Harun Reşit, Ehl-i Beyt soyunun vasiliğini itiraf etmiştir
Sünnî bir eser olan Murûcu’z-Zeheb’de, Hârun Reşid’in şu itirafları yer almaktadır
02.01.2024 18:40:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak
Sünnî bir eser olan Murûcu'z-Zeheb'de, Hârun Reşid'in şu itirafları yer almaktadır: "Esmeî der ki:
Hârun Reşid'in yanına gittim. Oğullarının birini sağ tarafına diğerini ise sol tarafına oturttu ve bana onlara bazı sorular sormamı emretti. Ben, onlara edep kurallarını sordum. İkisi de iyi cevap verdiler.
Hârun bana, 'Bu ikisinin edebini nasıl buldun?' dedi.
Ben, 'Ya emîre'l-mü'minîn! Ben şimdiye kadar zekâ, akıl, anlayış ve edepte bunlar gibisini görmedim' dedim.
Benim bu sözümden dolayı Hârun'un gözlerinden yaşlar döküldüğü hâlde oğullarını bağrına bastı. Sonra onlara gitmesini söyledi.
Bana dedi ki: 'Onların arasında insanların çoğu bu iki kardeşin ölümlerini arzulayacak şekilde bir düşmanlık çıkar da bunlar kin ve nefret besleyip birbirlerine karşı savaşırlarsa sen ne yaparsın?'
Ben, 'Ya emîre'l-mü'minîn! Bu, onlar doğarken müneccimlerin uydurduğu bir şey midir? Yoksa ulemânın onlar hakkındaki zanları mıdır?' dedim.
Hârun, 'Hayır, bu ulemânın vasîlerden ve onların da peygamberlerden bu iki kardeş hakkında naklettikleri bir gerçektir' dedi.
Abbâsî halifesi Me'mun'un kendi hilafeti döneminde şöyle dediği nakledilir:
"Babam Reşid, benimle kardeşim Emin arasında vuku bulan bütün olayları, daha önce Mûsâ b. Ca'fer'den duymuştu."
İmam Musa Kazım'ın mücadelesindeki mali güç kaynakları
İmam Mûsâ Kâzım'ın dönemi, hilafetin İmamet makamı ile en fazla uğraştığı dönemlerden biri idi.
Bu dönemde Abbâsî sarayı, ajanları vasıtası ile yurdun her tarafından Ehl-i Beyt sevdalılarını yakın takibe almıştı.
İmam Kâzım, hareketinin devamı için elinden geldiğinde mâlî imkânları seferber ediyordu.
İslam ülkesinin dört bir yanından, gerçek halifeye, İmam'a ödeneklerin gönderilmesi de bunun göstergesidir.
Öyle ki, İmam Kâzım (a.s.) Beytü'l-Mal kasası oluşturmuştur.
İmam'ın hakkı olan ve kasasında biriken bu mal, halifeyi elbette ki rahatsız etmekteydi.
Toplanan mallar ve paralarla ilgili olarak zaman zaman İmam Kâzım'ı yanına çağırarak hesap soruyordu.
İmam Kâzım (a.s.) şöyle anlatıyor: "Reşid'in yanına girdiğim zaman, ona selâm verdim, selâmımı aldı. Sonra şöyle dedi:
'Ey Mûsâ b. Ca'fer! Kendine vergi toplayan iki halife olur mu?'
Dedim ki: "Ey mü'minlerin emiri! Hem benim günahımı, hem de kendi günahını üstlenmeden, düşmanlarımızın bizim hakkımızda söyledikleri bâtıl şeyleri kabul etmenden senin adına Allah'a sığınırım.
Biliyorsun ki, Resûlullah'ın vefat ettiği günden beri bizim hakkımızda yalan söylenmiştir. Bunları sen biliyorsun. Eğer, Resûlullah'ın akrabalığına önem veriyorsan, babamın bana bildirdiği, onun da ataları aracılığı ile dedem Resûlullah'tan duyduğu bir hadisi aktarmama izin ver."
Dedi ki: 'İzin veriyorum.'
Dedim ki: "Babam ataları aracılığıyla dedem Resûlullah'tan şöyle rivâyet etti: Akrabalık, akrabalığa dokununca harekete geçer, titrer."
Sonra halife Reşid, Ehl-i Beyt'in (Ali evladının) Abbâsîoğulları'ndan üstün oluşlarına dâir bir soru sordu.
