İmam Cafer’in Emevi kadısı ile konuşması
İmam Câfer, Emevilerin resmi kadısı İbn Ebu Leyla’ya karşı da benzer bir tutum sergilemiştir. Bu şahıs kişisel görüşe dayalı fetvalar verirdi. Bir gün İmam’la karşılaştı. Yanında Said b. Ebu’l Hasib de vardı
04.09.2022 23:26:00





İmam Câfer, Emevilerin resmi kadısı İbn Ebu Leyla'ya karşı da benzer bir tutum sergilemiştir. Bu şahıs kişisel görüşe dayalı fetvalar verirdi. Bir gün İmam'la karşılaştı. Yanında Said b. Ebu'l Hasib de vardı.
İmam, "Bu yanındaki kim?" diye sordu.
Said, "Müslümanların kadısı İbn Leyla'dır" dedi.
İmam, ona şunları söyledi: "Şunun malını alıyor, şuna veriyorsun, adamla karısını birbirinden ayırıyorsun ve bunu yaparken hiç kimseden korkmuyorsun öyle mi?"7
İbn Leyla, "evet" dedi.
İmam, "Peki neye dayanarak hüküm veriyorsun?"
"Resulullah'tan ve Ebubekir'den duyduklarıma dayanarak."
"Peki, Resulullah'ın, "Benden sonra sizin en doğru hüküm vereniniz Ali'dir" sözünü duymadın mı?"
İbn Leyla, "Duydum" dedi.
"Bu hadisi duyduğun halde nasıl oluyor da Ali'nin hükmünden farklı hüküm verebiliyorsun?"
İmam devam etti: "Git, kendin gibi birini bul, Allah'a yemin ederim ki, bundan sonra bir daha seninle konuşmayacağım."
Bir gün Nuh b. Derrac (bu şahıs İmam'ın ashabından biridir) İbn Ebu Leyla'ya sordu: (Ebu Leyla'nın asıl adı Muhammed b. Abdurrahman'dır)
"Söylediğin bir sözü veya verdiğin bir hükmü herhangi bir kimsenin sözünden dolayı değiştirdiğin oldu mu?"
"Hayır, ama bir adam hariç."
Nuh, "Kim?" diye sorunca, "Câfer b. Muhammed" cevabını verdi.
İmam Cafer'in kişisel rey ve kıyasla ilgili düşünceleri
İmam Câfer, Kur'an'ın kişisel rey ve görüşe göre tevil edilmesine de şiddetle karşı çıkmıştır.
Bu konuda şunları söyler: "Kur'an'ı, kişisel görüşüne göre tefsir eden kimse, doğruyu bulsa bile sevap alamaz, yanlış yapsa günahını yüklenir."
Kuteybe şöyle rivayet eder:
"Bir adam Câfer-i Sâdık'a gelerek bir soru sordu. O da bu soruya gereken cevabı verdi. Sonra adam şunları söyledi: "Sence şöyle şöyle olursa o zaman nasıl bir görüş söylemek gerekir?"
İmam buyurdu ki: "Yavaş ol! Sana bir cevap vermişsem bu Resulûllah'tandır. Bizde bir şey hakkında 'bence şöyledir' demek yoktur."
İmam Câfer-i Sâdık, kıyası da dinde hüküm verilecek bir yöntem olarak kabul etmiyordu.
Ebu Hanife'yle olan konuşmaları bize bunu açıkça göstermektedir. İmam'ın kıyasın dinde yeri olamayacağına dâir pek çok ifadeleri vardır. Ona göre Allah'ın dini kıyas yoluyla anlaşılamaz.
Ebu Şeybe el-Horasanî şöyle rivayet eder:
"Câfer-i Sâdık'ın şöyle dediğini duydum: "Kıyas taraftarları, kıyas aracılığıyla bilgiye ulaşmak istiyorlar. Ancak, kıyasın onları haktan uzaklaştırmaktan başka bir katkısı olmaz. Kıyas yöntemiyle Allah'ın dininde isabetli bir sonuca ulaşılamaz."
