Bugün müsteşriklerin, ajanların faaliyetleri ve onların etkisinde kalan Müslüman görünümlü hoca olarak bilinen bir takım zevat sebebiyle Allah'ın muradından ve de Hz. Resulüllah'ın İslam'ı anlama ve yaşama tarzından uzak, şekle ve seremoniye dayalı, ruhu alınmış bir İslam yaşanmaktadır.
Bunu anlamak esasen çok zor da değil.
Ülkenin yıllarca idaresine soyunan siyasiler kendilerini muhafazakar olarak tanımlamalarına rağmen, bu ülkede zina serbest bırakılıp fuhuş yüzde 220 oranında artıyorsa;
Allah Resulü'nün, "domuz eti yiyen Müslüman olamaz" hükmüne rağmen, sırf AB istiyor diye domuz eti kasaplık et statüsüne alınıp, bilerek ya da bilmeden toplumun çoğunluğunun boğazından geçebiliyorsa;
"Namaz mü'mini kötülükten alıkoyar" ayetine rağmen, camiler tıklım tıklım dolduğu halde hırsızlık, tecavüz, cinayet, gasp, boşanma gibi adi suçlar katlanarak artıyorsa?
Siz söyleyin, buna ruhu alınmış, sadece şekilde kalmış, siyasallaştırılıp ranta dönüştürülmüş İslam denmez mi?
Halbuki din Allah'a vuslat içindir, asıl hedefi budur. Bir Müslüman'ın örnek modeli; başta, bizzat Cenab-ı Hakk'ın terbiye ettiği Resulüllah (s.a.v.) efendimiz, sonra da O'nun varisi olan, bizlere Kur'an'la birlikte emanet bıraktığı Ehl-i Beyt'idir.
Adamlar, sözde genç nesillere din ve ahlakı öğretme adına okullarda, resmi din ve ahlak dersi kitaplarında Kelime-i Tevhid'den "Muhammedü'r-Resulüllah"ı çıkartıp, bir Vatikan projesi olan "Muhammed'siz bir din anlayışı"nı empoze etmeye çalışıyorlar; ardından da kutlu doğum haftasında boy, boy şovlar yaparak dindar bir görünüm vermeye çalışıyorlar.
Karganın biri Haç'ın üzerine konmuş ve onun üstüne pislemiş. Oradan geçen ariflerden bir zat kargaya şu anlamı soruyu sormuş: "Ey karga! Eğer Müslüman'san Haç'ın üstünde ne işin var yahut Hıristiyan'san Haç'a neden pisledin?"
Bizimkiler de eğer Müslüman'sa Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt'inin yaşadığı gibi bir dini bize anlatmalılar, şayet değillerse ağızlarındaki baklayı, boyunlarında gizledikleri Haç'ı çıkarmalılar.
Ama çıkarmayacaklarını da gayet iyi biliyoruz. Onlar bugün İslam'a, Hz. Resulüllah'ın mirasına gerçek manada sahip çıkanların önünü kesmek, milletle onların arasında engel olabilmek için dün olduğu gibi bugün de din örtüsünü kullanmaya devam edecekler.
Ne yaparlarsa yapsınlar, Allah'ın vaat ettiği gibi "Allah'ın nurunu asla söndüremeyecekler", Allah'ın muradının üstünü asla örtemeyecekler.
Allah her devirde, sevdiği ve seçtiği kullarını gönderir ve bütün bu kirli oyunların hepsini bozar. Bu hak-batıl mücadelesi Hz. Adem'den kıyamete kadar yaşanan ve yaşanacak olan bir kaderdir. Bu imtihan, doğru ile eğrinin ayrılması içindir.
Bu devirde de, Allah'a şükürler olsun ki, Prof. Dr. Haydar Baş gibi İslam'a, Hz. Peygamber'e, Ehl-i Beyt'e, milli ve manevi bütün değerlerimize, vatana, bayrağa, birlik ve beraberliğimize sahip çıkan örnek bir şahsiyet var.
Prof. Dr. Baş; geçmişten günümüze, sahip olduğumuz milli ve manevi hangi değere sataşılıyorsa, bir bakıyorsunuz ki o fitneyle en önde mücadele ettiğini görüyorsunuz.
Somut olması açısından, bakın bugün ne yapılıyor, Hz. Peygambersiz bir din anlayışı empoze edilirken, bunun üstü kutlu doğum etkinlikleri ile örtülmeye çalışılıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş ise Hz. Peygamber'i anlatan 3 Mart 2016 tarihli makalesinde şu önemli tespitleri yapıyor:
"İslam Peygamberi (sav), cahiliye toplumu olarak adlandırılan her türlü ahlaksızlığın ve toplum düzenini bozan hayat tarzının yaşandığı bir ümmetten İslam'ın örnek neslini yetiştirmiştir."
