Hasan el-Askerî’den sonra Ehl-i Beyt takipçisi fırkalar
Hasan el-Askerî’nin ölümü ile Ehl-i Beyt dostları farklı bir durum ile karşı karşıya gelmiştir
20.06.2024 18:19:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Hasan el-Askerî'nin ölümü ile Ehl-i Beyt dostları farklı bir durum ile karşı karşıya gelmiştir.
Bir çocuk bırakmadan ölen Hasan el-Askerî ile imamet son mu bulmuştu? İmametin son bulması Ehl-i Beyt'in sonu anlamına gelir miydi? Hasan el-Askerî'nin ölümüyle takipçileri bu duruma hazırlar mıydı?
Kargaşa ortamında Ehl-i Beyt dostları kime nasıl inanacaklardı?
On birinci İmam Hasan el-Askerî'nin 28 yaşında ölümünden sonra İmamîyye Ehl-i Beyt Ekolü; onun ölümünü kabul etmeyenler, imametin kardeşine geçtiğini kabul edenler, ölümünü kabul edip O'nun nesline intikal ettiğini ileri sürenler gibi birbirinden farklı görüşler ileri süren 14 (Nevbahtî'ye göre) veya 16 (Kummî'ye göre) gruba ayrılmıştır.
Nevbahtî, Hasan el-Askerî'nin ölümüyle on dört görüş etrafında bölünmenin gerçekleştiğini söylerken aynı zamanda bunları yaşamış birisidir.
Nevbahtî ile aynı zaman diliminde yasayan bir başka Ehl-i Beyt yazarı Kummî de benzer bir şekilde fakat on altı ayrı görüş etrafında bölünmenin olduğunu ifade etmiştir.
Bu ihtilaflarda dikkat çeken önemli bir nokta; On birinci İmam'dan sonra imamsız kalmamak için çeşitli çıkış yollarının aranmasıdır. "Öldü gözüküyor; ama aslında yaşıyor", "İmamlık kardeşi Ca'fer'e intikal etmiştir" gibi görüşler yanında, imamlığı devralacak bir oğlu olup olmadığı, var diyenlerin de doğum tarihi hakkında ihtilaflı rakamlar verilmesi aranan çıkış yollarından bazılarıdır.
Hasan el-Askerî'nin ölümüyle taraftarları farklı gruplara bölünmüşlerdir. İmamî âlimlerden Kummî esas alınarak fırkalar ele alınmıştır.
BİRİNCİ FIRKA: İMAMÎYYE
Nevbahtî, eserinde İmamîyye fırkasını 12. fırka olarak ele almıştır. Bu fırkanın inançları ve fikirleri hakkında şunlar söylenebilir:
Hasan el-Askerî'nin vefatından sonra Allah'ın yeryüzünde kullarına karşı hücceti, halifesi ve işlerini idare eden Hasan el-Askerî'nin soyundan biri vardır. Hasan el-Askerî'nin soyundan gelecek zâtın, emir ve yasak koyan, atalarından aldığı Allah'ın ilimlerini, onun kitaplarındaki bilgileri, hükümleri, farzlarını ve sünnetlerini tebliğ etmesi gerekir.
Bu zât, insanların din ve dünya işlerinde ihtiyaç duydukları şeyleri bilir. Babasının halefi, vasisi ve O'nun yerine geçen Mehdî'dir.
Hasan ve Hüseyin dışında imametin kardeşten kardeşe geçmesi sahih olmaz. Kıyametin kopmasına, Allah'ın emrinin ve yasağının insanlardan kaldırılmasına ve insanların sorumluluktan hâli kalmalarına kadar İmam Hasan el-Askerî'nin soyundan gelecektir.
