Mahcupyan efendi 'yazdım oldu' diyebilir, Zaman gazetesi de 'yayınladım gitti' deyip, 'hizmet' söylemleri ile avunabilir. Ama bilinçli Türk okuyucusu bütün bu yazılanları ve yayınlananları bir yerlere not ediyor. Aziz Karaca gibi yüzlerce kalem erbabı da; bu tür ülkenin altını oyma faaliyetlerini günde binlerce, onbinlerce kişi ile paylaşıyor.Sözü geçen yazar, belki dedelerine verdiği sözü yerine getirmek için bu tür yazılar yazmakta ısrarcı olabilir, Zaman gazetesi de kim bilir kime verdiği hangi sözden ötürü böylesine yazarlara ve yazılara yer veriyor olabilir. Ama bilinmelidir ki; İstiklal Marşımızdaki "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda" hitabını duyar duymaz kalbi titreyecek, tüyleri ürperecek ve "ben" diyebilecek milyonlarca Müslüman Türk delikanlısı, hanımefendisi mevcuttur.Hocaefendi'nin mahcup yazarı böyle buyurmuş: "?AB'nin sembolize ettiği global dünyayla bütünleşen, ona adapte olan, giderek onunla bir sentez gerçekleştirebilecek olan Türkiye fikri çoğu insanı, ama tabii ki öncelikle var olan adaletsiz, eşitsiz ve antidemokratik sistemden yararlananları korkutuyor. Değişimden ürkenler, devletçilik üzerinden üretilmiş ideolojik ve kurumsal hiyerarşinin devam etmesi için çırpınıyorlar... Bu çoklu ancak derinliksiz koalisyonun sözcüleri medyadan siyasi partilere, silahlı kuvvetlerden yargıya kadar uzanmakta. Amaç AB sürecini durdurmak ve ülkedeki otoriter siyasi yapıyı korumak olunca tüm enerji AKP üzerinde kilitleniyor. Çünkü AKP hem AB üyeliğini açıkça desteklemekte, hem de İslami duyarlılığı temsil eden siyasi kimliği nedeniyle resmi ideoloji açısından meşruiyet zaafı taşımakta. Diğer bir deyişle devletçi koalisyonun mesajı, ülkeyi AB'ye taşımakta olan partinin zaten devletin asli değerlerine sahip çıkmayan bir kesime ait olduğudur. Böylece AB'ye 'emperyalist ve düşman' bir kimlik yakıştırılarak AKP; AKP'ye ise 'dinci' kimliği yapıştırılarak AB süreci yıpratılmaya çalışılıyor.""?Ordu ve yargı üzerinden kendilerine yer açmaya çalışan, daha devletçi ve milliyetçi olmaktan başka önlerinde hiçbir vizyon bulunmayan birtakım 'sivil' oluşumlar..." (Zaman, 26.06.2006)Sayın yazardan, AB kara sevdasının Türk Devletine ve Müslüman Türk milletine bu gün itibariyle kaça mal olduğu, nelerimizi alıp götürdüğü hususunda yazılar beklemiyoruz..Yapısı belli, misyonu belli ve şimdiye kadar yazdıkları ortada. Fakat, Türkiye'yi seviyormuş gibi rollere soyunması yok mu? Bu kadar da pişkinlik olmaz dedirtiyor. Peki, Zaman neden bu tür yazıları yayınlıyor, bunu da paraları ile destek olan okurları sorsun.Şimdi, AKP'nin ve AB'nin başımıza ne tür çoraplar ördüğünü ortaya koyan birkaç alıntı yapacağız, okuyucu baksın ki Zaman'la hangi gerçekler ortaya çıkıyormuş:"Avrupa Birliği macerası, AKP'nin Türk Milleti'ne, Türk tarihine, Türk coğrafyasına ve geleceğine karşı işlemiş olduğu en büyük ve affedilmez günahtır. AKP Grubu ve ileri gelenleri ödeyemeyecekleri bu vebali yedi sülalelerine miras bırakacaklardır. Üstelik bu günahı kendi geliş çizgilerini tam tersine çevirerek ve eski dostlarının feryat figan uyarmalarına rağmen, inatla ve diplomasi kurallarını da yakıp yıkarak işlemişlerdir. AKP seçmenine vaadettiği birçok şeyi (imam-hatip, türban, dokunulmazlıkların kaldırılması, yolsuzlukların önlenmesi vs.) yerine getirmezken, vaadetmediği AB sevdasına çılgın gibi sarılmış ve üç yıl nefes nefese bir adım önde koşmuştur.Üç yıl yaşadığımız çeşitli aymazlıklardan sonra Başbakan'ın bugün 'Müzakereler durursa durur' diye efelenmesinin hiçbir 'Kıymeti Harbiyesi' yoktur. Bu söz ne kendisini sorumluluktan kurtarır, ne AB'yi yola getirir, ne de memleketimizin düşürüldüğü hacalet ve ziyanı telafi eder. Nedir bu hacalet ve ziyanlar? Sayalım: 1- KKTC kahroldu. Yavruvatan anavatandan kopacak hale getirildi, içi boşaltıldı. Türk askeri çekilsin Kıbrıs biter. Londra-Zürih anlaşmaları ve garantörlük hakkımız delindi. Denktaş'ın Kıbrıs'ı ile Talat'ın ki bir mi? 2- AB'nin arzusuna uygun, yani devleti terörle mücadele edemez ve Türk ahlakının sınırlarını koruyamaz hale getiren kanunlar çıkararak hukuk rejimimiz, dolayısıyla da asayişimiz berbat edildi.3- Güney Kıbrıs'ın AB'ye girmesine hizmet edildi... Yunanistan hem BM'de, hem de AB'de iki oy sahibi haline getirildi" (Tercüman, 19.06.2006.Ergun Göze)."Pazar günü Ankara'da devlet yoktu; yasalar yoktu; hükümet ise hiç mi hiç yoktu.