İmam da ondan güvence aldıktan sonra, delillere dayanarak Alioğulları'nın üstünlüklerini ortaya koyup, açık bir şekilde vurguladı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Hârun Reşid'in yanına gittim. Oğullarının birini sağ tarafına diğerini ise sol tarafına oturttu ve bana onlara bazı sorular sormamı emretti. Ben, onlara edep kurallarını sordum. İkisi de iyi cevap verdiler.
Hârun bana, 'Bu ikisinin edebini nasıl buldun?' dedi.
Ben, 'Ya emîre'l-mü'minîn! Ben şimdiye kadar zekâ, akıl, anlayış ve edepte bunlar gibisini görmedim' dedim.
Benim bu sözümden dolayı Hârun'un gözlerinden yaşlar döküldüğü hâlde oğullarını bağrına bastı. Sonra onlara gitmesini söyledi.
Bana dedi ki: 'Onların arasında insanların çoğu bu iki kardeşin ölümlerini arzulayacak şekilde bir düşmanlık çıkar da bunlar kin ve nefret besleyip birbirlerine karşı savaşırlarsa sen ne yaparsın?'
Ben, 'Ya emîre'l-mü'minîn! Bu, onlar doğarken müneccimlerin uydurduğu bir şey midir? Yoksa ulemânın onlar hakkındaki zanları mıdır?' dedim.
Hârun, 'Hayır, bu ulemânın vasîlerden ve onların da peygamberlerden bu iki kardeş hakkında naklettikleri bir gerçektir' dedi.
Abbâsî halifesi Me'mun'un kendi hilafeti döneminde şöyle dediği nakledilir:
"Babam Reşid, benimle kardeşim Emin arasında vuku bulan bütün olayları, daha önce Mûsâ b. Ca'fer'den duymuştu."
İmam Musa Kazım'ın mücadelesindeki mali güç kaynakları
İmam Mûsâ Kâzım'ın dönemi, hilafetin İmamet makamı ile en fazla uğraştığı dönemlerden biri idi.
Bu dönemde Abbâsî sarayı, ajanları vasıtası ile yurdun her tarafından Ehl-i Beyt sevdalılarını yakın takibe almıştı.
İmam Kâzım, hareketinin devamı için elinden geldiğinde mâlî imkânları seferber ediyordu.
İslam ülkesinin dört bir yanından, gerçek halifeye, İmam'a ödeneklerin gönderilmesi de bunun göstergesidir.
Öyle ki, İmam Kâzım (a.s.) Beytü'l-Mal kasası oluşturmuştur.
İmam'ın hakkı olan ve kasasında biriken bu mal, halifeyi elbette ki rahatsız etmekteydi.
Toplanan mallar ve paralarla ilgili olarak zaman zaman İmam Kâzım'ı yanına çağırarak hesap soruyordu.
İmam Kâzım (a.s.) şöyle anlatıyor: "Reşid'in yanına girdiğim zaman, ona selâm verdim, selâmımı aldı. Sonra şöyle dedi:
'Ey Mûsâ b. Ca'fer! Kendine vergi toplayan iki halife olur mu?'
Dedim ki: "Ey mü'minlerin emiri! Hem benim günahımı, hem de kendi günahını üstlenmeden, düşmanlarımızın bizim hakkımızda söyledikleri bâtıl şeyleri kabul etmenden senin adına Allah'a sığınırım.
Biliyorsun ki, Resûlullah'ın vefat ettiği günden beri bizim hakkımızda yalan söylenmiştir. Bunları sen biliyorsun. Eğer, Resûlullah'ın akrabalığına önem veriyorsan, babamın bana bildirdiği, onun da ataları aracılığı ile dedem Resûlullah'tan duyduğu bir hadisi aktarmama izin ver."
Dedi ki: 'İzin veriyorum.'
Dedim ki: "Babam ataları aracılığıyla dedem Resûlullah'tan şöyle rivâyet etti: Akrabalık, akrabalığa dokununca harekete geçer, titrer."
Sonra halife Reşid, Ehl-i Beyt'in (Ali evladının) Abbâsîoğulları'ndan üstün oluşlarına dâir bir soru sordu.
İmam da ondan güvence aldıktan sonra, delillere dayanarak Alioğulları'nın üstünlüklerini ortaya koyup, açık bir şekilde vurguladı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)