Ebu Bâsir şöyle rivayet eder:
"Câfer-i Sâdık'a dedim ki: Karşımıza öyle şeyler çıkıyor ki, bunların cevabını ne Allah'ın Kitabı'nda, ne de Peygamberin Sünnet'inde bulabiliyoruz. Böyle meseleler hakkında kendimiz bir görüş beyan edebilir miyiz?"
Buyurdu ki: "Hayır, çünkü isabet etsen sevap alamazsın ve eğer yanılırsan Allah'a yalan isnat etmiş olursun."
Eban b. Tağlib, İmam Câfer'in şöyle dediğini rivayet eder:
"Sünnet (İslam'ın hükümleri) kıyas kabul etmez. Aybaşı halindeki bir kadının tutamadığı oruçları daha sonra kaza ettiği halde, kılamadığı namazları kaza etmediğini bilmiyor musun, Ey Eban! Sünnet kıyaslandığı zaman din ortadan kalkar."
Mes'ade b. Sadaka şöyle rivayet eder:
"Bana Câfer-i Sâdık, babasından rivayet etti ki, Ali b. Ebu Tâlib şöyle demiştir: Bir kimse kıyas koltuğuna kurulduğu zaman ömrü yanlışlıklar içinde geçer. Bir kimse kişisel görüşüne dayanarak Allah'a kulluk sunarsa, ömrü boş işlere dalmakla geçip gider."
İsa b. Abdullah el-Kuraşî şöyle rivayet eder:
"Ebu Hanife, İmam Câfer'in yanına geldi.
İmam, "Ey Ebu Hanife, duydum ki kıyas yapıyormuşsun, bu doğru mu?" diye sordu.
Ebu Hanife "evet" dedi.
İmam buyurdu ki: "Kıyas yapma, çünkü ilk kıyas yapan kişi, 'Beni ateşten, onu balçıktan yarattın' diyen İblis'tir. İblis, ateşle balçık arasında kıyas yapmıştır. Eğer Adem'in nuranîliğini, ateşin nuranîliği ile karşılaştırsaydı, iki nur arasındaki üstünlük farkını anlardı. Birinin diğerinden daha berrak olduğunu görürdü."
Aynı mânâdaki bir başka rivayette ise İmam Câfer şöyle diyor:
"İblis, eğer Allah'ın Adem'i yarattığı özü ateşle kıyaslasaydı, bunun ateşten çok daha aydınlık ve nur saçan bir şey olduğunu görecekti."
İmam, kendisinden ilim öğrenmek için medresesine gelen insanları da kıyastan men ediyordu.
Davud b. Sarhan diyor ki:
"İmam Sâdık şöyle buyurdu: Bazen birine bir hadis söylüyor ve onu Allah'ın dininde cedel, niza ve kıyas etmekten men ediyorum. Ama o benim yanımdan gider gitmez, benim sözümü maksadımın aksine tevil ediyor."
İmam Câfer'in oğlu İmam Musa Kâzım da kıyas konusunda aynı düşünceye sahiptir. Kıyas konusunda şunları söyler: "Sizin kıyasla ne işiniz olabilir? Sizden önce helak olanlar bu kıyas yüzünden helak oldular"
Ardından şunları ekledi: "Karşınıza, hakkında bilgi sahibi olduğunuz bir mesele çıkarsa bildiklerinizi söyleyin. Bilmediğiniz bir şey çıkarsa karşınıza -İmam elini ağzına götürerek- susun."
Ebu Şeybe şöyle rivayet eder:
"Câfer-i Sâdık'ın şöyle dediğini duydum: İbn Şubrume'nin ilmi "el-Camia" karşısında zâyi oldu. Bu kitap Resullah'ın dikte etmesi ve Ali'nin el yazısıyla hazırlanmıştı. Bu kitap kimseye söyleyecek bir söz bırakmamıştır. Bu kitapta helal ve haramların bilgisi vardır.
