Hamza Tayyar diyor ki
İmam Bâkır’ın hizmetine varmak için izin istedim, başkalarına izin verdiler ama bana vermediler. Kederli bir halde evime döndüm ve kendimi evdeki tahtın üzerine attım. Artık uykum kaçtı ve düşünmeye başladım
07.10.2023 20:01:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"İmam Bâkır'ın hizmetine varmak için izin istedim, başkalarına izin verdiler ama bana vermediler. Kederli bir halde evime döndüm ve kendimi evdeki tahtın üzerine attım. Artık uykum kaçtı ve düşünmeye başladım.
'Hangi gruba katılayım?' diye düşünmeye başladım. Falan akideye sahip olan Mürcie fırkasına mı? Filan itikada sahip olan Kaderiyye'ye mi? Harevriye fırkasına mı? Zeydiyye'ye mi? Bunların inançları hem bozuk hem de tezatlarla doludur.'
Ben bunları düşünürken müezzinin ezan sesi yükselmeye başladı. Bu esnada kapının çalındığını duydum.
'Kimdir?' diye seslenince, 'İmam Bâkır'ın (a.s.) hizmetçisiyim' dedi. Dışarı çıkınca, 'Mevlâ'na icabet et' dedi.
Bunun üzerine elbisemi giyip gittim. Hazretin huzuruna vardığımda şöyle buyurdular: 'Ey İbn-i Muhammed! Ne Mürcie'ye katıl, ne Zeydiyye'ye, ne Kaderiye'ye, ne de Harevriye'ye; bize doğru gel. Sana giriş izni vermem bunlardan dolayı idi.'
Sonra İmam'ın sözünü kabul ederek onun imametine itikad ettim."
Câbir b. Cûfî'nin başına geleceklerle ilgili olarak onu uyarması
Numan b. Beşir diyor ki: "Hac vazifesi esnasında uzun boylu bir süvari bir mektup getirerek Câbir'e verdi. Câbir, mektubu alıp öptü ve alnına koydu. Zira mektup İmam Bâkır'dan (a.s.) idi.
Câbir: 'Ne zaman server ve baş tâcımın hizmetinde idin?'
Süvari, 'Az önce' diye cevap verdi.
Câbir daha sonra mührü açtı. Mektubu okur okumaz, yüzünün rengi değişti. Mektubu sonuna kadar okuyup onu sakladı. Artık Kûfe'ye kadar onun güldüğünü görmedim.
Kûfe'ye gece yetiştiğimiz için ben o gece yattım, sabah erken ihtiramı için onu görmeye gittim. Ama şaşılacak bir halde onunla karşılaştım.
Zira evden dışarıya çıktığında bir takım kemikleri boynuna asmıştı ve bir kamışa bindiği halde, 'Mensur b. Cumhur komutandır; komuta uyan değildir' diyor ve bu tür şiirler okuyordu.
Birbirimize baktık ama ne o benimle konuştu ve ne de ben onunla. Bu durumdan dolayı çok ağladım. Halk ve çocuklar etrafımızı sardılar. Câbir Kûfe meydanına giderek çocuklarla oynuyordu. Halk, 'Câbir b. Yezid deli olmuştur' diyorlardı.
Allah'a and olsun ki, çok geçmeden, Hişam bin Abdülmelik tarafından valiye şöyle bir mektup geldi: 'Câbir b. Yezid isimli şahsı yakala, boynunu vur ve başını bana gönder.'
Hâkim yanındakilere, 'Câbir b. Yezid-i Cûfî kimdir?' diye sordu.
Cevabında, 'O ilim ehli, fazilet sahibi ve hadis bilgini biri idi. Hacca gidip divâne oldu. Şimdi Kûfe meydanında kamıştan ata biniyor ve çocuklarla oynuyor' dediler.
Hâkim gelip onu uzaktan seyretti. Çocuklarla oynadığını görünce şöyle dedi: 'Hamd o Allah'a ki, beni bu adamı öldürmekten alıkoydu.'
Numan b. Beşir diyor: Çok geçmeden Mensur b. Cumhur Kûfe'ye girip, Câbir'in dediklerini yaptı."
Abbasilerin saltanatı hakkında bilgi vermesi
İmam Bâkır (a.s.) buyurdu ki: "Abbasoğulları'ndan on iki kişi saltanat edecek ve son dördü ise öldürülecektir. Onlardan biri gırtlak ağrısına yakalanarak boğulacaktır.
Bunların ömürleri kısa, müddetleri az, bâtınları ise pis ve bozuktur. Onlardan birisi oldukça fâsıktır ve Hâdi, Nâtık ve Gavi lakaplarına sahiptir."
Hişam b. Abdülmelik'in sağlam evinin yıkılışını haber vermesi
Yezid b. Ebu Hazim şöyle diyor: "İmam Bâkır'la (a.s.) birlikte Hişam b. Abdülmelik'in yeni y-pılan evinin önünden geçiyorduk. Bu esnada hazret şöyle buyurdu:
'Allah'a and olsun ki, harap olacak! Allah'a and olsun ki, toprağını götürecekler ve Zeyd (Medine'de bir yer adı) taşları gözükecek; orası Nefs-i Zekiyye'nin yeridir.'
Ben hayretle İmam'a (a.s.), 'Hişam'ın evini harap mı edecek' diye sordum.
İmam (a.s.), 'Evet' diye buyurdular.