"Resulullah'ın en üstün örnek olması, seçilmişliğinin yanı sıra hayatın bütün yönlerini kuşatmasından kaynaklanır. Hz. Peygamber, en iyi ve müşfik aile reisiydi, oysa her peygamber evlenip çocuk sahibi olmamıştır. Resulullah en iyi devlet kurucusu ve reisiydi, oysa her peygambere devlet kurmak nasip olmamıştı. Resulullah, İslam ordusunun başkumandanı ve savaşçısıydı ancak her peygamberin askeri alanda rehberlik yapması mümkün olmamıştı. Adeta O, kendinden önceki bütün peygamberlerin sahip oldukları en bariz vasıfların, güzelliklerin ve özelliklerin özü, özeti ve mecmuu idi. Denilebilir ki, Hz. Muhammed Mustafa dışında hiçbir peygambere hayatın ve insanlığın tümünü kuşatan bu kadar üstün vasıflar bahşedilmemiştir."
"Hz. Peygamber, kendileri için "Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti" buyurur. Bu sebeple, her an yeni bir tecelli ile yeniden doğan, böylelikle kemal üzerine kemali, nur üzerine nuru sergileyen Cenab-ı Hakk'ın vitrini olma şerefine ermiş bir vücut ve ruhun sahibi idiler. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'inde bu üstün hali överek, "Ve Sen şüphesiz yüce bir ahlaka sahipsin" (Kalem, 4) buyurmaktadır. Allah Resulüne "Din nedir?" diye sorulduğunda, "Güzel ahlaktır" buyurur. Öyleyse Hz. Peygamber, güzel ahlak için yegâne örnektir."
"Yaşadığımız toplumda herkesin birbirinden şikâyet etmesi, ahlakın bozulması, aynen cahiliye devri gibi her türlü çirkinliğin hayatın olağanı haline gelmesi de Hz. Peygamber'le aramıza perdeler çekilmesi nedeniyledir. O ve seçilmiş Ehl-i Beyt'i unutuldukça bugün yaşanan acı tablo kaçınılmazdır."
"Kısaca bugün bazılarının Kelime-i Şehadetten "Muhammedü'r-Resulullah" kısmını çıkarmaya çalışmaları boşa değildir. Zira Hz. Peygamber'siz ne din olur, ne güzel ahlak olur, ne de Allah'a giden yol bilinir. O'nun güzel ahlak ölçüleri ve getirdikleri ile mümin arınır, kitabı ve hikmeti öğrenir."
Fazla söze ne hacet?
Bunu anlamak esasen çok zor da değil.
Ülkenin yıllarca idaresine soyunan siyasiler kendilerini muhafazakar olarak tanımlamalarına rağmen, bu ülkede zina serbest bırakılıp fuhuş yüzde 220 oranında artıyorsa;
Allah Resulü'nün, "domuz eti yiyen Müslüman olamaz" hükmüne rağmen, sırf AB istiyor diye domuz eti kasaplık et statüsüne alınıp, bilerek ya da bilmeden toplumun çoğunluğunun boğazından geçebiliyorsa;
"Namaz mü'mini kötülükten alıkoyar" ayetine rağmen, camiler tıklım tıklım dolduğu halde hırsızlık, tecavüz, cinayet, gasp, boşanma gibi adi suçlar katlanarak artıyorsa?
Siz söyleyin, buna ruhu alınmış, sadece şekilde kalmış, siyasallaştırılıp ranta dönüştürülmüş İslam denmez mi?
Halbuki din Allah'a vuslat içindir, asıl hedefi budur. Bir Müslüman'ın örnek modeli; başta, bizzat Cenab-ı Hakk'ın terbiye ettiği Resulüllah (s.a.v.) efendimiz, sonra da O'nun varisi olan, bizlere Kur'an'la birlikte emanet bıraktığı Ehl-i Beyt'idir.
Adamlar, sözde genç nesillere din ve ahlakı öğretme adına okullarda, resmi din ve ahlak dersi kitaplarında Kelime-i Tevhid'den "Muhammedü'r-Resulüllah"ı çıkartıp, bir Vatikan projesi olan "Muhammed'siz bir din anlayışı"nı empoze etmeye çalışıyorlar; ardından da kutlu doğum haftasında boy, boy şovlar yaparak dindar bir görünüm vermeye çalışıyorlar.
Karganın biri Haç'ın üzerine konmuş ve onun üstüne pislemiş. Oradan geçen ariflerden bir zat kargaya şu anlamı soruyu sormuş: "Ey karga! Eğer Müslüman'san Haç'ın üstünde ne işin var yahut Hıristiyan'san Haç'a neden pisledin?"
Bizimkiler de eğer Müslüman'sa Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt'inin yaşadığı gibi bir dini bize anlatmalılar, şayet değillerse ağızlarındaki baklayı, boyunlarında gizledikleri Haç'ı çıkarmalılar.