Kıyas taraftarları ise kıyasla bilgiye ulaşmak istiyorlar. Ancak, bu onlara haktan uzaklaşmaktan başka bir katkı sağlamaz. Kıyas yöntemiyle Allah'ın dininde doğruya ulaşılmaz." (İbn Şubrume Kûfeli bir şairdir. Mansur tarafından Kûfe kadılığına atanmıştı)
İmam, burada Ehl-i Beyt İmamlarının elinde olan ve Hz. Ali tarafından kaleme alınmış olan "el-Camia" kitabının tek başına ilim açısından kâfi olduğunu ifade ediyor. Ve "Bu kitap kimseye söyleyecek söz bırakmadı" diyor.
İmam Câfer'e göre, Allah'ın Kitabı ve Resulûllah'ın Sünnet'inde her şey mevcuttur. Ancak bunu bilmek için Kur'an ilmine vâkıf olmak gerekir. Bu ilme vâkıf olanlar da seçilmiş İmamlardır. Dolayısıyla, İmamların bilgisine başvurmadan din doğru anlaşılamaz.
İsmail b. Câfer, İmam'ın şöyle dediğini rivayet ediyor:
"Allah'ın Kitabı'nda sizden öncekilerin haberi, sizden sonrakilerin bilgisi ve sizin aranızda yaşanan meselelerin çözümü yer alır. Bunları da biz biliriz."
"İlimde derinleşenler (er-Rasihun fil ilm) Emirü'l-mü'minin Ali ve O'ndan sonraki İmamlardır."
"İlimde derinleşenler biziz ve Kur'an'ın tevilini biz biliriz."
"O'nun tevilini Allah'tan ve ilimde derinleşenlerden başkası bilmez" ayetinin tefsirinde, Zeyd b. Muaviye, İmam Câfer'in şöyle dediğini nakleder:
"Resulûllah, ilimde derinleşenlerin en üstünüdür. Yüce Allah O'na indirdiği her şeyin tenzilini de, tevilini de öğretmiştir. Allah'ın, O'na tevilini öğretmediği bir şeyi indirmiş olması söz konusu değildir. O'ndan sonraki vasileri de bunların tümünü bilirler."
"Hayır, o (Kur'an) kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde yer eden apaçık ayetlerdir" ayetinin tefsiriylle ilgili olarak da İmam Câfer şöyle buyurmuştur:
"Ayette geçen 'ilim verilenlerden' maksat İmamlardır."
Bir gün Hasan b. Sâlih b. Hay, İmam Câfer'in yanına geldi ve dedi ki:
"Ey Resulullah'ın oğlu! 'Allah'a itaat edin, Resul'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre...' ayeti hakkında ne dersin? Allah'ın itaat etmemiz emrettiği ulu'l-emr kimlerdir?"
İmam, "Âlimlerdir" buyurdu.
Dışarı çıktığında Hasan dedi ki: "Âlimler kimlerdir diye sorsaydım ya!"
Geri döndü ve sordu. İmam Câfer: "Biz Ehl-i Beyt'ten olan İmamlardır" buyurdu.
İmam Câfer'e göre, Allah her helalin ve her haramın sınırlarını çizmiş, hadlerini belirlemiştir. Bunlar, insanların kişisel tercihlerine bırakılmış meseleler değildir. Yapılması gereken bu ilme sahip olan Ehl-i Beyt evlatlarının ilmine başvurmaktır.
Süleyman b. Harun şöyle rivayet eder:
"Câfer-i Sâdık'ın şöyle dediğini duydum: Allah'ın yarattığı hiçbir helal ve haram yoktur ki bir evin sınırının olması gibi bunun da bir sınırı olmasın. Öyle ki, yola düşen kısım yolundur. Eve düşen kısım evindir. Dolayısıyla tırmalamanın ve onun dışıdaki saldırıların, bir kırbaç veya bir yarım kırbaç vurmanın dahi cezası belirlenmiştir."
