'Ebu Muhammed'i (İmam Hasan Askerî'yi) Kûfe'ye götür ve yolda boynunu vur' diye emir gönderdi. Bunun üzerine İmam'dan, bu endişeden kurtulacağımıza dâir bir mektup elimize ulaştı. Bu olaydan üç gün sonra Mu'tezz hilafetten alınıp öldürüldü."
Mu'tezz'den sonra başa geçen Muhtedî, İmam'ı (aleyhi's-selâm) öldürme düşüncesindeydi, ancak o da amacına ulaşamadan can verdi.
Şeyh Tûsî "Gaybet" adlı kitabında Ebu Hâşim'den şöyle naklediyor:
"İmam Hasan Askerî (aleyhi's-selâm) ile birlikte Vâsık oğlu Muhtedî'nin zindanına hapsedilmiştik. İmam bana, 'Ey Ebu Hâşim, bu tağut, bu gece Allah'ın emriyle oynamak ve O'nu hiçe saymak istiyor. Bu yüzden Allah Teâlâ onun ömrünü kesecek ve sonrakine verecektir. Şu an benim evladım yok ama Allah Teâlâ bana yakın bir zamanda bir oğul verecektir' dedi."
Ebu Hâşim diyor ki: "O gecenin sabahı Türk askerleri Muhtedî'ye saldırıp onu öldürdüler ve Mu'temid onun yerine geçti. Böylece Allah bizi korumuş oldu."
Şeyh Sâduk Muhammed İbn-i Abdullah'tan naklediyor ki: "İmam Hasan Askerî, Zubeyrî (bazı görüşlere göre maksat Abbasî halifesi Muhtedî'dir) öldürüldüğünde evinden çıkıp şöyle dedi:
'Bu Allah'ın velilerine karşı gelenlerin cezasıdır. O beni evladım olmadan öldüreceğini sandı, karşılık olarak da Allah'ın kudretini gördü.'
Ahmed b. Muhammed b. Abdullah diyor ki: 'Bundan sonra İmam, oğul sahibi oldu."
Muhtedî'den sonra başa geçen Mu'temid de defalarca İmam'ı hapise atıp eziyetlere mâruz bırakmış ve sonunda İmam (aleyhi's- selâm) Mut'emid'in emriyle zehir verilerek şehit edilmiştir.
Bu durum, bir yönden Firavun'un Ben-i İsrail soyundan Hz. Mûsâ'nın (aleyhi's-selâm) dünyaya geleceği vaadini duyması ve bu vaadin Ben-i İsrail'deki önemini bilerek Ben-i İsrail'in oğlan çocuklarını öldürtmesi ve bu yolla bu İlâhî vaadin gerçekleşmesini önlemesine benzemektedir.
İşte Mehdî (aleyhi's-selâm), Ehl-i Beyt İmamlarının büyük baskı ve zulüm altında bulunduğu, zâlimlerin bu İmamları kendi askerî karargâhları sayılan bir şehirde gözaltında tutarak zâhirde güvenlik hissettikleri karanlık bir dönemde; Abbasî halifesinin sarayının yanı başında Hicrî 255. yılının Şaban ayının on beşinci gecesinde düşmanların gözünden uzak bir şekilde dünyaya geldi. Böylece Allah'ın kesin iradesi gerçekleşmiş oldu. (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Ama her defasında beklenmedik İlâhî bir lütuf sonucu bu komplolardan kurtulmuştu.
İrbilî şunları naklediyor: "Mu'tezz, Said isimli yardımcısına İmam Hasan Askerî'yi Kûfe'ye götürmesini emrettiğinde, Ebu Heysem İmam'a şöyle yazdı:
'Sana feda olayım, bizi endişelendiren ve rahatımızı kaçıran bir haber aldık." İmam Hasan Askerî cevap olarak, 'Üç gün sonra bu endişeden kurtulacaksınız' diye yazdı. Üçüncü gün Mu'tezz öldürüldü."
Bu olayı İbn-i Şehrâşub "Menâkıb" adlı kitabında şöyle naklediyor:
"Mu'tezz, yardımcısı olan Said'e, 'Ebu Muhammed'i (İmam Hasan Askerî'yi) Kûfe'ye götür ve yolda boynunu vur' diye emir gönderdi. Bunun üzerine İmam'dan, bu endişeden kurtulacağımıza dâir bir mektup elimize ulaştı. Bu olaydan üç gün sonra Mu'tezz hilafetten alınıp öldürüldü."
Mu'tezz'den sonra başa geçen Muhtedî, İmam'ı (aleyhi's-selâm) öldürme düşüncesindeydi, ancak o da amacına ulaşamadan can verdi.
Şeyh Tûsî "Gaybet" adlı kitabında Ebu Hâşim'den şöyle naklediyor:
"İmam Hasan Askerî (aleyhi's-selâm) ile birlikte Vâsık oğlu Muhtedî'nin zindanına hapsedilmiştik. İmam bana, 'Ey Ebu Hâşim, bu tağut, bu gece Allah'ın emriyle oynamak ve O'nu hiçe saymak istiyor. Bu yüzden Allah Teâlâ onun ömrünü kesecek ve sonrakine verecektir. Şu an benim evladım yok ama Allah Teâlâ bana yakın bir zamanda bir oğul verecektir' dedi."
Ebu Hâşim diyor ki: "O gecenin sabahı Türk askerleri Muhtedî'ye saldırıp onu öldürdüler ve Mu'temid onun yerine geçti. Böylece Allah bizi korumuş oldu."
Şeyh Sâduk Muhammed İbn-i Abdullah'tan naklediyor ki: "İmam Hasan Askerî, Zubeyrî (bazı görüşlere göre maksat Abbasî halifesi Muhtedî'dir) öldürüldüğünde evinden çıkıp şöyle dedi:
'Bu Allah'ın velilerine karşı gelenlerin cezasıdır. O beni evladım olmadan öldüreceğini sandı, karşılık olarak da Allah'ın kudretini gördü.'
Ahmed b. Muhammed b. Abdullah diyor ki: 'Bundan sonra İmam, oğul sahibi oldu."
Muhtedî'den sonra başa geçen Mu'temid de defalarca İmam'ı hapise atıp eziyetlere mâruz bırakmış ve sonunda İmam (aleyhi's- selâm) Mut'emid'in emriyle zehir verilerek şehit edilmiştir.
Bu durum, bir yönden Firavun'un Ben-i İsrail soyundan Hz. Mûsâ'nın (aleyhi's-selâm) dünyaya geleceği vaadini duyması ve bu vaadin Ben-i İsrail'deki önemini bilerek Ben-i İsrail'in oğlan çocuklarını öldürtmesi ve bu yolla bu İlâhî vaadin gerçekleşmesini önlemesine benzemektedir.
İşte Mehdî (aleyhi's-selâm), Ehl-i Beyt İmamlarının büyük baskı ve zulüm altında bulunduğu, zâlimlerin bu İmamları kendi askerî karargâhları sayılan bir şehirde gözaltında tutarak zâhirde güvenlik hissettikleri karanlık bir dönemde; Abbasî halifesinin sarayının yanı başında Hicrî 255. yılının Şaban ayının on beşinci gecesinde düşmanların gözünden uzak bir şekilde dünyaya geldi. Böylece Allah'ın kesin iradesi gerçekleşmiş oldu. (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.