İlim, fiil ve kudret Allah’tandır
Gazali buyuruyor ki: “Kul için sadece bir talep olabilir. Yoksa kul, ilmin veya tevbenin kendisini yaratamaz. Kul, arzuyu yaratma kudretine sahip değildir. İlim de, fiil de, bunların elde edilmesi için gereken kudret de kadir olan Allah’tandır”
26.09.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri tövbenin gerekliliği konusunda şöyle buyuruyor:
Bütün ayet-i kerime ve hadis-i şerifler, tövbenin gerekli olduğunu bize anlatmaktadır. Birkaçını yazalım:
"Toplu halde tövbe edip Allah'a yönelin, ey iman sahipleri...
İflahınız bu yolda umulur." (Nur, 31).
"Ey iman sahipleri, nasuh tövbesi ile -bir daha dönmemek üzere- tövbe ediniz." (Tahrim, 8).
"Allah Teâlâ'nın, bol bol tövbe edenleri seveceği muhakkaktır." (Bakara, 222).
Zikredeceğimiz hadis-i şerifler de tövbenin önemini anlatmaktadır:
"Tövbekâr Allah'ın sevdiğidir."
"Hatasını anlayıp tövbe eden, hata işlememiş gibidir."
"Allah Teâlâ mümin kulunun tövbe edip, kendisine dönmesinden o kadar ferah duyar ki; suyu, yemeği ve diğer zaruri ihtiyacı yüklü bineği ile yola çıkan; susuz, kurak ve tehlikeli bir yerde yatıp uyuya kalan, uyandığı zaman, her şeyini kaybolmuş gören ve onları aramaktan bitap düşüp Allah'ın dilediği kadar susuzluktan ve hararetten perişan olduktan sonra, kendi kendine, 'Artık bulmam mümkün değil. Önce yatıp uyuduğum yere gideyim. Orada ölümü bekleyeyim' der. Ve gider.
Başını kolunun üzerine kor, ölmek için uyumak ister. Bir aralık gözlerini açınca, yiyeceği, içeceği üzerinde bulunan bineğini yanında görür. Dolayısı ile çok sevinir. Allah Teâlâ bu adamın duyduğu ferahtan çok fazlasını mümin kulunun tövbe edip kendine dönmesinde duyar."
İmamlar, tövbenin vacip olduğuna ittifak etmişlerdir. Bize şöyle bir şey diyecek olursanız: "Tövbe, kalpte hâsıl olan pişmanlık duygusunun bir meyvesidir. Bu duyguyu meydana getirebilmek, insanın elinde değildir. Bu sebeple onun vacip olması nasıl olacak?"
Deriz ki: Tövbenin sebepleri, insanın iradesine girebilir. Bu da tövbe yolunu öğrenmektir. Bu sebepledir ki, ilmin de vacip olduğunu söylüyoruz. Kul için sadece bir talep olabilir. Yoksa kul, ilmin veya tövbenin kendisini yaratamaz. Kul, arzuyu yaratma kudretine sahip değildir. İlim de, fiil de, bunların elde edilmesi için gereken kudret de kadir olan Allah'tandır. "Sizi de, yaptığınız işleri de Allah yarattı" (Saffat, 96) ayet-i kerimesi bu manayadır.
Basiret ehline göre, gerçek olan açıkça budur. Ötesi şaşkınlıktan başka bir şey değildir ve dalâlettir.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Bütün ayet-i kerime ve hadis-i şerifler, tövbenin gerekli olduğunu bize anlatmaktadır. Birkaçını yazalım:
"Toplu halde tövbe edip Allah'a yönelin, ey iman sahipleri...
İflahınız bu yolda umulur." (Nur, 31).
"Ey iman sahipleri, nasuh tövbesi ile -bir daha dönmemek üzere- tövbe ediniz." (Tahrim, 8).
"Allah Teâlâ'nın, bol bol tövbe edenleri seveceği muhakkaktır." (Bakara, 222).
Zikredeceğimiz hadis-i şerifler de tövbenin önemini anlatmaktadır:
"Tövbekâr Allah'ın sevdiğidir."
"Hatasını anlayıp tövbe eden, hata işlememiş gibidir."
"Allah Teâlâ mümin kulunun tövbe edip, kendisine dönmesinden o kadar ferah duyar ki; suyu, yemeği ve diğer zaruri ihtiyacı yüklü bineği ile yola çıkan; susuz, kurak ve tehlikeli bir yerde yatıp uyuya kalan, uyandığı zaman, her şeyini kaybolmuş gören ve onları aramaktan bitap düşüp Allah'ın dilediği kadar susuzluktan ve hararetten perişan olduktan sonra, kendi kendine, 'Artık bulmam mümkün değil. Önce yatıp uyuduğum yere gideyim. Orada ölümü bekleyeyim' der. Ve gider.
Başını kolunun üzerine kor, ölmek için uyumak ister. Bir aralık gözlerini açınca, yiyeceği, içeceği üzerinde bulunan bineğini yanında görür. Dolayısı ile çok sevinir. Allah Teâlâ bu adamın duyduğu ferahtan çok fazlasını mümin kulunun tövbe edip kendine dönmesinde duyar."
İmamlar, tövbenin vacip olduğuna ittifak etmişlerdir. Bize şöyle bir şey diyecek olursanız: "Tövbe, kalpte hâsıl olan pişmanlık duygusunun bir meyvesidir. Bu duyguyu meydana getirebilmek, insanın elinde değildir. Bu sebeple onun vacip olması nasıl olacak?"
Deriz ki: Tövbenin sebepleri, insanın iradesine girebilir. Bu da tövbe yolunu öğrenmektir. Bu sebepledir ki, ilmin de vacip olduğunu söylüyoruz. Kul için sadece bir talep olabilir. Yoksa kul, ilmin veya tövbenin kendisini yaratamaz. Kul, arzuyu yaratma kudretine sahip değildir. İlim de, fiil de, bunların elde edilmesi için gereken kudret de kadir olan Allah'tandır. "Sizi de, yaptığınız işleri de Allah yarattı" (Saffat, 96) ayet-i kerimesi bu manayadır.
Basiret ehline göre, gerçek olan açıkça budur. Ötesi şaşkınlıktan başka bir şey değildir ve dalâlettir.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.