Mualla b. Huneys rivayet eder ki:
"İmam Câfer şöyle buyurdu: İki insanın hakkında ihtilaf ettikleri hiçbir mesele yoktur ki buna ilişkin bir temel (asıl) Allah'ın Kitabı'nda olmasın. Ancak sıradan insanların akılları buna ermez."
İmam, sözlerine delil olarak şu iki ayeti beyan eder:
"Biz, Kitap'ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık."
"Sana bu Kitabı, her şeyi açıklayan olarak indirdik." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
İmam, "Bu yanındaki kim?" diye sordu.
Said, "Müslümanların kadısı İbn Leyla'dır" dedi.
İmam, ona şunları söyledi: "Şunun malını alıyor, şuna veriyorsun, adamla karısını birbirinden ayırıyorsun ve bunu yaparken hiç kimseden korkmuyorsun öyle mi?"7
İbn Leyla, "evet" dedi.
İmam, "Peki neye dayanarak hüküm veriyorsun?"
"Resulullah'tan ve Ebubekir'den duyduklarıma dayanarak."
"Peki, Resulullah'ın, "Benden sonra sizin en doğru hüküm vereniniz Ali'dir" sözünü duymadın mı?"
İbn Leyla, "Duydum" dedi.
"Bu hadisi duyduğun halde nasıl oluyor da Ali'nin hükmünden farklı hüküm verebiliyorsun?"
İmam devam etti: "Git, kendin gibi birini bul, Allah'a yemin ederim ki, bundan sonra bir daha seninle konuşmayacağım."
Bir gün Nuh b. Derrac (bu şahıs İmam'ın ashabından biridir) İbn Ebu Leyla'ya sordu: (Ebu Leyla'nın asıl adı Muhammed b. Abdurrahman'dır)
"Söylediğin bir sözü veya verdiğin bir hükmü herhangi bir kimsenin sözünden dolayı değiştirdiğin oldu mu?"
"Hayır, ama bir adam hariç."
Nuh, "Kim?" diye sorunca, "Câfer b. Muhammed" cevabını verdi.
İmam Cafer'in kişisel rey ve kıyasla ilgili düşünceleri
İmam Câfer, Kur'an'ın kişisel rey ve görüşe göre tevil edilmesine de şiddetle karşı çıkmıştır.
Bu konuda şunları söyler: "Kur'an'ı, kişisel görüşüne göre tefsir eden kimse, doğruyu bulsa bile sevap alamaz, yanlış yapsa günahını yüklenir."
Kuteybe şöyle rivayet eder:
"Bir adam Câfer-i Sâdık'a gelerek bir soru sordu. O da bu soruya gereken cevabı verdi. Sonra adam şunları söyledi: "Sence şöyle şöyle olursa o zaman nasıl bir görüş söylemek gerekir?"
İmam buyurdu ki: "Yavaş ol! Sana bir cevap vermişsem bu Resulûllah'tandır. Bizde bir şey hakkında 'bence şöyledir' demek yoktur."
İmam Câfer-i Sâdık, kıyası da dinde hüküm verilecek bir yöntem olarak kabul etmiyordu.
Ebu Hanife'yle olan konuşmaları bize bunu açıkça göstermektedir. İmam'ın kıyasın dinde yeri olamayacağına dâir pek çok ifadeleri vardır. Ona göre Allah'ın dini kıyas yoluyla anlaşılamaz.
Ebu Şeybe el-Horasanî şöyle rivayet eder:
"Câfer-i Sâdık'ın şöyle dediğini duydum: "Kıyas taraftarları, kıyas aracılığıyla bilgiye ulaşmak istiyorlar. Ancak, kıyasın onları haktan uzaklaştırmaktan başka bir katkısı olmaz. Kıyas yöntemiyle Allah'ın dininde isabetli bir sonuca ulaşılamaz."
Ebu Bâsir şöyle rivayet eder:
"Câfer-i Sâdık'a dedim ki: Karşımıza öyle şeyler çıkıyor ki, bunların cevabını ne Allah'ın Kitabı'nda, ne de Peygamberin Sünnet'inde bulabiliyoruz. Böyle meseleler hakkında kendimiz bir görüş beyan edebilir miyiz?"