Ama çıkarmayacaklarını da gayet iyi biliyoruz. Onlar bugün İslam'a, Hz. Resulüllah'ın mirasına gerçek manada sahip çıkanların önünü kesmek, milletle onların arasında engel olabilmek için dün olduğu gibi bugün de din örtüsünü kullanmaya devam edecekler.
Ne yaparlarsa yapsınlar, Allah'ın vaat ettiği gibi "Allah'ın nurunu asla söndüremeyecekler", Allah'ın muradının üstünü asla örtemeyecekler.
Allah her devirde, sevdiği ve seçtiği kullarını gönderir ve bütün bu kirli oyunların hepsini bozar. Bu hak-batıl mücadelesi Hz. Adem'den kıyamete kadar yaşanan ve yaşanacak olan bir kaderdir. Bu imtihan, doğru ile eğrinin ayrılması içindir.
Bu devirde de, Allah'a şükürler olsun ki, Prof. Dr. Haydar Baş gibi İslam'a, Hz. Peygamber'e, Ehl-i Beyt'e, milli ve manevi bütün değerlerimize, vatana, bayrağa, birlik ve beraberliğimize sahip çıkan örnek bir şahsiyet var.
Prof. Dr. Baş; geçmişten günümüze, sahip olduğumuz milli ve manevi hangi değere sataşılıyorsa, bir bakıyorsunuz ki o fitneyle en önde mücadele ettiğini görüyorsunuz.
Somut olması açısından, bakın bugün ne yapılıyor, Hz. Peygambersiz bir din anlayışı empoze edilirken, bunun üstü kutlu doğum etkinlikleri ile örtülmeye çalışılıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş ise Hz. Peygamber'i anlatan 3 Mart 2016 tarihli makalesinde şu önemli tespitleri yapıyor:
"İslam Peygamberi (sav), cahiliye toplumu olarak adlandırılan her türlü ahlaksızlığın ve toplum düzenini bozan hayat tarzının yaşandığı bir ümmetten İslam'ın örnek neslini yetiştirmiştir."
"Resulullah'ın en üstün örnek olması, seçilmişliğinin yanı sıra hayatın bütün yönlerini kuşatmasından kaynaklanır. Hz. Peygamber, en iyi ve müşfik aile reisiydi, oysa her peygamber evlenip çocuk sahibi olmamıştır. Resulullah en iyi devlet kurucusu ve reisiydi, oysa her peygambere devlet kurmak nasip olmamıştı. Resulullah, İslam ordusunun başkumandanı ve savaşçısıydı ancak her peygamberin askeri alanda rehberlik yapması mümkün olmamıştı. Adeta O, kendinden önceki bütün peygamberlerin sahip oldukları en bariz vasıfların, güzelliklerin ve özelliklerin özü, özeti ve mecmuu idi. Denilebilir ki, Hz. Muhammed Mustafa dışında hiçbir peygambere hayatın ve insanlığın tümünü kuşatan bu kadar üstün vasıflar bahşedilmemiştir."
"Hz. Peygamber, kendileri için "Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti" buyurur. Bu sebeple, her an yeni bir tecelli ile yeniden doğan, böylelikle kemal üzerine kemali, nur üzerine nuru sergileyen Cenab-ı Hakk'ın vitrini olma şerefine ermiş bir vücut ve ruhun sahibi idiler. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'inde bu üstün hali överek, "Ve Sen şüphesiz yüce bir ahlaka sahipsin" (Kalem, 4) buyurmaktadır. Allah Resulüne "Din nedir?" diye sorulduğunda, "Güzel ahlaktır" buyurur. Öyleyse Hz. Peygamber, güzel ahlak için yegâne örnektir."
"Yaşadığımız toplumda herkesin birbirinden şikâyet etmesi, ahlakın bozulması, aynen cahiliye devri gibi her türlü çirkinliğin hayatın olağanı haline gelmesi de Hz. Peygamber'le aramıza perdeler çekilmesi nedeniyledir. O ve seçilmiş Ehl-i Beyt'i unutuldukça bugün yaşanan acı tablo kaçınılmazdır."
"Kısaca bugün bazılarının Kelime-i Şehadetten "Muhammedü'r-Resulullah" kısmını çıkarmaya çalışmaları boşa değildir. Zira Hz. Peygamber'siz ne din olur, ne güzel ahlak olur, ne de Allah'a giden yol bilinir. O'nun güzel ahlak ölçüleri ve getirdikleri ile mümin arınır, kitabı ve hikmeti öğrenir."
Fazla söze ne hacet?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Libya uçağı düştü mü, düşürüldü mü? Zamanlama manidar / 25.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025


















































