Babasının sağlığında ölen kimse imam olamayacağı gibi, ima-met onun soyuna da geçemez. Bu mümkün olsaydı, İsmâil b. Ca'fer'in mezhebi (İsmâilîyye) hak olurdu ve imamet, İsmâil'in oğlu Muhammed'e geçerdi. Böylece, "İsmâilî" olan "Mubârekiy- ye" ve "Karâmıta" hak mezhep olurdu.
İmamiyye'ye göre yeryüzü bir an bile İmam'sız kalamaz. Eğer kalacak olsa yeryüzü ile üzerindekiler perişan olur ve çamura batarlardı.
İmamiyye ekolü der ki, "biz Ali b. Muhammed el-Hâdî'nin oğlu Hasan el-Askerî'nin imametine bağlıyız. O'nun öldüğüne ve soyundan bir halefinin bulunduğuna kesin kanaat getirmişiz. Bu inancı din addederiz."
İmamiyye'ye göre; Hasan el-Askerî'nin halefi olan İmam, şu an (kılıfına girmiş bir şey gibi) korkudan gizlenmiştir (gayb halindedir). O, bu hâle, Allah'ın emriyle girmiş, Allah, O'na çıkış izni verene kadar bu hâl üzere kalacaktır.
Nitekim Allah'ın Resûlü, risâletinin ilk yıllarında davetini Allah'ın O'na ilan etmesini emrettiği vakte kadar gizli olarak sürdürmüştür. Sonra Allah'ın emriyle risâletini ilan edip, delillerini, burhanlarını, mucizelerini ortaya koyup kavmini ve insanları peygamberliğine davet etmiştir.
Amcası Ebu Tâlib'in ölmesiyle kendisi ve ashabı hakkında endişeye düşmüş, Allah'ın emriyle Medine'ye hicret etmiştir. Bu hadisede olduğu gibi, Allah'ın yarattıklarına hücceti olan İmam'ın, Allah'ın emriyle gizlenmesinde bir gariplik veya acayiplik yoktur. Bu hususta İmamlardan güvenilir haberler mevcuttur.
Allah bu hususta gizlemeyi murad buyurmuşsa bunu, inanan er¬kek ve kadın araştırmaya memur değildir.
İmamiyye'ye göre, halktan hiç kimseye İmam'ı kendi fikri ve dü¬şüncesine göre seçme imkânı verilmemiştir. Allah (c.c.) Kur'an'da, "Ne mü'min bir erkek için, ne de mü'mine bir kadın için, Allah bir şeye hükmettiği zaman, onlar için seçme hakkı yoktur" buyurduğu, Hüccet'in ve İmam'ın seçimi Allah'a ait olduğu gibi, Hüccet'in insanlara izharı, ilanı veya insanlardan gizlenmesi de Allah'a aittir.
İmamiyye'ye göre, açık bir emir bulunmadıkça O'nu (Muhammed b. Hasan) ismen anmak doğru değildir. O'nu ismiyle anan kimseyi Allah lanetlenmiştir.
İmam'ı tanıyan bir Ehl-i Beyt dostunun -Kummî, "Evliyaullahtan birinin de Hüccet'i görmesi hâlinde" şeklinde eklemiştir- O'nu yolda gördüğünde ihtiyata riâyet ederek görmezlikten gelmesi ve selam vermemesi övülürken, aksine hareket eden ayıplanmıştır.
İmamiyye'nin inancı şudur: Kâim'in doğumu, kendisi hakkında bilgileri ve insanlardan gizlendiği ile ilgili birçok sahih haber vardır. Kıyametten önce huruc edip (ortaya çıkıp) nimetini tamamlayana kadar mekânı bilinmeyecektir. Bir İmam'ın diğer bir İmam'ı vasiyet ederek zincirleme bir şekilde vasiyetin O'na ulaştığına inkâr edilemeyecek deliller ve şahitler vardır.