Buyurdu ki: "Hayır, çünkü isabet etsen sevap alamazsın ve eğer yanılırsan Allah'a yalan isnat etmiş olursun."
Eban b. Tağlib, İmam Câfer'in şöyle dediğini rivayet eder:
"Sünnet (İslam'ın hükümleri) kıyas kabul etmez. Aybaşı halindeki bir kadının tutamadığı oruçları daha sonra kaza ettiği halde, kılamadığı namazları kaza etmediğini bilmiyor musun, Ey Eban! Sünnet kıyaslandığı zaman din ortadan kalkar."
Mes'ade b. Sadaka şöyle rivayet eder:
"Bana Câfer-i Sâdık, babasından rivayet etti ki, Ali b. Ebu Tâlib şöyle demiştir: Bir kimse kıyas koltuğuna kurulduğu zaman ömrü yanlışlıklar içinde geçer. Bir kimse kişisel görüşüne dayanarak Allah'a kulluk sunarsa, ömrü boş işlere dalmakla geçip gider."
İsa b. Abdullah el-Kuraşî şöyle rivayet eder:
"Ebu Hanife, İmam Câfer'in yanına geldi.
İmam, "Ey Ebu Hanife, duydum ki kıyas yapıyormuşsun, bu doğru mu?" diye sordu.
Ebu Hanife "evet" dedi.
İmam buyurdu ki: "Kıyas yapma, çünkü ilk kıyas yapan kişi, 'Beni ateşten, onu balçıktan yarattın' diyen İblis'tir. İblis, ateşle balçık arasında kıyas yapmıştır. Eğer Adem'in nuranîliğini, ateşin nuranîliği ile karşılaştırsaydı, iki nur arasındaki üstünlük farkını anlardı. Birinin diğerinden daha berrak olduğunu görürdü."
Aynı mânâdaki bir başka rivayette ise İmam Câfer şöyle diyor:
"İblis, eğer Allah'ın Adem'i yarattığı özü ateşle kıyaslasaydı, bunun ateşten çok daha aydınlık ve nur saçan bir şey olduğunu görecekti."
İmam, kendisinden ilim öğrenmek için medresesine gelen insanları da kıyastan men ediyordu.
Davud b. Sarhan diyor ki:
"İmam Sâdık şöyle buyurdu: Bazen birine bir hadis söylüyor ve onu Allah'ın dininde cedel, niza ve kıyas etmekten men ediyorum. Ama o benim yanımdan gider gitmez, benim sözümü maksadımın aksine tevil ediyor."
İmam Câfer'in oğlu İmam Musa Kâzım da kıyas konusunda aynı düşünceye sahiptir. Kıyas konusunda şunları söyler: "Sizin kıyasla ne işiniz olabilir? Sizden önce helak olanlar bu kıyas yüzünden helak oldular"
Ardından şunları ekledi: "Karşınıza, hakkında bilgi sahibi olduğunuz bir mesele çıkarsa bildiklerinizi söyleyin. Bilmediğiniz bir şey çıkarsa karşınıza -İmam elini ağzına götürerek- susun."
Ebu Şeybe şöyle rivayet eder:
"Câfer-i Sâdık'ın şöyle dediğini duydum: İbn Şubrume'nin ilmi "el-Camia" karşısında zâyi oldu. Bu kitap Resullah'ın dikte etmesi ve Ali'nin el yazısıyla hazırlanmıştı. Bu kitap kimseye söyleyecek bir söz bırakmamıştır. Bu kitapta helal ve haramların bilgisi vardır.
Kıyas taraftarları ise kıyasla bilgiye ulaşmak istiyorlar. Ancak, bu onlara haktan uzaklaşmaktan başka bir katkı sağlamaz. Kıyas yöntemiyle Allah'ın dininde doğruya ulaşılmaz." (İbn Şubrume Kûfeli bir şairdir. Mansur tarafından Kûfe kadılığına atanmıştı)
İmam, burada Ehl-i Beyt İmamlarının elinde olan ve Hz. Ali tarafından kaleme alınmış olan "el-Camia" kitabının tek başına ilim açısından kâfi olduğunu ifade ediyor. Ve "Bu kitap kimseye söyleyecek söz bırakmadı" diyor.