İmam'ın (a.s.) bu sözünü kulağımla duydum ve o söz sürekli aklımda idi. Hişam öldükten sonra Velid'in emri ile o evin yıkıldığını, toprağının taşındığını ve Zeyd taşlarının gözüktüğünü bizzat kendi gözlerimle gördüm." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
'Hangi gruba katılayım?' diye düşünmeye başladım. Falan akideye sahip olan Mürcie fırkasına mı? Filan itikada sahip olan Kaderiyye'ye mi? Harevriye fırkasına mı? Zeydiyye'ye mi? Bunların inançları hem bozuk hem de tezatlarla doludur.'
Ben bunları düşünürken müezzinin ezan sesi yükselmeye başladı. Bu esnada kapının çalındığını duydum.
'Kimdir?' diye seslenince, 'İmam Bâkır'ın (a.s.) hizmetçisiyim' dedi. Dışarı çıkınca, 'Mevlâ'na icabet et' dedi.
Bunun üzerine elbisemi giyip gittim. Hazretin huzuruna vardığımda şöyle buyurdular: 'Ey İbn-i Muhammed! Ne Mürcie'ye katıl, ne Zeydiyye'ye, ne Kaderiye'ye, ne de Harevriye'ye; bize doğru gel. Sana giriş izni vermem bunlardan dolayı idi.'
Sonra İmam'ın sözünü kabul ederek onun imametine itikad ettim."
Câbir b. Cûfî'nin başına geleceklerle ilgili olarak onu uyarması
Numan b. Beşir diyor ki: "Hac vazifesi esnasında uzun boylu bir süvari bir mektup getirerek Câbir'e verdi. Câbir, mektubu alıp öptü ve alnına koydu. Zira mektup İmam Bâkır'dan (a.s.) idi.
Câbir: 'Ne zaman server ve baş tâcımın hizmetinde idin?'
Süvari, 'Az önce' diye cevap verdi.
Câbir daha sonra mührü açtı. Mektubu okur okumaz, yüzünün rengi değişti. Mektubu sonuna kadar okuyup onu sakladı. Artık Kûfe'ye kadar onun güldüğünü görmedim.
Kûfe'ye gece yetiştiğimiz için ben o gece yattım, sabah erken ihtiramı için onu görmeye gittim. Ama şaşılacak bir halde onunla karşılaştım.
Zira evden dışarıya çıktığında bir takım kemikleri boynuna asmıştı ve bir kamışa bindiği halde, 'Mensur b. Cumhur komutandır; komuta uyan değildir' diyor ve bu tür şiirler okuyordu.
Birbirimize baktık ama ne o benimle konuştu ve ne de ben onunla. Bu durumdan dolayı çok ağladım. Halk ve çocuklar etrafımızı sardılar. Câbir Kûfe meydanına giderek çocuklarla oynuyordu. Halk, 'Câbir b. Yezid deli olmuştur' diyorlardı.
Allah'a and olsun ki, çok geçmeden, Hişam bin Abdülmelik tarafından valiye şöyle bir mektup geldi: 'Câbir b. Yezid isimli şahsı yakala, boynunu vur ve başını bana gönder.'
Hâkim yanındakilere, 'Câbir b. Yezid-i Cûfî kimdir?' diye sordu.
Cevabında, 'O ilim ehli, fazilet sahibi ve hadis bilgini biri idi. Hacca gidip divâne oldu. Şimdi Kûfe meydanında kamıştan ata biniyor ve çocuklarla oynuyor' dediler.
Hâkim gelip onu uzaktan seyretti. Çocuklarla oynadığını görünce şöyle dedi: 'Hamd o Allah'a ki, beni bu adamı öldürmekten alıkoydu.'
Numan b. Beşir diyor: Çok geçmeden Mensur b. Cumhur Kûfe'ye girip, Câbir'in dediklerini yaptı."
Abbasilerin saltanatı hakkında bilgi vermesi
İmam Bâkır (a.s.) buyurdu ki: "Abbasoğulları'ndan on iki kişi saltanat edecek ve son dördü ise öldürülecektir. Onlardan biri gırtlak ağrısına yakalanarak boğulacaktır.
Bunların ömürleri kısa, müddetleri az, bâtınları ise pis ve bozuktur. Onlardan birisi oldukça fâsıktır ve Hâdi, Nâtık ve Gavi lakaplarına sahiptir."
Hişam b. Abdülmelik'in sağlam evinin yıkılışını haber vermesi
Yezid b. Ebu Hazim şöyle diyor: "İmam Bâkır'la (a.s.) birlikte Hişam b. Abdülmelik'in yeni y-pılan evinin önünden geçiyorduk. Bu esnada hazret şöyle buyurdu:
'Allah'a and olsun ki, harap olacak! Allah'a and olsun ki, toprağını götürecekler ve Zeyd (Medine'de bir yer adı) taşları gözükecek; orası Nefs-i Zekiyye'nin yeridir.'
Ben hayretle İmam'a (a.s.), 'Hişam'ın evini harap mı edecek' diye sordum.
İmam (a.s.), 'Evet' diye buyurdular.
İmam'ın (a.s.) bu sözünü kulağımla duydum ve o söz sürekli aklımda idi. Hişam öldükten sonra Velid'in emri ile o evin yıkıldığını, toprağının taşındığını ve Zeyd taşlarının gözüktüğünü bizzat kendi gözlerimle gördüm." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.