İşte bu, İmamlığın açık ve seçik yolu olup, Ehl-i Beyt dostlarından İmamîyye Muhtediyye olanların üzerinde hemfikir oldukları gerekli bir gayedir. İmamiyye'nin Hasan b. Ali b. Muhammed el- Hâdî'nin (Hasan el-Askerî) ölümüne kadar inancı bu şekildedir. (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Bir çocuk bırakmadan ölen Hasan el-Askerî ile imamet son mu bulmuştu? İmametin son bulması Ehl-i Beyt'in sonu anlamına gelir miydi? Hasan el-Askerî'nin ölümüyle takipçileri bu duruma hazırlar mıydı?
Kargaşa ortamında Ehl-i Beyt dostları kime nasıl inanacaklardı?
On birinci İmam Hasan el-Askerî'nin 28 yaşında ölümünden sonra İmamîyye Ehl-i Beyt Ekolü; onun ölümünü kabul etmeyenler, imametin kardeşine geçtiğini kabul edenler, ölümünü kabul edip O'nun nesline intikal ettiğini ileri sürenler gibi birbirinden farklı görüşler ileri süren 14 (Nevbahtî'ye göre) veya 16 (Kummî'ye göre) gruba ayrılmıştır.
Nevbahtî, Hasan el-Askerî'nin ölümüyle on dört görüş etrafında bölünmenin gerçekleştiğini söylerken aynı zamanda bunları yaşamış birisidir.
Nevbahtî ile aynı zaman diliminde yasayan bir başka Ehl-i Beyt yazarı Kummî de benzer bir şekilde fakat on altı ayrı görüş etrafında bölünmenin olduğunu ifade etmiştir.
Bu ihtilaflarda dikkat çeken önemli bir nokta; On birinci İmam'dan sonra imamsız kalmamak için çeşitli çıkış yollarının aranmasıdır. "Öldü gözüküyor; ama aslında yaşıyor", "İmamlık kardeşi Ca'fer'e intikal etmiştir" gibi görüşler yanında, imamlığı devralacak bir oğlu olup olmadığı, var diyenlerin de doğum tarihi hakkında ihtilaflı rakamlar verilmesi aranan çıkış yollarından bazılarıdır.
Hasan el-Askerî'nin ölümüyle taraftarları farklı gruplara bölünmüşlerdir. İmamî âlimlerden Kummî esas alınarak fırkalar ele alınmıştır.
BİRİNCİ FIRKA: İMAMÎYYE
Nevbahtî, eserinde İmamîyye fırkasını 12. fırka olarak ele almıştır. Bu fırkanın inançları ve fikirleri hakkında şunlar söylenebilir:
Hasan el-Askerî'nin vefatından sonra Allah'ın yeryüzünde kullarına karşı hücceti, halifesi ve işlerini idare eden Hasan el-Askerî'nin soyundan biri vardır. Hasan el-Askerî'nin soyundan gelecek zâtın, emir ve yasak koyan, atalarından aldığı Allah'ın ilimlerini, onun kitaplarındaki bilgileri, hükümleri, farzlarını ve sünnetlerini tebliğ etmesi gerekir.
Bu zât, insanların din ve dünya işlerinde ihtiyaç duydukları şeyleri bilir. Babasının halefi, vasisi ve O'nun yerine geçen Mehdî'dir.
Hasan ve Hüseyin dışında imametin kardeşten kardeşe geçmesi sahih olmaz. Kıyametin kopmasına, Allah'ın emrinin ve yasağının insanlardan kaldırılmasına ve insanların sorumluluktan hâli kalmalarına kadar İmam Hasan el-Askerî'nin soyundan gelecektir.
Babasının sağlığında ölen kimse imam olamayacağı gibi, ima-met onun soyuna da geçemez. Bu mümkün olsaydı, İsmâil b. Ca'fer'in mezhebi (İsmâilîyye) hak olurdu ve imamet, İsmâil'in oğlu Muhammed'e geçerdi. Böylece, "İsmâilî" olan "Mubârekiy- ye" ve "Karâmıta" hak mezhep olurdu.