İmam Câfer'e göre, Allah'ın Kitabı ve Resulûllah'ın Sünnet'inde her şey mevcuttur. Ancak bunu bilmek için Kur'an ilmine vâkıf olmak gerekir. Bu ilme vâkıf olanlar da seçilmiş İmamlardır. Dolayısıyla, İmamların bilgisine başvurmadan din doğru anlaşılamaz.
İsmail b. Câfer, İmam'ın şöyle dediğini rivayet ediyor:
"Allah'ın Kitabı'nda sizden öncekilerin haberi, sizden sonrakilerin bilgisi ve sizin aranızda yaşanan meselelerin çözümü yer alır. Bunları da biz biliriz."
"İlimde derinleşenler (er-Rasihun fil ilm) Emirü'l-mü'minin Ali ve O'ndan sonraki İmamlardır."
"İlimde derinleşenler biziz ve Kur'an'ın tevilini biz biliriz."
"O'nun tevilini Allah'tan ve ilimde derinleşenlerden başkası bilmez" ayetinin tefsirinde, Zeyd b. Muaviye, İmam Câfer'in şöyle dediğini nakleder:
"Resulûllah, ilimde derinleşenlerin en üstünüdür. Yüce Allah O'na indirdiği her şeyin tenzilini de, tevilini de öğretmiştir. Allah'ın, O'na tevilini öğretmediği bir şeyi indirmiş olması söz konusu değildir. O'ndan sonraki vasileri de bunların tümünü bilirler."
"Hayır, o (Kur'an) kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde yer eden apaçık ayetlerdir" ayetinin tefsiriylle ilgili olarak da İmam Câfer şöyle buyurmuştur:
"Ayette geçen 'ilim verilenlerden' maksat İmamlardır."
Bir gün Hasan b. Sâlih b. Hay, İmam Câfer'in yanına geldi ve dedi ki:
"Ey Resulullah'ın oğlu! 'Allah'a itaat edin, Resul'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre...' ayeti hakkında ne dersin? Allah'ın itaat etmemiz emrettiği ulu'l-emr kimlerdir?"
İmam, "Âlimlerdir" buyurdu.
Dışarı çıktığında Hasan dedi ki: "Âlimler kimlerdir diye sorsaydım ya!"
Geri döndü ve sordu. İmam Câfer: "Biz Ehl-i Beyt'ten olan İmamlardır" buyurdu.
İmam Câfer'e göre, Allah her helalin ve her haramın sınırlarını çizmiş, hadlerini belirlemiştir. Bunlar, insanların kişisel tercihlerine bırakılmış meseleler değildir. Yapılması gereken bu ilme sahip olan Ehl-i Beyt evlatlarının ilmine başvurmaktır.
Süleyman b. Harun şöyle rivayet eder:
"Câfer-i Sâdık'ın şöyle dediğini duydum: Allah'ın yarattığı hiçbir helal ve haram yoktur ki bir evin sınırının olması gibi bunun da bir sınırı olmasın. Öyle ki, yola düşen kısım yolundur. Eve düşen kısım evindir. Dolayısıyla tırmalamanın ve onun dışıdaki saldırıların, bir kırbaç veya bir yarım kırbaç vurmanın dahi cezası belirlenmiştir."
Mualla b. Huneys rivayet eder ki:
"İmam Câfer şöyle buyurdu: İki insanın hakkında ihtilaf ettikleri hiçbir mesele yoktur ki buna ilişkin bir temel (asıl) Allah'ın Kitabı'nda olmasın. Ancak sıradan insanların akılları buna ermez."
İmam, sözlerine delil olarak şu iki ayeti beyan eder:
"Biz, Kitap'ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık."
"Sana bu Kitabı, her şeyi açıklayan olarak indirdik." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.