(dünden devam…)
"Bundan önce siz bir ateş çukurunun tam kenarında duruyordunuz. Kolayca içilen bir yudumluk su kadar önemsiz ve aç insanın bir kerede yutacağı az bir lokma gibi değersizdiniz. Çabuk parlayıp, hemen sönüveren saman alevi gibi dayanıksızdınız. Başka toplumların ayakları altında eziliyordunuz. Develerin kirlettikleri pis su birikintilerini içiyor, tabaklanmamış bir deri parçası idi yemeğiniz. İtilip kakılan, aşağılanan pespayelerdiniz.
Çevrenizdeki toplumların sizi kapıp götürmelerinden korkuyordunuz. Bütün bunlardan ve de nice güçlü erlerin belasına uğradıktan, Arap kurtlarına lokma olduktan ve Ehl-i Kitap'ın azgınlıklarına tutsak düştükten sonra, Allah, sizi, Muhammed (s.a.v.) ile kurtardı. Onlar, her zaman savaş ateşini yakmak istedilerse, Allah onu söndürdü. Ne zaman Şeytan boynuzunu gösterdiyse ya da ne zaman müşriklerden bir grup ağzını açmak istediyse, kardeşini (Hz. Ali) tam ortasına attı. O da onların başlarını ezmedikçe, yaktıkları fitne ateşini kılıcıyla söndürmedikçe onlardan vazgeçmezdi.
O, Allah'ın Zâtı için var gücünü harcar, Allah'ın emri hususunda hiçbir çabadan geri durmazdı. Resûlullah (s.a.v.)'in yakını, Allah'ın velilerinin önderidir. Kollarını sıvamış insanlara öğüt veriyordu. Çok çalışıyor, büyük emekler sarf ediyordu. Allah için bir iş yaptığında kınayanların kınamasından korkmazdı. Siz ise, refah içinde konforlu hayatınızı sürdürüyordunuz; rahatınız yerinde, bir eliniz yağda, bir eliniz balda olmak üzere can güvenliğine sahip olmanın keyfini çıkarıyordunuz.
Bu arada başımıza bir felaket gelmesini dört gözle bekliyordunuz, bizim kara haberimizin bir an önce gelmesi için sabırsızlanıyordunuz. Savaş olunca geri durur, çatışmadan kaçardınız. Allah, Peygamberinin (s.a.v.) nebiler yurduna ve seçkinler diyarına intikalini uygun görünce, içinizdeki nifak düşmanlığı açığa çıktı, din kisvesi eskidi. O güne kadar susan hainler konuşmaya başladı, adı sanı bilinmeyen kimseler öne geçmeye, bâtıl ehlinin soylu develeri (önderleri) böğürmeye başladılar. Bunlar sizin meydanlarınızda itibar görmeye başladılar.
Şeytan bir kez daha başını deliğinden çıkardı, sizlere fısıldadı. Gördü ki, onun çağrısına icabet etmeye dünden razısınız, ona kanmayı içinizden geçiriyorsunuz. Derken sizi kışkırttı. Baktı ki, çabuk tahrik oluyorsunuz. Sizi öfkelendirdi, hemen küplere bindiğinizi gördü. Böylece size ait olmayan bir deveye damganızı vurdunuz. Kendinize ait olmayan kaynağın başına kondunuz. Bütün bunlar çok kısa bir sürede oldu. Henüz yaramız tazeydi ve kabuk bağlamamıştı. Daha Peygamberin (s.a.v.) naaşını kabre koymamıştık. 'Fitne çıkmasından korkuyoruz' diyerek bu işleri kaşla göz arasında kotardınız. 'Haberiniz olsun! Tam fitnenin ortasına düşmüşlerdir. Gerçekten cehennem kafirleri kuşatmıştır.' (Tevbe: 49)."
(devam edecek…)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020