İnsan o kadar enteresan bir varlık ki, inkar etmek için çok büyük serseri olmak lazım. Benim rahmetli kızım Trabzon Tıp Fakültesi'nde tedavi oldu. Allah razı olsun! Doktor arkadaşların her biri büyük bir hassasiyetle, titizlikle, dikkatle ilgi gösterdiler. Ailece son derece kendilerine müteşekkiriz. Allah hepsinden razı olsun!
"Beyin sapı" denilen, 7-8 cm'lik bir yer var. Beyin sapında öyle şeyler var ki, mesela bir santimetre karede gözün görmesini temin eden hücreler, sinirler var. Kulağın duymasını, burnun koku almasını, dilin tatmasını temin eden hücreler, sinirler var. Mesela çocuğa dokunuyoruz. "Efendim. Dokuzuncu sinir devrede" diyor. Kısaca şunu arz etmek istiyorum. O beyin sapında bir santimetrekarelik bir yeriniz vazife görmezse, faraza bu gözünüzle ilgili merkez olsa, görmüyorsunuz. Kulağınızla ilgili merkez olsa, duymuyorsunuz. Burnunuzla ilgili merkez olsa, koklayamıyorsunuz. Dilinizle ilgili merkez olsa, tat alamıyorsunuz. Bu, ne acayip bir sistem ki 7-8 santimetrelik bu beyin sapı dediğimiz yere, insanoğlunun bir çok özelliği toplanmış. Bilgisayar gibi, basıyorsun, aynı vazifeyi, aynı anda, hiç şek şüphe göstermeden yapıyor. Bu, bir tesadüf olabilir mi? Ben o zaman arkadaşlara dedim ki, "Bir insanın inkar etmesi için hiç aklının olmaması lazım." Sadece orası mı? Değil. Yiyeceğiniz gıdayı alırken, midede asit ifraz eden bezler, beyinle irtibat kuruyor. Beyin talimat veriyor. "Şimdi sana 50 gram et, 100 gram ekmek, şu kadar gram sebze geliyor. Bunları senin eritmen için şu kadar asit ifraz etmen lazım" diyor. Şayet bu ifraz fonksiyonu olmazsa hazım olmuyor. Fazla olursa perişan oluyorsun. Miden yanıyor. vs. Her insanda bu sistem kurulmuştur. Bazı arkadaşlar "Bunu bir güç yapıyor" diyor. Hiç bir güç yapmıyor. Allah yapıyor. Öyle bir irade ki, adeta her yerde kendisini okuyor. Bırakın akıllı olmayı, deli olmamak şartıyla her insanın vücudunun her zerresinde Allah'ı görmemesi mümkün değil. Bunu İnsan görecek ve de hesabını kitabını iyi yapacak. "O benden ne istiyor?", bunu düşünecek. Hayatına bu tarzda, bu şekilde yön verecek. O'nun isteklerine râm olacak. Kulluk dediğimiz de budur.
"Beyin sapı" denilen, 7-8 cm'lik bir yer var. Beyin sapında öyle şeyler var ki, mesela bir santimetre karede gözün görmesini temin eden hücreler, sinirler var. Kulağın duymasını, burnun koku almasını, dilin tatmasını temin eden hücreler, sinirler var. Mesela çocuğa dokunuyoruz. "Efendim. Dokuzuncu sinir devrede" diyor. Kısaca şunu arz etmek istiyorum. O beyin sapında bir santimetrekarelik bir yeriniz vazife görmezse, faraza bu gözünüzle ilgili merkez olsa, görmüyorsunuz. Kulağınızla ilgili merkez olsa, duymuyorsunuz. Burnunuzla ilgili merkez olsa, koklayamıyorsunuz. Dilinizle ilgili merkez olsa, tat alamıyorsunuz. Bu, ne acayip bir sistem ki 7-8 santimetrelik bu beyin sapı dediğimiz yere, insanoğlunun bir çok özelliği toplanmış. Bilgisayar gibi, basıyorsun, aynı vazifeyi, aynı anda, hiç şek şüphe göstermeden yapıyor. Bu, bir tesadüf olabilir mi? Ben o zaman arkadaşlara dedim ki, "Bir insanın inkar etmesi için hiç aklının olmaması lazım." Sadece orası mı? Değil. Yiyeceğiniz gıdayı alırken, midede asit ifraz eden bezler, beyinle irtibat kuruyor. Beyin talimat veriyor. "Şimdi sana 50 gram et, 100 gram ekmek, şu kadar gram sebze geliyor. Bunları senin eritmen için şu kadar asit ifraz etmen lazım" diyor. Şayet bu ifraz fonksiyonu olmazsa hazım olmuyor. Fazla olursa perişan oluyorsun. Miden yanıyor. vs. Her insanda bu sistem kurulmuştur. Bazı arkadaşlar "Bunu bir güç yapıyor" diyor. Hiç bir güç yapmıyor. Allah yapıyor. Öyle bir irade ki, adeta her yerde kendisini okuyor. Bırakın akıllı olmayı, deli olmamak şartıyla her insanın vücudunun her zerresinde Allah'ı görmemesi mümkün değil. Bunu İnsan görecek ve de hesabını kitabını iyi yapacak. "O benden ne istiyor?", bunu düşünecek. Hayatına bu tarzda, bu şekilde yön verecek. O'nun isteklerine râm olacak. Kulluk dediğimiz de budur.