İmamiyye'ye göre yeryüzü bir an bile İmam'sız kalamaz. Eğer kalacak olsa yeryüzü ile üzerindekiler perişan olur ve çamura batarlardı.
İmamiyye ekolü der ki, "biz Ali b. Muhammed el-Hâdî'nin oğlu Hasan el-Askerî'nin imametine bağlıyız. O'nun öldüğüne ve soyundan bir halefinin bulunduğuna kesin kanaat getirmişiz. Bu inancı din addederiz."
İmamiyye'ye göre; Hasan el-Askerî'nin halefi olan İmam, şu an (kılıfına girmiş bir şey gibi) korkudan gizlenmiştir (gayb halindedir). O, bu hâle, Allah'ın emriyle girmiş, Allah, O'na çıkış izni verene kadar bu hâl üzere kalacaktır.
Nitekim Allah'ın Resûlü, risâletinin ilk yıllarında davetini Allah'ın O'na ilan etmesini emrettiği vakte kadar gizli olarak sürdürmüştür. Sonra Allah'ın emriyle risâletini ilan edip, delillerini, burhanlarını, mucizelerini ortaya koyup kavmini ve insanları peygamberliğine davet etmiştir.
Amcası Ebu Tâlib'in ölmesiyle kendisi ve ashabı hakkında endişeye düşmüş, Allah'ın emriyle Medine'ye hicret etmiştir. Bu hadisede olduğu gibi, Allah'ın yarattıklarına hücceti olan İmam'ın, Allah'ın emriyle gizlenmesinde bir gariplik veya acayiplik yoktur. Bu hususta İmamlardan güvenilir haberler mevcuttur.
Allah bu hususta gizlemeyi murad buyurmuşsa bunu, inanan er¬kek ve kadın araştırmaya memur değildir.
İmamiyye'ye göre, halktan hiç kimseye İmam'ı kendi fikri ve dü¬şüncesine göre seçme imkânı verilmemiştir. Allah (c.c.) Kur'an'da, "Ne mü'min bir erkek için, ne de mü'mine bir kadın için, Allah bir şeye hükmettiği zaman, onlar için seçme hakkı yoktur" buyurduğu, Hüccet'in ve İmam'ın seçimi Allah'a ait olduğu gibi, Hüccet'in insanlara izharı, ilanı veya insanlardan gizlenmesi de Allah'a aittir.
İmamiyye'ye göre, açık bir emir bulunmadıkça O'nu (Muhammed b. Hasan) ismen anmak doğru değildir. O'nu ismiyle anan kimseyi Allah lanetlenmiştir.
İmam'ı tanıyan bir Ehl-i Beyt dostunun -Kummî, "Evliyaullahtan birinin de Hüccet'i görmesi hâlinde" şeklinde eklemiştir- O'nu yolda gördüğünde ihtiyata riâyet ederek görmezlikten gelmesi ve selam vermemesi övülürken, aksine hareket eden ayıplanmıştır.
İmamiyye'nin inancı şudur: Kâim'in doğumu, kendisi hakkında bilgileri ve insanlardan gizlendiği ile ilgili birçok sahih haber vardır. Kıyametten önce huruc edip (ortaya çıkıp) nimetini tamamlayana kadar mekânı bilinmeyecektir. Bir İmam'ın diğer bir İmam'ı vasiyet ederek zincirleme bir şekilde vasiyetin O'na ulaştığına inkâr edilemeyecek deliller ve şahitler vardır.
İşte bu, İmamlığın açık ve seçik yolu olup, Ehl-i Beyt dostlarından İmamîyye Muhtediyye olanların üzerinde hemfikir oldukları gerekli bir gayedir. İmamiyye'nin Hasan b. Ali b. Muhammed el- Hâdî'nin (Hasan el-Askerî) ölümüne kadar inancı bu şekildedir. (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)