Çünkü Demokratik Toplum Partisi (DTP) adlı parti; kongre yapıyor görüntüsü altında PKK propagandası yaptı; bölücülük yaptı... Devlete açık açık meydan okudu. Kimse de çıkıp 'Siz bu gücü nereden alıyorsunuz?' diye soramadı...Sahi nereden alıyor PKK'nin siyasal uzantısı bu gücü?Açıkça söyleyelim: Birinci olarak hükümetten alıyor. Başbakanımız ne demişti: 'Türkiye'de Kürt sorunu vardır!' PKK terör örgütünün 25 yıldır söylediği de işte bu idi...Bu sorunu çözmek için kandırılan Kürt gençleri dağlara çıkartıldı. Bunların ellerine Avrupa'dan, ABD'den getirilmiş silahlar verildi. Kursaklarına AB yemleri konuldu. Devletle dağ bayır demeden çatışmaya başladılar.Gün geldi; PKK elebaşısı yakalandı ve hapse tıkıldı. PKK terörü susturuldu.Sonra 2002 yılı Kasım ayında seçim yapıldı. Sevgili halkımız AKP'yi 367 milletvekili ile tek başına iktidar yaptı.Bu iktidar da halka teşekkür etmek için; o zamana kadar susmuş bulunan PKK'nin yeniden harekete geçmesi için yeni bir siyasal zemin yarattı. PKK'nin siyası kanadından olup hapse atılan Leyla Zana ve benzeri isimler çıkartıldılar. Bunlar Dışişleri Konutu'nda özel biçimde ağırlandılar.AKP yönetimi; Güneydoğu'ya Efgan Ala gibi AB kriterlerini Türkiye'nin kriterlerinin önüne geçiren valiler yollayarak PKK'nin istediği gibi propaganda yapmasına, örgütlenmesine olanak tanıdı.Susturulmuş, kıstırılmış Öcalan da hapisten yeni bir emir verdi: Harekete geçin...AB'nin açıkça, ABD'nin gizlice desteklediği PKK yine silaha sarıldı. 2004'ten itibaren askeri, polisi katletmeye başladı.Öyle ya, Türkiye'de bir Kürt sorunun olduğu bütün dünyaya gösterilmeli idi.Bunu nasıl göstereceksin?Askeri, polisi vurarak...Çünkü adamlar; 'Biji serok Apo!' diye Diyarbakır meydanlarında bağırıp PKK flamalarını, Apo posterlerini asarken valiler sadece seyrettiler...Sıra geldi Kürt sorunun göstermeye..." (Güneş, 28.06.2006. Rıza Zelyurt)."İktidar, AB'nin yazılı-sözlü muhtıralarına rağmen, bazı AKP ve CHP milletvekillerinin engellemesi sayesinde Vakıflar Yasasını çıkarmada zorlanıyor. Ama Vakıflardan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin komisyona, AB yolunda "reformların" devam ettiğini ispat için yasanın bir an önce çıkarılması talimatını vermiş. Vah ki, vah!.. Oya gibi işlenmiş, hayati öneme haiz bu tasarıyı resmen AB hazırladı, bizimkiler sadece rötuş yaptı. Ana fikri; ülkemizin imtiyazlı azınlık vakıfları cenneti olması, Hıristiyan koloniler kurulması, başta Ayasofya, tarihi ve kültürel değerlerimizin zapt edilmesidir. Her maddesi önemli de, sadece birinin üzerinde duralım. AB önce azınlık vakıflarına sınırsız mülk edinme hakkı istedi, yerine getirildi. Şimdi sırada geçmiş asırlarda bu vakıflara ait olduğunu iddia ettikleri yerlere geldi. Nedir bunlar; yasa dışı yollardan edinilenler ile mirasçısı kalmadığından Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal etmiş, önemli bir kısmı da üçüncü şahıslara geçmiş mülkler. İşte AB bunları istiyor. Sayısı Başbakan Erdoğan'a göre 188, Devlet Bakanı Şahin'e göre 500, AB ve Bartholomeos'a göre şimdilik 2 bin 500'ün üstünde. " (Yeni Çağ, 29.06. 2006. Sadi Somuncuoğlu).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Bir yolsuzluk bir yoksulluk bir yasak / 26.12.2024
- 2025 yılı dahi emekliler yılı ilan edilsin / 22.12.2024
- İmtiyaza mazhar niceleri var / 21.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- 2025 yılı dahi emekliler yılı ilan edilsin / 22.12.2024
- İmtiyaza mazhar niceleri var / 21.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024